10 Şubat 2015 Salı

İRAN İÇİN KRAL ABDULLAH’IN ÖLÜMÜ HZ MEHDİ HABERCİSİ



Gündemin deli bir hızla ilerlediği günler, bir yazı dizisi kaleme almanın imkânsız olduğu zamanlar. Perşembe günü iki bölümlük bir Yemen krizi yazısı kaleme almak için başlangıç yapmıştım ama günü Cuma’ya bağlayan gece Suudi Arabistan Kralı Abdullah öldü. Abdülaziz’in 10. oğlu 90 yaşındaydı, hastaydı, ölümü bekleniyordu. Ölümünden sonrası için planlar yapılıyor, senaryolar çiziliyordu. Perşembe günkü yazımda kaleme aldığım ve pek çok kişinin de dile getirdiği üzere Yemen, İran için, Suudi Arabistan’la hesaplaştığı bir arka bahçe vazifesi görüyordu. Suriye’de ya da Irak’ta Suudilerin desteklediği gruplardan biri bir mevzi mi kazandı, İran bunun karşılığını Yemen’de Husilerle veriyordu. Ancak Abdullah’ın ölümü, Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi’nin Husiler tarafından geçen hafta diz çöktürülmesi zaferini dahi gölgede bırakacak önemde İran için.
Öyle ki, bazı Şiiler için Abdullah isimli bir kralın Hicaz da ölmesi Kayıp İmam’ın gelişi için son alamet olarak görülüyor. Buna daha önce de Suriye’de İran’ın rolünü konu alan bazı yazılarımda değinmiştim; Şiilere göre, Abdullah’tan sonra Suudi Arabistan’ın başına hayır gelmeyecek, taht kavgaları ve ardından çöküş dönemi başlayacak, Kayıp İmam gelene kadar da çöküş devam edecek. Hâlihazırda çok yaşlanmış olan kralın ölüm vaktinin yaklaşmasını bugüne kadar ‘sonun başlangıcı’ olarak gören Şiiler arasında reelpolitiği buna göre okuyanların, hatta şekillendirenlerin sayısı hiç de az değildi. Ruhani’nin kazandığı son Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken, İran medyasında yüzü yeşil bir örtüyle kapalı erkek fotoğrafları, “Mehdi yakında yüzünü gösterecek,” şeklinde dolaştırılıyor ve Abdullah’ın yaşının ne kadar ilerlediğine bolca vurgu yapılıyordu. Orta Doğu’da İran tarafından yükseltilen vitesin, IŞİD ve el Kaide menşeili gruplara karşı mücadelenin de bu yaklaşım üzerinden bir açıklaması var. “Mezhepler Mehdi gelene kadar vardır,” inancı, Şiiler için Orta Doğu’da kazananın mezhep savaşını da kazanması anlamına geldiği fikrinin temelinde yatıyor.
Şimdi bir bakalım. Yemen’deki Husiler, ya da diğer adıyla Ensarullah Hareketi, Şiiliğin Zeydi kolundan geliyor ve anti-İsrailci, anti-Amerikancı, anti-emperyalist, anti-siyonist hatta anti-semitist bir ideolojiye sahip, bir süredir de iplerinin İran’ın elinde olduğunu herkes kabul ediyor. Yemen’e, Yemen el Kaidesi ile mücadele için 1 milyar $’dan fazla yardım yapan Obama yönetiminin, dört ay önce Yemen’i bir başarı hikayesi olarak adlandırmasının hemen ardından ülkede Husilerin yükselişi, Eylül’deki Sana saldırısıyla tekrar alevlendi ve geçtiğimiz hafta yönetime el koyma noktasına kadar geldi. ‘Başarı hikâyesi’ buraya kadar... Yemen el Kaidesi’yle insansız hava uçaklarıyla mücadele eden ve bolca sivil de haklayan ABD’den Husiler’e, Sünni katliamlarına ve arkalarındaki İran’a karşı cılız birkaç sesten ötesi çıkmıyor. Irak’ta geçen ay kabul edilen tasarıyla Bağdat yönetimine verilmesi kararlaştırılan 1,2 milyar $’lık askeri yardımın ve geçmiştekilerin dolaylı olarak İran destekli milislere yapıldığı aşikâr. Raporlar ve haberler bir yana, sosyal medyada Amerikan tanklarının üzerinde İran’ın desteklediği grupların bayraklarının yer aldığı fotoğrafları görmek mümkün. Örneğin Irak’ın en kanlı ölüm mangalarından Bedr Hareketi, IŞİD’e karşı savaşın yeni umudu. Hareketin lideri Hadi el Emiri, İran tarafından desteklendiklerini gururla açıklıyor ve Kasım Süleymani’yi bir dost, İran’ı bir abi gibi gördüklerini açıklıyor. Şii mezhepçiliğini körükleyen Bağdat yönetiminde de nüfuz sahibi olan grubun kafa kesmeden insan yakmaya giriştiği sistematik işkenceler çok kez İnsan Hakları gruplarının raporlarında yer aldı. Ancak ABD’ye bir kanlı ve vahşi grubu yok etmek için, öteki kanlı ve vahşi grubu dolaylı yoldan besleyip büyütüp silahlandırmak her zamanki gibi cazip geliyor. Suriye’de ise, Esad için İran tarafından verilen ölüm-kalım mücadelesi artık hepimizin malumu. Ne hikmetse, savaşın neredeyse başından beri Suriye’de muhaliflere karşı savaşan Hizbullah, Suriye raporlarını süsleyen ‘yabancı savaşçılar’dan sayılmıyor. İsrail geçen hafta, Suriye’de Hizbullah’a bir saldırı düzenledi ve Hizbullah savaşçılarının yanı sıra İran Devrim Muhafızları komutanlarından Muhammed Ali Allahdadi’yi öldürdü. Normalde bir başka ülkenin, mesela Türkiye’nin bir generali, Suriye’de öldürülse nasıl bir kıyamet kopardı tahmin edebilirsiniz, ancak İranlı olunca sorun olmuyor. Haberler Kasım Süleymani’nin Suriye ve Irak’taki bazı operasyonları, artık masadan değil, bizzat sahada, yerinden yönettiğini gösteriyor. Halep bölgesinde muhaliflerin çatışmalarda ele geçirdiği esir profiline bakınca, artık Suriye’de Irak’tan, İran’dan, Afganistan’dan ve benzeri ülkelerden gelen Şiilerin Kudüs ordusu yönetiminde savaştığını görebilirsiniz. 
Türkiye’de 6-7 Ekim olayları gibi pek çok olayın arkasındaki İran parmağını bir kısmımız görebiliyor. Açıktan desteğini henüz görebildiğimiz bir grup yok ama PKK ve DHKP-C ile bağlantılarını biliyoruz. Daha da ötesi, Kenya’dan Hindistan’a pek çok ülkeden, İran’ın arkasında olduğundan şüphelenilen veya emin olunan olayları iyi bir internet taraması önünüze koyabilir. Uzunca yazılması gereken çokça spesifik olay var ama yerimiz dar. Kısacası, İsrail gibi hem İran’ı düşman olarak gören, hem de Yahudi inanışı gereği kendisi de İran gibi ‘kıyameti’ çağıran bir ülkenin, açıkta yaptığı İran karşıtlığına rağmen, ‘Büyük İsrail’ diye niteleyebileceğimiz ABD, İran’a sırf nükleer müzakereleri mi için susuyor dersiniz? Evet ya da hayır, ama şu net, her ne amaçla yapıyorsa, bu gidişle kızılca kıyametin kopacağına emin olabiliriz.

YENİŞAFAK / Merve Şebnem Oruç


Suudi Arabistan kralı Abdullah’ın ölümü ve Hz. Mehdi arasındaki bağlantı ne?




Suudi Arabistan kralının ölümü peygamberimizin hadislerine göre Mehdi'nin zuhur alametidir.


Ahir zaman öyle değişik, öyle özel bir dönem ki, yaşanan her olay, her savaşın bir hikmeti var. Yaşanan olaylar, kişiler, seçilen yerler hepsi çok özel, kaderde planlanmış, hepsi toplanıp bir noktada birleşiyor. Hepsi er ya da geç gerçekleşecek olan Hz. Mehdi’nin zuhuruna kilitleniyor. Peygamberimiz bir hadisinde Hz. Mehdi’nin zuhurunun Sufyan’ın çıkışından sonra gerçekleşeceğini bildiriyor:

“İmam Kaim (a.s)’ın, Süfyan gelmeden önce mi zuhur edeceğini düşünüyorsunuz? Öyle olmayacaktır. Kaim’in zuhur etmesi ve aynı zamanda Süfyan’ın çıkışı kaçınılmazdır. İmam Kaim (a.s)’ın zuhuru Süfyan’ın çıkışından hemen sonra gerçekleşecektir.

Hadislerde Hz. Mehdi ile aynı dönem yaşayacağı belirtilen Süfyan’ın özellikleri Müslümanlara karşı çok büyük katliamlar gerçekleştiren Hafız Esad ve oğulları ile çok büyük benzerlikler göstermektedir.

Suudi Arabistan kralı Abdullah bin Abdülaziz el Suud’un ölümü ile Hz. Mehdi’nin zuhuru arasında da bağlantı vardır. Peygamberimiz hadisinde şöyle bildiriyor:

Rasulullah şöyle buyurdu. Hicaz’ı (Suudi Arabistan) isminde hayvan ismi olan bir adam yönetecektir. Uzak bir mesafeden baktığınız zaman gözlerini şaşı olduğunu göreceksiniz. Eğer yakında bakılırsa normal gözükecektir. Abdullah isminde olan kardeşi tarafından desteklenecektir. Eyvahlar olsun ki onların peşinden gidenlere. Rasulullah üç kez tekrarladı. Bana onun (Abdullah) ölümünün haberini verin ki bende size Mehdinin zuhurunu haber vereyim. (Ahmet bin Hanbel tarafından müsned hadisler,250 signs kitabı,sayfa:122)

İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim Abdullah’ın ölümünü bana garantilerse bende ona Kaim’in (imam Mehdi’nin aleyhi selam) zuhurunu garantilerim.” Daha sonra şöyle buyurmuştur: “Abdullah öldükten sonra, halk hükümet kurması için kimse üzerinde tevafukta bulunmayacak ve bu anlaşmazlık ve çatışma Allah’ın isteğiyle Sahibul Emr’e (İmam Mehdi’ye) kadar devam edecektir. Kaç yıllık hükümetler sona erecek ve artık birkaç aylık ve birkaç günlük hükümetler kurulmaya başlanacaktır.” Hadisi nakleden ravi diyor ki İmam’a (a.s) şöyle sordum: “Acaba bu durum uzun mu sürecek” Buyurdu ki: “Asla” (Biharul Envar, C.52, sayfa:21)



Suudi Arabistan kralı Abdullah bin Abdülaziz el Suud’un gözleri hadiste bildirildiği gibi şaşıdır. Fehd bin Abdulaziz isminde bulunan “Fehd” Farsçada Pars denilen bir hayvan adıdır. Kendisi bozuk bir itikat olan Vahhabi mezhebinde olduğu için Peygamber efendimiz (s.a.s) eyvahlar çekmiştir.

İmam Cafer’e göre Kral Abdullah Arabistan’ın son kralı olacaktır. Çünkü ölümünün hemen ardından kısa bir süre sonra gelecek olan Hz. Mehdi’in gelişine kadar kraliyette kargaşa hakim olacağı, kısa süreli hükümet kurulacağını belirtmiştir. Kral Abdullah’ın ölümünden kısa bir süre sonra Hz. Mehdinin gelişini hadislerde müjdelenmektedir.

 Peygamberimiz ahir zamanda gerçekleşecek olayları hadislerde adeta görmüş gibi anlatmıştır. Bu gerçekten de çokk büyük bir mucizedir. Hz. Mehdi’nin zuhurunu beklemeyenler o zuhur ettiğinde bu tavırlarından dolayı çok utanacaklardır.


Aklınız varsa  yaşanacak olaylara savaşlara kendinizi yetiştererek hazır olursunuz.

Son yıllarda  bütün müslüman ülkelerde yaşanan kaoslar iç çatışmalar savaşlar ölümler siyonistlerin içerden ve dışardan saldırıları İmam Mehdinin zuhuruna en büyük delalettir.

 Aklınız varsa  yaşanacak olaylara savaşlara kendinizi yetiştererek hazır olursunuz. Mehdi a.s ile birlikte İsa peygamberi beklemeye başlayıp, Deccale ve ordusuna karşı Allahın kılıcı olmaya hazırlanmalısınız..

İmam sadık şöyle buyuruyor; 

'' Hz. Mehdi Rükn ile Makam arasında durur, ve yüksek sesle şöyle seslenir; 

Ey benim temsilcilerim, özel dostlarım, 

ey BEN ZUHUR ETMEDEN ALLAH'IN BANA YARDIM ETMESİ İÇİN YERYÜZÜNDE HAZIRLADIĞI KİMSELER,

 itaat ederek bana gelin. ''

İsra Sûresine ait ayetlerin tefsirinden sonra, yazımızı şu Hadîs-i Şerif ile sürdürüyoruz.

Evet, Ahirzaman peygamberi buyuruyor:

“Müslümanlar, Yahudilerle harp etmedikçe kıyamet kopmayacak. Harp olacak ve Müslümanlar onları yenip öldürecekler. Öyle ki, Yahudiler ağaç ve taşların arkasına saklanacaklar, o ağaç ve taşlar konuşarak, “Ey Müslüman, ey Allah'ın kulu, arkamda bir Yahudi var, gel onu öldür,” diyecek. Sadece ⁄arkad ağacı haber vermeyecek, çünkü bu ağaç, onların ağacıdır.” (Ennihaye, cilt 1, shf. 87, 103, 104, 117, İbni Mace, cild: 2, shf: 1363; Müslim, cild: 4 Shf: 2239)

Hadiste adı geçen ⁄arkad ağacı. Kamus'ta “Sincan Dikeni” veya “Yahudi ağacı” olarak belirtilir. Anadolu'nun muhtelif bölgelerinde ise Karaçalı, Karadiken, Kunar, Çalıtohumu, Çalıdikeni, Çeşmizen ve Hz. İsa Dikeni gibi çeşitli isimler altında tanınır. Boyu 2-3 m. olan bu ağacın Latince ismi “PALIURUS SPINA CHRISTI”dir.

Tehlikeli dikenlere sahip olan bu ağaç, Filistin havalisinde Yahudiler tarafından halen çok yaygın bir şekilde dikilmektedir...

“Onlar toplu olarak sizinle savaşmazlar ancak müstahkem şehirlerde yahut surların ardında sizinle savaşmak isterler. Kendi aralarındaki çekişmeleri oldukça çetindir. Sen onları toplu sanırsın, oysa onların kalpleri dağınıktır. Öyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur” (Haşr, 14)

Bundan yıllar önce gazetecilerin, İsrail Devleti'nin o günkü başbakanı Şimon Perez'e “Kur'an-ı Kerim, sizin devletinizin yıkılacağından haber veriyor” diye hatırlattıklarında, Perez şu cevabı vermişti:

“Kur'an'ın bahsettiği Müslümanlar gelsin, düşünürüz.” (Tercüman Gazetesi, Ergun Göze, 1986)


Yazımızı, İsra sûresinin 51. ayetiyle bitiriyoruz:

“Sana alaylı alaylı başını sallayacaklar ve ne zamandır, diyecekler. Sen, ‘yakında olması mümkündür' de.” 



DECCALIN TEMELLERİ
"Talmud nerede ve kim tarafından yazılmıştır?"

"Dinin İstismarı"
Allah, din ve insanlık hakkında günümüz kuramlarını okudunuz mu? Ortak yanlarını fark ettiniz mi?

"Tanrı yoktur."
"Tanrı kendini oluşturan bir hayaldir."
"Siz bir tanrısınız."
"Bilinciniz vasıtasıyla siz Tanrısınız."
"Maymunlardan evrimleştiniz."
"İstediğinizi yapın."
"Kutsal kitaplarınızdaki mucizelerin ardında uzaylılar vardı."
"Genetik olarak uzaylılar tarafından yaratıldınız."
"Elit kesim dini bir kontrol aracı olarak yarattı."

Yukarı da yazdıklarımdan herhangi birisine inandıysanız "Yeni Dünya Düzeni"nin, dünyevi bir hedefin tuzağına düşmüşsünüzdür. Bu planın amacı sizi gerçeğe kör ya da uzak tutmaya çalışmaktır. Bu plan Allah'ı hayatınızdan uzaklaştırıp sizi dünyevi zevkler ve kazançlara cezbetmektedir. Ancak bir sonraki hayat yerine bu hayata odaklandığınızdan elitlerin denetlenen bir aracı olmaktasınızdır. Deccal'in dünyası zevk ve tüketim üzerine yapılanmıştır. Bu yüzden şeytani dinin birinci kuralı "istediğinizi yapın"dır. Eğer din insanlık, uzaylılar ya da elitler tarafından bir denetim aracı olarak yapıldıysa çok tanrılı dinler niye hiç mücadeleyle karşılaşmıyorlar? Tek tanrılı dinler niye hep gücü elde tutanlar tarafından saldırıya uğramıştır? Niye sadece Allah'ın gerçek peygamberleri elitler tarafından saldırıya uğramıştır. Çünkü tek tanrılı yani ilahi olan din insanlığı hükümdarlığın tiranlığından kurtarabilmektedir. Bu da gücü elde tutanlar için en büyük tehdittir. Aldatıcı dünyamızda gerçekler hep saptırılarak anlatılacaktır. Bu bizim bugüne kadar anlattığımız en büyük derstir.

Dünyanın çok tanrılı dinlerine bakın ve kendinize "niye hiç biriyle mücadele edilmedi?" diye sorun. Yunan mitolojisi, budizm, hinduizm, antik mısır dinleri vb. bu dinlerden hiç biri gücü elde tutanlarla mücadele etmemiştir. Kendinize niye diye sorun. Böylelikle hangi dinlerin elitler tarafından yaratıldığını hangilerinin yaratılmadığını anlayabilirsiniz. Gerçek şu ki her zaman bütün gerçek dinlerin arkasında bir tanrı ve bir mesaj vardır. Gerçek bir inanan ise Hz.Musa'nın Hz. İsa'nın ve Hz.Muhammed(SAV)'in mesajlarına tek bir mesaj olarak inanmalıdır. Lakin egolarını bir tarafa bırakıp insanların İncil'in ve özellikle Tevrat'ın zaman içerisinde değiştirildiğini kabul etmeleri gerekir.

Günümüzde niye bu kadar çok farklılık vardır? Niye hepimiz tek bir Allah'ın varlığına inandığımız halde birliktelik içinde değiliz? Tek tanrılı dinlerin birlikteliğini geçelim, aynı dinin mezhepleri arasında bile birlik yoktur. Hristiyanı; Protestan, Katolik, Ortadoks diye ayrılır, Müslümanı; Sunni, Şii, Alevi diye ayrılır. PekiNEDEN?

Tek tanrılı dinler insan tarafından yaratılmamasına rağmen her biri zaman içerisinde istismara uğramıştır. Son hak kitap olan Kuran bile son zamanlarda büyük bir tehlike altında. Diğer tek tanrılı dinlerin nasıl istismar edildiklerini görmek için geçmişlerine bakalım. Farklılıkların nereden geldiğini görelim. Yahudi inancı ve Tevrat'la başlayalım.

Yahudilerin krallığı kimin tarafından yok edildi? Nebukadnezar. Babil krallığı kutsal topraklardaki Yahudi krallığını yok etti ve krallıklarını böldü. Sadece onunla kalmayıp, onları Irak ve Babil'e köleler olarak götürdüler. Onları Babil'e geri götürdüler. Yahudiler böylece Allah'ın dininden uzaklaştırdılar. Yazıtlardan uzun bir süre uzak tutuldular. Babillilerin etkisi, diktası, baskısı ve tiranlığı altında kaldılar. Hz. Musa'nın dininden sapmaların çoğu burada, Babil'de yapılmıştır.


"Talmud nerede ve kim tarafından yazılmıştır?"

Babil'de bulunan 70 haham tarafından yazılmıştır. Şu anki Yahudilerin merkezi odak noktası ve kanunu olmuştur. İnsan yapımıdır! Tevrat'ı bırakıp Talmud'u takip etmişlerdir. Talmud Babil rejimi ve çevresi etkisinde kalan hahamlar tarafından yazılmıştır. Talmud Kudüs ve Süleyman'ın tapınağı hakkında çeşitli planlara odaklanmıştır. Bu planların amaçları gizli örgütlerin oluşum ve amaçlarına güçlü bir biçimde bağlıdır. Süleyman peygamberin bu kötü planlarla bağı yoktur. Hz. Süleyman'ın tapınağı kayıptır. Hz. Süleyman'ın tapınağı diye bir şey yoktur. Mescidi kim yapmıştır? Yakup aleyhiselam. Hz. Süleyman krallığı sırasında mescidi genişletmiştir. Bir tapınak değildi. Bir mescitti. Hz. Süleyman Mescidi Aksayı Allah adına genişletti. Her peygamber sonra gelecek peygamberler ve birbirlerini tamamlayan kitapları hakkındaki gerçeği onaylamasına rağmen bozuk liderler her zaman gerçekle mücadele etmişlerdir.

Bakara Suresi 101. Ayet: Allah katında kendilerine, ellerinde bulunanı tasdikleyici bir resul geldiğinde, kitap verilenlerden bir grup, Allah'ın Kitabı'nı hiç bilmiyorlarmış gibi arkalarına attılar."

Allah'ın kitabını arkalarına attılar. Resulualeyhiselam geldiğinde onu takip etmek istemediler. Neyi takip ettiler? Hz. Süleyman'ın hayatında iblislerin onlara verdiklerini takip ettiler. Neyden bahsettiğimi anladınız mı? İblisler insanlara büyüyü öğrettiler. Şeytan ve iblisleri Hz. Süleyman'ın zamanından önce ve onun krallığında insanlara büyü öğrettiler. Bu ayetin tefsirinde Hz. Süleyman'ın iblislerin insanlara büyü öğrettiğini öğrendiğini söylenmektedir. Bütün klavuzları ve kitapları iblislerin ve insanların ellerinden aldı ve büyü yapan ya da öğreten herkesin idam edileceği kanununu koydu. Bütün kitapları ve kılavuzları alıp tahtının altına gömdü. Hikaye böyledir. Onları gömdü.

Şimdi gizli örgütlerin büyük planlarının niye "Süleyman Tapınağı"nı yeniden canlandırıp, Kutsal Mescidi Aksa'nın altını kazıp gömülü defini geri alma etrafında döndüğünü biliyorsunuzdur. Bu hedefe ulaşmak için hiç bir şey onları durduramayacaktır. Bu kutsal mescidimizin etrafında büyük bir komplo vardır.


Filistin sizce gerçek barışı tadacak mı? Küresel komplonun merkezindedir. Yavaşça Deccal'in gelişine hazırlanılmaktadır. Çoğunuz Mescidi Aksayı bilmiyor bile bu bir tesadüf değil. Her nasıl oluyorsa. Müslüman ya da batı medyasının Mescidi Aksadan bahsedildiğinde hep Kubbetüs Sahra kullanılmaktadır. Böyle düşünmek için yönlendiriliyorsunuz. Gerçek Mescidi Aksa yok edildiğinde siz böylece farkında olmayacaksınız. Farkı bilmek göreviniz. Bunu izlediğiniz sırada planları ilerliyor ve Mescidi Aksa'nın altını kazıyorlar. Bu Mescidin yok oluşu Mehdi'nin gelişinin büyük ve son işaretlerinden biridir.

Deccal

Deccal (LUSİFER) ahir zamanda dünyaya inecek olan, insanlığı Tanrı’nın yolundan saptırarak bütün dünyaya savaş, açlık ve sapkınlık yayacak olan kişidir. Belirttiğim gibi Deccal Şeytanın beden halini alarak dünyada gözle görülür şekle gelmesidir. yani deccal aslında Luciferin insan şeklidir. Hz.Nuh’tan Hz.Muhammed’e kadar bütün peygamberler kavimlerini Deccal tehlikesine karşı uyarmıştır. 3 semavi dine göre de deccal’in hikayesi aynıdır. Yeryüzünde büyük bir fitne çıkaracak, insanları Tanrı’nın yolundan saptırıp kendine hizmet ettirecek, son olarakta Mehdi ile Mesih (Hz.İsa)' nın deccali bulup bizzat öldüreceklerdir. Şimdi deccalin özelliklerini hadislere bakarak yakından inceleyelim;

“Hz. Adem’in yaratılışından itibaren Kıyamete kadar geçen süre içerisinde Deccal'den daha büyük bir fitne yoktur”

“Hiçbir peygamber gönderilmemiştir ki, ümmetini tek gözü kör, çok yalancı Deccal ile korkutmuş olmasın. Haberiniz olsun! Onun tek gözü kördür. Yüce Rabbiniz ise kör değildir. Onun iki gözü arasında Kâfir yazılmış olacaktır.”

Ayrıca bu hadis illuminatinin simgesinin neden tek göz olduğunu açıklıyor.
Son olarakta;
“İsa, deccali öldürdükten sonra iki kişi arasında düşmanlık kalmaz”

Bu hadis de bize deccalin ölümünden sonraki dünyayı tanıtıyor. Ayrıca Deccalin yağmur yağdırma gücünün olduğu rivayet edilir. Hatta o yüzden modern illuminati’de deccalin lakabı “rain man”dir.

Mesih Deccal Faaliyette...

Ahir zamanda, bizlere medya-tv-sinema-sanal dünya ile unutturulmaya çalışılan ahir zaman konularından olan, Deccal'in çıkışı ve yeryüzünde organize edeceği dinsizlik fitnesi kesindir. Hadislerde hakkında detaylı bilgiler verilen Mesih Deccal'in, içinde bulunduğumuz yıllarda faaliyetlerine başlamış olduğundan hiç şüphemiz yoktur. (Doğrusunu Allah bilir)

Gerçekten de günümüzde Deccaliyet'in etkisi, dünya halkları ve devletleri üzerinde tüm gücüyle hissedilmektedir. Pek çok ülkede Müslümanların maruz kaldıkları zorluk, sıkıntı ve zulümler her geçen gün artmaktadır. Açıktır ki, bugünün dünyasında yaşanan her türlü zulmün, adaletsizliğin ve kargaşanın altında dinsizliğin toplumlar üzerinde meydana getirdiği büyük tahribat rol oynamaktadır. Yeryüzünde dinsizliğin yayılması için mücadale edenlerin kendilerine en büyük dayanak olarak kullandıkları evrim teorisi ve Darwinizm düşüncesinin ortadan kaldırılması bu sebeble son derece büyük önem arz etmektedir. Bu açık gerçeğe rağmen bazı kimseler Darwinizm yani ateizm ile yapılan düşünce mücadelesini de kendilerince önemsiz göstermeye çalışmakta, hadislerde ahir zamanın en büyük fitnesi olarak tarif edilen Deccal'in, bu fitnesini evrim teorisi ile hayata geçirdiğini anlamamakta mücadele vermektedirler.

Öte yandan şu anda tüm dünyada ileri boyutta bir ahlaki bozulmanın var olduğu herkes tarafından kabul edilmesine rağmen, bu bozulmanın altında yatan asıl sebeplerin bazı çevrelerce ev medyada hiç gündeme getirilmeyip örtbas edilmeye çalışılması da Deccaliyetin yaygın etkisi açısından büyük dikkat çekicidir. Oysaki hepimize bir şekilde zararı dokunan bu ahlaki bozulmanın tedavi edilebilmesi için ancak ve ancak bu sorunun kaynağındaki Deccaliyet etkisinin ve zihniyetinin bizler sayesinde deşifre edilip üzerine gidilmesi ile mümkün olabilir.

Dünyada meydana gelen gelişmeler, Deccal'in faaliyetlerinin başlamış olduğunu göstermektedir. Bu durum, Hz. Mehdi'nin çıkışının oldukça yaklaşmış olduğuna işaret etmektedir.


 (En doğrusunu Allah bilir)
Allah CC selamı bereketi Rahmeti üzerinize olsun.”





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder