2) Siyaset aleminde ,İslam birliğini kuracaktır
Günümüz zaman
3)Saltanat aleminde kuvvet ve iktidar
oluşturacaktır.( Allahın Halifesi Hz Abhullah
Çok Yakın zaman )
4) Haçıkıracak,
Domuzuöldürecek,
Cizzeyi kaldıracak ,
Ecüc mecücle savaşacak,
Onunla Altın devir başlayacak
( Hz İsa ;Gelecek Zaman )
AHİR ZAMAN SUFYANLARI SÜFYANLAR 3 TANEDİR
Günümüz zaman
3)Saltanat aleminde kuvvet ve iktidar
oluşturacaktır.( Allahın Halifesi Hz Abhullah
Çok Yakın zaman )
4) Haçıkıracak,
Domuzuöldürecek,
Cizzeyi kaldıracak ,
Ecüc mecücle savaşacak,
Onunla Altın devir başlayacak
( Hz İsa ;Gelecek Zaman )
AHİR ZAMAN SUFYANLARI SÜFYANLAR 3 TANEDİR
İbni Münavi diyor ki , Danyal (a.s.)'in kitabında şöyle yazılıdır.
ahir zaman Mehdileri de 3'tür.
1. Süfyan çıkıp adı sanı yayıldığında ona karşı 1. Mehdi,( Bedüizaman Sait Nursi Hz ) Geçmiş zaman .
2. Süfyana karşı 2. Mehdi. “Mehdi ve şakirtleri” Günümüz zaman .
3. Süfyana karşı da 3 .Mehdi Peygamber efendimizin müjdelediği Seyid Büyük Hz Mehdi a.s .Çok yakın gelecek zaman .
Mehdiler ve Süfyan Deccallar Mücadelesi
1) Birinci Süfyani; geldi, görevini daha çok fikrini ve icraatını teoride uygulayıp ve görvini bitirip gitti…(meçhûl zat!..)
--Birinci Mehdi; geldi, görevini daha çok fikrini ve icraatını teoride uygulayıp , Kuran tevsiri olan değerli Nur risaliyesini icra ederek görevini bitirip gitti.
(Bediüzzaman Hz. leri)
2) İkinci Süfyan; geldi.Günümüzde ve gündemimizde Paralel devlet reisi.
İşgalin altyapısını dünyanın çeşitli yerlerinde kandıracağı topluluklarla hazırlamaktadırlar.
--İkinci Mehdi; Yaşıyor ve Siyaset de görevini, hem de layıkiyle yapıyor.
ikinci Süfyani ile İkinci Mehdi kapışmaya başladılar
3) Üçüncü Süfyani’nin çıkışı ; Şamdan çıktı ve kan dökmeye başladı.
--Üçüncü ve gerçek Mehdi. Hz. Mehdi veya Mehdi-i Azam; gelmek için,
Allah Taaladan gaybi örtünün kaldırılması bekleniyor.
4)Son Deccal; Armageden savaşına için hazırlık yapıyorlar.
Üçüncü Mehdi Hz. Mehdi’nin Şam Sufyanı Deccalla kapışması anı yaklaşıyor.
5) Son olarak Hz İsa zuhur edip Büyük Deccalı öldürmesi bekleniyor.
O Hacı kıracak.Domuzu öldürecek.Cizzeyi kaldıracak
Hz. MEHDİ (as)nin zuhûru ile; nüzûl ederek ve Hz. Mehdi ile el-ele verecek olan, o; İslâmın en büyük düşmanı DECCAL’i, Kudüs yolarında öldürecek olan, Hz. İSA (a.s.)
Süfyanın başarısı haklılığından ve faydalı icraatlarından değil, ekser icraatı tahribat ve nefsani arzulara son derece meydan açtığı içindir. Çünkü tahrip kolaydır. Bir bina bir senede yapılır, bir dakikada yıkılır. Bir kibrit bir köyü yakar. Müştehiyat ise nefisler taraftar olduğundan çabuk sirayet eder. (Şualar, 1994, s. 505)
Bir hadis-i şerifte, "Deccalın hayatını ve işlerini beğenmeyenlerin onu tanıyabileceğine" dikkat çekilmiştir. Tirmizi, Fiten: 56.
Güçlü bir imana dayalı İslami bir hayat, münafıkane hareket eden Deccalla onunla mücadeleyi esas alan Hz. Mehdiyi göstermede zorlatmayacaktır.
Sufyana ve Deccala bile bile taraftar olmak felaketlerin en büyüğüdür, manen ölüm demektir.
Hepsi gözlerimizin önünde burnumuzun dibinde bundan Osmanlının yıkılmasından itibaren önce gerçekleşti.
Peygamber efendimizin Şerrli kişilerden kastı olan ABD-İNG ordusu kendi tasarladıkları 11 Eylül saldırıları sonrasına önce Afganistan sonrada Irak'a savaş açarak pekçok masum müslüman kanı dökerek bu ülkeleri yaşanılmaz bir hale getirdi. Sadece Irakta 1.500.000 müslüman sebesiz yere Şeytan için kurban edildi.Buna Mısırı , Libyayı , Suriyeyi ekleyince ortaya vahim bir durum çıkmaktadır.
Savaştan kaçan Masum halkın büyük bir bölümü Suriyeye sığınmak zorunda kaldı.Ülkemiz ise Irakta yaşanan bu zulüme önayakçılık yaptı ve ABD için üs görevi görerek dökülen müslüman kanına ortak oldu.Bizim bu tutumuzun aksine Suriye kapılarını sonuna kadar Irak halkına açarak ülkesine kabul etti.
Dolayısıyla yaşananlardan sonra hükümetimize destek vermek ve yapılanları kınamak , bunada kendimizi bir cihad görevilisi olarak dahil etmektir.
Özellikle oylarımızı bölmeden islam siyasi neferleri olan liderlere destek vermeliyiz.
Bismillahirrahmanirrahim
Muhyiddin Arabi: Bilin ki, Hz. Mehdi mutlaka çıkacaktır. Ancak yeryüzü zulüm ve işkence ile dolmadıkça çıkmayacaktır. İşte o da böyle bir zamanda çıkacak, dünyayı doğruluk ve adalet ile dolduracaktır. Hatta dünyada tek bir gün kalsa, Allah o günü uzatacak, ta ki o halife gelsin. Bu, mutlaka Allah'ın Resulü'nün soyundan olacak Hz. Fatıma evladından gelecektir.13
İmam Rabbani: Aradan bin sene geçtikten sonra, Hz. Mehdi'nin gelişi de bunun içindir. Onun mübarek kudumünü (gelişini), Hatemü'r Rüsul (Peygamberlerin sonuncusu) Resulullah Efendimiz (sav) müjdelemiştir.12
Bediüzzaman Said Nursi: Ta ahir zamanda, hayatın geniş dairesinde asıl sahipleri, yani Hz. Mehdi ve şakirdleri (öğrencileri), Cenab-ı Hakk'ın izniyle gelir, o daireyi genişletir ve o tohumlar sümbüllenir.15Dede Paşa Hazretleri: "Beyler! Milletimizin istikbalini kurtarmak siyasetle mümkündür. Takva devri geçmiştir, Fetva devri geçmiştir, Devir ilmi ve siyaset devridir."
Millet olarak çok büyük bir imtihandan geçtiğimiz bu günler de Çanakkale bizim nasıl bir millet olduğumuzu bize anlatan derslerdir. Bizler 'milliyetçilik ayaklarımızın altında alarak aşağılamaya dayalı kafatasçı milliyetçiliği yerine ümmet milliyetçiliğini hayatımızda içine koyup yaşamalıyız.Hepimiz Türk,Kürt ,Acem,Arap fark etmez biz tek ümmetiz tek milletiz.
TEVBE - 32- Onlar laf ebeliği ile, birkaç üfürüklük nefesle Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler hoşlanmasalar da, Allah nurunu tamamlamaktan, İslâm’ı hakim kılmaktan asla vazgeçmez.
Propaganda; savaşta ve barışta dikkatli bakışları doğru tarafa çevirmek, dostu kuvvetli düşmanın gerçekte ne olduğunu göstermek, düşman halkını ve komitelerini ordusunu fikri olarak bozmak için yapılan maksatlı ilmi çalışmalardır.
Bir ülke halkı ne kadar cahil olursa gerçek propagandanın tesiri kolay ve hızlı olur.
Uzun vadeli bir emperyalist planın araçlarından birisi olarak kullanılan misyonerlik faaliyetleri, tarihten beri ülkemize yönelik tehditlerden birisi olarak öne çıkmakta ve özellikle son dönemde milli bütünlüğümüzü sarsıcı bir mahiyete bürünmektedir.
Ülkemiz ve Müslüman dünyası için misyonerliğin en tehlikeli yönünün
Arslanı aktiflikten pasifliğe yitip güvercinleştirmektir.
1963'te bağımsızlığına kavuşan Kenya'nın ilk başbakanı Kamau Kenyetta'nın şu sözleri, misyonerliğin projesini trajik bir biçimde yansıtmaktaydı:
"...Misyonerler geldiğinde İncil onların, topraklar Afrikalıların elindeydi. Bize gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler. Neden sonra gözlerimizi açtığımızda, İncil bizim, topraklar onların olmuştu."
Müslüman Tarih boyunca adaleti, hoşgörüsü, mazlumun yanında, zalimin karşısında oluşu ile kendisini kabul ettirmiştir. Ancak, müslümana karşı başta kendi komşuları olmak üzere sürekli bir kin ve nefret ile durmu oluşturmuşlardır.
Bu komiteler islam ülkelerini zayıflatınca ve fırsat ellerine geçince, canına okumak için pusuda beklemişlerdir. Belki bu kinin oluşumunda bizim de hatalarımız olmuş olabilir.
Ama, şurası unutulmamalıdır ki, müslümanın çektiği bir çok çilenin ardında ise yine kendisinden kaynaklanan ve birliğini muhafaza edememe neticesinde kaybettiği siyasî gücün yokluğu önemli bir yer tutmaktadır. Nitekim, birlik ve beraberliğin kaybedilmesi neticesinde uğranılan zulüm ve işkencelerin ise ardı arkası kesilmemiştir.
Örnek : Türkiyede Devlet Kürtleri ötekileştirmeden önce onları resmen yok saydı, tek kimliğe indirgedi. Kendine karşı risk olarak gördüğü Kürt kimliğinin asmilasyona uğratılarak mümkün olduğu kadar nötralize edip görünmez kıldı. PKK ise, bu asimilasyon sürecinde yok sayma eşiğindeki Kürtleri halk nezdinde bir yere taşıyarak yeni bir varlık kazandırdı.
Aslında devlet Kürtleri yok sayma yerine ötekileştirebilseydi, Kürtler çatışmaya gerek duymadan bir kimlik kazanabilirdi. Türk kimliği yaratılırken, öteki olan Kürtlerin de kimliği, bir çelişki gibi gözükse de, doğal süreç içinde gelişirdi. Böyle bir siyasi atmosfer yaratılmadığı için, Kürtler sorunun çözümünde şiddet metoduna başvurarak, gerginliğe dayalı yollara kaydı ve bir süre sonra da öteki konumunu ancak elde edebildi.
Bu çatışma durumunda Kürtler ötekileştikçe Türkiye'deki kürt sorunu daha da bir berraklık kazandı. "Dağlı Türkler" giderek billurlaştı. "Kart -Kurt " tezlerinden vazgeçildi. Kürt realitesi telaffuz edildi, modeller tartışıldı, son olarak da devletin Kürtlere karşı hata yaptığı en yetkili ağızlardan ifade edildi. TTR 6 (TRT Şeş) Kürtçe yayına başladı ve Kürtlük kimliği şeref olarak tanımlandı. Bütün bu gelişmeler tam da öteki Kürtlerin varlığında cereyan etti
Gerçek, maskenin altında!
Devlet liderimizin Müslüman olduğunu gerçekten bizden olup olmadığına iyice bakılması boynumuzun borcudur.
Liderler Neden Yalan Söyler?
Müslüman olmayan bir Liderlerin söyledikleri uluslararası yalanların farklı türleri nelerdir?
Her bir yalan türünü motive eden stratejik mantık nedir?
Özel olarak, Gizli Mason liderleri bu davranışa sürükleyen yalanın potansiyel faydaları nelerdir?
Her bir yalan türünü daha az veya çok mümkün kılan koşullar nelerdir?
Bir devletin iç politikasının yanı sıra dış politikası açısından da yalanın potansiyel maliyetleri nelerdir?Başka bir deyişle, uluslararası yalanlar söylemenin müslümanları koyunlaştırma yalanları nelerdir?
Düşünün cemaat sandığımız cemaat değilse? Devlet içinde Paralel örgüt ise
40 sene sonra karşımızda hâlâ aynı örgüt olabilir mi? Değişen küresel jeopolitik dengeler bu yapıyı nasıl bir şeydir?
Türkiye'nin karşısında nasıl bir şer koalisyonu var?
Gerçek, maskenin altında!
İşte başta o maskeleri indirmek için bilgi paylaşımı pılatformların da öncelikle ilmi cihadlarda bulunmalıyız.Sonuç Gördüklerinize şaşıracaksınız.
LAİKLİĞİ DİN HALİNE GETİRDİLER
Tarih yazmak yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alabilir." Geçmişimize ait birtakım yargıları tartışırken objektif olabilme çıtasını tutturabilmek en büyük kaygımız olmalıdır. Ama mutlaka milli değerlerimizden de sapma noktasına yaklaşmamamız gerekmektedir.
Cumhuriyete karşı değilim, ben demokrasiye karşı değilim, ben laikliğe de karşı değilim diyemiyorum.
Ben bu kavramların olması gibi yerine oturmasını istiyorum. Laiklik bir din değildir, fakat Sabetaycılar laikliği bir din haline getirdiler.
Deccaliyet evlerinize girmiş, çocuklarınızı esir almıştır" diye bir ses duyulacaktır. (Muhyiddin Arabi, El Fütühatül Mekkiye, I-XII, 2:168; Şaban Döğen, Mehdi ve Deccal, Gençlik Yayınları, 2. Baskı)
Müslüman milletler ve onların başındaki devletler meselenin ne olduğunu biliyorlar; ecnebilerin bunların arasına ayrılık ve tefrika soktuğunu ve bu ayrılık gayrılıkların kendilerini yokoluşa sürüklediğini görüyorlar; içi kof minicik bir İsrailin bunca müslümana karşı nasıl diklendiğini; oysa bütün müslümanların biraraya gelip adam başına bir kova su dökmesi halinde İsraili sel götüreceğini biliyorlar. İmam Humeyni
Cahiliyye, yeryüzünde Allah’ın egemenliğine, özellikle O’nun uluhiyyetine, düşmanlık üzerine kuruludur. Özellikle egemenlik… Bu cahiliyye düzeni, egemenliği insana verir. Kimilerini kimilerine Rab yapar.
Bunu, cahiliyyenin tanındığı ilk basit, ilkel şekliyle yapmıyor. Allah’ın hayat için koyduğu yöntemden uzaklaşarak, O’nun izin vermediği konularda düşünce, değer, yasa, kanun, sistem koyma haklanın kendisine ait olduğu Allah’ın egemenliğine tecavüz etmek, O’nun kullarına tecavüz demektir. İnsanın, genel olarak, sosyalist sistemlerdeki zelilliği; kapitalist sistemlerde ise, sermayenin baskısı ile birey ve toplumlara uygulanan zulüm, Allah’ın egemenliğine düşmanlığın, O’nun insana bahşettiği değerleri inkarın sonucundan başka bir şey değildir. İşte burada, İslâmî yöntem kendini ortaya koymaktadır. İslâm sisteminin dışındaki bütün sistemlerde insanlar, herhangi bir şekilde, birbirlerine ibadet etmektedirler. Sadece İslâm düzeninde, insanlar birbirlerinin kulları olmaktan kurtulup yalnızca Allah’ın kulu olurlar.
Kâfirlerin arasında birçok büyücü ve sihirbaz vardır. Şeytandan öğrendikleri büyü ve sihirlerle fizik ötesi bir şeyler yapmış olmakta ve onlara Allahû Tealâ da ahiret sınavı için müsaade etmekte, Onlarda cesaretlenip cehennem azbını unutup yaptıkları süslü gösterilmektedir. Böylece büyü ve sihir öğrenmek suretiyle Allahû Tealâ'nın yolundan kesin bir sapma söz konusudur.
O’ndan isterler, O’na boyun eğerler. Yolların ayrıldığı nokta burasıdır. Aynı zamanda İslâm sistemi ve onun insan hayatındaki sonuçlarının ortaya koyacağı şeyler bizim insanlara vereceğimiz yeni anlayıştır. İnsanlığın sahip olmadığı hazine budur. Çünkü o, Batı uygarlığının, doğusuyla batısıyla bütün bir Avrupa dehasının ürünü değildir. Şüphesiz biz, insanlığın tanımadığı, üretemeyeceği, tamamen yeni bir şeye sahibiz. Ancak, bu yeni olgunun daha önce de belirttiğimiz gibi, pratize edilmesi zorunludur. Öncelikle bir milletin bunu yaşaması gerekir.
Bunun için, İslâmi bir toprak parçasında diriliş amebyesi gerçekleşmelidir. Bu dirilişin ardından gelecek olan, aradaki mesafe uzun da olsa, kısa da olsa, insanlığın yönetiminin elde edilmesidir.
İslamî uyanış eylemi nasıl başlayacak? Bu görevi üstlenecek bir öncü cemaat lazımdır. Bu yola baş koymuş bir cemaat… Dünyanın her köşesindeki cahiliyeyi yok etmek için yola çıkmış bir cemaat…
Çevresini kuşatan cahiliyeyi yok etmek için yola çıkmış bir mehdiyet Siyah Sancaklılar 313 kişi olmalıdır.
Çevresini kuşatan cahiliyyeden, bir yandan kendini uzak tutmaya çalışırken, öte yandan onunla ilişkisini koparmadan yürüyen bir Siyah Sancaklılar 313 kişi işe başlamalıdır.
Bu görevi üstlenen öncü Siyah Sancaklılar için yolda kendisine gerekli bazı “işaretler” zorunludur. İşte bu işaretler artık sizce görünmemişmidir.
Satanistlerin ,Masonları, Ulliminati ,Siyonistler,tapınak şovalyeleri,9 lar adına ne derseniz deyin bunların hepsi deccaliyet komiteleridir.
Bunların amacı dünyayı kendi kurallarına göre Satanist bir sistem, bireycilik ve egoizm ile yönetebilmektir. Satanist düzenin istediği marka kıyafetler giyeceksin, Satanist düzenin istediği besinleri tüketeceksin, Satanist düzenin kurallarına uygun şekilde yaşayacaksın ve Satanist düzenin belirlediği dini yaşayacaksın.Satanist düzenin bütün dinleri yok etmeye çalışan bir topluluk olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.Satanist düzen önce sizi bireyselleştirir sonra egoistleştirir daha sonra yapayalnız bırakır ve sizi kurmuş olduğu Materyalist bir düzen ile maddi ve manevi olarak soyar ve tüketir sizi kendi düzenine sadik bir köle yapar.
Satanist düzenin asıl anlamı (Ordo Ab Chao) Kaostan Doğan Düzen'dir. Hedefe ulaşmak için bir kaos ortamı yaratmak ve bu kaosu kendi lehlerine sonuçlandıracak şekilde düzene sokmaktır..
“Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır. O, size yalnızca, kötülüğü, çirkin-hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.” (Bakara Suresi, 168-169)
Her yüzyılda bir Mehdi gelir.
Mehdi hidayete ermiş ve hidayete erdiren anlamına gelen bir kelimedir. Tevbe Suresinin 32. ve 33. âyetlerinden açıkça görüleceği üzere sadece Kur'ân ile değil, daha evvelki nebîlere (peygamberlere) indirilen Tevrat ve İncil'i de tasdik edecek ve tüm kitaplarda yer alan hidayeti açıklayacak olandır.
Muhtedûn, hidayete ermiş olanlar ve hidayet erdirmekte görev alanlar yani mehdiler anlamındadır.
Her devirde, her kavimde çok sayıda mehdi var olmuştur. Her tarafta hidayete erdirmeye vesile olan çok sayıda insan vardır. Hidayete erdiren, hidayete erdirmeye vesile olan herkes hidayete erdirici hüviyettedir.
HER DÖNEMİN SABIK MEHDİLERİ VE FARKLI DECCALLARI OLACAKTIR
Peygamber efendimiz “aleyhissalâtü vesselâm”, (Benden sonra peygamber gelmeyecek ama, Benim dînimi kuvvetlendirecek vârislerim gelecek) buyuruyor.
Müceddidler İslâm dînini kuvvetlendiren, bid'atleri yâni İslâm dinine sokulmak istenen hurâfeleri söküp atan ve sünnetleri ortaya çıkaran âlimlerdir. Sünen-i Ebî Dâvûd'da zikredilen bir hadîs-i şerîfte;
"her yüz senede bir müceddid zâhir olur (ortaya çıkar). ümmetimin işlerini yeniler." sapık düşüncelerle, ilmiyle mücadele ederbuyrulmuştur.
Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir. 36/yâsîn-21
Her devirde, her kavimde çok sayıda mehdi var olmuştur. Her tarafta hidayete erdirmeye vesile olan çok sayıda insan vardır. Hidayete erdiren, hidayete erdirmeye vesile olan herkes hidayete erdirici hüviyettedir. Onların Kur'ân'daki adı mehdidir. Kim hidayete erdirmeye vesile de olsa, bizatihi hidayete erdirici de olsa hepsi mehdidirler.
Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi, kendilerini de yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve geçirdikleri korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağnı vaad etti. Çünkü onlar bana kulluk ederler. Hiçbir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkarlardır. Nur Suresi 55. ayet
9 / TEVBE - 32: (Onlar) ağızları ile Allah'ın nurunu söndürmeyi istiyorlar. Ve Allah, kâfirler kerih görseler bile nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemez.
Hz. Huzeyfe bin El-Yeman (R.A.) şöyle demiştir:
“Allah’a kasem ederim ki, bilmiyorum acaba Peygamberin sahabelerine bu hadîsler unutturuldu mu, yoksa unuttular mı? Allah’a kasem ederim Resul-i Ekrem (A.S.M.) dünyanın sonuna kadar gelecek olan fitneleri ve o fitneleri çıkaran reisleri tâ üç yüzden daha fazla kimseleri bize isimleriyle, babalarının isimleriyle ve kabilelerinin isimleriyle haber verdi”
Kâfirlerin Büyük Deccal'ı ayrıdır. Peygamber Efendimiz, Büyük Deccal kuzeyden çıkacaktır.demiştir.
(Şualar, 585)