25 Ağustos 2015 Salı

MEHDİLER, MEHDİ BEKLENTİSİ ve KIYAMET SAVAŞI : EL MEHDİLER Kapitalist Sistemine karşı Alternatif MILLENNIUM SYSTEM kuracaklar.




Hz. Mehdinin nasıl bir sistem kuracağını hadislerde anlatmaktadır. Deccal sistemi kapitalizm kurulmuşdur ve dünyayı ve insanlığı felakete sürüklemektedir.

Mehdi Deccal sistemini devralacak ve yeni bir sistem kuracak insanlık çağ atlayacakdır.

Yeni Dünya sistemi üzerinde çalışırken deccalın adamları cıa mit istiğbaratları beni zihin kontrol yoluyla gözetlemektedir. O yüzden yeni dünya sistemini gizli tutmaktayım, yeri ve zamanını bekliyorum. Doğuda bir devlet yeni dünya sistemi kurmak isterse diye hazırlanıyorum. Çünki kapitalizm batmışdır ve Dünyayıda batırmaktadır. Ekonomi ve Ekoloji(çevre-doğa) Hergeçen gün kötüye gitmektedir, Dünya ve insanlık yeni sistemi arzulamaktadadır. Yeni sistemde para olmayacak; insanlara artı değerler ve eksi değerler verilecekdir, İnsanların tüm hareketleri bu sisteme göre düzenlenecek ve özgür olacaklardır.

İran'ı Mehdi'nin gelişine hazırlıyor .
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ın ve İran halkı da aynı bekleyişte. Hazırlıklar da yapılmış

Rivayetlerde işaret edildiği üzere İran’da kurulacak olan devlet halkı İslam’a ve Ehl-i Beyt’e davet edecektir ve Kufe’ye kadar kendi hâkimiyet bölgesini zulüm ve fesattan temizleyecektir ve Hz. Mehdi (a.s) kıyam eder etmez onun kıyamına katılacak ve ona tabi olacaktır.

Feride Gulmuahmmedi Arman, Mehdi Hurşid Munteziran, s. 26-27
MESİH-MEHDİ BEKLENTİSİ ve KIYAMET SAVAŞI
Ortadoğu'nun hatta dünyanın geleceğinde kritik bir rol alacak Siyonistlerin Mesih beklentisi ve Kurtarıcı Mehdi düşüncesi Deşifre'de masaya yatırılıyor.

MEHDİ

MEHDİLİK İNANIŞLARI

Şiilik meşrebinin

Caferilik mezhebi de Keysaniliğin mesih inancından etkilenmiştir.

Şiilerin beklediği Mehdi, kendisi Hasan el Askeri’nin oğlu olan Şia imamı olan Mehdi’dir.

12. İmam Muhammed el Mehdi (Muhammed Muntazar) 874’de babası ve 11. İmam Hasan el Askari’nin ölümünün ardından 4, 5 yaşındayken kayboldu. 940’a kadar küçük Gayba yaşandığına ve 940’den sonra büyük Gayba haline girdiğine inanılmıştır. İsmailîlik mezhebinde, diğer sülaleden gelen ve gayba eden Mesih’in Kâim olarak Rücu edeceğine inanılmıştır

Alevilik’te İmam Mehdi onikinci İmam diye bilinir

Risale-i Nur’ların değişik yerlerinde işaret edilen veya anlatılan Mehdikonusu, cemaatin, Mehdi’nin kendi içlerinden çıkacağı, Mehdi’nin Risale-i Nur’u bir program olarak kullanıp, O’nunla bütün dünyaya hakim olacak bir hizmeti 2000’li yılların başlarından itibaren yürüteceği beklentisi bulunmaktadır. “İstikbal inkılabatı içinde en gür sada olması beklenen İslam’ın sadası”nın, “Güneşin Batıdan doğması” beklentisi ile birleşmesi ve Sikke-i Tasdik-i Gaybi’deki işaretler, 2014 yılına işaret etmektedir.. Zaten bütün bu gelişmeler de bu tarihle irtibatlandırılmaktadır.

Medine-i Münevvere’de Nakşibendi şeyhlerinden biri yakın zaman önce “Türkiye savaşa girdiğinde ilk önce iç karışıklık olur, sonra savaştan 6 ay, 1 sene sonra Mehdi çıkar” demiş.

Hz.Mehdi AS’ın zuhuru ile ilgili iki kritik tarih var.

Hadis yorumlarına göre Cumartesi gününe denk gelen Muharrem ayının onuncu günü yatsı namazından sonra Makam ile Rükün arasında biatleri kabul edecek.

Cumartesi gününe denk gelen Muharrem ayının onuncu günleri ise 2015 yılı ve 2017 yılında gerçekleşiyor.

Aslında 2015 Ehli Beyt kaynaklarında, 2017 ise Ehli Sünnet kaynaklarında tevafuk ediyor.

Mehdi, Mesih, Yecüc Mecüc ya da Gog Magog, Dabbetül Arz, Deccaliyet, Süfyan, Melheme-ı Kübra, Armagedon, Siyah Bayraklılar, Amik Ovası’nda yaşanacak büyük savaş,

Hepsi bu kıyamet Almetleri ile ilişkili konulardır.


MEHDİ'NİN ÜÇ BÜYÜK GÖREVİ
1) Diyanet aleminde Kur'an ahlakı,( Risaliye Nur -Saidi Nursi Hazretleri )
2) Siyaset aleminde İslam birliği, Günümüz zaman
3)Saltanat aleminde kuvvet ve iktidar oluşturacaktır.Çok Yakın zaman

AHİR ZAMAN SUFYANLARI SÜFYANLAR 4 TANEDİR
İbni Münavi diyor ki , Danyal (a.s.)'in kitabında şöyle yazılıdır.Ahir zaman Mehdileri de 3'tür.

AHİR ZAMAN MEHDİLERİ ve SİYAH SANCAKLILAR :

AHİR ZAMAN SUFYANLARI 4 TANEDİR .

1) Diyanet aleminde Kur'an ahlakı
( Risaliye Nur -Saidi Nursi Hazretleri , Geçmiş zaman)




2) Siyaset aleminde ,İslam birliğini kuracaktır
Günümüz zaman
İSLAM Federasyonu kurulacak ve Batı'ya karşı tavır alacak.
İran disindan Humeyni gibi bir lider gelecek
( Hz Mehdi yi başa geçirecekler )







RESMİ BÜYÜTMEK İÇİN ÜSTÜNE TIKLAYIN



3)Saltanat aleminde kuvvet ve iktidar
oluşturacaktır.( Allahın Halifesi Hz Abhullah
Çok Yakın zaman )




Seyyid Abdülkadir Geylâni Hazretleri H z. Mehdi (A.S) için, “Feth’ur-Rabbani” adlı eserinin 60. meclis’inde şöyle beyan buyuruyorlar:



“Kim ki bu hâle erer ise,

Artık Azîz ve Celil olan Allah’ın kapısından onu hiçbir engel alıkoyamaz.

Bayrağı indirilemez.

Askeri mağlup edilemez.

Hakk’ı haykıran sesi susturulamaz

Tevhid kılıcı için bir hudud çizilemez.

İhlâs adımları yürümekle yorulmaz.

Hiçbir iş ona güç gelmez.
Hiçbir kapı, önünde kapalı durmaz,

Açılınca da kapanmaz.

Bütün kapalı kapıların kanatları uçuşur,

Bütün yönler açılır.

O Hakk Tealâ’nın huzuruna varıncaya kadar,
Hiç kimse onu durdurmaya güç yetiremez.

Rabbinin huzuruna vardığı an, O da ona lütfeder, ikramlarda bulunur. Onu kendi hücresinde uyutur. Lütuf ve fazlından yedirir, ülfet badesinden içirir. Bunları bulduktan sonra, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanın hatırına gelmeyen harikulâdelikleri görür.”

“Hakk Tealâ’nın fazlını, keremini bulduktan sonra, o büyük insan halk arasına tekrar katılır. Sebebi; onlara hidayet yolunu göstermesi, ebedî mülk sahibi kılmasıdır. Çünkü o kul, sonsuz manevî bir mülke sahiptir.

Ulaşmış olduğu mertebelerin bereketiyle diğer insanlara feyz saçar, rehberlik ve hidayet öncülüğü eder.

O öyle bir kuldur ki, Hakk’a vasıl olmuş, O’nu görmüş ve masiva denen Hakk’ın Zat’ından gayrı şeyleri bilmiştir. Artık işi halkla uğraşmaktır.

Yerine göre halkın tepesine bir tokmak olur. Hakk olanla batıl olanı birbirinden ayırt eder.

Onları Azîz ve Celil olan Allah’ın katına göndermek için bir elçi, birkılavuz olur.

Bu zâta melekût âleminde “Azîm” yani; “büyük” ismi verilir.

Bütün halk onun kalbinin ayakları altında durur ve onun gölgesinde gölgelenir. Bu halleri işitip heyecana kapılma…”

4)HZ İSA A.S

O Haçı kıracak,
Domuzu öldürecek,
Cizzeyi kaldıracak ,
Ecüc mecücle savaşacak,
Onunla Altın devir başlayacak
( Hz İsa ;Gelecek Zaman )



AHİR ZAMAN SUFYANLARI SÜFYANLAR 3 TANEDİR

İbni Münavi diyor ki , Danyal (a.s.)'in kitabında şöyle yazılıdır.
ahir zaman Mehdileri de 3'tür.
1. Süfyan çıkıp adı sanı yayıldığında ona karşı 1. Mehdi,( Bedüizaman Sait Nursi Hz ) Geçmiş zaman .
2. Süfyana karşı 2. Mehdi. “Mehdi ve şakirtleri” Günümüz zaman .
3. Süfyana karşı da 3 .Mehdi Peygamber efendimizin müjdelediği Seyid Büyük Hz Mehdi a.s .Çok yakın gelecek zaman .
Mehdiler ve Süfyan Deccallar Mücadelesi

1) Birinci Süfyani; geldi, görevini daha çok fikrini ve icraatını teoride uygulayıp ve görvini bitirip gitti…(meçhûl zat!..)
--Birinci Mehdi; geldi, görevini daha çok fikrini ve icraatını teoride uygulayıp , Kuran tevsiri olan değerli Nur risaliyesini icra ederek görevini bitirip gitti.
(Bediüzzaman Hz. leri)

2) İkinci Süfyan; geldi.Günümüzde ve gündemimizde Paralel devlet reisi.
İşgalin altyapısını dünyanın çeşitli yerlerinde kandıracağı topluluklarla hazırlamaktadırlar.
--İkinci Mehdi; Yaşıyor ve Siyaset de görevini, hem de layıkiyle yapıyor.
ikinci Süfyani ile İkinci Mehdi kapışmaya başladılar
3) Üçüncü Süfyani’nin çıkışı ; Şamdan çıktı ve kan dökmeye başladı.
--Üçüncü ve gerçek Mehdi. Hz. Mehdi veya Mehdi-i Azam; gelmek için,
Allah Taaladan gaybi örtünün kaldırılması bekleniyor.

4)Son Deccal; Armageden savaşına için hazırlık yapıyorlar.

Üçüncü Mehdi Hz. Mehdi’nin Şam Sufyanı Deccalla kapışması anı yaklaşıyor.

5) Son olarak Hz İsa zuhur edip Büyük Deccalı öldürmesi bekleniyor.
O Hacı kıracak.Domuzu öldürecek.Cizzeyi kaldıracak

Süfyanın başarısı haklılığından ve faydalı icraatlarından değil, ekser icraatı tahribat ve nefsani arzulara son derece meydan açtığı içindir. Çünkü tahrip kolaydır. Bir bina bir senede yapılır, bir dakikada yıkılır. Bir kibrit bir köyü yakar. Müştehiyat ise nefisler taraftar olduğundan çabuk sirayet eder. (Şualar, 1994, s. 505)

Bir hadis-i şerifte, "Deccalın hayatını ve işlerini beğenmeyenlerin onu tanıyabileceğine" dikkat çekilmiştir. Tirmizi, Fiten: 56.

Güçlü bir imana dayalı İslami bir hayat, münafıkane hareket eden Deccalla onunla mücadeleyi esas alan Hz. Mehdiyi göstermede zorlatmayacaktır.

Sufyana ve Deccala bile bile taraftar olmak felaketlerin en büyüğüdür, manen ölüm demektir.

Kâfirlerin Büyük Deccal'ı ayrıdır. Peygamber Efendimiz, Büyük Deccal kuzeyden çıkacaktır.demiştir.
(Şualar, 585)

Büyük Deccalın kuzeyden çıkıp güneye doğru tecavüz edeceğini mu’cizâne haber verir. Ramûzü'l-Ehadis, s. 518.
Resûl-i Ekrem (a.s.m.), Hadis-i şerif de: “Sizleri; benden sonra ahir zaman da vuku bulacak, yedi fitne’den (kaos’dan) sakınmağa davet ederim.

Deccal’in, beş duyuyu, aklı, gözü ve iradeyi.. aldatma sanatlar ı ile etkiler;
1)İspritizma,
2) Manyatizma,
3) Telkin gücü. (ipnotizma veya hipnotizma) Ayrıca;
4) Kitlesel olarak yaşanan, spor tutkunluğu ve insanı dinden çıkaran müzik çeşitleri ve şeytani siyaset…

1)Medine’den çıkacak bir fitne.
2) Mekke’den çıkacak bir fitne.
3) Yemen’den çıkacak bir fitne.
4) Şam dan Horasandan dan çıkacak bir fitne.
5) Şark (Doğu)dan çıkacak bir fitne.
6) Garp (Batı) dan çıkacak bir fitne.
7) Bir fitne de, Şam’ın merkezinden
Hepsi gözlerimizin önünde burnumuzun dibinde bundan Osmanlının yıkılmasından itibaren önce gerçekleşti.
Peygamber efendimizin Şerrli kişilerden kastı olan ABD-İNG ordusu kendi tasarladıkları 11 Eylül saldırıları sonrasına önce Afganistan sonrada Irak'a savaş açarak pekçok masum müslüman kanı dökerek bu ülkeleri yaşanılmaz bir hale getirdi. Sadece Irakta 1.500.000 müslüman sebesiz yere Şeytan için kurban edildi.Buna Mısırı , Libyayı , Suriyeyi ekleyince ortaya vahim bir durum çıkmaktadır.

Savaştan kaçan Masum halkın büyük bir bölümü Suriyeye sığınmak zorunda kaldı.Ülkemiz ise Irakta yaşanan bu zulüme önayakçılık yaptı ve ABD için üs görevi görerek dökülen müslüman kanına ortak oldu.Bizim bu tutumuzun aksine Suriye kapılarını sonuna kadar Irak halkına açarak ülkesine kabul etti.

Dolayısıyla yaşananlardan sonra hükümetimize destek vermek ve yapılanları kınamak , bunada kendimizi bir cihad görevilisi olarak dahil etmektir
Özellikle oylarımızı bölmeden islam siyasi neferleri olan liderlere destek vermeliyiz.

AHİR ZAMANDA SON 3 SUFYANİ DECCAL ve
1 BÜYÜK DECCAL

1) Birinci Süfyani; geldi, görevini daha çok fikrini ve icraatını teoride uygulayıp ve görvini bitirip gitti…(meçhûl zat!..)
--Birinci Mehdi; geldi, görevini daha çok fikrini ve icraatını teoride uygulayıp , Kuran tevsiri olan değerli Nur risaliyesini icra ederek görevini bitirip gitti. (Bediüzzaman Hz. leri)

2) İkinci Süfyan; geldi.Günümüzde ve gündemimizde Paralel devlet reisi.
iİşgalin altyapısını dünyanın çeşitli yerlerinde kandıracağı topluluklarla hazırlamaktadırlar.
--İkinci Mehdi; Yaşıyor ve görevini, hem de layıkiyle yapıyor.

3) Üçüncü Süfyani’nin çıkışı ; Şamdan çıktı ve kan dökmeye başladı.
--Üçüncü ve gerçek Mehdi. Hz. Mehdi veya Medi-i Azam; gelmek için, ikinci

4)Son Deccal; Çin’den çıkarmak için hazırlık yapıyorlar.
ikinci Süfyani ile İkinci Mehdi kapışmaya başladılar
Üçüncü Mehdi Hz. Mehdi’nin Şam Sufyanı Deccalla kapışmasının dan ardından

5) Son olarak Hz İsa zuhur edip Büyük Deccalı öldürmesi bekleniyor.
Hz. MEHDİ (as)nin zuhûru ile; nüzûl ederek ve Hz. Mehdi ile el-ele verecek olan, o; İslâmın en büyük düşmanı DECCAL’i, Kudüs banliyolarında öldürecek olan, Hz. İSA (a.s.)

Ahir Zaman Mehdileri
1. Süfyan çıkıp adı sanı yayıldığında ona karşı 1. Mehdi,( Bedüizaman Sait Nursi Hz ) Geçmiş zaman .

Süfyanın İslam şeriatını kaldırıp şeâir-i İslâmiyeyi taribine karşı mücadele eden tahribatını tamir ederek islamı yeniden ihya edecek olan mü’mine yüce peygamberimiz (sav) “Mehdi” adını vermiş. Bu dönemde Mehdi devamlı takibat ve baskı altında tutulur süfyan bir devlet başkanı olacağı için
“Hz. Mehdi’yi devamlı tarassut altında tutar ve baskısı üzerinden hiç kalkmaz.” (Tılsımlar, 212)
Süfyan münkir biridir. Allah'ı, Kur'ân'ı, peygamberi tanımaz, İslâm adına ne varsa hepsine karşıdır. Sistemli ve münafıkâne bir tarzda iş görür. İslâm'ın ana direkleri olan inanç esaslarını kaldırmaya, yok etmeye, zayıflatmaya çalışır. "Hz. Mehdî'yi de devamlı tarassut altında tutar. Muhasarası üzerinden kalkmaz." (İs'afür-Rağıbîn'den naklen Tılsımlar, s. 212.)
Hadislerde Süfyan'ın tahribatına olduğu kadar Hz. Mehdî'nin o­nunla yapacağı mücadelelere de yer verilmiştir.
Deccal'ın Hz. Mehdî'yi her ne kadar öldürmek istese de bunu başaramayacağını göstermektedir. o­na diş geçiremeyecek, kılıcı da işlemeyecektir. o­nu ateşe atması ise zamanında bir nevi Cehenneme dönen zindanlara atması demektir. Ama o­nun îmanı o zindanı da bir nevi Cennete çevirir. Çünkü Cennet ve Cehennem her şeyden önce gönülde yaşanır. İman zindanları saraya, ateşi âb-ı hayata çevirebilecek güçte bir iksirdir.
Aynı zamanda bu Deccalın Hz. Mehdî'yi en ücra, ıssız yerlere süreceğini, oraların ise bağlık bahçelik yerler olacağını da göstermektedir. ·
Müslim'deki hadisin sonu şöyle bitiyor: "İşte o mü'min âlemlerin Rabbi katında insanların şehadet bakımından en nurlu ve büyük olanlardandır."

NUR DESTANI
Çarelerin bittiği, ümitlerin tükendiği, herkesin namus ve vatan derdine düştüğü yıllarda… Asırlardır dünyaya meydan okuyan Osmanlı’nın parçalandığı, düşmanların amansız bir işgale başladığı günlerde…

İman ve Kur’an’a saldırıların arttığı, camilerin kapatıldığı, ezanların susturulduğu ve masum Müslümanların hapishanelere doldurulduğu bir dönemde… Müthiş bir mücadele, akılları durduran bir başarı… Vatan için, millet için, iman ve Kur’an için feda edilen bir ömür…

Bu bir azmin, bir şahlanışın ve bir başarının öyküsüdür. Sırlarla dolu, gizlenmiş pek çok gerçeğin kapısıdır.

Bu kitabı okuyanlar, hiç şüphesiz ki yeni bir dünya keşfedeceklerdir. Daha da önemlisi, yaşananlar karşısında kendilerinden geçeceklerdir

2. Süfyana karşı 2. Mehdi. “Mehdi ve şakirtleri” Günümüz zaman .
“…Tâ âhir zamanda, hayatın geniş dairesinde, asıl sahipleri, yani Mehdî ve şakirtleri Cenâb-ı Hakkın izniyle gelir, o daireyi genişlettirir ve o tohumlar sümbüllenir...”Kastamonu Lahikası

Sadece “Mehdi” denmemesi, şakirtlerini nazara vermesi, üçüncü vazifeyi yapacak olanın, şahsı manevi olan cemaat, yani işin başında gelen ve fikri alt yapıyı oluşturan mümessilin talebeleri veya cemaati olduğu ifade edilmiş oluyor. Cemaatin yapacağı üçüncü vazife, ilk başta gelen ve mümessil olan zatın hesabına geçtiği için, burada “Mehdi”ifadesi kullanılmıştır. Ancak yine de bu üçüncü vazifeyi yapan cemaatin başında bir lider olacaktır. Siyasi dairede bu lider halk tarafından “Mehdi” olarak da kabullenilebilir.

“Mehdiyet” kurumunun başına kim geçerse geçsin, o kurumu temsil edecektir. Bu kişi, asıl programı hazırlayan ve fikri zemini temin eden asıl mümessil olan zatın programını gerçekleştirdiği için, kendisine “Mehdi” denmesinde bir sakınca yoktur. Ancak geniş daireyi temsil eden bu zat için, “Mehdinin talebesi” veya “komutanı” unvanı daha uygundur, diye düşünüyoruz.

Başka bir rivayette ise Hz. Mehdî'nin Süfyanla ilgili mücadelesine şöyle dikkat çekilir: "Süfyanla Mehdî yarışa hazır iki at gibi ortaya çıkarlar. Kâh Süfyanî gâlip gelir, kâh Mehdî." (Nuaym bin Hammad, Kitabü'l-Fiten: Varak: 76a; et-Burhan, v. 92a.)
3. Süfyana karşı da 3 .Mehdi Peygamber efendimizin müjdelediği Seyid Büyük Hz Mehdi a.s .Çok yakın gelecek zaman .İnşallah

Hz. Muhammed Mehdi çıkacak ve Allah-u Teala daha önce fesada uğrayanları ve iman ehlini onunla kurtaracaktır. Sünnetler onunla ihya edilecek bidat ateşleri de onunla sönecektir. Onun zamanında insanlar aziz olacak ve kendi muhaliflerine galip geleceklerdir. Güzel bir hayat sürülecek, yer ve gök bereketini artıracak, bu durum 7 yıl sürdükten sonra Mehdi vefat edecektir. (Bu hadis Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman isimli kitabın Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunan el yazılı bir nüshasında mevcuttur.)
Peygamberimiz (sav)'in ashabının Tevrat ve İncil'de müjdelenmeleri gibi, Hz. Mehdi de diğer peygamberlere indirilmiş kitaplarda müjdelenmekte; bu kitaplarda Hz. Mehdi'den övgüyle bahsedilmektedir.

Tövbesi kabul edilip tasavvufta seyri suluk denilen aşamalardan geçmeyip bir gecede ıslah edileceğinden dolayı kalp gözü açılacak ve muhteşem,heybetli,dehşetli,tarif edilemeyecek şeyleri göreceğinden dili bir süre tutulacak sonrasında da her doğru bildiğini konuşacak .
Hz. Mehdî, en büyük mücadelesini Hz. Ali'nin ifadesiyle İslâm'a, Kur'ân'a savaş açan, dinsiz, yalancı İslâm Deccal'ı Süfyan'a karşı verecek, mücadeleler sonucunda o¬nu öldürecek, tahribatını tamir edecektir.
Ahir Zaman Sufyanları
Deccalların sayısı çoktur. Her asrın deccalları vardır. Bir hadis-i şeriften bunların sayısının otuzu bulacağını öğreniyoruz. Buharî, Fiten: 25; Menakıb: 25; Müslim, Fiten, 84; Ebû Davud,Fiten:1
Hem Büyük Deccalın, hem İslâm Deccalının üç devre-i istibdatları mânâsında üç eyyam var.
“Bir günü, bir devre-i hükûmetinde öyle büyük icraat yapar ki, üç yüz sene yapılmaz.
İkinci günü, yani ikinci devresi, bir senede, otuz senede yapılmayan işleri yaptırır.
Üçüncü günü ve devresi, bir senede yaptığı tebdiller on senede yapılmaz.
Dördüncü günü ve devresi âdileşir, bir şey yapmaz, yalnız vaziyeti muhafazaya çalışır” diye, gayet yüksek bir belâgatla ümmetine haber vermiş.
Müslim, Fiten: 110; Ebû Dâvud, Melâhim: 14; Tirmizi, Fiten: 59; İbn-i Mâce, Fiten: 33; Müsned, 4:181.


KEHF 104 - Kendilerinin gerçekten güzel sanat yaptıklarını sandıklan halde dünya hayatında çabaları boşa gitmiş olanları. Deccal maddi dünyayı süsler,eliyle vaad ettiği cenneti(ALLAH ın izniyle) niyyet olarak kendisini adres gösterir “ben” bilinciyle.
Yer yüzünde İki grup insan vardır.
1) Yeryüzünde fesat çıkaranlar
2) Islâh edenler

Fesat çıkaranlar, kendileri Allah'a ulaşmayı dilemedikleri gibi, başka insanları da Allah'a ulaşmaktan men edenler, insanları bu açıdan aldatanlardır. Aynı zamanda insanlara kötü davrananlar, insanlara kötülük edenler, hırsızlık edenler, cinayet işleyenler onların aralarındadır.
Andolsun seni köleleştirerek yok etmek isteyen kavme , üstün söz sahibi olarak tekrar zuhur ettireceğiz.


İSLAM SUFYANİ DECCALLAR
1) Sufyan ; Osmanlı içinden çıkan müslüman görüntüsünde İslam düşmanı Komutan Sufyan
Hz. Ali (ra) 1.İslam deccalına “Süfyan” namını vermiştir ve kendisinden kaynaklanan bütün rivayetlerde bu İslam deccalından bahsetmiştir. Yine rivayetlerde süfyanın askerî bir komutan olacağı da ifade edilmiştir. (Müslim, Fiten, 125)
Bediüzzaman bu hadisi açıklarken şöyle buyurur: “Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanatı olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine taraftar eder ve din derslerinden tecerrüt eden maarifi rehber edip tâmimine şiddetle çalışır, demektir. (Şualar, s. 461)

İslamlar içinde merkez-i hükümet-i İslamiyede ortaya çıkarak Müslümanların arasına fitne ve fesat verip bütün Müslümanları birbirine düşürür, İslam düşmanlarının Müslüman ülkeleri işgal etmesine sebep olur ve bu karışıklıktan istifade ederek “Şeriat-ı Muhammediyeyi” hem tahrip eder, hem de hükmünü yürürlükten kaldırır.
Ama ne var ki akılları bozulmuş ve deccalın kendilerine sağladığı imkânlarla dünyaya dalmış yarı bilgin “Ulema-i Sû” lakabını hak etmiş bilginler tarafından onun bu tahribatı “dini hurafelerden kurtarmak” olarak halka anlatılır ve onu dini hurafelerden kurtaracak büyük bir bilgin olarak gösterilir. Hatta bir kısım meddahlar onu “mehdi” olarak takdim ederler.
İslam içinden çıkan bu deccal .

1 Mehdiye :Hz. Mehdi’yi devamlı tarassut altında tutar ve baskısı üzerinden hiç kalkmaz.” (Tılsımlar, 212)
Rivayette var ki, “âhirzamanın dehşetli bir şahsı sabah kalkar, alnında ‘Hâzâ kâfir’ yazılmış bulunur.” Buhari, Fiten: 26; Müslim, Fiten: 101, 102; Tirmizî, Fiten: 62; Müsned, 3:115, 211, 228, 249, 250, 5:38, 404-405, 6:139-140.

Allahu a’lem bissavab, bunun tevili şudur ki: O Süfyan, kendi başına frenklerinserpuşunu (şapka) koyup herkese de giydirir. Fakat cebir ve kanunla tâmim ettiğinden, o serpuş dahi secdeye gittiği için, inşaallah ihtida eder; daha herkes -yalnız istemeyerek- onu giymekle kâfir olmaz.

Hz. Ali (RA)dan rivayete göre;
...Süfyani daha sonra yetmişbin kişilik ordu ile diğer yerler üzerine yürüyecektir. Oralarda katliamlar yapacak, alimleri öldürecek, mushafları yakacak, camileri tahrip edecek, haramları kaldıracak, eğlence ve fuhuş yerlerinin açılmasını emredecek.

2) Sufyan ; Türkiyeden çıkacak Din Bilgini Cemeattçı Sufyan

Fitnesine kapılan imansızlığa düşerek dünya ve ahret saadetinden mahrum kalacaktır. Yedi adım arkasına takılan bir daha geri dönüp hidayete eremeyecektir. Zira hilekâr olduğu ve fitne ile iş gördüğü için “münafık” olacak, dindar görünerek dinleri birleştirme ve Hz Muhammed s.a.a efendimizi kitaptan ve sinsi bir şekilde dini ortadan kaldırmaya çalışacaktır.

Kâfirler onun küfrüne, dindar olanlar da onun münafıkane sözlerine aldanarak dindar bilecektir.

Sonra icraatını da akla ve dine uyduracağı için yolunu doğru bilerek arkasına takılan ve onu müdafaa eden “ulema” sayesinde halkın teveccühünü kazanarak büyük bir desteğe sahip olacak ve dini ve imanı, şeriat-ı Ahmediyeyi tahrip edecektir.

Bunu da dini koruma iddiası ile yapacağı için işin iç yüzünü bilmeyen ve gerçek din âlimi olmayan onun deccal olduğunu bilemeyeceklerdir.
Diğer bir rivayette, "İslâm Deccalı Horasan taraflarından zuhur edecek" denilmiş.Burada başlangıç dönemi Sufyanın temelleri bu bölgeden başlayacağı ve hilafet merkezine bölgelere buradan yayılacağı anlaşılmaktadır.
Bir başka hadisinde, Hz. Ebubekir (ra) rivayetle, Resulullah (s.a.v.) bize haber verdi ki; “Deccal, Doğu tarafından çıkacaktır. Oraya, HORASAN denir.”

Dünya’da iki tane “Horasan” isimli coğrafi bölge vardır.Birisi Erzurum’un, Doğu’sunda Hasankale ve onun da Doğu’sunda bulunan ve ayni zamanda, Erzurum’un da bir ilçesi olan Horasan’dır.İkinci Horasan gelince; Doğudaki komşumuz İran’ın Kuzeydoğusunda bulunan büyük bir coğrafi bölgenin adı, Horasan’dır. Her ne kadar, Arap yarımadası’nın kuzey doğusunda kalsa da,

Türkçe de, uzak olan bir yere (coğrafya ya) “IRAK” tabiri kullanılırken Irak devleti ve coğrafyası kasdedilmez ise hatta Erzurum’da, belki de Arapça’dan geçmiş olan ve çok uzak anlamına gelen Horasan tabiri kullanıldığını da geçmişten herkes bilir.

Ebu Bekir-i Sıddık (r.a.) söylediği hadis-i şerif; Resulullah (s.a.v.) bize haber verdi ki, “Deccal Doğu tarafından çıkacaktır. Oraya Horasan denir.”

Bununla birlikte bu rivayetlerde, sonradan çıkacak ikinci İslam deccalı Süfyanın, uzun yıllar İslama başkentlik yapan yerden çıkacağını , İnançsızlığa dayalı sisteminin projelerini hazırlayabileceğine de bir işaret vardır.

Deccaliyet Deccal bir fikir, felsefe ve inanç akımıdır ve birer ideoloji ve misyondur. Bu üç kişide bu misyonun liderleri ve uygulayıcılarıdır. (materyalizm, kominizm ve kapitalizm.. gibi) Bu sebepledir ki; bütün hadis-i şerifler, Müslümanları; daima müteyakkız olmaya itmiş ve bu vesile ile de, Mehdi arayışları tetiklenmiş, Hz. İsa (a.s.) üstünde düşünülüp araştırmalar yapmaları da sağlanmıştır

Deccaller, ilk çıktıkları zamanlar, gerek Süfyani gerek gerçek Deccal ve gerekse Hz. Mehdi de dahil; kendilerinin Süfyani, Deccal ve Mehdi olduklarını bilmeyecekler. Bildikleri zaman da, ilâhi planda kaderlerinin yazgısından, Dünyevi planda ise çok azgın olan nefislerinden,

Hz. Mehdi içinse Allah’ın emrine kulluk bilinciyle uymaktan dolayı, sonradan bu vazifelerinden ve bu iddaalarından hiç bir şekilde vazgeçemeyeceklerdir

Yine bir hadisten öğreniyoruz. “İstanbul, İslâm güçleri tarafından fethedildikten sonra.” Bu fetih, İstanbul’un ilk fethi olup, Hz. Mehdi liderliğinde ikinci fethi Deccal zamanında olacaktır.Savaşsız olarak teslim alınacaktır.

“Hadis-i şerif: “ İnsanlar üzerine, bir zaman gelecek ki; onların hepsi Kur’an okur, ibadet (etmeğe) çalışırlar ve ehl-i bidatle de meşgul olurlar.

Lâkin, bilmedikleri cihetten dolayı müşrik olurlar. Okumalarına ve ibadetlerine bedel (olarak) rızık alırlar ve Dünya’yı, din karşılığında yerler. İşte bunlar kör olacaklardandır.

Mahz-ı mevhibe-i İlâhiye olacak ve kendisine hikmet-i İlâ­hiye ve hikmet-i Kur’aniye ihsan edilecek.
Bu koyun postuna bürünmüş kurt misali mazlum ve masum kalbi saf müslümanları kullanacaklar.
Ahir zamanda dünya menfaati için dini alet eden riyakârlar çıkar. Sözleri baldan tatlıdır. Bunlar kuzu postuna bürünmüş birer kurttur.”(Hadis-i Tirmizi) sözünü işaret buyurmuşlardır.
Bazı kimseler her ne kadar görünüşte iyi işler yapıp bir yerlere gelerek insanların güvenini kazansalar bile, istedikleri yere geldiklerinde kurdun uluması gibi çıkaracakları bet sesleri, onların art niyetlerini ortaya çıkaracaktır..

Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri;
Bana ağzını aç ki sana kim olduğunu söyleyeyim”buyurması, bu konuyu ne kadar bariz bir ifade ile anlatmaktadır.”
Nabza göre şerbet verme fitnesi ile kimseyi “dini” dışında bırakmayacaktır:
Deccal in en tehlikeli illüzyonu Takliden “ALLAH ” inancına inanmış ve benimsemiş kişi ve toplumları da etkilemesiyle kendisini gösterecektir.
Dünyevi gözleriyle gördüğü hadiseleri abartan bu kimse ve toplumlar ya karşılarında “üst düzey veli” olduğunu sanacaklar ve dolayısıyla deccale tabi olacaklardır.
Süfyan ve Deccalların kendilerinden daha çok, Süfyaniyet ve Deccaliyet denilen cereyanları ve 9 komiteleri daha dehşetlidir.

Kur'an-ı Kerimin (Neml, 48) âyetinde, 9 şerir çete veya çete başlarının şehirde devamlı ifsad edecekleri bildirilir.
Şehirde dokuz kişilik bir çete vardı. Bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar ve ıslaha çalışmıyorlardı. 27/NEML-48
Bu Dokuzlar Kimlerdir : Musevilik Yahudilik ve Masonluk – Siyonistlik farklı şeylerdir!

Hazreti Musa'ya inanmak başka Yahudi olmak başka ,Masonik Siyonist bir sistemin içinde olmak ayrı şeylerdir.

Bu Yahudiler
Yüksek Adalet Evi tarafından örgütlenir! Her ülkede ayrı ayrı örgütlenir.

Türkiye'de şimdi Tapınak konseyi'nde 9 Türk görünümlü yahudi vardır! Bunlar çok güçlü ailelerin temsilcileridir!

Bu 9 tapınakçı dışında önceden görev yapmış ancak şimdi dışarıdan destek veren 91 Tapınakçı daha vardır!Bunların hepsi diğer üst yöneticilerinin tamamen emrindedir.Belçika Bilderberg ise kendine bağlı olan diğer Bilderberg"lere emrediyor

3) Doğudan çıkacak deccal
Hz. Huzeyfe'den rivayetine göre, Resulullah şöyle buyurmuştur:

"Zevra denilen yerde bir olay meydana gelecektir."

Dediler ki: "Zevra nedir? Ey Allah'ın Resulü!"

O da şöyle buyurdu: "Doğuda bir şehirdir. Benim ümmetimden zalim ve belalı olanların bazıları orada yaşayacaklar..."

- Zevra araştırmalarıma göre çok eskilerden Türkiyenin doğusundaki Diyarbakır bölgesi için kullanılıyormuş.
Mehdi a.s bugün çıksa ve Türkiye de büyük bir İslami ayaklanmaya sebebiyet verse eminim Mason teşkilatlanmalara hizmet eden CIA ve MOSSAD Diyarbakır bölgesinde büyük bir PKK ayaklandırması yaratacaktır. Ve bu olacaktır da
Peygamber efendimiz böyle bir olayın meydana geleceğinden bahsetmiş. Bu yüzden çok dikkatli olmamız gerekiyor. PKK konusunda Kürt kardeşlerimize bu konularda
uzun uzun açıklamalar yapmamız ve yaşanacak olaylardan şimdiden onları haberdar etmemiz ve bu iki müslüman halkını Kürt Türk kardeşliğini pekiştirmek ,Irkçılık milliyetçilik fitnelerine dikkat etmek gerekir . Bunu önlemenin en derin yoluİnsanlarımızı bu konuda bilgi sahibi olmalıdır.

4) Sufyan ; Burada rivayetlere göre Süfyan'ın nereden çıkacağının belirtildiğini de zikredelim. Süfyan Şám'dan çıkacaktır. (İs`âfü`rRağıbîn, s. 150, 151; el-Burhan, v. 89a.)

Hz. Ali (RA)dan rivayete göre;
Süfyani, Halid b. Yezid b. Ebu Süfyan'ın neslinden bir adamdır. İri cüsselidir. Yüzünde çiçek hastalığı izi vardır. Gözünde beyaz bir leke vardır. Şam tarafından çıkacaktır. Kendisine tabi olanların çoğu Ben-i Kelb kabilesinden olacaktır.

Bu şahıs hadislerde şöyle tavsir edilmiştir.
''Hz. Mehdi'nin zuhurundan önce Ebu Süfyan'ın neslinden olan birisidir''

( Bu demek oluyor ki Süfyani Mehdiden önce yaşamış, savaşlar yapmış ve öldükten sonra da kendi neslinden doğmuş biridir yada birileridir. Ve Sonuç olarak Ebu Süfyan'nın neslindendir buraya dikkat etmemiz gerek)

''Süfyan Zahirde(Dünyada) salih ve daima Allah'ı zikreden birisidir, Ama insanların en kötüsü ve soysuzudur.Bir çok insanı kandıracak kendisiyle işbirliğine razı edecektir. Şam Hims (veya Hum's) Filistin, Ürdün ve Kinnisrin (Eski Halep) bölgelerini ele geçirecektir.''

Süfyani Allah (c.c.)'ın haram kıldığı herşeyi helal kılacak, yapmadığı hiçbir zulüm ve işlemediği hiçbir mel'anet kalmayacaktır. Resulullah (SAV)'ın Ehl-i Beyt'ine düşman olduğu için isimleri Muhammed, Ahmet, Ali, Ca'fer, Hamza, Hasan , Hüseyin, Fatıma, Zeynep, Ümmü Gülsüm, Hatice ve Atike olan herkes öldürülecektir. Sonra etrafa adamlarını salacak, küçük çocukları toplayacak ve onları kızgın yağda haşlayacatır. Sonra Dımışk mescidine girip, orada içki içecek ve günah şeyler yapacak, adamlarına da öyle yapmaların emredecektir.''

Çocukları ve hatta kadınların karınlarındaki bebekleri bile öldürür. Ehl-i Beyt'ten bir adam, Muharrem ayında ona karşı çıkacaktır. Bunun üzerine Süfyani, ordusundan bir kısmını ona karşı gönderecek fakat o, gelenleri bozguna uğratacaktır. Daha sonra Süfyani, kendi yanındaki askerlerle beraber ona doğru yürüyecektir. Fakat (Mekke ile Medine arasında) Beyda denilen yere gelince, Allah (c.c.) onları helak edecek ve onların başlarına gelenleri anlatan bir haberciden başka hiçkimse kurtulamayacaktır. -El-Hakim "Müstedrek" de tahric etmiştir.

Süfyani’nin ortaya çıkışı birçok rivayette nakledilmiş ve zuhur alametlerinden olduğu bildirilmiştir. Süfyani, Ebu Süfyan’ın soyundan olan ve İmam Mehdi’nin (a.f) zuhurundan kısa bir süre önce Şam bölgesinde kıyam edecek kişidir. Çok sayıda masum insanın kanını akıtacaktır. Öldürmekten ve savaştan çekinmeyen, düşmanlarına karşı da çok sert davranan zalim biridir.

''Sonra Süfyani elinde bir mızrak olduğu halde dışarı çıkacak ve adamlarından birine yol ortasında alenen hamile bir kadına tecavüz etmesini ve karnının deşip çocuğu karnından dışarı çıkarmasını emredecektir. Onun bu emirini değiştirmeye hiçbir kimsenin gücü yetmeyecektir.
En son bunun üzerine gökyüzünde melekler feryad edecekler ve Allah (c.c.) Cebrail Aleyhisselam'a SESLENEREK,Dımışk (ŞAM) şehrinin surları üzerinde şöyle seslenmesini emredecek:

"Dikkat edin ve uyanık olun ey Muhammed (SAV) ümmeti! Size imdat geldi. Mehdi Aleyhisselam Mekke'den zuhur etti. Onun davetine uyunuz" ''

İmam Sadık (a.s) onu şöyle anlatmaktadır:
“Eğer Süfyani’yi görürsen, insanların en alçağını görmüşsün demektir.”[28]
Süfyani, Recep ayında kıyam edecek, Şam bölgesini ve etrafını ele geçirdikten sonra Irak’a saldıracaktır. Orada da büyük katliamlar yapacaktır.
Rivayetlere göre Süfyani’nin ortaya çıkışı ile ölümünün arasındaki zaman on beş aydır.[29]

Süfyani’nin vasıfları
4.36--- Emiril Mü’minin Hz. Ali b. Ebi Talib (r.a.)’dan, Buyurdu ki: Süfyani, Halibi b. Yezib b. Ebusüfyan’ın evladındandır. Kafası oldukça büyüktür. Yüzünde kaşıntılı bir hastalıktan (çiçek bozuğu) eser vardır. Gözünde de beyaz bir nokta bulunur. Şam şehrinden çıkacaktır. Ona tabi olanların çoğu Kelb’dendir. Kadınların karınlarını deşip çocuklarını öldürür, kendisine karşı toplanan Kays kabilesini de iyice yok eder. (İşte o zaman) Ehlibeytim’den Harem de bir Recul çıkar. Onun haberi Süfyani’ye ulaşınca, Süyfani ona karşı ordusundan bir ordu gönderir. Ancak Mehdi, bu orduyu hezimete uğratır ve bunun üzerine Süfyani yanındakilerden bir orduyu, O’na karşı tekrar gönderir. Ancak bu ordu arzdan Beyda’ya vardıklarında yere batırılır ve kendilerinden haber getirecekler dışında kimse sağ kalmaz.
Bu hadisi, İbni Abdullah Hakim, Müstedrek’de tahric etmiş ve Buhari ve Müslim’in hadislerin doğruluğu ile ilgili şartları dahilinde bu hadisin sahih olduğu belirtmiştir. Fakat Buhari ve Müslim bu hadisi almamıştır.

Ebu Ca'fer Muhammed b. Ali (RA) dan şöyle rivayet olunmuştur:
"İnsanlar Şam diyarında toplanıncaya kadar Mehdi zuhur etmez. Fitne yaygınlaşacak insanlar ondan kurtulmak için bir çıkış yolu arayacaklar fakat bulamayacaklar.Kufe ile Hire arasında katliam olacaktır."

- Bilindiği üzere Şam diyarında bugün dehşet verici bir savaş yaşanmakta. Önceleri ''İç Çatışma' olarak bize yedirtilen, özgürlük mücadelesi adı altında Yahudi fanı ülkelerin Medya patronları tarafından uluslara servis edilen bu iç kavga propagandası sonradan anlaşıldı ki profosyonel yalanlarla süslenilmiş büyük bir fitne. Fakat Allah her suçun takipçisidir.Tüm bu yalanlar bütün gerçekleriyle Allah dostu manevi mehdiyet sayesinde gözlerimizin içine sokuldu. Bugün orada yaşananların bir iç çatışma olmadığını, Katar'dan Suudi Arabistan'dan Libya'dan özenle seçilmiş, yetiştirilmiş, cahil cuhala, sapık hatta idam cezası suçuyla yargılanan insanların özgürlük vaadi ile Suriyeye gönderilmeleri bütün dünya basını tarafından sonradan açıklanmıştır.

Birleşmiş Milletler insan hakları konseyinin kendisi söylüyor. Böyle birşeyi daha fazla saklamaları imkansızdı zaten. Çünkü nekadar şerefsiz satılmış bir basın ordusu varsa bu dünyada, bunun karşısında azınlıkta da olsa doğru ve inançlı bir basın ordusuda herzaman mevcuttur

.Dolayısı ile asıl muhalifçi olanlar, asıl sesi yükselmeyenler, asıl ezilen basıncılar,medyacılar,savaşçılar,müslümanlar bizler oluyoruz. Yani burdan yola çıkarak bu hadisi anlamaya çalıştığımızda görüyoruz ki Suriye de yaşananlar büyük bir emperyalist FİTNEsidir.

Ve yine hadiste belirtildiği gibi yaygınlaşan, bitmek bilmeyen büyük bir fitnedir. bu fitneden ve yapılan mezhep katliamlarından kurtulmak isteyen halk nereye kaçsada kurtulamıyor ve hergün yüzlercesi daha Suriyedeki teröristlerce sırf mezhep ayrımı yüzünden Allahu Ekber nidalarıyla katlediliyor.Bunun İsrail ve ABD fitnesi olduğunu düşünemeden. Bunun büyük bir Ortadoğu Projesi Planı olduğunu bilmeden kardeş kardeşe zulmediyor..

Öyleyse Deccalın geleceği ne kadar kesinse Mehdî'nin gelişi de o ölçüde kaçınılmazdır. Çünkü zehir panzehirsiz düşünülemez. Nemrudu Hz. İbrahim'siz, firavunu Hz. Musa'sız düşünemeyeceğimiz gibi Deccalı da Mehdîsiz düşünemeyiz. Deccal varsa Mehdî de vardır.
Hiç akıl kabul eder mi ki, Deccal meydanı boş bulup alabildiğine at oynatsın, maddî ve mânevî istediği her türlü tahribatı yapsın, bâtılları yerleştirmeye çalışsın da onun karşısında duracak, onunla mücadele edecek, tahribatını engelleyip hakkın yerleşmesini sağlayacak kimseler bulunmasın. Bunu akılla, mantıkla, ilimle, dinle bağdaştırmak mümkün değil, âdetullaha da ters düşer.
Mâdem âdeti öyle cereyan ediyor; âhirzamanın en büyük fesadı zamanında, elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddit, hem hâkim, hem Mehdî, hem mürşid, hem kutb-u âzam olarak bir zât–ı nurânîyi gönderecek ve o zât da Ehl-i Beyt-i Nebevîden olacaktır. Mektûbât, s. 425
İslamiyete yapılan bütün tahrifatlar Süfyan'ın öncülüğünde gerçekleşir.
Hz. Mehdî ise bu müthiş tahribatın sebep olduğu mânevî hastalığı Kur'ân eczanesinden aldığı ilaçlarla tedavîye çalışır, bid'atlarla unutulmaya, unutturulmaya çalışılan ve savaş açılan, gerçekte ise her biri birer iksir olan Sünnet-i Seniyye prensiplerini yerleştirmeye çalışır. Bediüzzaman, Süfyan ve taraftarlarının yerleştirmeye çalıştığı bid'atkâr sisteme karşı Hz. Mehdî'nin vereceği mücadeleyi Mektûbât'ında şöyle dile getirir:
"Hz. Mehdî'nin cemiyet-i nuraniyesi, Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i bid'akârânesini tamir edecek, Sünnet-i Seniyyeyi ihya edecek; yani âlem-i İslâmiyette risalet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) inkâr niyetiyle Şeriat-ı Ahmediyeyi (a.s.m.) tahribe çalışan Süfyan komitesi, Hz. Mehdî cemiyetinin mu'cizekâr mânevî kılıncıyla öldürülecek ve dağıtılacak." (Mektûbât, s. 42C.)
SÜFYAN'LA MÜCADELE
Hz. Mehdî, en büyük mücadelesini Hz. Ali'nin ifadesiyle İslâm'a, Kur'ân'a savaş açan, dinsiz, yalancı İslâm Deccal'ı Süfyan'a karşı verecek, mücadeleler sonucunda onu öldürecek, tahribatını tamir edecektir.
Süfyan münkir biridir. Allah'ı, Kur'ân'ı, peygamberi tanımaz, İslâm adına ne varsa hepsine karşıdır. Sistemli ve münafıkâne bir tarzda iş görür. İslâm'ın ana direkleri olan inanç esaslarını kaldırmaya, yok etmeye, zayıflatmaya çalışır.
1 Mehdiye : "Hz. Mehdî'yi de devamlı tarassut altında tutar. Muhasarası üzerinden kalkmaz." (İs'afür-Rağıbîn'den naklen Tılsımlar, s. 212.)
Hadislerde Süfyan'ın tahribatına olduğu kadar Hz. Mehdî'nin onunla yapacağı mücadelelere de yer verilmiştir.
O Süfyan ki, Hz. Ali'nin belirttiğine göre büyük cüsseli biridir. Önce etrafını yakıp yıkacak, sonra da Doğu ülkelerini dolaşıp meliklerini mağlup edecektir. (ellşâa, li Eşrati's-Sâe, s.167,168.)
Onun büyük bir cüsseye sahip olması maddî ve siyasî gücünün fazlalığına işaret eder. Nitekim rivayetlerden âhirzamanda çıkacak şahısların fevkalâde iktidarları olduğu anlaşıldığını belirten Bediüzzaman bunu tevil ederken, o şahısların temsil ettikleri mânevî şahsiyetin büyüklüğünden kinaye olduğunu söyler ve bir zaman Rusya'ya mağlup eden Japon başkumandanının sûretinin, bir ayağının büyük Okyanusta, diğer ayağının da Port Artur kalesinde gösterildiğini, bu suretle şahs-ı mânevîsinin dehşetli büyüklüğü· nün, o şahsiyetin mümessillinde ve büyük heykellerinde ifade edildiğini anlatır. Fevkalâde ve büyük , kuvetli iktidarları hakkında ise şu değerlendirmeyi yapar:
"Ekser icraatları tahribat ve müştehiyyat [nefsin hoşuna giden şeyler] olduğundan fevkalâde bir iktidar görünür, çünkü tahrip kolaydır. Bir kibrit bir köyü yakar. Müştehiyyat ise, nefisler taraftar olduğundan çabuk sirayet eder." (Şuâlar, s. 492.)
Öte yandan "Deccalın birinci günü bir sene, ikinci günü bir ay, üçüncü günü bir hafta, dördüncü günü bir gündür" rivayetini tevil ederken, büyük Deccalın bir taraftan kuzey kutup tarafından çıkacağını dolayısıyla büyük Deccalın kuzeyden bu tarafa tecavüz edeceğini ihbar ettiğini bildirmektedir-bir taraftan da Deccalın müthiş tahribatına dikkat çeker ve der ki:
"Hem büyük Deccal'ın, hem İslâm Deccal'ının üç devre-i istibdatları mânâsında üç eyyam var. `Bir günü, bir devre-i hükümetinde öyle büyük icraat yapar ki, üç yüz sene yapılmaz. İkinci günü, yani ikinci devresi, bir senede otuz senede yapılmayan işleri yaptırır. Üçüncü günü ve devresi, bir senede yaptığı tebdiller on senede yapılmaz. Dördüncü günü ve devresi âdîleşir, bir şey yapmaz, yalnız vaziyeti muhafazaya çalışır." (Şuâlar, s. 493)
Müslim'de yer alan bir hadiste (Müslim, Kitabü'l-Fiten, 23. Bab, 113. H. (H. 2938)) Hz. Mehdî'nin Deccalle olan enteresan bir mücadelesine yer verilmektedir.
Her ne kadar Mamer ve Ebû İshak gibi raviler bu zâtın Hz. Hızır olduğunu söylüyorlarsa da hadisin gelişi ve gidişinden onun Hz. Mehdî olduğu anlaşılmaktadır. Bu hadis-i şeriften anladığımıza göre Deccal'ın merkezde silahlı gözetleme yapan askerleri bulunmaktadır ki bu onun büyük bir ordu ve hükümet gücüne sahip olduğunu göstermektedir.
1 Mehdiye : Buna dayanarak Hz. Mehdî'yi kendine bende etmek istemekte kabul etmeyince de eziyet ve sıkıntı vermekte, tesirsiz hale getirmek için elinden gelen her şeyi yapmaktadır.
Öyle ki "sırtı ve karnı döve döve genişletilmekte," yani onun dâvâsı gün geçtikçe etrafa daha da yayılmaktadır. Onca eziyet ve işkencelere boyun bükmez, Deccal'ı tanımaz, Deccallığı hakkındaki kanaati daha da pekişir, mağlup edilmez bir edayla insanlara şöyle seslenir:
"Ey insanlar şüphe yok ki, artık Deccal bana yaptığı bu işi artık insanlardan hiçbir kimseye yapamayacaktır."
Deccal yine onu öldürmek için alır. Ama onun boynu ile köprücük kemiği arası bir bakır levha haline geliverir ve Deccal artık onu kesebilecek hiçbir yol bulamaz. Sonunda onu iki eli ve iki ayağı ile yakalar ve fırlatıp atar. İnsanlar, Deccal'ın onu ateşe attığını sanırlar. Oysa o mü'min Cennet içine atılmıştır.
Bu ifadeler Deccal'ın Hz. Mehdî'yi her ne kadar öldürmek istese de bunu başaramayacağını göstermektedir. Ona diş geçiremeyecek, kılıcı da işlemeyecektir. Onu ateşe atması ise zamanında bir nevi Cehenneme dönen zindanlara atması demektir. Ama onun îmanı o zindanı da bir nevi Cennete çevirir. Çünkü Cennet ve Cehennem her şeyden önce gönülde yaşanır. İman zindanları saraya, ateşi âb-ı hayata çevirebilecek güçte bir iksirdir. Aynı zamanda bu Deccalın Hz. Mehdî'yi en ücra, ıssız yerlere süreceğini, oraların ise bağlık bahçelik yerler olacağını da göstermektedir. ·
Müslim'deki hadisin sonu şöyle bitiyor: "İşte o mü'min âlemlerin Rabbi katında insanların şehadet bakımından en büyük olanıdır."
2 Mehdiye : Başka bir rivayette ise Hz. Mehdî'nin Süfyanla ilgili mücadelesine şöyle dikkat çekilir: "Süfyanla Mehdî yarışa hazır iki at gibi ortaya çıkarlar. Kâh Süfyanî gâlip gelir, kâh Mehdî." (Nuaym bin Hammad, Kitabü'l-Fiten: Varak: 76a; et-Burhan, v. 92a.) Hz. Mehdî Şam'a geldiğinde Süfyanîler dallı budaklı ağaçlar kesip Taberiye gölüne atarlar. (el-Havî li'l-Fetâvâ, s. 67, 68.) Horasan tarafına giden bir taife de Süfyanîleri mağlup eder. (el-Havî li Í-Fetâvâ, s. 67, 68; Tezkire, s. 187.) Sonunda Süfyanîler hilafeti Hz. Mehdî'ye teslim ederler. (Kitabü'l-Fiten, v. 50a.)
İşte bu teslim-i silah ve Deccal'ı öldürdükten sonradır ki Hz. Mehdî ve onun nuranî cemiyeti, Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i bid'akârânesini tamir edecek İslâm'ın her çağa hitap eden ter ü taze hakikatlerini yerleştirecektir.


Mehdi 1-2 sene sonra çıkmaz diyen varsa hemen çıksın şimdi söylesin.
Bu alametlerin gerçekliğinden sonra Mehdinin çıkışına inanmayacak olan varsa aklına şaşarım.! Ayrıca belirtmem gereken bir konu var, daha önce Mehdi a.s'ın doğum tarihi için cibril hesaplamaları yapmıştım. Sonuç 1974 ü vermişti. Hadislerde Mehdi a.s ın çıkışının 40 veya 40lı yaşlarda olacağı söylenmiştir ki 2013-1974 çıkartıldığında sonuç gerçekten doğrular nitelikte. Hepsinden önce tabiki Gaybı allahımız bilir.

Bütün Planların tek Sahibi O'dur. Biz sadece onun merhametine ve sevgisine layık olmaya çalışan, insanlara bilgimizin ve aklımızın yettiği kadarınca O'nun içimize işlediği bu İslam- Mehdi aşkı ile doğru ve ya yanlış yine de Allahın Takdirine sığınarak insanları bilgilendirmeye çalışan kullarıyız.


Büyük Mehdî’nin Çıkışının Alametleri
“Hz. İmam Rıza şöyle buyurdu: .
..Babalarımdan nakledilmiştir ki, HZ. MEHDİ (a.s.) Gizlice ve aniden zuhur edecektir.” (Yenabi-ul Mevedde, c. 2, s.197)

Mehdî öncesi devirde dünyada erkeklerin azalacağı, kadınların çoğalacağı, emanete hıyanetinartacağı, içki ve bidatlerin çoğalacağı, idare işlerinin ehil olmayanlara verileceği, erkeklerin karısına itaat edip annesine isyan, dostuna iyilik babasına eziyet edeceği, kişiye kötülüğünden korkulduğu içinsaygı gösterileceği. Ayak takımlarının başa geçeceği, zelzele ve harp felaketlerinin görüleceğine dairfikirler ileri sürülmüştür.
Bunun yanında Mehdî’nin gelmekte olduğunu gösteren işaretler hakkında daçeşitli bilgilere rastlanmaktadır.
Bu alametlerden bazıları Fırat nehrinden altın bir dağ çıkması. Ramazan ayının ilk gecesinde ay, onbeşinci gününde güneş tutulması, sık sık depremlerin meydana gelmesi, doğudan büyük bir ateşinçıkması, her tarafı aydınlatan kuyruklu yıldızın doğması. Hz. Ali kerremâ’llâhü veche neslinden büyükcüsseli, gözünde siyah bir nokta bulunan Şam tarafında Yabis denilen bir yerden Süryani’ninçıkmasıdır.
Mehdî çıkmadan önce milletler arasında ticari yollar kapanacak, insanlar arasındaki fitneartacaktır. Değişik ülkelerden birçok âlim beraberindeki 310 kadar insanla, birbirinden habersiz şekilde Mehdî’yi aramak üzere yola çıkacak ve sonunda herkes Mekke’de buluşacaktır.
Birbirlerine niçin geldiklerini sorduklarında.”Fitneleri önleyecek ve Kostantiniyye’yi (İstanbul) fethedecek olan Mehdî’yi arıyoruz” derler.
Ayrıca Mehdî gelmeden önce doğudan ışık veren bir yıldız görüneceği. Ramazan da iki defa ay tutulacağı, semadan bir sesin onu sesiyle çağıracağı ve bu sesi uykuda bile olsalar herkesin duyacağıda iddia edilmektedir.
Mehdî çıktığında, onun gerçek Mehdî olduğuna dair işaret sayılabilecek olayların da ileri sürüldüğü görülmektedir.
Mehdî çıkarken başında bir sarık olacak ve bir tellal “Bu Allah’ın halifesi olan Mehdî’dir. Ona uyunuz” şeklinde nida edecektir.
Ebu Davud 1992: Mehdî 1, IV, 474‐5).
Yine Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Mehdî ile ilgili şu söz atfedilmektedir:
“Horasan tarafından bayraklar çıktığını gördüğünüzde, kar üzerinde sürünerek de olsa. O bayraklara katılınız, zira içerisinde Allah’ın halifesi Mehdî vardır”

Hz. MEHDİNİN DESTEKLENMESİ

Sayıları az da olsa müminler hayırda yarışırken giriştikleri her faaliyette, Allah onlara başarı verir. Milyarlarca insanı kendileri gibi inkara sürükleyen inkarcıların sayıları ne kadar çok olursa olsun, Allah az sayıda mümini gerçekleri ortaya çıkarıp kanıtlayacak kadar güçlü kılar.
Seyh Tusi: Imam Muhammed Bakir bu ayetin tefsirine dair buyurdu:
"Bu, müminlere yeryüzünün tamamina varis olacaklarina dair verilmis bir sözdür."
Mehdi çıkınca, Allahü teâlâ ona rahmetini indirir.) [İ. Ahmed, Hakim]
Allah İslam'ı Dünyaya Hakim Kılacak ve Bu Hakimiyetin Başında Hz. Mehdi (A.S) Olacaktır..
Eğer dünyadan bir gün bile kalsa, Allah, O (Hz. Mehdi) idareyi ele alıncaya kadar o günü uzatırdı. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 10)


Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir. 36/yâsîn-21
Her devirde, her kavimde çok sayıda mehdi var olmuştur. Her tarafta hidayete erdirmeye vesile olan çok sayıda insan vardır. Hidayete erdiren, hidayete erdirmeye vesile olan herkes hidayete erdirici hüviyettedir. Onların Kur'ân'daki adı mehdidir. Kim hidayete erdirmeye vesile de olsa, bizatihi hidayete erdirici de olsa hepsi mehdidirler.
Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi, kendilerini de yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve geçirdikleri korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağnı vaad etti. Çünkü onlar bana kulluk ederler. Hiçbir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkarlardır. Nur Suresi 55. ayet
Hz.Peygamber (s.a.v) en başta İslamı nasıl ayakta tuttuysa, Hz.Mehdi de en sonunda aynı şekilde İslami ayakta tutacaktır. El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-iMuntazar, 27
Hz. Mehdi kaldırmadık bidat bırakmayacaktır.Ahir zamanda aynı Peygamber gibi dinin icaplarını yerine getirecektir. Kıyamet Alametleri 163
Ayyasi: Ibni Bükeyr rivayet ediyor; Imam Musa Kazim’a:
Kaim hakkinda nazil olmustur. Zuhur ettigi zaman yeryüzünün dogusunda ve batisinda (her yerde) Yahudi, Hiristiyan, Sabii, Zindik, Mürted ve kafirleri Islam dinine davet edecektir, kendi istegi ile teslim olanlara namaz, zekat ve müslümanlara emredilen Allah’in vacip kildigi amelleri emredecektir. Teslim olmayanlarin ise boyunlarini vuracak öyle ki doguda ve batida Allah’I birlemeyen hiç kimse kalmayacaktir.”

Mümin şahıs (Mehdi) Deccal'ı görünce: "Ey insanlar! Resulullah'ın zikrettiği Deccal işte budur" der. Deccal hemen onunla ilgili emrini verir de o zat karnı üzerine uzatılır ve arkasından: "Onu alın da yaralayın!" der. Artık o zatın sırtı ve karnı döve döve genişletilir. Bu sefer onu iki eli ve iki ayağı ile yakalar da fırlatır atar. İnsanlar Deccal'ın onu bir ateş içine attığını sanırlar. Halbuki o bir cennet içine atılmıştır.
(Mehdilik ve İmamiye, İbrahim Süleymanoğlu, s. 4
Deccal çıkınca, ona karşı müminlerden bir şahıs (Mehdi) yönelir. Derken o mümin kimseye birçok silahlılar, Deccal'in merkezlerde gözetleme yapan silahlıları karşı çıkarlar. (Mehdilik ve İmamiye s. 37, Sahih-i Müslim, c. 11/s. 393'den nakil)

Mehdi'nin Korunan Bir Ashabi Vardir
Nu’mani: Süleyman b. Harun el-Icli rivayet ediyor. Imam Hüseyin’dan duydum buyurdu:
“Bu emirin sahibinin (Imam Mehdi’nin) korunan bir ashabi vardir. Insanlarin hepsi onu terketse bile, Allah bu ashabini ona gönderecektir,


Sizden ona kim yetişirse, kar üzerinde sürünerek dahi olsa ona gelsin. Ona katılsın. Zira o, Mehdi'dir. (İbn Mace, Fiten, B 34, H 4082; İbn Ebi Şeybe, c. VII, sf. 527; Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 14)
Şarktan çıkan bir grup, Mehdi’ye yardım ederler.) [İbni Mace, Taberani]

Yine Hz. Hüseyin’in soyundan olan Horasanlı Seyydin adalet için kıyamı da bufaktörlerdendir.
Biri Yemen’de biri de İran’da gerçekleşecek bu iki kıyam Hz. Mehdi’nin zuhuru için gereken zemini hazırlayacak etkenlerden sayılırlar.
Seyyid Esedullah Şehidi, Zemine Sazan İnkılab-i Cihani Mehdi s. 439- 445

Rivayetlerde işaret edildiği üzere İran’da kurulacak olan devlet halkı İslam’a ve Ehl-i Beyt’e davet edecektir ve Kufe’ye kadar kendi hâkimiyet bölgesini zulüm ve fesattan temizleyecektir ve Hz. Mehdi (a.s) kıyam eder etmez onun kıyamına katılacak ve ona tabi olacaktır. Feride Gulmuahmmedi Arman, Mehdi Hurşid Munteziran, s. 26-27
Horasan’dan çıkacak siyah bayraklıların Kudüs’e gireceği
7.3--- Ahmed ve Tirmizi ve Naim b. Hammad Ebu Hureyre’den tahric ettiler, O şöyle dedi: Resulullah (s.a.v.) buyurdu: Horasan’dan siyah bayraklılar çıkar ve İlya (Kudüs)’ya bayraklarını dikene kadar, onları kimse durduramaz.

• Horasan’dan çıkacak siyah bayraklıların Kufe’ye inecekleri
7.12--- Keza (Naim b. Hammad) Ebu Cafer’den tahric etti. O şöyle dedi: Horasan’dan çıkan siyah bayraklılar Küfe’ye iner, ve Mehdi Mekke’de ortaya çıktıktan sonra, O’na biat için elçi gönderirler.

• Horasan’dan çıkacak siyah bayraklılara katılma emri
7.4--- Naim b. Hammad Hakim ve Ebu Naim Sevban’dan tahric ettiler, o şöyle dedi. Resulullah (s.a.v.) buyurdu: Horasan tarafından siyah bayraklılar çıktığını gördüğünüzde kar üzerinde sürünerek de olsa onlara katılın, çünkü içlerinde Allah’ın halifesi Mehdi vardır.
7.5--- Hasan b. Süfyan ve Ebu Naim, Şevban’dan tahric ettiler. O şöyle dediler, Resulullah (s.a.v.) buyurdu: Doğu’dan siyah bayraklılar çıkar, onların yürekleri demir gibidir. Kim onları işitirse, kar üzerinde sürünerek de olsa, gitsin ve onlara biat etsin.

• Siyah bayraklı orduya destek olmak lüzumu
7.10--- Keza (Naim b. Hammad) Hasen’den tahric etti. O dedi ki, Resullulah (s.a.v.) Ehli Beytinin karşılacağı bir musibetten bahsederek şöyle buyurdu: Bu musibet Doğu’dan siyah bayraklı bir ordu çıkana kadar devam eder. Kim bu orduya destek olursa, Allah ona yardım eder, kim engellemeye kalkarsa da onu perişan eder. Sonunda onlar ismi benim ismim olan birisine gelerek O’nu başa geçiririler, Allah da onları zafere ulaştırır.


• Doğu’dan gelecek siyah bayraklıların Hz. Mehdi’nin itaatına girecekleri
7.11--- Keza (Naim b. Hammad) Saib b. Müseyyeb’den tahric etti. O şöyle dedi. Resullulah (s.a.v.) buyurdu: Doğudan Beni Abbas’a ait siyah bayraklar çıkar, onlar bir süre devam ettikten sonra, yine doğudan bu kez küçük siyah bayraklar çıkar ve Ebu Süfyan’ın soyundan bir adamla savaşarak Mehdi’nin itaatına girerler.
Siyah sancaklılar:

Birçok hadis kitabıyla birlikte Hakim'in Müstedrek'inde yer alan, Buharî ve Müslim'in şartlarına uygun gördüğü bir hadis-i şerifte ise siyah sancaklılar diye nitelendirilen bu topluluğun kahramanlıklarına dikkat çekilir :
“'Hazinelerinizin yanında üç kişi savaşacak. Üçü de halife oğludur. Fakat hiçbiri halife olamaz. Sonra Doğu tarafından bir takım siyah sancaklılar belirir ve öyle bir savaşırlar ki, böyle bir savaşı hiçbir kavim yapmamıştır.' Peygamberimiz daha sonra bir kısım şeyler söyledi ki hafızamda kalmadı. Devam edip şöyle buyurdular: 'Siz bu siyah sancaklılarla gelen zâtı gördüğünüzde kar üzerinde emekleyerek de olsa gidip ona bîat ediniz. Çünkü o Allah'ın halifesi Mehdî'dir.'” Muhyiddin Arabi, Futuhat-il Mekkiyye,

Kitabü'n-Nihaye'de yer alan rivayette ise Hz. Mehdî'nin bu siyah sancaklılarla teyid edileceği, ona muvafakat edecekleri ifade edilmektedir.
İbrahim bin Übeydullah bin Alâ babasının şöyle dediğini nakleder. İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: Emirülmüminin aleyhisselam (Hz. Ali) kendisinden sonra Kaim'in kıyamına kadar gerçekleşecek olan olaylardan bahsetti. ...ve köşe bucakta benim oğluma (hz. mehdi (a.s)'ye) yardım edecek olan dağınık çeşitli bayrakları zuhur edecek. (Gaybeti numani, s. 323)
...Allah ona (MEHDİ'YE) Rum'u, Deylem'i, Sind'i, Hindistan'ı, Kabilşah'ı ve Hazar'ı FETHETTİRECEKTİR. (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 274
“Ben ( Bediüzzaman ) eskiden Risale-i Nur'un şahs-ı mânevîsini, o imamlardan birini zannediyordum. Şimdi anlıyorum ki, gavs-ı âzamda kutbiyet ve gavsiyetle beraber ferdiyet dahi bulunduğundan, âhirzamanda şâkirdlerinin bağlandığı Risale-i Nur, o ferdiyet makamının mazharıdır.”Risaliye Nur Kastamonu Lahikası, s. 151.
“Hiçbiriniz o sarıklı genç değilsiniz. Ancak o, hepinizden meydana gelen şahs-ı mânevînin tâ kendisidir” Bediüzzaman
Andolsun seni köleleştirerek yok etmek isteyen kavme , üstün söz sahibi olarak tekrar zuhur ettireceğiz.
Biz onlara öyle ordularla geliriz ki, onların karşı koymaları mümkün değil ve Biz onları oradan horlanmış-aşağılanmış ve küçük düşürülmüşler olarak sürüp çıkarırız." (Neml Suresi, 37) buyurur Allah. Dinini savunan samimi müminleri görünmez ordularıyla destekleyip, yollarını açar, küfrü ise aşağılanmış kılarak yenilgiye uğratır.


MEHDİ (AS)'IN YARDIMCILARI
" Ümmetimden bir cemaat Allah‘ın emri üzerine, devamlı olarak düşmanla kahredercesine savaşacak. Muhalifleri kendisine hic zarar veremeyecek. Bu hal kıyamete kadar böyle devam edecek." (Kıyamet Alametleri 286)
Başka bir hadis-i şeriften ise şunu öğreniyoruz: Doğudan bir takım insanlar çıkacak ve Mehdîye zemin hazırlayacaklar, yani Hz. Mehdî onlar arasında hükümran olacaktır. Muhyiddin Arabi, Futuhat-il Mekkiyye,
Düşmanlarının ehl-i içtihad âlimlerinin mukallidleri olduğunu, Mehdînin kendi imamlarının tersine hükmettiğini gördüklerinde bundan hoşlanmayacaklarını, fakat karşı da gelemeyeceklerini söyleyen Muhyiddin Arabî, onun kılıncının ise "kardaş"ları olduğunu söyler. Bu kılınçtan korktukları için ister istemez hâkimiyetine boyun eğerler. Muhyiddin Arabî şöyle devam eder:
"Onun açık düşmanları fukahâ olacak. Elinde kılıncı, yani "kardaşları" olmasa idi katliyle fetvâ vereceklerdi. Lâkin Cenab-ı Hak, onu keremiyle ve kılınç ile tathir edecek; onlar ona itaat edeceklerdir. Çünkü halk arasında imtiyazları kalmayacak, hattâ ahkâm hususunda ilimleri de azalacak. Mehdî'nin gelişiyle âlimlerin hükümlerindeki ihtilâflar da giderilecek. Ondan hem korkacaklar, hem de bir şeyler umacaklar. Kalben ondan nefret edecekler, fakat buna rağmen ister istemez hükmünü kabul edecekler." Muhyiddin Arabi, Futuhat-il Mekkiyye,

Muhammed b. Hanefi (R.A)'dan rivayet edildi ki:
" Bulutların semada toplandığı gibi, Allah O nun etrafında bir kavim toplar.
Onların kalblerini uzlaştırır. Onlar, içlerinden şehit düşene üzülmez, kendilerine katılanada sevinmezler. Sayıları Bedir Ashabı (313) kadardır. Evvelkiler onları geçmediği gibi, sonrakilerde onlara yetişemezler. Onların sayıları TALUD ile nehri geçenler kadardır." (Kitab-ul Burhan Fi Alameti-i Mehdiyy-il Ahir Zaman-57)

" O nun (MEHDİ‘NİN) kumandanları, insanlarin en hayırlısıdır." (El Kavlu,l Muhtasar Fi Alametil Mehdiyy-il Muntazar-49)

" Muhakkak ki onlar, hidayet sancaklarıdır." (Rumuz El-Ehadis 1/135)
" Onlar Allah yolunda hiç bir kınayanın kınamasından, dedikodusundan korkmayan İslam ahalisidir." (Sünnen-i İbn-i Mace-10-259)
" Şehitleri, şehitlerin en hayırlısı, emirlerin en üstünüdür. Onlar Allah‘ın has kullarıdır."
(Kıyamet Alametleri-198)
" Aralarında kadınlarında bulunduğu 313 kişilik bir grup oluştururlar. Onlar her zalime galip gelirler."
" Onların kalpleri demir gibidir ve onlar gündüz arslan, gece de abiddirler."

" Ne evvelkiler nede sonrakiler fedakarlıkta onlara yetişemez." (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman-57-68)
" Ashab-ı Kehf, Mehdi‘nin yardımcıları olacaktır." (Kitab-ul Burhan)
"Mehdi‘nin sancakları, sakali hafif, rengi sarı, küçük bir genç olacaktır." (El Kavlul Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar 26)

"Ümmetimden bir taife kıyamet kopuncaya kadar yardim görmekte devam eder. kendilerini terk edenlerin âyrilmalarida onlara bir zarar vermez." (Ramuz El Ahadis-472)

"Ümmetimden bir taife her kes üzerine hakim olmadıkca kıyamet kopmaz.
Onlar kendilerini terkedenlere ve yardım edenlere aldırmazlar." (Ramuz El Ahadis-472)
"İslam garip başladı,yakında garip olarak başladığı yere dönecektir.O gün İslamı yaşayan gariplere müjdeler olsun.
---O garipler kimlerdir?
Onlar ki insanların ifsat ettigi sünnetimi islah ederler.Ortadan kaldırdıkları sünnetlerimi de yeniden ihya ederler.Sizler bugün sünnetime nasıl sarılıyorsanız onlarda öyle sarılacak olanlardır.Onlar ki insanların arasını islah ederler ve onlar insanlar içinde az bir topluluktur. Onlara buğz edenler sevenlerinden çoktur."


Peygamber Efendimiz (SAV) buyurmuşlar:


-- " Vedidtü ennî lakiytü ihvânî "
(Ah, canım istedi ki, keşke ihvanım ile karşılaşsaydım, kardeşlerimle bir araya gelseydim!)
-- " Kalû: Yâ rasûlallah, elesnâ ihvâneke? "
(Yâ Rasûlalllah, biz senin ihvânın değilmiyiz, kardeşlerin değilmiyiz?..)
--" Kale: Entüm ashabî "
(Siz benim ashabımsınız!)
-- " Ve ihvânî kavmun yeciune min bagdi kavmun "
(Benim ihvanım dediğim kimseler, bir takım insanlardır ki, benden sonraki zamanda gelirler dünyaya.) "
56/VAKIA-13: Sulletun minel evvelîn(evvelîne).
Evvelki sabikûnlar çoktur.
56/VAKIA-14: Ve kalîlun minel âhirîn(âhirîne).
Sonraki sabikûnlar (sabikûn-el ahirîn) azdır.
Hz. Mehdî'nin talebeleri fazilet yönünden o kadar ilerdedirler ki, Sahabeden sonra ilk sırayı alırlar.



KÖTÜLÜĞÜN İYİLİĞE YENİLMESİ


Önümüzdeki bu yeni miladî yılda, bütün Müslümanlar tek bir Ümmet çatısı altında birleşmezlerse akıbetleri iyi olmaz. Ümmet birliği ve ittihad rahmet, tefrika azaptır.

Bütün cemaatler, tarikatlar, gruplar, hizipler, fırkalar, parçalar, şucular ocular bucular; Ümmet birliği içinde yerlerini alıp, başlarına ehliyetli, liyakatli, âdil, bilge, râşid bir İmam-ı Kebir veya Emîrü’l-mü’minîn seçip ona biat ve itaat etmezlerse bozuk düzen içinde zillet ve esaret içinde yaşayacaklardır.

Müslümanlar siyasî iktidara baskı yapıp İslam Medreselerini açtırmazlar ve icazetli ve vasıflı gerçek ulema yetiştirmezlerse halleri iyi olmayacaktır.

Ancak herkes, Hz İsada gelene kadar, bu topraklarda Cumhuriyet tarihinde hiç yaşanmamış sıkıntılara , hayinliklere ve savrulmalara hazır olsun...
Sadece sabredenlerin, sağduyu ile hareket edenlerin, kendini net Müslüman olarak ortaya koyanların , bu duruşunu koruyanların ve duruşunu bozmayanlarin kazanacağı fırtınaya giriyoruz.

Bu fırtınada dost gibi görünen siyasetçiden tutun iş adamlarına kadar bütün hayin kıriptocular ,sabatayist Siyonistler kaybedilecek, çürükler ayıklanacak, vefasızlar ortalığa saçılacak. Herkes yerini bulacak.

Milletimiz ve devletimiz bu badireden güçlenerek çıkacak
Sonunda Türkiye kazanacak.Sonunda İslam Alemi kazanacak

Osmanlı İmparatorluğunu yıkan sebepler içinde sadece insan faktörü olmayıp, dünya üzerindeki ekonomik yeni oluşumların getirileri de var olduğu anlamanızı isteriz.Selam ve Duaile

DERLEYEN : Abdullah Bin Ali

Aktif iyi insanlardan olmayıp cihatın gerekli olduğu durumlarda siyaset de , ilmi çalışmalarda öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş gerektiğin de vuruşmaktan çekinen uluslar;

Önce onurlarını, şereflerini sonra özgürlüklerini, daha sonra geleceklerini kaybetmeye mahkumdurlar...

BU KÜRT - TÜRK DEĞİL, MÜSLÜMAN - KAFİR SAVAŞIDIR : Şer güçler, Türkiye'ye topyekun savaş ilan ediyor .Bu oluşan siyasi boşluğu fırsat bilerek Türkiye'de terörü kışkırtıyorlar, Peki, içerdeki mualifler ne yapıyorlar! Açıkça, alenen, Türkiye'yi kaosa sürükleyen şer güçlerle Türkiye'yi vuruyorlar! Şer güçlerin oyunlarını bozacaklarına, kelimenin tam anlamıyla “şebek-e”lik yaparak, Türkiye'yi boğuyorlar! BUNUN ADI İHANETTİR! İHANET!





IŞİD , PARALEL , HDPKK , CHP , MHP



Bunların hiç birinin İSRAİL alehine bir eylem yaptığını duyan varmı ?
80 yıl bu ülkeyi bizim zannetmişiz.
Sahiden bizimmiş gibi davranınca iş patladı.....
Mücadele başladı..
Gerçek Kurtuluş Savaşını
Şu an yaşıyoruz.

OSMANLIDAN CUMHURİYETE NASIL GEÇİLDİ

TARİHİ GERÇEK T.C TARİHİ :

Batılılar ülkemizde sahte bir tane kahraman yaratılar..

BU BAŞIMIZA GELENLER HEP GERÇEKLERİ

HALI ALTINA SÜPÜRDÜĞÜMÜZDENDİR........

KAHRAMANLIKLARIMIZI'DA

HATALARIMIZI'DA

YAĞNIŞLARIMIZI'DA

NEDEN DOĞRUSUNU YAZMIYOR VE DAHİ KONUŞAMIYORUZ

ARTIK BUNDAN SONRA

BARİ BUNDAN SONRA

LÜTFEN DOĞRULARI YAZIN VE KONUŞUN

gercek-tarihimiz.blogspot.com.tr/

BU KÜRT - TÜRK DEĞİL, MÜSLÜMAN - KAFİR SAVAŞIDIR
VE YAPILMAK İSTENEN TAM DA BUDUR

BU KÜRT - TÜRK DEĞİL, MÜSLÜMAN - KAFİR SAVAŞIDIR : Şer güçler, Türkiye'ye topyekun savaş ilan ediyor .Bu oluşan siyasi boşluğu fırsat bilerek Türkiye'de terörü kışkırtıyorlar, Peki, içerdeki mualifler ne yapıyorlar! Açıkça, alenen, Türkiye'yi kaosa sürükleyen şer güçlerle Türkiye'yi vuruyorlar! Şer güçlerin oyunlarını bozacaklarına, kelimenin tam anlamıyla “şebek-e”lik yaparak, Türkiye'yi boğuyorlar! BUNUN ADI İHANETTİR! İHANET!Türkiye'nin dört bir taraftan dışardan ve içeriden topyekûn bir saldırıya maruz kaldığı kritik, zorlu bir zaman diliminde, “Türkiye mosmor oldu!” diye manşet atan bir gazete bu ülkenin gazetesi olabilir mi?
Böyle bir gazete, ülkesiyle savaşan, halkıyla, halkın değerleriyle, ruhkökleriyle savaşan, küresel şer güçlere çalışan, Sahibinin sesi, satılık bir müsveddedir sadece!

Ülke içinde bir partinin, bir sosyal kesimin sesi olan bir gazeteden değil, Türkiye'ye saldıran şer güçlerin sesi, sözcüsü olan bir gazeteden, hatta gazetelerden, medya gruplarından sözediyoruz artık!
İhanettir bu! İhanet!

Düşünsenize: Türkiye, ekonomisini büyütüyor, stratejik hedeflerini büyütüyor, ufkunu bütün bir medeniyet coğrafyasına yayıyor, genişletiyor... özetle, her bakımdan büyüyor!

Bu, bütün küresel güçleri, rahatsız ediyor, hatta çıldırtıyor! Hakimiyetlerini Osmanlı'nın çökertilmesinden sonra bizim medeniyet coğrafyamızı talan etmelerine, lime lime parçalamalarına, sonra da bu parçaları etnisite, aşiret, mezhep farklılıklarını kaşıyarak birbirine düşman etmelerine ve düşürmelerine borçlu olan küresel şer güçler, Türkiye'nin büyümesine, toparlanarak yeniden geImesine, tarihe yürümesine çıldırıyor, Türkiye'ye dört bir cepheden savaş ilan ediyorlar!

Böyle bir zaman diliminde böyle bir ülkenin elitleri, partileri, medyaları, sosyal, siyâsî ve ekonomik güç çevrelerinin bu saldırıya karşı göğüslerini siper etmeleri gerekir, değil mi?
Ama Türkiye'de tam tersi oluyor: Şer güçler, Türkiye'ye topyekun savaş ilan ediyor; oluşan siyasi boşluğu fırsat bilerek Türkiye'de terörü kışkırtıyorlar!

Peki, “bizimkiler” ne yapıyorlar! Açıkça, alenen, Türkiye'yi kaosa sürükleyen şer güçlerle Türkiye'yi vuruyorlar! Şer güçlerin oyunlarını bozacaklarına, kelimenin tam anlamıyla “şebek-e”lik yaparak, Türkiye'yi boğuyorlar!
İşte buna isyan ederim ben arkadaş! İhanettir bu! İhanet!

Şer güçlerin Türkiye'ye niçin saldırdıkları çok açık! Hâl böyleyken, Türkiye'deki “muhalefet” partileri, tam da şer güçlerin istediği şekilde hareket ediyor ve Türkiye'yi büyüten, stratejik hedeflerini derinleştiren, mazlum dünya Müslümanlarının umudu hâline getiren ve küresel sisteme -üstelik de sistemin içinden!- meydan okuyan Tayyip Erdoğan'a vuruyorlar! Ve terörden medet umuyorlar alçakça!
Bunun adı ihanettir! İhanet!

DİKKAT! DARBE ORTAMI OLUŞTURULUYOR!

Bu ülkede ne kadar çok hain, ne kadar çok satılık pespaye şahsiyetsiz tip varmış meğer! Ve nasıl da fırsat kolluyorlarmış!
Terörden medet umarak ülkeyi boğmaya değil kenetlenmeye ve şer güçlerin tezgâhlarını püskürtmeye ihtiyacı var ülkenin!
Şunu bilelim: Bu ülkede, darbe filan olmaz, demeyin! İpler, bu ülkenin çocuklarının elinde değil hâlâ! O yüzden rahatça karıştırıyor, cehenneme çeviriyorlar!

Koalisyon tuzağı püskürtüldü; şer güçler ve şebek-e-leri tek kelimeyle kudurdular! Ölümlerden medet umuyor alçaklar! Tam bağımsızlık savaşı sürecek! Türkiye'nin tam bağımsızlık yürüyüşünü engellenemeyecek!
Altını çiziyorum: CHP koalisyonu kurulamadı! CHP koalisyonuyla Türkiye'nin boynuna IMF tasmasını geçirecekler ve Türkiye'yi yeniden Washington'un, Londra'nın, Brüksel'in ve Telaviv'in kölesi hâline getireceklerdi. CHP koalisyonu kurulamayınca düğmeye basıldı!

Şer güçler, şebek-e-leri CHP, DHKPC, PKK, PÇete topyekûn saldırıya geçtiler: Terör tırmandırılıyor, kaos ortamı büyütülüyor ve Türkiye yönetilemez hâle getiriliyor!
Darbe ortamı oluşturuyorlar! Şimdiden “sıkıyönetim” telâffuz edilmeye başlandı bile! Bir sonraki adım darbedir! Aman dikkat, diyorum.

ERDOĞAN, SÂKİN YE KUCAKLAYICI OLMALI

Tayyip Erdoğan'ın bütün saldırılara, provokasyonlara rağmen sükûnetini koruması, toplumun bütününü kucaklaması, eleştirilere metanetle ve Hz. Eyüp sabrıyla yaklaşması gerektiğini hatırlatıyorum.
Çok zor bir süreçten geçiyor Türkiye. Bu zorluğu, gerilimi tırmandırarak değil, sabırla, basiretle ve toplumun bütününü kucaklayarak aşabiliriz ancak!

Şimdiden uyarıyorum: Türkiye'nin önünü açacak, İslâm dünyasını toparlayacak tek adam Tayyip Erdoğan! Allah, bu ümmetin kalbine tek bir kişinin sevgisini yerleştirdi: Tayyip Erdoğan.
O yüzden Erdoğan'ın bu süreçte, çok dikkatle ve rikkatle, şefkatle ve merhametle, basiretle ve sükûnetle hareket etmesi gerekiyor! Yoksa her şey bitebilir!

MÜSLÜMANLARLA KÂFİRLERİN SAVAŞI!”

Türkiye'de bir boşluk oluştu; şer güçler ve hain şebek-e-leri, topyekûn saldırıya geçtiler: Şer güçler, dışardan terörle vuruyor! Şebek-e-leri, içerden boğazına çöküyor bu ülkenin!
Topyekûn bir saldırı var ülkemize! Bu saldırıyı, hep birlikte, tek bilek tek yürek olarak göğüsleyebiliriz ancak!
Şer güçler, Türkiye'yi dize getirmek istiyorlar! Şebek-e-leri ise Türkiye'yi dizinden, sırtından vurarak şer güçlere teslim etmek istiyorlar!

Partiler, şer güçlerin ve şebek-e-Ierinin iğrenç oyunları karşısında anında kenetleneceklerine kelepçe geçirme yarışı sergiliyor! Olmaz bu, olmaz!
Bunların hiçbiri bir şehit annesinin basiretine ve ferasetine sahip değil. Bir Kürt şehit kardeşimizin annesi, “Bu, Kürt-Türk savaşı değil; Müslümanlarla kâfirlerin savaşı!” dedi!
Hepimiz bu bilince ulaşırsak her saldırıyı püskürtürüz! Ülkede herkes bu bilince ulaşmazsa birbirimizle boğuşur durur, leş kargalarına, kurda kuşa yem oluruz -Allah korusun!



İslâm’ı kaybedersek, hiçbir şeyi kazanamayız!


Türk-Kürt-Arap, dün Haçlılarla savaştı.
Bugün Haçlıların çocukları, ırkçılık virüsü bulaştırdı.
Bin yıllık kardeşlerin arasını açtı, kuyularını kazdı, birbirlerine düşman yaptı. Dışarıdan bin yıldır çökertemedikleri İslâm'ı, şimdi içeriden çökertmeye çalışıyorlar.

İKİ TARİHÎ STRATEJİ

Bunun için uyguladıkları strateji, “Karşı İslâm Savaşı” stratejisi. 100 yıldır bu stratejiyi uyguluyor emperyalist Batılılar.
Bu stratejinin iki temel tarihî aşamaya sahip olduğunu görüyoruz.

1. STRATEJİ: DEVLETİN İSLÂM'DAN UZAKLAŞTIRILMASI

Birinci tarihî evre, Osmanlı'nın çökertilmesi ve hilâfetin bitirilmesi ile başlayan ve Soğuk Savaş'ın sona erdirilmesine kadar süren 70-80 yıllık evre.
Birinci evrede, Müslüman toplumlar, sekülerleştirildi; tepeden Jakoben yöntemlerle İslâm'dan uzaklaştırılmaya çalışıldı. Burada seküler elitler, kilit rol oynadı. Özetle bu birinci evrede seküler elitler, devleti İslâm'dan arındırdılar.

2. STRATEJI: TOPLUM'UN İSLÂM'DAN UZAKLAŞTIRILMASI

İkinci evre, Soğuk Savaş'ın sona erdirilmesini acilen zorunlu kıldı: Küresel sistem, Osmanlı'nın çökertilmesi ve hilafetin bitirilmesiyle bu işin bittiğini, İslâm'ın tarih sahnesinden çekildiğini düşünüyordu.
Ama öyle olmadığı anlaşıldı: İslâm'ın tarih sahnesinden çekilmek şöyle dursun, yeniden ve güçlenerek tarih sahnesine çıkma emareleri gösterdiğini gördü. Ve bizzat NATO Genel Sekreteri Willy Cleas'ın ağzından “İslâm'ın küresel sistemin önündeki en büyük tehdit” olduğunu ilan etti ve İslamofobi 'yi, NATO doktrini hâline getirdi.

Bu ikinci evrede, bu kez, Müslüman toplumlar içeriden sekülerleştirilme projelerine tabi tutuldu: İslâm dünyasına ırkçılık, sosyalizm, liberalizm gibi seküler ideolojiler yerleştirildi: Müslüman toplumların genç kuşakları böylelikle zihnen sömürgeleştirildi!
Bu ikinci tarihî evrenin en tehlikeli ideolojilerinden biri ırkçılıktı: Irkçılık, modern süreçte, ulusçuluk formunda Osmanlı'yı darmadağın etmişti.

Postmodern süreçte ise ırkçılık, bu kez etnik kimlik formunda bizzat Müslüman toplumları ümmet bilincinden uzaklaştırdı; lime lime etti: Tehlikeli atomlaşmaların, ayrışmaların, düşmanlıkların eşiğine sürükledi.
Böylelikle emperyalistler, postmodern süreçte, bir yandan icat ettikleri terör örgütleriyle, diğer yandan da etnik kimlik paganizmiyle Müslüman toplumları zihnen de parçalayarak kolayca yönetebilecekleri, şekillendirebilecekleri elverişli bir imkân elde etmeyi başardılar.

İSLÂM'I KAYBEDERSEK, TARİHTEN SÜRGÜN EDİLİRİZ!

Şunu bilelim: İslâm'ı kaybedersek, hiç bir şeyi kazanamayız! Aksine her şeyi kaybeder, ilâhî tokadı yer, tarihten sürgün ediliriz!
Peki, nasıl ve niçin?
Yeryüzünde bütün farklı etnik, dînî, kültürel ve felsefî farklılıklara yalnızca İslâm hayat hakkı tanıdığı için.
Bütün farklılıkların adalet, hakkaniyet, kardeşlik ruhu içinde yaşayabildiği “barış yurdu”nu yalnızca İslâm kurduğu için.
Bin yıllık medeniyet tecrübesini Kürtlerle Türkler, aynı ruhla ve aynı ufka bakarak Haçlılarla ve Moğollarla birlikte savaşarak kurdukları için.

Ve nihayet en önemlisi de, İslâm'ın hâkim olduğu bütün kıtalarda, bütün coğrafyalarda deri ve ırk değil, adalet, hakkaniyet ve sulh'ün hâkim olmasından ötürü hiçbir kavmin dili, kültürü yok edilmediği, -Batı sömürgecilik ve emperyalizm tecrübesinin yıkıcılığının ve yok ediciliğinin aksine- bütün bu farklılıklar hakikat'in, adalet'in, kardeşliğin ve selamet'in tesisine katkıda bulunacak ölçüde zenginlik olarak görüldüğü, bu yüzden hiç bir kavmin dili, etnik özellikleri hiçbir zaman yok edilmediği ve zenginliğe dönüştürülen muazzam ve muazzez bir hakikat medeniyeti inşa edilebildiği için.

TARİHÎ FIRSAT!

Sözün özü: Dün Kürtlerle Türkler binyıl boyunca birlikte hareket ettiler, tarihi birlikte inşa ettiler ve insanlık tarihinin akışını değiştirdiler.
Bugün de aynı şeyi yapabilirler ama tek bir şartla: Aynı İslâmî kardeşlik ruhuyla donanarak aynı İslâmî hedeflere yürüyebilirlerse...
Aksi taktirde, Türkler de kaybeder, Kürtler de. Ve haksız, zorba Batı emperyalizmi bölgemizi ve bizim üzerimizden de dünyayı tepe tepe sömürmeye devam eder. Sonuçta, bunun vebalini Türkler de, Kürtler de ödeyemez!
Tarihin yeniden yapıldığı bir süreçte, hem tarihin çöp sepetini boylarlar hem de insanlığın hakikat medeniyetine kavuşma imkânını ilkel gerekçelerle berhava ettikleri için Huzur-u İlâhi'de sorgulanır ve bunun hesabını veremezler!

Tarihî bir fırsat var önümüzde: Bu tarihî fırsatı göz göre göre tepmeyelim ve emperyalistlerin oyunlarını başlarına yıkmak ve insanlığı hakikat medeniyetiyle yeniden buluşturma kutlu yolculuğuna çıkmak için İslâmî idealler etrafında taze bir ruhla ve heyecanla toplanalım, hem geleceğimizi kuralım ve kurtaralım hem de insanlığın insanca ve hakça bir dünyaya kavuşma hakkını yerine getirme sorumluluğuyla yeniden kardeş olalım, diyorum.

SELÇUKLU'NUN VE SELAHADDİN'İN TORUNLARI, UYANIN!

Dün Türklerle Kürtler, yani Selçuklu'nun torunları ile Selahaddin'in torunları Haçlılara karşı omuz omuza savaştılar; İslâm'ın bayraktarlığını birlikte yaptılar!
Ama bugün Haçlıların çocukları tarafından birbirlerine kırdırıIıyorlar!
Uyanın ve bozun bu oyunu!
Tarihî bir sınavla karşı karşıyayız. Eğer bu oyunu bozabilirsek, sınavı başarıyla veririz. İşte o zaman kimse duramaz bizim karşımızda! Kimse durduramaz bizi bir daha -Allah'ın yardımıyla!

Sözün özü: İslâm'ı terkederseniz, Allah da terkeder sizi, tarih de. Sürgün yersiniz, sürülürsünüz, sürünürsünüz, süründürülürsünüz -Allah muhafaza!

YENİ ŞAFAK / Yusuf Kaplan

Konu ile İlgili :

AK Parti
Nakşi,
Nurcu
Milli Görüş koalisyonudur .

AK PARTİ TEK
Diğerleri HEPSİ BİRDİR
Şer güçlerin oyunlarını bozacaklarına,

Açıkça, alenen, Türkiye'yi kaosa sürükleyen,
Şer güçlerle Türkiye'yi vuruyorlar!

PKK,HDP
CIAmat,CHP
MHP

Samanyolu
Sözcü
Zaman
Tüsiad
Hürriyet
İNGİLTERE
ABD
iSRAİL
ALMANYA




TÜRKİ : "Önce seni yok sayarlar, sonra sana gülerler,
Ardından uğraşırlar seninle ve sonunda sen kazanırsın.”

KÜRDİ : "Pêşî wê te wek ne heye bihesibînin,
Dû re wê bi te bikenin, di pey de wê bela xwe bi te bidin û dawîyadawî tê bi ser kevî."


HDP logosunun Yahudilerin kutsal Gargat ağacı



İSRAİL ve YAHUDİLERİN SONU : Günümüzde de Yahudilerin neredeyse tamamı bu korkuyu taşımaktadır.
“Biz bir memleketi helâk etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına (itaati) emrederiz de onlar orada kötülük işlerler. Böylece o memleket hakkındaki hükmümüz gerçekleşir de oranın altını üstüne getiririz” (İsra, 16)



HDP'den önceki parti BDP'nin de logosunda aynı ağaç figürünün kullanılması dikkatlerden kaçmadı.

HDP logosu Yahudi ağacı gargat figüründen mi esinlenildi?

HDP logosunun Yahudilerin kutsal ağacı olan Gargat ağacına benzemesi akıllarda soru işaretleri oluşturdu. İsrail ve çevresinde sıklıkla yetiştirilen Gargat ağacının Yahudileri koruyacağına inanılıyor.

Peki HDP logosuna benzeyen Gargat ağacı nedir?

Şefkât Peygamberi (s.a.v) Hadis­i Şerif'lerinde şöyle buyuruyor:

“Öyle ki Yahudiler taşların ve ağaçların arkasına saklanacak ama ağaç ve taş dile gelerek 'Ya Müslim! Ey Allah (c.c.) kulu! Gel, bak benim arkamda Yahudi var, buraya gizlendi, benim arkamda, gel onu cezalandır.' diyecek. Sadece 'Gargat Ağacı' bunu söylemeyecek, çünkü o Yahudi ağacıdır.” (Kitab­ul Fiten H. 2239)



İlginçtir, hadis­i şerif daha çok kıyamet alametlerinin zikredildiği bölümlerde geçiyor Kaynaklarda kıyamet alametleri sıralanırken, fitnenin artması, Yahudilerin Müslümanlara yönelik taşkınlık ve zulmü inanılmaz boyutlara varınca, sabır sınırı taşıp artık bu zulme bir dur demek isteyen Müslümanların kendilerini bulup cezalandırmasından çekinen Yahudilerin bulabildikleri her yere kaçıp saklanacağından söz ediliyor.

Hadis­i Şerif’te, Yahudilerin taşların ve ağaçların bile arkasına saklanacağı, buna karşın Gargat ağacından başka bütün taş ve ağaçların: “Ey Müslüman, Ey Allahın kulu, Yahudi arkamdadır, gel onu cezalandır” diyeceği ifade ediliyor. (Buhârî, Tecrid, IX, 73; Tirmizî, Birr, 25; Fiten, 2; et­Tâc, I, 25) (Kitab­ul Fiten H 2239)

Yazımızı İsra süresinden konuyla ilgili bir ayetle sonlandıralım:

“Kitapta İsrailoğulları’na şu hükmü verdik: “Muhakkak siz yer(yüzün) de iki defa (iktidar olup) bozgunculuk çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir kibirleniş-yükselişle kibirlenecek-yükseleceksiniz. Ve nitekim o iki vaadden ilkinin zamanı geldiğinde, son derece zorlu ve güçlü kullarımızı üzerinize gönderdik de (sizi) evlerin aralarına kadar girip araştırdılar. Bu, yerine getirilmesi gereken bir sözdü ve gerçekleşti” (İsra, 4-5)




İSRAİLİN SONU

Koştukları akıbet nasıl bir akıbet mi? İşte Tevrat’tan bir paragraf:

“Yehuda’da (Telaviv) bildirin ve Yeruşelim’de (Kudüs) işittirin ve deyin; Memlekette boru çalın; yüksek sesle bağırın. Ve deyin: Toplanın da duvarlı şehirlere girelim. Siyona doğru bayrak kaldırın; kaçıp sığının, durmayın; çünkü ben Şimalden(Kuzeyden) üzerinize büyük bela ve kırgın (katliam) getireceğim. İşte aslan sık ormanından çıktı. Ve ‘milletleri helak eden’ (cengâver) yola düştü; şehirlerin harap olsun ve onlarda oturan kalmasın diye senin diyarını viran etmek için yerinden çıktı” (Yeremye Bab 4, Pargraf 3)

İsrail oğullarını bekleyen kıyamet aslında İsra süresinde tam olarak vurgulanmıştır. Ancak sürenin başı ve sonu arasındaki bağlantıya kimsenin dikkat etmediğine şahit olmaktayım. Ayetlerin arasındaki ince örgüler mükemmel bir mesajı yansıtmaktadır: "İsrailoğullarını bekleyen kıyamet" mesajını...


Şimdi İsra Süresinin ilgili ayetlerini inceleyelim.

İsra Süresi 1-8:
Kulu Muhammed'i geceleyin, Mescid-i Haram'dan kendisine bazı âyetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz ki her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören O'dur.
Musa'ya da kitap verdik ve beni bırakıp başkasını vekil edinmeyiniz diye onu İsrail oğulları için bir hidayet rehberi kıldık.


Biz İsrailoğulları'na Tevrat'ta şu hükmü verdik: "Muhakkak siz, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir yükselişle yükseleceksiniz."
Birincisinin zamanı gelince,üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik. Onlar, evlerin aralarına girip araştırdılar. Bu yerine getirilmesi gereken bir vaad idi.
Sonra sizi tekrar o istilacılar üzerine galip kıldık ve size mallarla ve oğullarla yardım ettik. Ve toplum olarak sizin sayınızı artırdık.

İkinci fesat ve hezimetlerini anlatan ayetlerin meali de şöyledir:

"Bunun ardından sizleri onlara galip getireceğiz, mallar ve çocuklarla size yardım edecek ve savaşçılarınızın sayısını arttıracağız.. İyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz, onu da kendi aleyhinize işlemiş olursunuz. Derken, sonraki taşkınlığınızın vakti geldiğinde, kederinizden suratlarınız asılsın, daha önce girdikleri gibi yine Mescide girsinler ve ele geçirdiklerini mahvetsinler diye başınıza düşmanlarınızı musallat edeceğiz"(İsra Suresi, 17/6-7) Olur ki Rabbiniz size merhamet eder. Ama siz tekrar dönerseniz biz de döneriz. Cehennemi, kâfirler için kuşatıcı bir zindan yaptık.

Tefsirlerde genellikle Tevratta bildirilen birinci vaad ve ikinci vaad dikkatleri çekiyor. Birincisinde İsrail oğulları büyük bir fesat çıkarıyorlar ve Allah üzerlerine güçlü, kahredici bazı kullarını göndererek onları cezalandırıyor. Bazı tarihçiler cezalandırmanın Buht'un Nasır tarafından olduğunu bildiriyor. İkincisinin ise Yahudilerin Roma saldırısı ile hezimete uğramaları ve dünyanın dört bir yanına sürülmeleri hadisesi olduğu vurgulanıyor.

Ancak bu yorumun fiilen doğru olma ihtimali bulunmamaktadır. Birinci cezalandırma Babil kralı Buht'un Nasır döneminde olabilir. Fakat ikinci cezalandırma ne Romalıların cezalandırması, ne de başka bir dönemdeki olay değildir. Çünkü eğer sürenin 7. ayetine dikkat edilirse ikincisinin (isna/saniye) vaadi geldiğinde değil, sonuncusunun (ahire) vaadi geldiğinde demektedir. "Va iza cae vadul ahireti ..." Böylece o ikinci vaad denilen cezalandırmanın aynı zamanda son vaad, son fırsat, son fesat ve son cezalandırma olduğunu anlamaktayız. Çünkü 8. ayette "ne zaman bir fesat yaparsanız sizi cezalandırırız" buyurmaktadır. Şu halde İsrail oğullarının fesatları tarih boyunca sürecek ve her fesadı takip eden bir cezalandırma olacaktır. Bu durumda Romalılar döneminde yaptıkları fesadın son fesat olması gerekmez, bu herhangi bir fesattan biridir.

Günümüzde İsrailoğulları bütün insanlığı saracak bir fesat ateşi yakmışlardır. Giderek daha çok yayılan bu fesat doğuyu ve batıyı birbirine kırdıracak kadar büyüktür. Şu halde geçmişteki bir fesatlarının, sonuncu olma ihtimali aklen mümkün değildir.

Şimdi sürenin başına geri dönelim.

Sürenin ilk ayeti; ilk bakışta, israiloğulları ile ilgili sonraki tüm ayetlerle alakasız görünmektedir. En azından İsra/Miraç anlamından dolayı bir zemin kayması sözkonusudur.

"Kulu Muhammedi bir gece Mescid-i Haram'dan, kendisine bazı ayetlerimizi göstermek için etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah noksanlıklardan münezzehtir."

Tarih boyunca islam alimleri bu ayeti Miraç için bir ön aşama olarak yorumlamışlardır. Peygamber'in (S.A) Mescid-i Aksa'ya yürütüldüğünü ve oradan semaya yükseltildiğini bildirmektedirler. Kuşkusuz Miraç olayının; bu ayetin sonraki ayetlerle ilişkisi ve sunduğu muazzam mesaj ile çelişmesi gerekmez. Şu halde ilk ayetin yani İsra olayını anlatan ayetin, sonraki ayetlerle bir bütünlük arzettiği ortadadır. Şimdi bu bütünlüğü tekrar gözden geçirelim:

1-) Hz. Muhammad (S.A) bir gece Mescid-i Haram'dan etrafı mübarek kılınan Mescid'i Aksa'ya, kendisine bazı olağanüstü haller gösterilmek üzere götürülmüştür. Bir tayy-i mekan (mekanda yolculuk) ve bir tayy-i zaman (zamanda yolculuk) sözkonusudur. Burada Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa'dan daha mübarek olmasına rağmen (bkz. Bakara Süresi 144) yücelik/mübareklik vurgusu Mescid-i Aksa'ya yapılmıştır. Hatta Mescid-i Aksa'nın kendisine bile değil; etrafına, çevresine... Demek ki Mescid-i Aksa'nın çevresinde; o bölgede kutlu bir haller vardır yada olacaktır. Şu halde Peygamber'in (S.A) bu İsra'sının (olağanüstü yolculuğunun) hedefi Mescid-i Aksa ve çevresidir. Hz. Muhammed'e (S.A) gösterilecek olağanüstü hallerin de burası ile ilgili olması icap eder.

2-) Sürenin devam eden 2. ayetinde Musa'ya risaletin verilişi ve İsrailoğullarına örnek/rehber kılınışı anlatılır. Yani bir bakıma İsrailoğulları'nın başlangıcına vurgu yapılmaktadır. Musa ve O'na verilen kitap, İsrailoğullarını tarih sahnesine çıkarmıştır. Böylece ayetler israiloğullarının başlangıcını ve sonunu ince bir örgü ile birbirine bağlamaktadır.

3-) Şimdi de Nuh ve onunla beraber gemide taşınanlar aracılığı ile insanlığa mesaj var. Devam eden 3. ayette mesaj tüm insanlığadır. Doğusuyla, batısıyla; beyazıyla, siyahıyla herkese... İstisnasız bütün insanlık Nuh'un gemisiyle birlikte taşınanların çocuklarıdır. Yasin süresinde de paralel bir anlam vurgulanarak "Onlara (tüm insanlığa) bir delildir ki, onların soyunu dopdolu bir gemide taşımışızdır." (Yasin 41) buyurmuştur. Şu halde tüm insanlığı etkileyecek bir tarihi kırılma karşısında yine tüm insanlık uyarılmakta ve Nuh'un örnekliği tüm insanlığa sunulmaktadır; "Ey Nuh'la beraber gemide taşıyarak kurtardığımız kimselerin soyundan gelen insanlık! Doğrusu O (Nuh) çok şükredici bir kuldu."

4-) Bundan sonra gelen 4., 5., 6. ve 7. ayetlerde İsrailoğullarının yeryüzünde böbürlenerek iki büyük fesat çıkaracakları ve buna karşılık onları aşağılatan korkunç bir cezalandırmaya tabi tutulacaklarının kitapta (Tevrat'ta) yazıldığını vurguluyor. Bu kitap, onların kitabıdır. Onları tarih sahnesine çıkaran kitaptır. Bu söz/vaad de onlara tarih sahnesine çıktıkları gün söylenmiştir.

5-) Kendileri için böyle bir hükmün kitapta geçmiş olması, onlar için Allah tarafından bir kader tayin etme değil, tarihin önünü ve sonunu mutlak bir bilgi ile bilme şeklindedir. Allah tarihin önünü de sonunu da; gerçekleşeni de gerçekleşmeyeni de mutlak bir bilgi ile bilir. Yoksa onlar için bir zorunluluk, bir cebriye değildir. 7. ayette "Eğer iyilik yaparsanız bu sizin iyiliğiniz içindir ve eğer kötülük yaparsanız bu da sizin aleyhinizedir" diyerek iyilik yada kötülük yapma potansiyellerinin tamamen bağımsız olduğu vurgulanmaktadır. İlahi irade bakımından onları buna cebreden/zorlayan bir saik yoktur. Aynı şekilde 8. ayette de "eğer fesada dönerseniz biz de sizi cezalandırmaya döneriz" sözü ile fesada dönme yada dönmeme konusunda bağımsız oldukları açıkça görülmektedir. Allah onları Musa'nın örnekliği ve Tevrat'ın yol göstericiliği ile doğruluğa sevketmiştir. Fakat onları iyi olmak yada kötü olmak konusunda zorlamamıştır: İyi olurlarsa kendi lehlerine kötü olurlarsa da kendi aleyhlerinedir.

6-) Sürenin 8. ayetinde mealen "İsrail oğullarına nerede olurlarsa olsunlar, yaptıkları her fesadın peşinden cezalandırmanın geleceği" bildirilmektedir. 4. ayette ifade edildiği şekli ile Tevrat'ta bildirilmiş olan iki büyük fesadın yeri için kullanılan "el-Arz" kelimesi ise genel bir anlamı olmakla birlikte özel bir anlamda kullanılmıştır. Yani yapılacak fesadın boyutları bütün bir yeryüzünü kapsayacak cinstendir. Bununla birlikte aynı ayetlerde kullanılan "Uskun'ul Arza" (o yerde oturun) ile Filistin bölgesini kastetmiştir. Şu halde iki büyük fesadın da Filistin bölgesinde olacağı anlamı çıkmaktadır. Yani Filistin bölgesinde etkisi bütün yeryüzünü kuşatacak bir zulüm ve ifsat örneği sergileyeceklerdir.

7-) Sürenin 5. ve 6. ayetleri tarihte gerçekleşen fesat ve cezalandırmayı anlatmaktadır. Bu, Hz. Muhammed öncesi bir döneme aittir. Şimdiye kadar ki yada bundan sonraki bir döneme ait değil... "Sonra size tekrar onlara karşı bir fırsat verdik" ifadesinden bunu anlıyoruz. Birinci olay eğer Peygamber'in (S.A) gelişinden önceki bir tarihte gerçekleşmemiş olsaydı bu karşılaşmanın İslam ümmeti ile olması gerekecekti. Sonra Yüce Allah Yahudilere, düşmanlarına karşı tekrar fırsat verecekti. Kime karşı? Müslümanlara karşı... Yani İslam ümmeti onları cezalandıracak, fakat daha sonra Allah Yahudilere iyi olabilmeleri için müslümanlara karşı bir fırsat vermiş olacaktı. Bu da mümkün değildir...

8-) İkinci olayın ise şu ana kadar gerçekleşmiş olması mümkün değil. Çünkü 7. ayette ikinci olay için İSNA/SANİYE (ikinci) değil AHİRE (sonuncu) ifadesini kullanmaktadır. Hangi sonuncu? Günümüzde Yahudiler bütün insanlığı etkileyecek bir zulüm ve böbürlenme sergilemektedirler. Eğer sonuncusu tarihte yaşanmış olsaydı bu nasıl mümkün olurdu? Şu halde ikinci büyük böbürlenme ve cezalandırma şimdiki yada gelecek döneme aittir.

9-) Şimdiki İsrailoğulları'nın böbürlenmesi yine de sonuncusu olmayabilir. Bu, tarihte tekrarlayan mutat 'böbürlenme-cezalandırma' süreçlerinden biri olabilir. Allah'tan başka hiç kimse geleceğin yada kıyamete kadar ki dönemin ne kadar süreceğini bilemez. Tarihin sonu yıllar, aylar ve hatta haftalar ve günler içinde olabileceği gibi binlerce yada onbinlerce yıl da sürebilir. İsrailoğullarının kıyameti de öyle... Ancak Kurân'ın mesajından gerçek olarak bildiğimiz bir şey vardır ki; İsrailoğulları'nın fesat ve böbürlenmelerinin çok sürmediği ve cezalarının çok erken geldiğidir. Şu halde kesin olan şudur ki; sonuncusu (ikinci fesat) olsa da olmasa da, İsrail'in felaketi kapıdadır.

10-) Çok önemli bir konu da mescid konusudur. Bir çok müfessir "ilkinde olduğu gibi Mecside girecekler ve buldukları herşeyi yıkacaklardır." ifadesinin israiloğullarına karşı ilk yıkım ile ilgili olduğunu vurguluyor. Hangi mescide girecekler ve neyi yıkacaklar? Mescid'i Aksa'ya mı, yoksa başka bir mescid mi? Oraya girenler eğer müslümanlar ise Mescid'leri yıkar mı? Burada başka komplo teorileri devreye giriyor. Yahudiler Mescid-i Aksa'yı yıkacaklar ve yerine Süleyman Mabedini kuracaklar. Böylece oraya giren müslümanlar Süleyman Mabedini yıkacaklardır.

Halbuki bu zayıf bir tefsirdir. Mescidler Allah'ın kırmızı çizgileridir. Ebrehe'ye karşı Mescid'i Haram'ı koruyan Allah İsrailoğullarına karşı da Mescid'i Aksa'yı koruyacaktır: "Eğer Allah insanların bir kısmını bir kısmı ile defetmeseydi manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın adı çokça anılan mescidler elbette yıkılırdı." (Hac 40) Böylece Allah (C.C) insanların bazısını bazısına kırdırıp Mescidleri ayakta tutmaktadır.

Ben bu ayetin; İsrailoğullarına yönelik birinci büyük yıkımla değil, müslümanların Salahaddin-i Eyyübi döneminde işgal altındaki Mescid-i Aksa'ya ilk girişleri ile ilişkilendirildiğini düşünmekteyim. "İlkinde girdikleri gibi mescide girecekler." Bu ifadede, 'sonuncu'sunda girenlerin 'ilk'inde girenlerle aynı olduğu vurgusu kesindir. Oysa 'ilkinde girdikleri gibi' ifadesinin ilk yıkımı gerçekleştirenler olması gerekmemektedir. İsrailoğullarına ilk bozgunu yaşatanlar ile son bozgunu yaşatanlar aynı kişiler değildir ve son bozgunu yaşatanların kendi ilk girişlerine vurgu yapılmıştır. Sonunda girenlerin kendilerine has başka bir 'ilk giriş'leri vardır ve kastedilen de odur. Nitekim ilk yıkım (Uvla) kelimesi ile ifade edilmişken mescide ilk giriş için (Evvela) kelimesi kullanılmıştır. Aynı anlama geldiği halde farklı kelimeler kullanmış olması da gösteriyor ki kastedilen farklı olaylardır. Bu durumda oraya girecek müslümanların daha önceki ilk girişleri kastedilir. Bu da tarihteki ilk ve tek girişleridir. Yani haçlılar'ın işgali altındayken Mescid'e ilk girişleri... İşgal altındaki Mescid'i ilkinde kurtardıkları gibi yine kurtaracaklardır. Bu giriş ile İsrailoğulları'nın yükselttikleri her şeylerini yıkacaklardır, mescidi değil...

***

Şimdi sürenin ve mesajın en önemli bölüme gelelim.

Buraya kadar sürenin ilk sekiz ayetini inceledik. Şimdi sürenin sonuna gidiyoruz. 101., 102., 103. ve 104. ayetler... Bu ayetler de sürenin başında verilen mesajı pekiştirmekte ve hemen hemen aynı ifadeleri kullanmaktadır. Ayetleri inceleyelim:


101-) Andolsun biz Musa'ya apaçık dokuz mucize verdik. (Ey Peygamber!) İsrailoğullarına sor, Musa kendilerine geldiğinde Firavun ona: "Ey Musa! Ben senin büyülenmiş olduğunu sanıyorum" demişti.
102-) Musa dedi ki: "Ey Firavun! Pekâlâ bilirsin ki, bu mucizeleri, birer ibret olmak üzere, ancak göklerin ve yerin Rabbi indirdi. Ey Firavun! Ben de seni helak olmuş zannediyorum."
103-) Derken Firavun, Musa'yı ve İsrailoğullarını yeryüzünden sürmek istedi. Biz de onu ve beraberindekilerin hepsini suda boğduk.
104-) Ardından İsrailoğullarına şöyle dedik: "O yerde oturun! Artık sonuncu vaad geldiği vakit, hepinizi toplayacağız."

1-) Sürenin 101. 102. ve 103. ayetleri Musa ile Firavun'un karşılaşmasını, Firavun'un hazin sonunu ve İsrailoğullarının o yere mirasçı kılınmasını hatırlatıyor. "İsrailoğullarına sor" diyor ve onunla ilgili, kaynağı yalnızca kendilerinde bulunan ayrıntılı bir bilgi veriyor. İşte bu bilgi İsrailoğulları için Muhammed (S.A) peygamberliğinin delilidir.

2-) 104. ayet tamamen yukarıda belirttiğimiz sürenin başındaki ayetlerle ilintilidir. Hatta kullanılan ifadeler, verilen tüm mesaj bire bir aynıdır. Firavun'un yok edilişi ve İsrailoğullarının tarih sahnesine çıkışıyla beraber Tevrat indirilmiştir ve mesaj Tevrat ile gelmiştir. Tevrat ile gelen bu ilk mesaj yine onların sonları, yani tarih sahnesinden çekilişleri ile ilgilidir. "Firavun onları sürmek isteyince 'O yerde (Filistin) oturun. Sonuncusunun vaadi geldiğinde hepinizi toplayacağız." Burada kullanılan "Ve iza cae vadul ahireti" 7. ayetteki ikinci/sonuncu vaad ifadesi için kullanılanın tamamen aynısıdır. Şu halde bu, bütün insanlığı ve dünyayı yok edecek olan kıyamet değil, İsrailoğulları için belirtilen ikinci/sonuncu vaadtir.

Yani israiloğullarının kıyametidir. Her iki ayette de ifade israiloğullarına söylenmiştir. Her iki ayette de kitabın gönderilişi ile yani Firavunun helakından ve tarih sahnesine çıkışlarından hemen sonradır. Her iki ayette de "Ve iza cae vadul ahireti" ile başlamıştır. İlk anlatımda kendilerine gelen onur kırıcı ve yıkıcı baskın, son anlatımda ise hepsinin nasıl toplanıp helak edileceği anlatılmaktadır.

107., 108. ve 109. ayette de kitap ehlinden olan bilgi ve vicdan sahiplerinin Kurân'ın bu bilgisini doğrulayacağı ve önünde diz çözüp ağlayacakları işaret edilmektedir.

Allah'ın kendilerine verdiği bu mesaj dolayısıyla tarih boyunca Yahudiler toptan yok edilmek korkusuyla yaşamışlardır. Hatta anti-semitizm refleksi de buradan kaynaklanmaktadır. Başka hiçbir toplumda böyle bir refleks yoktur. Roma sürgününden sonra 2000 yıldır tarih sahnesine çıkmak istememelerinin sebebi de bu korkudur. Günümüzde de Yahudilerin neredeyse tamamı bu korkuyu taşımaktadır.

Tekrar sürenin birinci ayetindeki muazzam mesaja, İsra'nın sırrına dönüyoruz:

Acaba Hz. Muhammed'e (S.A) İsra yolculuğu sırasında Ümmetinin tevhid sancağı etrafında şahlanışı ve İsrailoğullarının öncülüğünde gelişen dünyanın zulüm çarklarını darmadağın edişi mi gösterilmiştir?

Allah-u Ekber!