25 Şubat 2015 Çarşamba

İSRAİLİN KAOS PROJESİ VE IŞİD : Peki Ortadoğu'da bugün Müslümanlar neden Müslümanları boğazlıyor.




ABD Ulusal Güvenlik Dairesi eski çalışanı Edward Snowden ilginç bir iddiada bulundu.


Gizli bilgileri sızdırdığı için kaçarak Rusya’ya sığınan ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı ve ABD ulusal güvenlik dairesi eski çalışanı Edward Snowden, IŞİD ile ilgili çarpıcı bir iddia ortaya attı. Snowden, Irak’ta kaosa neden olan IŞİD’in arkasında ABD, İngiltere ve İsrail istihbaratı olduğunu ileri sürdü.

“IŞİD İSRAİL’İN GÜVENLİĞİNİ SAĞLIYOR”

IŞİD’in bölgede İsrail’in güvenliğini tesis ettiğini söyleyen Snowden’a göre ABD, İngiltere ve İsrail istihbaratları dünyadaki bütün terörü “eşek arısı yuvası” adlı bir strateji ile bir araya getirmeye çalışıyor. 

Eski ajan Snowden, İsrail’i korumak için, Ortadoğu’da İsrail’e karşı olan grupların kendi içlerinde savaştırıldığını ileri sürdü.

BAĞDADİ’NİN SENATÖR MC CAİN’LE OLDUĞU İDDİA EDİLEN FOTOĞRAF

Snowden’ın açıklamaları büyük yankı uyandırdı. Çünkü daha önce de IŞİD Lideri Ebubekir El Bağdadi’nin bir yıl boyunca MOSSAD tarafından yoğun bir askeri eğitim, dini kurslar ve konuşma becerisi kursları aldığı iddia edilmişti.

Ayrıca Bağdadi’nin Washington’daki bir görüşmede eski senatör John MC Cain ile aynı fotoğraf karesinde yer aldığı ileri sürülmüştü.

Ortalık toz duman. At izi it izine karıştı... Birileri kazanın altına ateş sürüyor.
Ama biz onları göremiyoruz, günlük yaşıyoruz, çözemiyoruz.

Çıkarları için her türlü melaneti, fitneyi ve fesadı mübah görenleri es geçiyoruz.

Ortadoğu'da aynı inancı taşıyanlar birbirini boğazlıyor, tavuk gibi insan kesiyor, hatta canlı canlı yakıyor. "Aynı havayı koklayanlar nasıl bu hale geliyor" diyoruz ama İZ süremiyoruz.

Gelin Şubat 1982'ye gidelim birlikte. İsrail'de bir adam çıkıyor, adı ODED YİNON... Bir rapor hazırlıyor.

Dünya Siyonist Teşkilatı yayın organı Kıyunim (Yönelişler) bu raporu yayınlıyor. "A strategy for İsrail in the Nineteen Eighties" adını taşıyor rapor. Yani; "Bin dokuyüz seksenlerde İsrail stratejesi" Tarihe ODED YİNON PLANI olarak geçiyor bu stratejik proje.

İçeriği ise çok ilginç; 
"Ortadoğu'da İslam coğrafyasında dini ve mezhep ayrışmalarıyla irili ufaklı PAR ÇALARA AYRILMIŞ bir bölge şarttır" deniyor. "İsrail'in varlığı için bu planın hayata geçirilmesi elzemdir" diye vurgulanıyor.

1996'da bu plan doğrultusunda ABD'deki İsrail yanlısı NEOCONLAR harekete geçiyor.

İsrail Başbakanı Netenyahu'ya "ODED YİNON" planını destekleyen "A Clean Break" adlı rapor sunuyorlar. İsrail'in aşkına "BÖL-PAR ÇALA " projesi için iki kilit ülkeye dikkat çekiliyor. "Tel Aviv mutlaka Türkiye ve Ürdün'ü yanına almalı ki, parçalama harekatı başarıya ulaşsın" diye not düşülüyor. 
Ve bu plan çerçevesinde Refah-Yol hükümeti POST-modern darbeyle iktidardan indiriliyor. 
Ankara Tel-Aviv'e bağlanıyor. Bağlama operasyonun yöneten Douglas J. Feith, Eric Edelman, Morton Abramowitz, Alan Makovsky (Şimdi CHP'ye danışmanlık yapıyor), Richard Perle, Paul Wolfowitz ve Harold Rhodo gibi NEOCON'lar ÜST AKIL karagahlarında Ortadoğu haritasını masaya yatıryorlar. 
Parçalanacak ülkeleri işaretliyorlar.

Paul Wolfowitz 2003'te çıkıyor pervasızca konuşuyor; "Suriye ve Irak'ta yakında nasıl değişiklikler olacağını göreceksiniz" diyor.

Büyük İsrail için ileride rahat yutabilmek için küçük devletler oluşturuluyor.

NSA'da yıllarca subay olarak görev yapan Madsen, İngiliz eski Dışişleri bakanı Robin Cook'un geçmişte ELKAİDE hakkında yaptığı açıklamaya dikkat çekiyor. 
"İngiliz Bakan Cook, El Kaide'nin CIA için paralı askerleri, destekçi şirketleri, bir takım muhatapları ve Afganistan'da mücahit hareketi destekleyecek insanları içeren bir veritabanı niteliğinde olduğunu söylemişti. Ancak tabii ki bu veritabanı zamanla El-Kaide Örgütüne dönüştü.

Şimdilerde de kendini İslam Devleti olarak adlandıran IŞİD gerçeği mevcut. IŞİD dünyanın dört bir yanından insanın katıldığı bir örgüt, özellikle CIA'nın radikalleştirme çabalarının olduğu ülkelerde savaşıyor.
CIA tıpkı El Kaide'de yaptığı gibi IŞİD'in kurulmasında önemli bir rol oynadı" diyor.

Peki Ortadoğu'da bugün Müslümanlar neden Müslümanları boğazlıyor. 
NSA ajanı Madsen bu soruya da tereddütsüz şu cevabı veriyor. 
"Bu İsrail tarafından yıllar önce planlanmış bir şeydi. 1980 ve 1982'ye döndüğümüzde Oded Yinon planı adı verilen bir planın geliştirildiğini görüyoruz. İsrailli bir gazeteci tarafından yapılan planda Arap dünyasının kendi içinde savaşan kabile ve hizipler halindeki ülkecikler haline gelmesi planlandı."

Evet NSA ajanı Wayne Madsen da sözü getirip ODED YİNON planına dayıyor. 
Ve müthiş bir analiz yapıyor Madsen; 
"Şimdi tükenmekte olan Orta Doğu halkının birbirini öldürürken bilmesi gereken tek bir şey var: İsrail bunun kendisi için iyi bir şey olduğunu düşünüyor. İsrail'in, Arapların Arapları, Müslümanlarınsa Müslümanları öldürmesiyle hiçbir ahlaki ya da etik sorunu yok. Ayrıca bu tarz savaşlarda da fitili ateşlemekte çok başarılılar." 
NSA ajanı Wayne Madsen'a "Ortadoğu'da Müslümanları Müslümanlara karşı kışkırtan en etkili istihbarat servisi hangisi?" diye sordum.

 Verdiği cevapla son noktayı koydu Madsen; 
"En etkili olanı MOSSAD. CIA'yı, İngiliz MI6'yı, Fransız Direction Generale de la Securite Exterieure'yi de sayabiliriz. Ve tabii ki Suriye'de ve Irak'ta IŞİD'i destekleyen Suudi Muhaberat'ını da atlamayalım."

Evet, kazanın altına ateşi sürenler bunlar...

At izi de belli, it izi de belli aslında. Bakmak değil önemli olan... Görmek!!!

Bekir Hazar
Takvim


3.DÜNYA SAVAŞI VE IŞİD



İtalyan dergisi 30 Days, Washington'da çok değişik ve sıkı ilişkileri bunulan Profesör Gianfranco Miglio ile röportaj yaptı! Prof. Miglio kısaca şunları söyledi: "

Amerika, Sovyetler'in düştüğü duruma düşmemek için gelecekteki rakiplerini gözeterek adım atmak zorunda! Bunlar arasında Japon ve Alman ekonomik gücünün etrafında birleşmiş olan Kıta Avrupası da bulunuyor!
Amerika, bugünkü gibi bir Avrupa'ya, kendisiyle ekonomik ve teknolojik olarak baş edebilecek bir topluluğa asla katlanamaz! Bunun için yapması gerekenleri yapar!"

Profesör bunları şimdi değil ÇÖL FIRTINASI HAREKATI'nın dünyayı sarstığı 1990'larda söyledi!

OSMANLIYA YAPILAN SARAY SOYGUNLARI : Çok büyük OPERASYON vardı! Ama üstüne giden yoktu! Tabii bu ne ilk, ne de sondu!


Türkiye'de özellikle BOĞAZ'da Osmanlı sevilmezdi! Söylenmez ama nefret eden de çoktu!
Cumhuriyet'i yüceltmek için yerin dibine sokulurdu!

Tabii bütün bunlar sohbetlerde yapılırdı! Oysa gerçek hayatta, konuşulanların pek karşılığı yoktu!


Koca koca zenginler, BEYAZ TÜRKLER yalılarını, köşklerini OSMANLI eserleriyle doldururdu! Saray soygunu Soros'un başını çektiği ekip, bu savaşı dünyaya yaymış durumda :



Türkiye'de özellikle BOĞAZ'da Osmanlı sevilmezdi! Söylenmez ama nefret eden de çoktu!
Cumhuriyet'i yüceltmek için Osmanlı yerin dibine sokulurdu!

Tabii bütün bunlar sohbetlerde yapılırdı! Oysa gerçek hayatta, konuşulanların pek karşılığı yoktu! 
Koca koca zenginler, BEYAZ TÜRKLER yalılarını, köşklerini OSMANLI eserleriyle doldururdu!
Bunda bir sakınca da yoktu!

Tabii ilk bakışta! Oysa bizim DEVLETİN bilmediği ve pek üzerine gitmediği inanılmaz coşkulu bir alan vardı! 
Hazır CUMHURBAKANLIĞI SARAYI gündeme gelmişken! Hazır Dünya Yahudi medyası tetiğe asılmışken!

Geriye gidelim...
Yıl 1988... 

Ünlü Ressam Ayvazovski'nin tablolarının dünyadaki tek uzmanı Sovyet Devlet Sanat Galerisi Başuzmanı Galina Sergeyevna Çurak isimli bir kadındı. 
Bu Sovyet kadın, 1988'de Dolmabahçe Sarayı'nda açılan Ayvazovski Sergisi'nde sergilenen 28 Ayvazovski tablosundan 8'inin sahte olduğunu söyledi. 
Dönemin yetkilileri "Abartıyor" dedi. Bu sergiye elinde Ayvazovski tabloları bulunanlar da katılmıştı. 
Sergiye iki tablo ile Can Hasoğlu da katkı vermişti!


GALİNA'nın isyanına rağmen sahte tabloların kime ait olduğu açıklanmamıştı! Oysa bütün saray ve müzelerdeki tablolar incelemeye alınmalıydı!
Çok büyük OPERASYON vardı! Ama üstüne giden yoktu!

Tabii bu ne ilk, ne de sondu!

YALVAÇ Müzesi'nde Hikmet Onat'ın eserleri kopyalanmıştı! Fakat kimsenin ruhu duymuyordu! 
TABLO operasyonları hiç hız kesmeden alıp başını gidiyordu! 

Tarihler 1995'i gösterdiğinde Prof. Kemal İskender, "Piyasada dolaşan tablolar hakkında bir takım kişiler EKSPER (restoratör) olarak karar veriyor!

Ama konuşulan paralar o kadar yüksek ki birçok SAHTE, paranın gücüyle GERÇEK oluveriyor!" demişti! 
Hatta Profesör İskender, ".... isimli işadamının yalısındaki OSMAN HAMDİ'nin Kaplumbağa Terbiyecisi isimli eser de sahteydi! Ama o bilmiyordu!" diye durumu izah edecekti!

Bu kadar mı?
Değil elbette!

Devam...
El konulan İKTİSAT BANKASI vardı!

Kültür Bakanlığı komisyonu İktisat Bankası koleksiyonunda 6 eserin sahte olduğunu ortaya çıkardı! 
Mimar Sinan Üniversitesi bu tartışmaya girerek olayı büyüttü! "En az 10 tablo sahte!" diyerek çıtayı yukarı çekti!
Birileri ANADOLU'daki müzeleri üç kuruş RÜŞVETLE boşaltıyor ve oradan çıkan OSMANLI eserlerini İstanbul'a getiriyordu! 

Buradaki müzayedeler yoluyla ya da el altından satışlarla MİLYONLARCA DOLAR götürülüyordu! 
Müzenin içinde üç paket sigara parasına satın alınan görevliler, BEYAZ TÜRKLER'in yüzmilyonlarca dolar kazanmasına yol açıyordu!
Bu oyun sürüp gidiyordu!

İşte gördünüz! Resim Heykel Müzesi'nden OSMANLI ve TÜRK ressamların onlarca eseri çalındı!

Tespitlere göre 302 eser çalınmış, bütün çabalara rağmen 60'ına ulaşılabilmişti! Sadece bu müzeden 250 milyon dolarlık tablo dışarı çıkmıştı!
Kime gittiği ise bilinen bir SIR olmasına rağmen, bu adamlar hala operasyona devam etmekteydi!
Öyle kusursuz iş yapıyorlardı ki ÇALDIKLARI her eserin yerine MÜKEMMEL SAHTE TABLOLARI koyuyorlardı! 

Ellerinde sahte resim yapmak için önemli kadro vardı! Üç kuruşa alıyorlar, üç kuruşa yaptırıyorlar, yüzlerce milyon dolar kazanıyorlardı!
Hedefleri de hiç beğenmedikleri OSMANLI'nın eserleriydi!
Osmanlı'nın SARAYLARIYDI!

Bütün bu türbülansların içinde ne hikmetse Kadir Has'ın evlatlığı yer alıyordu! 

Kimseyi suçlamak için söylemiyorum! Suçlamak benim işim değil! Ancak müzayede şirketi sahibi olan bu ismin sancılı konuların içinde yer alması dikkate değerdi! 
Galiba son operasyonda da bilgisine başvurulan 17 kişiden biriydi! İsmi MCH olarak kodlandığı için net olarak anlayamadık!

Sanırım yine işin göbeğindeydi! Niçin kendine dikkat etmiyordu, bilmiyorum!

Daha özenli olması gerekirken sanat aşkından olsa gerek bu ilişkilerin ortasında kalıveriyordu!
Üvey babası, Demirel ile Behçet Türkmen'in çok yakın dostuydu!

Bu ilişkilerin arasında büyüyen birinin daha dikkatli olması gerekiyordu!
Ama kimse bu özeni göstermezken, DEVLETTEN TABLOLAR alınıyor ve satılıyordu!

İnanamayacaksınız ama UYUŞTURUCUDAN bile daha büyük bir kazanç vardı burada!
Bilen yoktu! Soran yoktu!
Araştıran yoktu!
Ama paraları çuvalla götüren birileri vardı!
Osmanlı'ya küfür ederek soyanlar vardı!

GERİCİ (!) Osmanlı, 100 yıl sonra bile insanı servet sahibi yapıyordu!
Zaten korkuları da buydu!
Ankara'daki SARAY'a saldırmalarının da nedeni buydu!

Kontrolün onlardan çıkmasını istemiyorlardı!
Müzeler, saraylar soyulurken hiç "gıkları" çıkmıyordu!
Ne de olsa PARA akıyordu!
Bakın Rothschild ailesi adına PARAYI yöneten ve takip eden SOROS dün Fransız televizyonuna bağlandı! 

Para sihirbazı olarak bilinen Soros, şunları söyledi: 

"Rusya bir mafya devletidir. Rusya Devlet Başkanı Putin de otoriter ve diktatör tarzı ile ülkesini yönetmektedir. Gelecek için AB ülkeleri başta olmak üzere tüm ülkeler Rusya'ya karşı birleşmeli. Avrupalı liderlerin ve vatandaşların Ukrayna'nın da ötesine geçen Rusya tehlikesinin tam olarak farkında olmadığını görüyorum. Rusya büyük bir tehdittir.
Putin'i durdurmazsak benzerleri çıkacaktır..."



Benzerlerinden kastı ERDOĞAN'dı... Ülkeni koruduğun ve büyümesi için çalıştığın anda birileri sana SARAY'la AĞAÇ'la gelirdi! "Diktatör" olurdun!

Hiç değişmezdi!
Soros'un başını çektiği ekip, bu savaşı dünyaya yaymış durumda!

Obama en zor durumda olanı!
Onu çevrelediler! Putin ve Erdoğan ise direniyordu!
Bu iki ülke, bu iki isim kazandığı anda Rothschild ailesinin imparatorluğu çökecekti!

Kavga buydu! Çok uzak gibi görünse de SARAY ve MÜZELERDEN tabloların çalınıp YALILARA hapsedilmesinin de arkasında bu gerçek yatıyordu!
Birileri "Osmanlı'yı bitirdik!
Kalanları da yalılarımıza attık!" diyordu!
Bu denklem sürerken sen çıkıp Ankara'nın ortasına İMPARATORLUĞU simgeleyen SARAY yapıyordun!

Olur mu hiç!

Bizden beklenen bu değil ki!

Neyine senin BÜYÜK DÜŞÜNMEK!

Yıllardır patır patır soyulurken!

Ergün Diler - 13.11.2014
Takvim

YAHUDİLERİN YÜZYILLIK KARANLIK OYUNLARI : Ne zamanki uçağımızı devasa olmasa da orta boya çıkardık, yeni köşk yaptık BARONLARIN medyası havlamaya başladı.



Yahudi Sulzberger ailesi yaklaşık 150 yıl önce kafayı yemişti.
Yenmiş kafanın içindeki beyinde Osmanlı düşmanlığı, pitbull köpeği gibi havlıyordu.

Beyindeki havlama sahibi olduğu gazetenin sayfalarından SALYA olarak akarak dışa vuruyordu.

Evet o dönemde New York Times'ın sahibiydi bu aile.
Filistin topraklarını Osmanlı borçlarına karşı isteyip İsrail'i kurmak isteyenlere kapıyı göstermişti Sultan Abdülhamid.

Satılık olmadığımızı tüm dünyaya ilan etmişti.

Osmanlı'nın PARA ile satın alınamayacağını görenler işte bu Sulzberger ailesinin kapısını çalmıştı.

İnsanlar ölüyor, New York Times'da ölü ilanları yayınlanıyordu. İşte bu ölü ilanlarının editörlüğünü yaparak gazetede işe başlayan Yahudi Sulzberger, kısa zamanda New York Times'ın sahibi oluyordu.
İsrail'i kurmak için Osmanlı'dan Filistin'i parayla satın almak isteyenler işte bu HAVLAMA UZMANI Ölü Sevici Sulzberger'de soluğu alıyordu. "Saldır Abdülhamid'e" diyorlardı.

Önüne kemik konan köpekler gibi saldırdılar New York Times'tan o günlerde Abdülhamid Han'a.

Ne diktatörlüğü ne de kızıl sultanlığı kaldı.

O dönemde Sultan Abdülhamid Dolmabahçe Sarayı'na yatırım yapıyor, Yıldız çevresini devlet binaları ile donatıyordu.
Devlet erkanının tamamını çevresinde topluyor, böylece gelen yabancı heyetlere GÜÇLÜ İmparatorluk mesajı veriyordu.

Osmanlı'nın belini kıran ve batırma noktasına getiren Kapitülasyonlara karşı ihtişamlı binalarla savaşıyordu.

"Biz EZİK millet değil BÜYÜK Devletiz" diyerek masada psikolojik üstünlük kuruyordu.

O dönemde bizi eşeğe bindirmek istiyorlardı.

Osmanlı düşmanı işbirlikçilerine AT veriyorlar, kendileri DEVE'ye biniyordu.
Aradan 100 yılı aşkın süre geçti. Türkiye Cumhurbaşkanları ve Başbakanları 34 kişilik pırpırlarla yabancı ülkelere gidiyordu düne kadar.
Aynı havaalanına ABD başkanı devasa uçakla iniyor, ardından dublörü olan aynı büyüklükte ikinci uçak piste dalıyordu.

Bizim pırpır iki devenin yanında eşek bile etmiyordu.

Çin de Japonya da Avrupalısı da aynı şekilde Uçan Develerle iniyordu bizim devlet pırpırının yanına.

Ne zamanki uçağımızı devasa olmasa da orta boya çıkardık, yeni köşk yaptık BARONLARIN medyası havlamaya başladı.

Önceki gün "Hoop" diyordu işte bu Sulzberger ailesinin New York Times'ı...
Bizim ortaboy uçak ve yeni köşkü diline dolamış, tıpkı Abdülhamid Han'a olduğu gibi SALYA akıtıyordu Türkiye Cumhurbaşkanı'na...

Hemen ertesi gün de torun Sulzberger ile başbasa içtiği şarapları köşesine taşıyıp ballandıran yazarları olan Hürriyet manşetine taşıyordu aynı konuyu.
Belli ki güzel bir ortaklıkları vardı.

Hürriyet'i anlıyorum da Ulan New York Times sana ne? Bizim Ortaboy Köşk uçağına sallayacağına ABD Başkanı'nın iki DEVASA uçağına havlasana.

Bitti bizi eşeğe bindirmeye çalıştığınız günler.

Ne yaparsanız yapın, ne kadar anırırsanız anırın, içerden kimleri koroya dahil ederseniz edin farketmez....

YENİ TÜRKİYE hepinizi eşeğe semer yapıp üzerine istediğini bindirecek.

Şu anda Ata biniyoruz.

9 yıl sonra bel Deve ile geleceğiz oralara....

Devenin ne olduğunu anlatayım mı bir daha.

Bekir Hazar
Takvim


İsrailin Kaos Projesi Ve Işid Peki Ortadoğu'da bugün Müslümanlar neden Müslümanları boğazlıyor.




Ortalık toz duman. At izi it izine karıştı... Birileri kazanın altına ateş sürüyor.
Ama biz onları göremiyoruz, günlük yaşıyoruz, çözemiyoruz.

Çıkarları için her türlü melaneti, fitneyi ve fesadı mübah görenleri es geçiyoruz.


Ortadoğu'da aynı inancı taşıyanlar birbirini boğazlıyor, tavuk gibi insan kesiyor, hatta canlı canlı yakıyor. "Aynı havayı koklayanlar nasıl bu hale geliyor" diyoruz ama İZ süremiyoruz.


Gelin Şubat 1982'ye gidelim birlikte. İsrail'de bir adam çıkıyor, adı ODED YİNON... Bir rapor hazırlıyor.


Dünya Siyonist Teşkilatı yayın organı Kıyunim (Yönelişler) bu raporu yayınlıyor. "A strategy for İsrail in the Nineteen Eighties" adını taşıyor rapor. Yani; "Bin dokuyüz seksenlerde İsrail stratejesi" Tarihe ODED YİNON PLANI olarak geçiyor bu stratejik proje.


İçeriği ise çok ilginç;


"Ortadoğu'da İslam coğrafyasında dini ve mezhep ayrışmalarıyla irili ufaklı PAR ÇALARA AYRILMIŞ bir bölge şarttır" deniyor. "İsrail'in varlığı için bu planın hayata geçirilmesi elzemdir" diye vurgulanıyor.


1996'da bu plan doğrultusunda ABD'deki İsrail yanlısı NEOCONLAR harekete geçiyor.


İsrail Başbakanı Netenyahu'ya "ODED YİNON" planını destekleyen "A Clean Break" adlı rapor sunuyorlar. İsrail'in aşkına "BÖL-PAR ÇALA " projesi için iki kilit ülkeye dikkat çekiliyor. "Tel Aviv mutlaka Türkiye ve Ürdün'ü yanına almalı ki, parçalama harekatı başarıya ulaşsın" diye not düşülüyor.


Ve bu plan çerçevesinde Refah-Yol hükümeti POST-modern darbeyle iktidardan indiriliyor.


Ankara Tel-Aviv'e bağlanıyor. Bağlama operasyonun yöneten Douglas J. Feith, Eric Edelman, Morton Abramowitz, Alan Makovsky (Şimdi CHP'ye danışmanlık yapıyor), Richard Perle, Paul Wolfowitz ve Harold Rhodo gibi NEOCON'lar ÜST AKIL karagahlarında Ortadoğu haritasını masaya yatıryorlar.


Parçalanacak ülkeleri işaretliyorlar.


Paul Wolfowitz 2003'te çıkıyor pervasızca konuşuyor; "Suriye ve Irak'ta yakında nasıl değişiklikler olacağını göreceksiniz" diyor.


Büyük İsrail için ileride rahat yutabilmek için küçük devletler oluşturuluyor.


NSA'da yıllarca subay olarak görev yapan Madsen, İngiliz eski Dışişleri bakanı Robin Cook'un geçmişte ELKAİDE hakkında yaptığı açıklamaya dikkat çekiyor.


"İngiliz Bakan Cook, El Kaide'nin CIA için paralı askerleri, destekçi şirketleri, bir takım muhatapları ve Afganistan'da mücahit hareketi destekleyecek insanları içeren bir veritabanı niteliğinde olduğunu söylemişti. Ancak tabii ki bu veritabanı zamanla El-Kaide Örgütüne dönüştü.


Şimdilerde de kendini İslam Devleti olarak adlandıran IŞİD gerçeği mevcut. IŞİD dünyanın dört bir yanından insanın katıldığı bir örgüt, özellikle CIA'nın radikalleştirme çabalarının olduğu ülkelerde savaşıyor.
CIA tıpkı El Kaide'de yaptığı gibi IŞİD'in kurulmasında önemli bir rol oynadı" diyor.


Peki Ortadoğu'da bugün Müslümanlar neden Müslümanları boğazlıyor.


NSA ajanı Madsen bu soruya da tereddütsüz şu cevabı veriyor.


"Bu İsrail tarafından yıllar önce planlanmış bir şeydi. 1980 ve 1982'ye döndüğümüzde Oded Yinon planı adı verilen bir planın geliştirildiğini görüyoruz. İsrailli bir gazeteci tarafından yapılan planda Arap dünyasının kendi içinde savaşan kabile ve hizipler halindeki ülkecikler haline gelmesi planlandı."


Evet NSA ajanı Wayne Madsen da sözü getirip ODED YİNON planına dayıyor.


Ve müthiş bir analiz yapıyor Madsen;


"Şimdi tükenmekte olan Orta Doğu halkının birbirini öldürürken bilmesi gereken tek bir şey var: İsrail bunun kendisi için iyi bir şey olduğunu düşünüyor. İsrail'in, Arapların Arapları, Müslümanlarınsa Müslümanları öldürmesiyle hiçbir ahlaki ya da etik sorunu yok. Ayrıca bu tarz savaşlarda da fitili ateşlemekte çok başarılılar."


NSA ajanı Wayne Madsen'a "Ortadoğu'da Müslümanları Müslümanlara karşı kışkırtan en etkili istihbarat servisi hangisi?" diye sordum.


Verdiği cevapla son noktayı koydu Madsen;


"En etkili olanı MOSSAD. CIA'yı, İngiliz MI6'yı, Fransız Direction Generale de la Securite Exterieure'yi de sayabiliriz. Ve tabii ki Suriye'de ve Irak'ta IŞİD'i destekleyen Suudi Muhaberat'ını da atlamayalım."


Evet, kazanın altına ateşi sürenler bunlar...


At izi de belli, it izi de belli aslında. Bakmak değil önemli olan... Görmek!!!

Bekir Hazar
Takvim


YENİ KÖLELİK DÜZENİ : Silah seslerini duymayacağımız bir ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI bölgemizde başladı bile!




Kadim bir bilgi , bir menfaat  kırıntısı için yüzbinlerce kişi dolaylı yada doğrudan işkence gördü, katledildi ya da savaş meydanlarında parçalanarak can verdi. İnsanlık tarihinde gizli sırlara ulaşmaya çalıştıkça onlar daha ve daha derine gömüldüler. Hatta öyle ki her geçtiğimiz gün bir yerlerde bazı gerçekler başka gerçekleri örtebilmeleri için biçimlendiriliyor.


Algı yönetimi adına birçok silah kullanılmakta… Elbette bu silahların en başında görsel ve yazılı medya gelmekte… Ardından kitaplar, sinema, tiyatro… Hepsinde müesses düzenin tesirini bulabiliriz. Her birinde birbirleriyle rekabet hâlinde olan güçlerin karşısındakilere gözdağı vermek amacıyla mesaj gönderdiğine şahitlik edebiliriz.

Zira Türkiye’nin son dönemde içerisinden geçtiği süreci değerlendirirken hadiselere bu veçhesiyle yaklaşmamız gerekiyor. Bir yandan Batı ve işbirlikçileri tarafından Türkiye’nin çok kötü bir durumda olduğunun propagandası yapılırken, Türkiye aynı yöntemlerle bu manipülasyonun karşısında durmaya çalışıyor. Her türlü araç kullanılarak gerçekler halka anlatılmak isteniyor.

 İnsanların idrakleriyle oynanarak şahsiyetsiz bireyler yetişmesini sağladığı da iddia edilebilir. Oysaki insanların algılarını hak ve hakikate nisbetle şekillendirebilmek de pek tabiî mümkündür. Mühim olan hakikatin ne olduğu sorusuna verilen cevap...

Senelerce “enformasyon çağı” maskesiyle Batı tarafından dezenformasyon taarruzuna maruz bırakıldık ve bu taarruz hâlâ sürmekte… Öte yandan teknolojik vasıtaların tüm dünyaya yayılması neticesinde bu kontrol Batı’nın ellerinden kayıp gidiyor. Bugün dünyanın her neresinde olursa olsun yaşanan bir hadisenin en ücra köşelere bile saniyeler içerisinde aktarılabilmesi mümkün. Toplumsal hâdiseleri takip etmekten uzak bir insan bile ister istemez zamanın getirmiş olduğu tesir ile beraber yaşananlardan haberdar oluyor. Analiz yapabilmek için bir mihrak fikre sahip olmayan fertler ise gardı düşmüş bir boksörün kombine yumrukları yiyip sersemlemesi misali enformasyon kirliliği ile sersemliyor. 

Baskın şidetli olarak medya yolu ile sürdürülen bu savaşta, Türkiye de Tayip Erdoğan Tüm Maskeleri Düşürüyor .


Tüm bu kadim bilgileri sonsuza kadar gözlerimizin önünden kaçırabileceklerini sanıyorlar. 

Hatta bunun için büyük bir planları var, kaosu sürekli hale getirip kendi kurdukları sistemin çökmekte olduğuna inandıracaklar herkesi. Hükümetler düşecek ve tarihin en karanlık sayfalarına sahip Avrupa her yerden önce karanlığa gömülecek. Bu yüzyıllardır şımarmış ve semirmiş halk kaosu ve sokaklardaki dehşeti görünce…. İşte o zaman her yerde bu çaresizlikten kurtulmak için gene çoğunluğun çoğu bulabildikleri her otorite parçasına tutunup DÜZEN isteyecekler…

İşte sizden istedikleri bu tuzağa düşmeniz; böylece zaten başta olanlar yeniden başa geçecekler ancak bu kez doğrudan Tiran olacaklar. Meydanlarda bu sefil oyuna gelmiş halk büyük ihtimalle şu sözlerin söylendiğini duyacak: “Başkaldırı ve isyanın tüm dünyayı sürüklediği bu noktada, bundan sonra mutlak otorite kurulacaktır. Tek bir televizyon, tek bir gazete, radyo, tek bir verici ve alıcı olacaktır. Sokağa çıkmak sadece belli saatlerde serbesttir” evet bu cümleler daha sadece başlangıcı olacak yeni kölelik düzenin. Tüm kadim bilgileri kendi çıkarlarına uygun kullanacak, onlarla yeni yeni kara büyüler, kitlesel manipülasyonlara başvuracak; yeni dünya düzeni aristokratları ve kuklaları kendilerine hiç çekinmeden Tiran, İmparator, Sultan, Kral ya da Halife diyecekler ve ne olduklarını her söylediklerinde kendileri için ölecek ve taparcasına sevecek halkı karşılarında bulacaklar.

Dolayısıyla organize edilmiş bir kaosun bir kaos olamayacağını, #occupy gurubunun Yeni Kölelik Düzenine hizmet ettiğini bilmeliyiz. Onlardan uzak durmalıyız. Aslında çevremizdeki neredeyse her şey o kadar satılmış ve çarpıtılmış durumdaki bi dağ başına kaçmaktan başka çare yok gibi. Daha doğrusu bu sancıya katlanmamız gerekecek. Ne kadar acılı olursa olsun bu plan büyük ihtimalle başarılı olamayacak.


Dün sessiz sedasız bir haber düştü ajanslara. RAF Milldenhall, RAF Alconbury ve RAF Molesworth kapanıyor.
Üçü de Amerikan üssü ve üçü de İngiltere'de.

Ayrıca aralarında Belçika, İtalya, Almanya, Hollanda ve Portekiz'in de olduğu ülkelerde toplam 15 Amerikan üssünden çekiliyor Washington. Yani ilk bakışta "Amerika kaçıyor" gibi bir durum ortaya çıkıyor.

Dünyayı yöneten ÜST AKIL kabuğuna mı çekiliyor?

Küresel Güçler Washington'u ETKİSİZ ELEMAN haline mi getiriyor? Bu soruları sadece ortaya çıkan fotoğrafa bakarak cevaplamaya kalkarsak tereddütsüz "EVET" demek mümkün.

Pentagon'un yılda "500 milyon dolar tasarruf yapacağız" şeklindeki bahanesi de "KAÇIŞ" habercisi gibi karşımızda sırıtıyor. Ancak kazın bir de ayağına bakmak lazım. İşte maalesef hiç yapamadığımız da bu!!!

Amerika kaçmıyor, savaşın şeklini değiştiriyor.

Yıllarca bu projeye yatırım yaptılar. Afganistan'a girdiler, sayelerinde EL-KAİDE doğdu. Irak'a girdiler, sayelerinde IŞİD dünyaya geldi. Ortadoğu kan gölüne döndü, etrafında hatta çok uzağında olanlar bile etkilendi. Şimdi kucaklarında iki tane SAVAŞÇI çocukları var. Kıtalararası uçak kaldırmaya, masraf yapmaya, Amerikan askerlerinin artık ölmesine lüzum yok.

2015 yılını milat ilan ettiler.

Televizyon programlarına en ünlü analizcileri, CIA'ya çalışan dünyaca ünlü gazetecileri sürüyorlar. "2015 çok hareketli geçecek. Dünyada yeni haritalar çizilecek" diye yaygara yaptırıyorlar.

Amerika'nın işine gelmeyen liderlerin bu yıl içinde halledileceğini ilan ediyorlar.

Hem Avrupa'daki üslerini kapatıp, binlerce askerini çekeceksin hem de istediğini "TIK" diye halledeceksin... Peki bu nasıl olacak?

Dedik ya ellerinde EL-KAİDE ve IŞİD gibi gözünü budaktan sakınmayan iki savaşçı evlat var diye. Suudi Arabistan'a bu iki çocuğu sopa olarak gösterip "Gönderirim ha üzerinize" dersin, petrol fiyatlarını düşürürsün... Petrol fiyatları düşünce en büyük üreticilerden Rusya batma noktasına gelir.

Putin'i minicik Suudilerle halletme rüyasını gerçeğe yaklaştırırsın. Hatta bu öyle bir silah ki, yıllardır halledemediğin Küba'nın devrimci Castro'sunu bile hizaya getirip Washington'a yaklaştırırsın. Çünkü EL-KAİDE ve IŞİD sopasıyla tehdit ettiğin Suudi Kral sayesinde düşen petrol fiyatları üretici-satıcı Venezuela'ya da diz çöktürmüştür.

Venezuela Küba'ya yıllardır bedava petrol vererek Castro'yu sübvanse etmekte, rejimin ayakta kalmasını sağlamaktadır.. Fiyatlar düşünce zarara uğrayan Venezuela'dan petrol yardımı kesilir... Biz de televizyonlardan büyük şovlar eşliğinde "Aaa ABD ile Küba barıştı" diye bakarız. Bizim solcularımızdan "Yaşasın dünya barışı" diyenler bile çıkabilir.

Avrupa'da, Paris'te yaşananların arkasında da hep bu ÜST AKIL var.

Avrupa'ya diz çöktürmek istiyorsan, savaşçı evlatları Paris'e sürersin... Almanya'da, İsviçre'de, Avusturya'da da camiler yaktırırsın. Hristiyan-Müslüman savaşına çanak tutarsın...

Müslümanları Avrupa'da hallettirir, göçe zorlarsın.

Çıkan kaoslardan, yıkımlardan ve yangınlardan Yahudi baronlara ve ülkene tek mermi atmadan milyar dolarlar kazandırırsın.

İstediğini de Washington'a bağlarsın.

İsrail'i rahatlatırsın.

Kaoslardan beslenip, enerji hatlarına inen ve Amerika'yı ahtapot gibi saran üst akıl işte bu mermisiz silahı keşfetmiş durumda.

Dünyanın her yerinden binlerce askerini çekip, üslerini kapatmaya hazırlanırken, CIA beslemeli gazetecilerine "Yeryüzünde yeni haritalar çizilecek" diye bağırtmanın altında bu yatıyor. Adamlar onun için" 2015 çok hareketli geçecek" diyerek kendinden emin olmanın doruk noktasına çıkıyor.

Gezi olaylarının kokusunu alıp Tünel'deki cafelerde o dönemde kamp kuran PULİTZER ödüllü bir Amerikano da ekranlara çıkıp aynı sözleri haykıranlardan.

"Türkiye'nin alacağı kararlardan bir gün sevinip, ertesi gün üzülen olmak istemiyoruz artık" diyerek de ekliyor.

Yani bağlı olduğu ÜST AKLIN 2015'te Türkiye'yi de ihmal etmeyeceğine işaret ediyor pervasızca.

Tel-Aviv, Londra, New York şeytan üçgeni belli ki bizim için epey proje hazırlamış durumda.

Pervasızca ve fütursuzca saldıracaklar.

Önemli olan biz ne yapacağız?

Mersin'de birileri çocukların eline para verip bayrak yaktırdığında birbirimize mi gireceğiz? "Yeni haritalar" çizenlere cetvel mi olacağız?

Evlatlarımızı iki ağaca sokaklara mı teslim edeceğiz? Oyunlara mı geleceğiz?

Yoksa oyun bozan mı olacağız?
Ne?

Bekir Hazar
Takvim




3. DÜNYA SAVAŞI YAKLAŞIYOR MU?


"Dünyada soğuk savaş tüm şiddetiyle sürüyor. Sıcak savaş kapımızda, her an patlayabilir" diye. O bir bilense, boşa söylemiyor.



Sovyetler Birliği'ni dağıtan adam olarak tarihe geçti. O dönem dünyayı yöneten iki süper güçden biri Sovyetler'in en tepesinde oturmak ve ardından darmadağın etmek kolay iş değildi.
Zoru başaran adam Mihail Gorbaçov'du.

Ülkesini parçalara ayırırken yalnız değildi. 

Dünya Para İmparatorlarından muazzam destek aldı. Ülkeler nasıl parçalanır, kimlerden destek alınır, hangi tezgahlar devreye sokulur ve bu uğurda nasıl savaşılır en iyi bilen kişiydi Gorbaçov.

Bir açıklama yaptı bir bilen olarak dün;

"Dünyada soğuk savaş tüm şiddetiyle sürüyor. Sıcak savaş kapımızda, her an patlayabilir" diye. O bir bilense, boşa söylemiyor.

Evet yeryüzü yeryüzü olalı böyle bir çekişme ve bel altı savaşı görmedi bugüne kadar. Ortadoğu kan gölüne döndü, Afrika'da kan akıyor zaten. Yıllarca terörü besleyen Avrupa'nın göbeğinde terör saldırıları ayyuka çıktı. Fransa, CIA operasyonu Charlie Hebdo saldırısı ile darmadağın oldu. Yıllarca PKK kamplarını ziyaret eden Fransız devlet başkanları eşlerini gördük. Şimdi "Terör bize geldi, yandık" diye ağlıyorlar. Çıkardığı fitnelerle, kurduğu örgütlerle Ortadoğu'yu kan gölüne çeviren İngilizleri şimdi terör korkusu sardı.

Her an bir saldırı bekliyorlar. 

Ülkedeki basın organlarının tüm üst düzey yöneticilerini İngiliz istihbaratı toplantıya aldı geçtiğimiz haftalarda. Ve muhtemel bir terör saldırısı durumunda ülkedeki televizyonlara canlı yayın yasağı getirildi. Yıllarca teröre Avrupa'dan hayal edemeyeceğimiz kadar destek geldi. Geçtiğimiz günlerde sohbet ettiğimiz bir General "Belçika'da görev yaptığım yıllarda Sabancı'nın katilleri ile karşılaşıyordum AB'nin başkenti Brüksel sokaklarında. Arkasında bir yığın Belçikalı istihbaratçı vardı ve katili koruyordu" diyordu.

Terörle beslendiler hep, şimdi mideleri bozuldu. 

Ukrayna'yı sokakları terörize ederek birbirine kattılar, yüzlerce insan öldü. Almanya'yı dolduruşa getirdiler, Ukrayna'yı parçaladılar. Şimdi Almanya Ukrayna'da Ruslarla karşı karşıya geldi.

Avrupa Birliği'ne diz çöktürmek isteyen Amerika ve Euro bölgesini çökertmek isteyen DOLAR BARONLARI bir taşla üç kuş vurdu. Almanya bugünlerde nasıl tuzağa düşürüldüğünü anladı, Rusya ile anlaşma yolları arıyor, barış tekliflerinde bulunuyor. Rusya, petrol fiyatlarını düşüren Suudi Arabistan'a burnundan soluyor.

Dünyada saflar belirleniyor, bir bilen Gorbaçov'un dediği gibi savaş tamtamları çalıyor. 

Her ülke istihbarat ajanları ile sızdığı örgütleri kullanma yönteminin dibine kadar daldı. ABD Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) istihbarat biriminde yıllarca ajan olarak çalışan Tom Drake bugün ahaber'de yayınlanacak Yazboz programına önemli açıklamalar yaptı;

"İstihbarat servisleri politikaları etkilemek ve operasyonlar düzenlemek için her türlü aracıyı kullanır. Hatta bazen düşmanımın dostu benim dostumdur ya da düşmanımın düşmanı benim dostumdur gibi yaklaşımlarda bulunmak gerekebilir. Tabi bu hangi tarafta olduğunuza bağlı." diyor. 

Yemen'de görev yapan iki Alman istihbaratçı on metreden atılan kurşunlarla ağır yaralandı. Suudi Arabistan'da 3 Alman ajan silahlarla tarandı. Afganistan'da da üç Alman ajana bombalı saldırı yapıldı. Avrupa Birliği'nin lideri hedefte... ÜST AKIL birliği dağıtmakta kararlı ve burnumuzun dibindeki Yunanistan'a fena daldılar.

Radikal solcu, sermaye düşmanı, proleterya çocuğu yeni Başbakan'ı fena sıkıştırıyorlar. "Borçların var ona göre" diye her gün sopa vurarak aşırı solcuyu kapitalizmle terbiye ve dizayn ediyorlar. 

AB'yi Atina ile parçalamaya çalışıyorlar. 380 milyar euroluk borç batağına batmış Yunanistan'ın zavallı savunma bakanı ise ilk ziyaretini Kardak kayalıklarına yapıyor. Belli ki PARA'nın gücü önümüzdeki günlerde maşa olarak, tarihte olduğu gibi yine bu batmış cücük ülkeyi üzerimize sürecek. Maşa her zaman maşadır... Ve savaşlarda ateşin içine maşalar sokulur. Sobanın ateşi sönmesin diye!!!

Böylesine bir ortamda Ankara, oynanan her hamleyi görüyor. 


Ve satrancı çok iyi oynuyor. Çünkü bu ülkeyi artık tarihini bilenler yönetiyor.
Tarihinden ders almayanlar ve sövenler ise günümüz dünyasında maalesef dünyadan bihaber acınacak durumda kalıyor.
Ve oyun kuruculara malzeme oluyor!!!

Bekir Hazar
Takvim



Bizde özellikle 1980 darbesinin öncesi ve sonrasında, düşünen tüm gençler kılıçtan geçirildi!







Dünyayı anlama ve sorgulama gibi amaç taşıyanlar ya hapsi boyladı ya da ipin ucunda sallandı!

Şanslı olanlar ise seken kurşunlardan kurtulanlardı!

Kenan Paşa asla ve kat'a neden yaptığını bilmediği bir DARBEYE imza attı!

Çıplak gözle bakıldığında sokaklarda çatışma, kan ve ölüm vardı! Asker sokağa inip süngüsünü gösterdiğinde olaylar bıçak gibi kesilirdi! Askerin bence en büyük hatası her olaya TAKTİK gözüyle bakması STRATEJİK düşünmeyi bir kenara atmasıydı!



Yazarlara, sanata, kitaplara da yasaklama getirildi.  937 film, 927 yayın sakıncalı olduğu gerekçesi ile yasaklandı.  Türkiye yazarlar sendikası üyeleri illegal örgüt kurdukları gerekçesiyle yargılandılar. Yaşar Kemal, Adalet Ağaoğlu, Tomris Uyar, Leyla Erbil gibi yazarlar hakim karşısına çıktı.

1253 üniversite hocası ve 3254 öğretmen işten çıkarıldı.

Üniversitelerde başıbozukluğun engellenmesi için Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK) kuruldu. İhsan doğramacı YÖK başkanı oldu.

Taramalar başladı. Sağ ve sol örgütle ilişkisi olan herkes göz hapsine alındı. İşkenceler yapıldı. Avrupa ülkelerine göçler başladı.

İşkenceye uğrayanlardan Sadun Aren- Barış Derneği Davası sanığı: falakaya çekildi. Şaban Dayanan-ortaokul öğrencisi- ayak parmağına ve cinsel organına elektrik verildi. Muhsin Yazıcıoğlu- tamamen soyuldu, havaya kollarından asıldı, elektrik verildi.

MGK’ya göre DİSK, MHP, DEV SOL, Barış derneği üyesi aydınları 12 Eylül gözünde hepsi anarşistti. Sağ-sol ayrımı yapmadan anarşist olduklarını düşündükleri herkese işkence edildi.

587 kişilik MHP-Ülkücü davası 6 yıl sürdü. 220 sanık için idam istendi. Faşistlikle suçlandılar. Türkeş’e 11 yıl 1 ay 10 gün hapis cezası verildi. Ülkücüler her şeyi devleti korumak için yaptığını düşünüyordu.

Barış derneği davası- 30 kişi hakkında 8-30 arasında hapis istendi. Aziz Nesin, Rutkay Aziz, Tarık Akan, Mahmut İkerdem, Sadun Aren, Jülide, Turgut Kazan bu kişilerden bazılarıydı.

DEV SOL duruşması. 1243 kişi sanıktı. 250 sanık hakkında idam istendi. Davalar 11 yıl sürdü. Karar boş salona okundu çünkü şartlı tahliye nedeniyle sanık kalmamıştı.

Komutanlar anarşiye karşı idamın caydırıcı olacağı görüşündeydiler. İdam kararları peş peşe çıktı. “Mümkünse bir sağcı bir solcu asılsın” dendi. Sağcı ya da solcuların gözünde töhmet altında kalmamak için bunu yaptıklarını söylediler.

En acı olay ise hiç kuşkusuz Erdal Eren olayıydı. Er Zekeriya Öngel’i öldürmekle suçlandı. Olaya karıştığında 17 yaşındaydı. 3 ay içinde mahkemesi tamamlandı ve idam edildi. Yaşı 18'den küçüktü. İdam edilmemesi gerekti ancak yaşını tespit edecek olan kemik testi yapılması talebi kabul edilmedi. Üstüne üstük vurduğu söylenen jandarma erine çok uzaktan ateş açmıştı ama otopside yakın atışla öldüğü görüldü. Tüm bunlar Erdal Eren’in asılmasına engel olamadı.

“Karıştır-Barıştır” sistemi altında solcu ve sağcılar aynı koğuşlara atıldı. Solcular buna itiraz etti. Ölüm orucu ve kendilerini yakarak protesto ettiler. 14 kişi bu yüzden öldü.


Ayrıca Anayasa’da köklü değişiklikler yapıldı çünkü 12 Eylülcüler anarşinin nedeni  1961 anayasasını görüyordu.

Sıkıyönetim yasasının 44 maddesi birden değiştirildi.

MGK 1 yıl içinde 268 yasa çıkarıldı. İdam kararları, gözaltı ve tutukluluk süreleri, yasaklar ve iç güvenlikle ilgili olan pek çok yasa vardı.

Grevler yasaklandı. Lokavt (greve çıkan işçileri işverenin topluca işten uzaklaştırması) anayasal hak haline getirildi. Sendikalara siyaset yasağı kondu.

Halka bol geldiği düşünülen bazı özgürlükler de kısıtlandı. Toplantı ve gösteriş yürüyüşleri, vatandaşlık yasası, milli eğitim temel yasası değiştirildi. Siyasi partiler kadın kolu, gençlik kolu, kuramayacaklardı. Hakimler, savcılar, yüksek öğretim kurumu elemanları, YÖK üyeleri, memurlar, öğrenciler ve askerler siyasi partilere giremeyeceklerdi.

MGK Eski parti yöneticilerine 10 yıl siyaset yasağı koydu. Kapatılan siyasi parti liderlerinin anayasa taslağını eleştirmesi yasaklandı. Anayasayı övmek serbestti. Ve tüm bunların neticesinde anayasa %91lik bir oyla kabul edildi ya da mecburen kabul ettirildi.

İşte böyle, kısaca özetleyecek olursak 12 Eylül'ün utanç tablosunda şunlar yer alıyor:

1 milyon kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, yaklaşık 100 bin kişi 'örgüt üyesi' olmak suçundan yargılandı. 7000 kişi için idam istendi, 517 kişiye ölüm cezası verildi, 259 kişinin idam dosyası meclise gönderildi, 55 kişi idam edildi, 17 yaşındaki Erdal Eren'in yaşını büyütülüp idam edildi, binlerce kişiye müebbet hapis cezası, on binlerce kişiye çeşitli hapis cezaları verildi.



Oysa dünyada oyun kuranlar STRATEJİK davranırdı! 

Birinci, ikinci, üçüncü hamleler hesap edilir, kurdukları oyun ve oyuncuların hangi şartta nasıl fayda vereceği en ince yönleriyle hesap edilirdi!

Mesela en büyük derdimiz olan PKK'ya da böyle baktık! Hemen TAKTİK geliştirip nasıl yok edeceğimizi düşündük! 
Oysa AKIL, PKK'yı kimin niçin kurduğunu anlamakla işe başlamayı emrediyordu!

PKK ile varılmak istenen sonuçları masaya yatırıp karşılığında KONTR oyunu kurmamız şarttı! Mesela Öcalan, PKK lideri olarak yaşarken, AVRUPA özellikle ALMAN İSTİHBARATI Faysal Dunlayıcı'yı ortaya çıkardı. Dunlayıcı İngiltere'de tutuklanmış ancak Almanya'ya iade edilmişti! Almanya'da "Dükkanların ateşe verilmesinden" içeri atılmış ancak bir şartla (!) bırakılmıştı! Ardından da İngiliz yazar Sheri Laizer ile evlenmişti! Dunlayıcı yani Kani Yılmaz suikasta kurban gideceği ana kadar Almanlar'ın kontrolündeydi! BND, PKK'yı ele geçirip kontrolü ele almak ve böylece bölgede söz sahibi olmanın derdindeydi! Bir başka güç de bunu bildiği için Dunlayıcı'yı ortadan kaldırdı!

Ama biz DEVLET olarak gerekli hamleleri uzun süre yapamadık!

Başımıza bela olan her şeyi izledik!

TÜRKİYE IŞİD'E YARDIM EDİYOR DİYENLER OKUSUN : Müslüman kimlikle İSLAM DEVLETİ için yola çıkanlar, Müslüman kardeşlerini öldürüyordu!



 GÜNLÜK düşünmeye ve olayları ANLIK değerlendirmeye bayıldığımız için geniş kadrajdan bakmayı hep ihmal ediyoruz! 

Türkiye, KÜRT kartını BATI'nın elinden almak için, bölgesel sorunları bitirmek için, YÜZDE 70'i milliyetçi-muhafazakar olan Türk seçmeninin devre dışı kalmaması için, koalisyonlara geçit vermemek için, aslında BÜYÜK olmak için BAŞKANLIK istiyor!

Ancak Erdoğan dışında bu konuda çok ısrarcı olan fazla da isim yok!

Bunları SÜLEYMAN ŞAH Türbesi için yazıyorum...

Açayım biraz...

ASALA, Ermeniler adına suikast yapan, katliama kalkışan bir yapıydı! Bunu akıl edip kullanan YAPI Türkiye'yi dış politikada belli bir çizgiye getirmek ve orada kilitlemek istiyordu! Operasyonlar zaten kesinlikle DIŞARIDA sizi kontrol etmek için yapılırdı! Bir sabah uyandık ve baktık ki; ASALA kendini feshetmiş! Tam bir beladan kurtulduğumuza sevinecekken "PKK" diye bir örgüt sahne aldı!

Kimse ne olup bittiğini anlamadan iş büyüdü! Artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ASALA'dan daha büyük bir derdi vardı! İçeride kan aksa da aslında amaç PKK üzerinden Ankara'nın Ortadoğu'da HAK İDDİA etmesinin önüne geçmekti!

30-35 yıl bu belayla uğraşıldı!

Tam çözüm için önemli adımlar atılmışken BÖLGEYE IŞİD geldi!

Akıl alır gibi değildi!

Dünyanın en uzak coğrafyalarından MÜSLÜMAN kimlikli gençler, IŞİD'e katılmak için sıraya giriyordu! Herkes ŞEHİT olmaya geliyordu! IŞİD'e niçin geldiklerini bilmeyenler bir yandan Müslüman KÜRTLER'e saldırıyor, bir yandan da Suudlar'ın sınırında imza atıyordu! Ne hikmetse İsrail'e dokunan yoktu!

Müslüman kimlikle İSLAM DEVLETİ için yola çıkanlar, Müslüman kardeşlerini öldürüyordu!

Defalarca top mermilerinin düştüğü, taciz atışlarının yapıldığı, insanlarımızın canından edildiği, uçağımızın düşürüldüğü, iki pilotumuzun şehit edildiği, ajanlarımızın kaçırıldığı yerde şimdi de IŞİD vardı! BİR GÜÇ, UZUN ZAMANDIR BİZİ SURİYE bataklığına çekmeye çalışıyordu! NEDEN? Cevabı bulunması gereken bu!

Bunu atlayıp SÜLEYMAN ŞAH Türbesi'ndeki son kare ile ilgilenirsek olayı yine ıskalarız!

Size bir hikaye...

Yaşlı bir adam emekli olduktan sonra biriktirdiği parayla okulun yanında bir ev satın aldı! Başlarda her şey güzeldi! Ta ki okul açılıncaya kadar...
Okul çıkışında gençlerin yaptıkları gürültü yetmiyormuş gibi yol üzerinde ne kadar çöp bidonu varsa devirip tekmeliyorlardı! Tabii bu, huzur bulmak için ev satın alan emekliyi rahatsız ediyordu! Bu günlerce sürdü! Emekli "buna bir dur demek" gerekiyor diye düşündü! Çocukların yolunu kesip söze girdi! "Bakın çocuklar, sizi çok iyi anlıyorum! Ben de aynı yaşlarda oldum! Benim de enerjim sizler gibiydi! Bana gençliğimi hatırlatıyorsunuz!" Bu sözler karşısında şaşıran gençler ne diyeceklerini bilemedi!

Yaşlı adam devam etti!

"Bundan sonra size her gün devirdiğiniz bir çöp bidonu için 1 DOLAR vereceğim..." Heyecanlanan gençler, teklif karşısında ertesi gün okulun bitmesini bekleyemedi...
Zil çalar çalmaz ortalık savaş alanına döndü! Önlerine çıkan bidonları yuvarlıyorlar ve yaşlı adamdan DOLARLARI alıyorlardı!

Günler sonra emekli adam gençleri yine ağırladı!

"Ekonomik durumum eskisi gibi değil! Bundan sonra her bidon için 50 CENT vereceğim..." Gençler razı oldu!
Performanslarından bir şey kaybetmeden önüne çıkanları devirdiler! 50 CENT de iyi para bırakıyordu!
Aralıksız devam ettiler!

Ancak adamın planı vardı ve bu işliyordu!

Yine bir gün yollarına dikilip son teklifini yaptı: "Arkadaşlar devletten zam da alamıyorum! Durumum oldukça kötü!
Sizi anlıyorum ama 50 CENT'te devam edersem aç kalacağım! Bu nedenle size artık 25 CENT vereceğim!
Kusuruma bakmayın! Bundan daha fazlasını hak ediyorsunuz ama gücüm bu!"

Gençler bu teklif karşısında şaşırdı!

Kimse ne yapacağını bilemedi! Ne diyeceklerini düşünürlerken grubun lideri birkaç adım öne çıkıp "Hayır! Mümkün değil! Ben 25 CENT için bidonları deviremem!
Buraya ayıracak hiç vaktim yok!
Ne haliniz varsa görün!" dedi...

Diğer gençler de liderleri durumundaki arkadaşlarını takip etti!

Herkes işi gücü bıraktı!
Sokak bir anda eski günlerine kavuştu!

Bütün ÖRGÜTLER farkında olmasa da ya BELLİ GÜÇLER tarafından kullanılır ya da yönlendirilirdi!

IŞİD de böyleydi!


Bizi durdurmak için önce KÜRTLER'e saldırdılar! Ankara'yı iki arada bir derede bırakmak isteyen AKIL onlara bu görevi verdi! KOBANİ olayı bunun içindi! Taraf olmamız istendi! Sancılı da olsa bir çözüm bulundu! Musul Konsolosluğumuz basıldı ve 46 Türk kaçırıldı! Bu da günler sonra mutlu sonla bitti! Ancak bu AKLIN bizi rahatsız etmesi hiç bitmedi! Sınırlarımız hep kaşındı!

Gücümüz TEST edilmek istendi!

Özellikle MÜSLÜMAN öldürmemiz ve kimin tarafından kurulduğu belli olsa da bu güce zarar vermemiz istendi!
Ankara ise başından beri olaylara EMEKLİYE AYRILIP EV ALAN ADAM gibi anlayışla yaklaştı!

Çocukları azarlamadı, zarar vermedi!
Ama bizden DAYAK ATMAMIZ bekleniyordu!

Bunu yaptığımız an DUYGULARIMIZ KABARIR, KENDİMİZLE GURUR DUYARDIK! Ancak orta ve uzun vadede çok şey kaybederdik! Süleyman Şah Türbesi'nin kuşatılması yıllardır süregelen OPERASYONLARDAN sadece biriydi!
İlk değildi, son da olmayacaktı!

Çünkü Ankara'da durdurmak istedikleri insanlar vardı!

Olay bu!

Bazen üç adım ileri gitmek için bir adım geri atmak durumunda kalırsınız!
Bu sizin zayıflığınızla değil AKILLI oluşunuzla ilgilidir!

Çok güzel bir söz vardır:

Yediklerimiz değil hazmettiklerimiz bizi güçlü kılar, Kazandıklarımız değil biriktirdiklerimiz bizi zengin yapar, Okuduklarımız değil hatırladıklarımız bizi BİLGİLİ yapar!

Türkiye, tarihini HATIRLAYAN bir dönemde!
Bu bizi zengin, bilgili ve GÜÇLÜ kılıyor!

Bundan korktukları için de her koldan ve yoldan saldırıyorlar!

Gelecekler! Buradalar!
Bunu bilin!

İçlerindekilerden bazıları da YERLİ görünümlü yabancı!
Tezgah böyle işliyor! Şimdilik onları göremiyoruz!
Bakalım!

Ergün Diler
Takvim


21 Şubat 2015 Cumartesi

MALCOLM X : Yüce Allah da âyeti kerimesinde buyuruyor: “Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Aksine onlar diri olup Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar. Allah’ın lütfundan kendilerine vermiş olduklarıyla sevinç içindedirler ve arkalarından henüz onlara kavuşmamış olanları, kendilerine bir korku olmayacağı ve üzülmeyecekleri üzere müjdelerler.” (Ali İmran, 3/169-170)



Şehadetinin 50. yılında Malcolm X

Şubat ayı İslâm âlemi açısından aynı zamanda bir şehitler ayıdır. Çünkü tarihimizde iz bırakan birçok ilim adamının ve hareket önderinin şehadet yıl dönümü bu aydadır.


Şubat ayında şehit edilenlerin başında, emperyalizmin İslâm coğrafyasını parçalayıp ümmet bütünlüğünü temsil edecek bir otoriteden yoksun bırakmasından ve İslâm’ı toplumsal hayatın dışına çıkarma politikalarını hâkim kılmasından sonra yeniden İslâmî uyanış ve bilinçlenme hareketini başlatan İmam Hasan el-Benna’yı anmak gerekir. 12 Şubat 1949’da şehit edilen İmam el-Benna yirminci yüzyılda İslam’ın yeniden hayata hâkim kılınması mücadelesinin karizmatik bir lideri olarak tarihe geçmiştir.

Şubat ayında şehit edilen ünlülerden biri de İskilipli Atıf Hoca’dır. O, şapka kanunu çıkarılmadan önce yazdığı ve giyim kuşamda batı taklitçiliğini tenkit eden bir kitabından dolayı şapka inkılabına muhalefetten idama mahkum edildi ve bu karar 4 Şubat 1926’da infaz edildi.

Bunların dışında da Şubat ayında şehit edilerek tarihe isimlerini yazdıran birçok önemli ilim adamı ve hareket önderi var.

Bu ayda şehit edilen önemli şahsiyetlerden biri de asıl adı Malik eş-Şahbaz olan ama daha çok Malcolm X adıyla tanınan ünlü dava adamıdır. Bugün aynı zamanda, 21 Şubat 1965’te şehit edilen Malcolm X’in şehadetinin ellinci yıl dönümü olması münasebetiyle ayrı bir anlam taşıyor. Onu bu vesileyle bir kez daha anmak, mücadelesinden ve şehadetinden söz etmek istiyorum.

Amerika’nın kenar mahallelerinden birinde dünyaya gelen Malcolm X, sefalet içinde geçen çocukluğu döneminde düzenli bir eğitim alamadı. Çocukluk ve gençlik yıllarının ilk dönemlerinde serserilik, şiddet, uyuşturucu vb. kötü alışkanlıkların hepsiyle tanıştı ve bu hayatın sonucu hapse girdi. Hapis, hayatının dönüm noktasını oluşturdu. Orada ABD’deki bir İslami oluşumun lideri Elijah Muhammed’in adamlarıyla kaldı ve onlar sayesinde İslam’la tanıştı.

Hapisten sonra ırkçı görüşlere sahip Elijah Muhammed’in hareketine katıldı ve on yıl onun yardımcılığını yaptı. Bu süre sonunda ilk gittiği hacda İslam’ın tevhidi bütünlüğü ile tanıştı ve hayatında tekrar yeni bir dönem açıldı. Çünkü ABD’de içinde bulunduğu ırkçı hareketin aslında İslam’a ters düştüğünü fark etmiş, hacda Müslümanların siyahı, beyazı, zengini, fakiriyle oluşturduğu bütünlüğü ve kardeşliği görmüştü.

Dönüşte Elijah Muhammed’in hareketinden ayrılarak, kendisi İslam’ı öğrendiği yeni şekliyle tebliğ etmeye başladı. Daha çok zencilere hitap ettiği için zencilerin ve ezilmiş diğer mazlumların haklarından sıkça söz ediyor, İslam’ın tevhid görüşünü vurguluyordu. Kısa sürede etrafına büyük kalabalıklar topladı. Onun bu çalışmalarından rahatsız olan FBI, 21 Şubat 1965’te bir konferansı esnasında bir zencinin eliyle onu vurdurdu. FBI cinayetle ilgisinin olmadığını bildirdiyse de, katilinin hapiste İslam’ı seçmesi sonrası yaptığı itiraf gerçeği gün yüzüne çıkardı.

ABD emperyalizminin Malcolm X gibi dava önderlerinin mücadelelerinden rahatsız olmasının sebebi onun zulme başkaldırı kararlılığını ve kutsal değerleri beşeri çıkarların üstünde tutabilme duyarlılığını insanlara kazandırmasından duyduğu endişeydi. O yüzden daha fazla ortalıkta dolaşmasına tahammül edemedi ve şeytani bir yöntemle ortadan kaldırdı. Ama tıpkı Seyyid Kutub ve benzeri nice büyük dava önderi gibi Malcolm X’in de şehadeti canların dirilişine vesile olan çağrı işlevi gördü.

Malcolm X’in şehit edilmesi isminin daha çok duyulmasına, çağrısının daha çok insana ulaşmasına, bu çağrıyı duyanların da birçoğunun ilgi göstermelerine vesile oldu.

Yüce Allah da âyeti kerimesinde buyuruyor:

“Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Aksine onlar diri olup Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar. Allah’ın lütfundan kendilerine vermiş olduklarıyla sevinç içindedirler ve arkalarından henüz onlara kavuşmamış olanları, kendilerine bir korku olmayacağı ve üzülmeyecekleri üzere müjdelerler.” (Ali İmran, 3/169-170)

“Eğer Allah yolunda öldürülürseniz veya ölürseniz, Allah’ın size lütfedeceği mağfiret ve rahmet onların biriktirdiklerinden daha hayırlıdır.” (Ali İmran, 3/157-158)

Şehadetinin ellinci yıl dönümünde Malcolm X’i ve tüm değerli şehitlerimizi minnetle anıyor, Yüce Allah’tan hepsine rahmet diliyoruz.

19 Şubat 2015 Perşembe

İLLÜMİNATİ ŞEYTANLA NASIL İLETİŞİM KURAR ?



Allah celle celalühüne hizmet edenler ...
Evliyaullahlar...
nurani varlıklarla iletişim halindedirler...


Şeytanın ise hizmetkarları ateş ehlindekilerle iletişim halindedirler...
Yaptıklaır pis ayinlerle en kötü olanına yaklaşmaya çalışırlar...
çok iğrenç ritüelleri vardır...


eşref-i mahluk olarak yaratılmış olan Ademoğlunu

aşağıların aşağısı haline getirecek
çıplaklık...pislik durumlarla kötü varlıkları memnun etme çabasındadırlar...

bu sebeple pislik yuvaları günümüzde değer gördürülüyor
moda deniyor
trend deniliyor vs...

illüminati de Şeytanoğlu
adam soyadına bile vermiş işte 

eski ingilizce almancada Roth red yani kırmızıdr...Child

şimdi ...
bu elemanlar şeytanla transa geçerler...

mesela Tom ve Jerry çizgi filminde..
film yapımcısı eleman
pencereleri kapatıyordu
ve şeytan kendisini oraya ışınlıyordu ...
önce kadın suretinde leytan suretinde sonra çapkın erkek suretinde görünüyordu...
bunlar sizce hayal gücü müydü ?




















ŞEYTAN DE-ŞİFRE


İllüminati şeytanoğlu ve şeyhlerinden oluşur...

Şeytanın emirlerini yerine getirmeye çalışırlar...
ve şeytana yaranmaya çalışırlar...

Şeytanın en önemli özelliklerinden bir tanesi de özellikle günümüzde etkin olann yöntemi bu ...
kendisinin olmadığına inandırmak ...

İnsan şeytanın varolğudğunu ve sürekli kendisini kötülüğe sürüklediğini bilse önlem alır çünkü...



Bu sebeple şeytan önce toplumların ATEİST olmasını ister...


çünlü Allah inancı olmayan kişi şeytan gibi bir düşmanın da varlığına inanmayacaktır ...

Şİmdi kuran-ı kerimde yeralan uyarılar ve şeytanın özelliklerine bir bakalım :



ŞEYTANIN KURAN'DA BİLDİRİLEN BAZI ÖZELLİKLERİ

Eüzübillahimineşeytaniracim Bismillahirrahmanirrahim
-------------------------------------------------------------------

Sinsi ve Yalancıdır (İbrahim Suresi, 22)

Azgın ve Kaypaktır (Hac Suresi, 3)

Gücü Yalnızca Çağırmaya Yeter (İbrahim Suresi, 22)

İyilikten ve Hayırdan Yana Hiçbir Yönü Yoktur (Nisa Suresi, 117)

İnsanlar Üzerindeki Etkisi Pisliktir (Enfal Suresi, 11)

İnsanların Şükretmelerini Engellemek İster (Araf Suresi, 17)

İnsanlara Korku Vermeye Çalışır (Al-i İmran Suresi, 175)

Müminlerin Arasını Bozmaya Çalışır (İsra Suresi, 53) (Maide Suresi, 91)

İnsanları, Sözde Onlara İyilik Yaptığına İkna Etmeye Çalışır (Araf Suresi, 20-21)
Allah'ın Adını Kullanarak Saptırmaya Çalışır (Fatır Suresi, 5-6)

Müminlerin Zamanla Yıpranmalarını İster (Al-i İmran Suresi ,155)
Yalan Vaadlerde Bulunur (İbrahim Suresi, 22)

Kuruntulara ve Kuşkulara Düşürmeye Çalışır (Nisa Suresi, 119-120)

Sapkın Amelleri Süslü ve Çekici Gösterir (Neml Suresi, 24)

Fakirlik Korkusu Vermeye Çalışır (Bakara Suresi, 268)

Kibir Vermeye Çalışır (Sad Suresi, 74-75)
Gösteriş İçin İbadet Etmeye Teşvik Eder (Nisa Suresi, 38)

Ayetlerden Uzaklaştırmaya Çalışır (Zuhruf Suresi, 36-37)

Unutkanlık ve Dalgınlık verir (Mücadele Suresi, 19) (En'am Suresi, 68) (Kehf Suresi, 63)

Duygusallık Telkini Yapar (İsra Suresi, 64) (Mümtehine Suresi, 1-3)

Detaylara Daldırır (Bakara Suresi, 67-71)

İsrafa Teşvik Eder (İsra Suresi, 26-27)
---------------------------------------------
Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu

düşman edinin...
(Fatır Suresi, 6)

Evet yapmak istediği her şeyi sistemli olarak yapan insanlara

empoze etmekle mükellef çalışan kurum İllüminati-deccal-

şeytanoğlu-yahuda oğludur ...

Talmud Yasaları ile

3500 yıl önce nasıl insanı dininden imanından huzurundan uzaklaştıracağının tesptilerini yapmışlardır...

Ama bizler

bu tuzakların hepsini

TEK TEK ÇÖZECEĞİZ

DEŞİFRE EDECEĞİZ

ONLARIN GÖRÜNMESİNİ İSTEMEDİKLERİ BİLGİLERİ


GÖSTERECEĞİZ:::İNŞALLAH


Deccal çıktığında yanında iki şey olacak
Bir elinde su  Bir elinde ateş
Onun su dediği ateştir  Ateş dediği ise sudur... 



Şeklinde tarif etti Hz Muhammed salallahü aleyhivesellem efendimiz Deccali.

bugün ateş dedikleri şeyler : cami, dua,namaz,kuran ,zikir vs ...

tüm dünya : " Aman bunlardan kaçın " diyor....öyleyse buraya gireceksin ki suya dalasın ferah bulasın..

-------------
su dedikleri

disko ; dans ,

müzik, gösteriş ,

riya,yalan, kumar, haksız kazanç, haramlar ..

ne yaparsan yap zengin ol;

herkes öyle yapıyor...
bu zamanda günah mı kaldı.. ...
keyfine bak
anını yaşa carpe diem...
anına odaklan...