29 Temmuz 2015 Çarşamba

AHİR ZAMAN MEHDİLERİ ve SİYAH SANCAKLILAR : Aktif iyi insanlardan olmayıp cihatın gerekli olduğu durumlarda siyaset de , ilmi çalışmalarda öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş gerektiğin de vuruşmaktan çekinen uluslar; önce onurlarını, şereflerini sonra özgürlüklerini, daha sonra geleceklerini kaybetmeye mahkumdurlar...

AHİR ZAMAN SUFYANLARI 4 TANEDİR .



1) Diyanet aleminde Kur'an ahlakı
( Risaliye Nur -Saidi Nursi Hazretleri , Geçmiş zaman)


2) Siyaset aleminde ,İslam birliğini kuracaktır
Günümüz zaman




3)Saltanat aleminde kuvvet ve iktidar
oluşturacaktır.( Allahın Halifesi Hz Abhullah
Çok Yakın zaman )




4) Haçıkıracak,
Domuzuöldürecek,
Cizzeyi kaldıracak ,
Ecüc mecücle savaşacak,
Onunla Altın devir başlayacak
( Hz İsa ;Gelecek Zaman )


AHİR ZAMAN SUFYANLARI SÜFYANLAR 3 TANEDİR

İbni Münavi diyor ki , Danyal (a.s.)'in kitabında şöyle yazılıdır.
ahir zaman Mehdileri de 3'tür.
1. Süfyan çıkıp adı sanı yayıldığında ona karşı 1. Mehdi,( Bedüizaman Sait Nursi Hz ) Geçmiş zaman .
2. Süfyana karşı 2. Mehdi. “Mehdi ve şakirtleri” Günümüz zaman .
3. Süfyana karşı da 3 .Mehdi Peygamber efendimizin müjdelediği Seyid Büyük Hz Mehdi a.s .Çok yakın gelecek zaman .
Mehdiler ve Süfyan Deccallar Mücadelesi


1) Birinci Süfyani; geldi, görevini daha çok fikrini ve icraatını teoride uygulayıp ve görvini bitirip gitti…(meçhûl zat!..)
--Birinci Mehdi; geldi, görevini daha çok fikrini ve icraatını teoride uygulayıp , Kuran tevsiri olan değerli Nur risaliyesini icra ederek görevini bitirip gitti.
(Bediüzzaman Hz. leri)


2) İkinci Süfyan; geldi.Günümüzde ve gündemimizde Paralel devlet reisi.
İşgalin altyapısını dünyanın çeşitli yerlerinde kandıracağı topluluklarla hazırlamaktadırlar.
--İkinci Mehdi; Yaşıyor ve Siyaset de görevini, hem de layıkiyle yapıyor.
ikinci Süfyani ile İkinci Mehdi kapışmaya başladılar
3) Üçüncü Süfyani’nin çıkışı ; Şamdan çıktı ve kan dökmeye başladı.
--Üçüncü ve gerçek Mehdi. Hz. Mehdi veya Mehdi-i Azam; gelmek için,
Allah Taaladan gaybi örtünün kaldırılması bekleniyor.

4)Son Deccal; Armageden savaşına için hazırlık yapıyorlar.

Üçüncü Mehdi Hz. Mehdi’nin Şam Sufyanı Deccalla kapışması anı yaklaşıyor.

5) Son olarak Hz İsa zuhur edip Büyük Deccalı öldürmesi bekleniyor.
O Hacı kıracak.Domuzu öldürecek.Cizzeyi kaldıracak

Hz. MEHDİ (as)nin zuhûru ile; nüzûl ederek ve Hz. Mehdi ile el-ele verecek olan, o; İslâmın en büyük düşmanı DECCAL’i, Kudüs yolarında öldürecek olan, Hz. İSA (a.s.)
Süfyanın başarısı haklılığından ve faydalı icraatlarından değil, ekser icraatı tahribat ve nefsani arzulara son derece meydan açtığı içindir. Çünkü tahrip kolaydır. Bir bina bir senede yapılır, bir dakikada yıkılır. Bir kibrit bir köyü yakar. Müştehiyat ise nefisler taraftar olduğundan çabuk sirayet eder. (Şualar, 1994, s. 505)
Bir hadis-i şerifte, "Deccalın hayatını ve işlerini beğenmeyenlerin onu tanıyabileceğine" dikkat çekilmiştir. Tirmizi, Fiten: 56.
Güçlü bir imana dayalı İslami bir hayat, münafıkane hareket eden Deccalla onunla mücadeleyi esas alan Hz. Mehdiyi göstermede zorlatmayacaktır.
Sufyana ve Deccala bile bile taraftar olmak felaketlerin en büyüğüdür, manen ölüm demektir.
Hepsi gözlerimizin önünde burnumuzun dibinde bundan Osmanlının yıkılmasından itibaren önce gerçekleşti.
Peygamber efendimizin Şerrli kişilerden kastı olan ABD-İNG ordusu kendi tasarladıkları 11 Eylül saldırıları sonrasına önce Afganistan sonrada Irak'a savaş açarak pekçok masum müslüman kanı dökerek bu ülkeleri yaşanılmaz bir hale getirdi. Sadece Irakta 1.500.000 müslüman sebesiz yere Şeytan için kurban edildi.Buna Mısırı , Libyayı , Suriyeyi ekleyince ortaya vahim bir durum çıkmaktadır.

Savaştan kaçan Masum halkın büyük bir bölümü Suriyeye sığınmak zorunda kaldı.Ülkemiz ise Irakta yaşanan bu zulüme önayakçılık yaptı ve ABD için üs görevi görerek dökülen müslüman kanına ortak oldu.Bizim bu tutumuzun aksine Suriye kapılarını sonuna kadar Irak halkına açarak ülkesine kabul etti.
Dolayısıyla yaşananlardan sonra hükümetimize destek vermek ve yapılanları kınamak , bunada kendimizi bir cihad görevilisi olarak dahil etmektir.


Özellikle oylarımızı bölmeden islam siyasi neferleri olan liderlere destek vermeliyiz.
Bismillahirrahmanirrahim



Muhyiddin Arabi: Bilin ki, Hz. Mehdi mutlaka çıkacaktır. Ancak yeryüzü zulüm ve işkence ile dolmadıkça çıkmayacaktır. İşte o da böyle bir zamanda çıkacak, dünyayı doğruluk ve adalet ile dolduracaktır. Hatta dünyada tek bir gün kalsa, Allah o günü uzatacak, ta ki o halife gelsin. Bu, mutlaka Allah'ın Resulü'nün soyundan olacak Hz. Fatıma evladından gelecektir.13

İmam Rabbani: Aradan bin sene geçtikten sonra, Hz. Mehdi'nin gelişi de bunun içindir. Onun mübarek kudumünü (gelişini), Hatemü'r Rüsul (Peygamberlerin sonuncusu) Resulullah Efendimiz (sav) müjdelemiştir.12

Bediüzzaman Said Nursi: Ta ahir zamanda, hayatın geniş dairesinde asıl sahipleri, yani Hz. Mehdi ve şakirdleri (öğrencileri), Cenab-ı Hakk'ın izniyle gelir, o daireyi genişletir ve o tohumlar sümbüllenir.15
Dede Paşa Hazretleri: "Beyler! Milletimizin istikbalini kurtarmak siyasetle mümkündür. Takva devri geçmiştir, Fetva devri geçmiştir, Devir ilmi ve siyaset devridir."


Millet olarak çok büyük bir imtihandan geçtiğimiz bu günler de Çanakkale bizim nasıl bir millet olduğumuzu bize anlatan derslerdir. Bizler 'milliyetçilik ayaklarımızın altında alarak aşağılamaya dayalı kafatasçı milliyetçiliği yerine ümmet milliyetçiliğini hayatımızda içine koyup yaşamalıyız.Hepimiz Türk,Kürt ,Acem,Arap fark etmez biz tek ümmetiz tek milletiz.

TEVBE - 32- Onlar laf ebeliği ile, birkaç üfürüklük nefesle Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler hoşlanmasalar da, Allah nurunu tamamlamaktan, İslâm’ı hakim kılmaktan asla vazgeçmez.


Propaganda; savaşta ve barışta dikkatli bakışları doğru tarafa çevirmek, dostu kuvvetli düşmanın gerçekte ne olduğunu göstermek, düşman halkını ve komitelerini ordusunu fikri olarak bozmak için yapılan maksatlı ilmi çalışmalardır.
Bir ülke halkı ne kadar cahil olursa gerçek propagandanın tesiri kolay ve hızlı olur.


Uzun vadeli bir emperyalist planın araçlarından birisi olarak kullanılan misyonerlik faaliyetleri, tarihten beri ülkemize yönelik tehditlerden birisi olarak öne çıkmakta ve özellikle son dönemde milli bütünlüğümüzü sarsıcı bir mahiyete bürünmektedir.

Ülkemiz ve Müslüman dünyası için misyonerliğin en tehlikeli yönünün
Arslanı aktiflikten pasifliğe yitip güvercinleştirmektir.

1963'te bağımsızlığına kavuşan Kenya'nın ilk başbakanı Kamau Kenyetta'nın şu sözleri, misyonerliğin projesini trajik bir biçimde yansıtmaktaydı:

"...Misyonerler geldiğinde İncil onların, topraklar Afrikalıların elindeydi. Bize gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler. Neden sonra gözlerimizi açtığımızda, İncil bizim, topraklar onların olmuştu."
Müslüman Tarih boyunca adaleti, hoşgörüsü, mazlumun yanında, zalimin karşısında oluşu ile kendisini kabul ettirmiştir. Ancak, müslümana karşı başta kendi komşuları olmak üzere sürekli bir kin ve nefret ile durmu oluşturmuşlardır.
Bu komiteler islam ülkelerini zayıflatınca ve fırsat ellerine geçince, canına okumak için pusuda beklemişlerdir. Belki bu kinin oluşumunda bizim de hatalarımız olmuş olabilir.

Ama, şurası unutulmamalıdır ki, müslümanın çektiği bir çok çilenin ardında ise yine kendisinden kaynaklanan ve birliğini muhafaza edememe neticesinde kaybettiği siyasî gücün yokluğu önemli bir yer tutmaktadır. Nitekim, birlik ve beraberliğin kaybedilmesi neticesinde uğranılan zulüm ve işkencelerin ise ardı arkası kesilmemiştir.

Örnek : Türkiyede Devlet Kürtleri ötekileştirmeden önce onları resmen yok saydı, tek kimliğe indirgedi. Kendine karşı risk olarak gördüğü Kürt kimliğinin asmilasyona uğratılarak mümkün olduğu kadar nötralize edip görünmez kıldı. PKK ise, bu asimilasyon sürecinde yok sayma eşiğindeki Kürtleri halk nezdinde bir yere taşıyarak yeni bir varlık kazandırdı.

Aslında devlet Kürtleri yok sayma yerine ötekileştirebilseydi, Kürtler çatışmaya gerek duymadan bir kimlik kazanabilirdi. Türk kimliği yaratılırken, öteki olan Kürtlerin de kimliği, bir çelişki gibi gözükse de, doğal süreç içinde gelişirdi. Böyle bir siyasi atmosfer yaratılmadığı için, Kürtler sorunun çözümünde şiddet metoduna başvurarak, gerginliğe dayalı yollara kaydı ve bir süre sonra da öteki konumunu ancak elde edebildi.
Bu çatışma durumunda Kürtler ötekileştikçe Türkiye'deki kürt sorunu daha da bir berraklık kazandı. "Dağlı Türkler" giderek billurlaştı. "Kart -Kurt " tezlerinden vazgeçildi. Kürt realitesi telaffuz edildi, modeller tartışıldı, son olarak da devletin Kürtlere karşı hata yaptığı en yetkili ağızlardan ifade edildi. TTR 6 (TRT Şeş) Kürtçe yayına başladı ve Kürtlük kimliği şeref olarak tanımlandı. Bütün bu gelişmeler tam da öteki Kürtlerin varlığında cereyan etti

Gerçek, maskenin altında!
Devlet liderimizin Müslüman olduğunu gerçekten bizden olup olmadığına iyice bakılması boynumuzun borcudur.
Liderler Neden Yalan Söyler?
Müslüman olmayan bir Liderlerin söyledikleri uluslararası yalanların farklı türleri nelerdir?
Her bir yalan türünü motive eden stratejik mantık nedir?
Özel olarak, Gizli Mason liderleri bu davranışa sürükleyen yalanın potansiyel faydaları nelerdir?
Her bir yalan türünü daha az veya çok mümkün kılan koşullar nelerdir?
Bir devletin iç politikasının yanı sıra dış politikası açısından da yalanın potansiyel maliyetleri nelerdir?Başka bir deyişle, uluslararası yalanlar söylemenin müslümanları koyunlaştırma yalanları nelerdir?
Düşünün cemaat sandığımız cemaat değilse? Devlet içinde Paralel örgüt ise
40 sene sonra karşımızda hâlâ aynı örgüt olabilir mi? Değişen küresel jeopolitik dengeler bu yapıyı nasıl bir şeydir?
Türkiye'nin karşısında nasıl bir şer koalisyonu var?

Gerçek, maskenin altında!
İşte başta o maskeleri indirmek için bilgi paylaşımı pılatformların da öncelikle ilmi cihadlarda bulunmalıyız.Sonuç Gördüklerinize şaşıracaksınız.


LAİKLİĞİ DİN HALİNE GETİRDİLER


Tarih yazmak yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alabilir." Geçmişimize ait birtakım yargıları tartışırken objektif olabilme çıtasını tutturabilmek en büyük kaygımız olmalıdır. Ama mutlaka milli değerlerimizden de sapma noktasına yaklaşmamamız gerekmektedir.


Cumhuriyete karşı değilim, ben demokrasiye karşı değilim, ben laikliğe de karşı değilim diyemiyorum.
Ben bu kavramların olması gibi yerine oturmasını istiyorum. Laiklik bir din değildir, fakat Sabetaycılar laikliği bir din haline getirdiler.
Deccaliyet evlerinize girmiş, çocuklarınızı esir almıştır" diye bir ses duyulacaktır. (Muhyiddin Arabi, El Fütühatül Mekkiye, I-XII, 2:168; Şaban Döğen, Mehdi ve Deccal, Gençlik Yayınları, 2. Baskı)


Müslüman milletler ve onların başındaki devletler meselenin ne olduğunu biliyorlar; ecnebilerin bunların arasına ayrılık ve tefrika soktuğunu ve bu ayrılık gayrılıkların kendilerini yokoluşa sürüklediğini görüyorlar; içi kof minicik bir İsrailin bunca müslümana karşı nasıl diklendiğini; oysa bütün müslümanların biraraya gelip adam başına bir kova su dökmesi halinde İsraili sel götüreceğini biliyorlar. İmam Humeyni
Cahiliyye, yeryüzünde Allah’ın egemenliğine, özellikle O’nun uluhiyyetine, düşmanlık üzerine kuruludur. Özellikle egemenlik… Bu cahiliyye düzeni, egemenliği insana verir. Kimilerini kimilerine Rab yapar.
Bunu, cahiliyyenin tanındığı ilk basit, ilkel şekliyle yapmıyor. Allah’ın hayat için koyduğu yöntemden uzaklaşarak, O’nun izin vermediği konularda düşünce, değer, yasa, kanun, sistem koyma haklanın kendisine ait olduğu Allah’ın egemenliğine tecavüz etmek, O’nun kullarına tecavüz demektir. İnsanın, genel olarak, sosyalist sistemlerdeki zelilliği; kapitalist sistemlerde ise, sermayenin baskısı ile birey ve toplumlara uygulanan zulüm, Allah’ın egemenliğine düşmanlığın, O’nun insana bahşettiği değerleri inkarın sonucundan başka bir şey değildir. İşte burada, İslâmî yöntem kendini ortaya koymaktadır. İslâm sisteminin dışındaki bütün sistemlerde insanlar, herhangi bir şekilde, birbirlerine ibadet etmektedirler. Sadece İslâm düzeninde, insanlar birbirlerinin kulları olmaktan kurtulup yalnızca Allah’ın kulu olurlar.
Kâfirlerin arasında birçok büyücü ve sihirbaz vardır. Şeytandan öğrendikleri büyü ve sihirlerle fizik ötesi bir şeyler yapmış olmakta ve onlara Allahû Tealâ da ahiret sınavı için müsaade etmekte, Onlarda cesaretlenip cehennem azbını unutup yaptıkları süslü gösterilmektedir. Böylece büyü ve sihir öğrenmek suretiyle Allahû Tealâ'nın yolundan kesin bir sapma söz konusudur.
O’ndan isterler, O’na boyun eğerler. Yolların ayrıldığı nokta burasıdır. Aynı zamanda İslâm sistemi ve onun insan hayatındaki sonuçlarının ortaya koyacağı şeyler bizim insanlara vereceğimiz yeni anlayıştır. İnsanlığın sahip olmadığı hazine budur. Çünkü o, Batı uygarlığının, doğusuyla batısıyla bütün bir Avrupa dehasının ürünü değildir. Şüphesiz biz, insanlığın tanımadığı, üretemeyeceği, tamamen yeni bir şeye sahibiz. Ancak, bu yeni olgunun daha önce de belirttiğimiz gibi, pratize edilmesi zorunludur. Öncelikle bir milletin bunu yaşaması gerekir.
Bunun için, İslâmi bir toprak parçasında diriliş amebyesi gerçekleşmelidir. Bu dirilişin ardından gelecek olan, aradaki mesafe uzun da olsa, kısa da olsa, insanlığın yönetiminin elde edilmesidir.
İslamî uyanış eylemi nasıl başlayacak? Bu görevi üstlenecek bir öncü cemaat lazımdır. Bu yola baş koymuş bir cemaat… Dünyanın her köşesindeki cahiliyeyi yok etmek için yola çıkmış bir cemaat…
Çevresini kuşatan cahiliyeyi yok etmek için yola çıkmış bir mehdiyet Siyah Sancaklılar 313 kişi olmalıdır.
Çevresini kuşatan cahiliyyeden, bir yandan kendini uzak tutmaya çalışırken, öte yandan onunla ilişkisini koparmadan yürüyen bir Siyah Sancaklılar 313 kişi işe başlamalıdır.

Bu görevi üstlenen öncü Siyah Sancaklılar için yolda kendisine gerekli bazı “işaretler” zorunludur. İşte bu işaretler artık sizce görünmemişmidir.
Satanistlerin ,Masonları, Ulliminati ,Siyonistler,tapınak şovalyeleri,9 lar adına ne derseniz deyin bunların hepsi deccaliyet komiteleridir.

Bunların amacı dünyayı kendi kurallarına göre Satanist bir sistem, bireycilik ve egoizm ile yönetebilmektir. Satanist düzenin istediği marka kıyafetler giyeceksin, Satanist düzenin istediği besinleri tüketeceksin, Satanist düzenin kurallarına uygun şekilde yaşayacaksın ve Satanist düzenin belirlediği dini yaşayacaksın.Satanist düzenin bütün dinleri yok etmeye çalışan bir topluluk olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.Satanist düzen önce sizi bireyselleştirir sonra egoistleştirir daha sonra yapayalnız bırakır ve sizi kurmuş olduğu Materyalist bir düzen ile maddi ve manevi olarak soyar ve tüketir sizi kendi düzenine sadik bir köle yapar.

Satanist düzenin asıl anlamı (Ordo Ab Chao) Kaostan Doğan Düzen'dir. Hedefe ulaşmak için bir kaos ortamı yaratmak ve bu kaosu kendi lehlerine sonuçlandıracak şekilde düzene sokmaktır..

“Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır. O, size yalnızca, kötülüğü, çirkin-hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.” (Bakara Suresi, 168-169)
Her yüzyılda bir Mehdi gelir.

Mehdi hidayete ermiş ve hidayete erdiren anlamına gelen bir kelimedir. Tevbe Suresinin 32. ve 33. âyetlerinden açıkça görüleceği üzere sadece Kur'ân ile değil, daha evvelki nebîlere (peygamberlere) indirilen Tevrat ve İncil'i de tasdik edecek ve tüm kitaplarda yer alan hidayeti açıklayacak olandır.
Muhtedûn, hidayete ermiş olanlar ve hidayet erdirmekte görev alanlar yani mehdiler anlamındadır.

Her devirde, her kavimde çok sayıda mehdi var olmuştur. Her tarafta hidayete erdirmeye vesile olan çok sayıda insan vardır. Hidayete erdiren, hidayete erdirmeye vesile olan herkes hidayete erdirici hüviyettedir.

HER DÖNEMİN SABIK MEHDİLERİ VE FARKLI DECCALLARI OLACAKTIR

Peygamber efendimiz “aleyhissalâtü vesselâm”, (Benden sonra peygamber gelmeyecek ama, Benim dînimi kuvvetlendirecek vârislerim gelecek) buyuruyor.
Müceddidler İslâm dînini kuvvetlendiren, bid'atleri yâni İslâm dinine sokulmak istenen hurâfeleri söküp atan ve sünnetleri ortaya çıkaran âlimlerdir. Sünen-i Ebî Dâvûd'da zikredilen bir hadîs-i şerîfte;
"her yüz senede bir müceddid zâhir olur (ortaya çıkar). ümmetimin işlerini yeniler." sapık düşüncelerle, ilmiyle mücadele ederbuyrulmuştur.
Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir. 36/yâsîn-21
Her devirde, her kavimde çok sayıda mehdi var olmuştur. Her tarafta hidayete erdirmeye vesile olan çok sayıda insan vardır. Hidayete erdiren, hidayete erdirmeye vesile olan herkes hidayete erdirici hüviyettedir. Onların Kur'ân'daki adı mehdidir. Kim hidayete erdirmeye vesile de olsa, bizatihi hidayete erdirici de olsa hepsi mehdidirler.
Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi, kendilerini de yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve geçirdikleri korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağnı vaad etti. Çünkü onlar bana kulluk ederler. Hiçbir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkarlardır. Nur Suresi 55. ayet


9 / TEVBE - 32: (Onlar) ağızları ile Allah'ın nurunu söndürmeyi istiyorlar. Ve Allah, kâfirler kerih görseler bile nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemez.


Hz. Huzeyfe bin El-Yeman (R.A.) şöyle demiştir:
“Allah’a kasem ederim ki, bilmiyorum acaba Peygamberin sahabelerine bu hadîsler unutturuldu mu, yoksa unuttular mı? Allah’a kasem ederim Resul-i Ekrem (A.S.M.) dünyanın sonuna kadar gelecek olan fitneleri ve o fitneleri çıkaran reisleri tâ üç yüzden daha fazla kimseleri bize isimleriyle, babalarının isimleriyle ve kabilelerinin isimleriyle haber verdi”
Kâfirlerin Büyük Deccal'ı ayrıdır. Peygamber Efendimiz, Büyük Deccal kuzeyden çıkacaktır.demiştir.
(Şualar, 585)


28 Temmuz 2015 Salı

AHİRZAMAN MEHDİLERİ : HER DÖNEMİN SABIK MEHDİLERİ VE FARKLI DECCALLARI OLACAKTIR Peygamber efendimiz “aleyhissalâtü vesselâm ( Benden sonra peygamber gelmeyecek ama, Benim dînimi kuvvetlendirecek vârislerim gelecek) buyuruyor. Müceddidler İslâm dînini kuvvetlendiren, bid'atleri yâni İslâm dinine sokulmak istenen hurâfeleri söküp atan ve sünnetleri ortaya çıkaran âlimlerdir.


Bismillahirrahmanirrahim,


Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir. 36/yâsîn-21

"Benliğime hakim olan zata yemin ederim ki, Meryem'in oğlunun adaletli bir hakem olarak size inmesi pek yakındır. O, Haç'ı kıracak (haça tapınmayı kaldıracak), domuzu öldürecek (domuz eti yemenin haram olduğunu bildirecek), cizyeyi kaldıracak; mal (o nisbette) çoğalacak ki, kimse onu kabul etmeyecektir." (Sünen-i Tırmizi Tercemesi, Hadis No: 2334, Mütercim: Osman Zeki Mollamahmutoğlu, Yunus Emre Yayınları, c. 4, s. 93)

"Dünyada sadece bir gün kalsa, Allah o günü uzatır da - sonra bütün raviler ittifak ettiler- O günde Benden veya ehli beytimden, adı adıma, babasının adı da babamın adına uyan bir adam gönderir."

Kardeşlerim, her asırda Mehdi-misal zatların geldiği bizzat Üstad’ımız tarafından izah edilmiş bir husustur.

“Hem şu sırdandır ki, Mehdî, Süfyan gibi âhirzamanda gelecek eşhasları, çok zaman evvel, hattâ Tâbiîn zamanında onları beklemişler, yetişmek emelinde bulunmuşlar. Hattâ bazı ehl-i velâyet "Onlar geçmiş" demişler. İşte bu da, kıyamet gibi, hikmet-i İlâhiye iktiza eder ki, vakitleri taayyün etmesin. Çünkü her zaman, her asır, kuvve-i mâneviyenin takviyesine medar olacak ve yeisten kurtaracak Mehdî mânâsına muhtaçtır. Bu mânâda her asrın bir hissesi bulunmak lâzımdır.” (Yirmidördüncü Söz Üçüncü Dal)

Demek ki her asır mehdi manasına muhtaç olduğu gibi ahirzamandaki mehdinin zuhurundan önce, mehdinin zuhuru ve mehdinin zuhurundan sonraki olayların hepsine birden “Mehdiyet cereyanı” denir ve bu cereyanın da aşağıda Üstad’ımızın mektuplarında da işaret ettiği gibi üç mümessili vardır.

“Bu iddianın Risale-i Nura dayanan hiçbir delili olmayıp belli bir maksadı hedefleyen bir zihniyetin tekellüflü bir te’vilidir.Halbuki Risale-i Nur eserlerinde bu iddianın çürüklüğü apaçıktır. Çünkü:İman, hayat ve şeri'at olarak tabir edilen üç mesele, Risale-i Nurda açıkça beyan edilmiştir. Şöyle ki:”…

Bilakis bu üç mehdi hususu aşağıda zikredeceğimiz gibi Üstad’ımızın mektuplarındaki bir işareti olup, o mektubun başka manalarla te’vil edilmesi hakikaten çok tekellüflüdür.

Şimdi ‘üç Mehdi iddiasını çürütüyor’ denilen mektuba hep beraber bakalım inşallah..

“Çok defa mektuplarımda işaret ettiğim gibi, Mehdî-i Âl-i Resulün temsil ettiği kudsî cemaatinin şahs-ı mânevîsinin üç vazifesi var. Eğer çabuk kıyamet kopmazsa ve beşer bütün bütün yoldan çıkmazsa, o vazifeleri onun cemiyeti ve seyyidler cemaati yapacağını rahmet-i İlâhiyeden bekliyoruz. Ve onun üç büyük vazifesi olacak:”…

Buradan anlaşılanlar şudur ki:

1- Mehdi (a.s) Al-i Resul olacaktır. Üstad’ımız bunu Mehdi’nin bir sıfatı olarak zikretmiştir.

2- Üstad’ımız diyor ki: Kudsi cemaatin bir şahs-ı manevisi var.Bu şahs-ı maneviyi de Mehdi (a.s) temsil ediyor. Bunun da üç vazifesi var. İlk vazife olan iman vazifesini Allah ondan razı olsun Üstad’ımız yapmıştır. Zaten mektubun ileriki kısmında bu ilk vazifenin Mehdi (as)dan önce yapılacağını Üstad’ımız belirtmiştir. Diğer vazifeler ise henüz yapılmamıştır. Üstad’ımız da bu vazifelerin henüz yapılmadığını şu cümlelerle beyan ediyor.

“Eğer çabuk kıyamet kopmazsa ve beşer bütün bütün yoldan çıkmazsa, o vazifeleri onun cemiyeti ve seyyidler cemaati yapacağını rahmet-i İlâhiyeden bekliyoruz.”…

Buradan açık ve net bir şekilde anlaşılır ki Üstad’ımız bu vazifeleri yapacak cemiyeti ve seyyidler cemaatini beklemiş ve biz de bekliyoruz inşallah…

Mektubun bundan sonraki kısmına dikkat edelim:

“Ve onun üç büyük vazifesi olacak:

Birincisi: Fen ve felsefenin tasallutuyla ve maddiyun ve tabiiyyun tâunu, beşer içine intişar etmesiyle, herşeyden evvel felsefeyi ve maddiyun fikrini tam susturacak bir tarzda imanı kurtarmaktır.

Ehl-i imanı dalâletten muhafaza etmek ve bu vazife hem dünya, hem herşeyi bırakmakla, çok zaman tedkikat ile meşguliyeti iktiza ettiğinden, Hazret-i Mehdînin, o vazifesini bizzat kendisi görmeye vakit ve hal müsaade edemez. Çünkü hilâfet-i Muhammediye (a.s.m.) cihetindeki saltanatı, onunla iştigale vakit bırakmıyor. Herhalde o vazifeyi ondan evvel bir taife bir cihette görecek. O zat, o taifenin uzun tetkikatıyla yazdıkları eseri kendine hazır bir program yapacak, onunla o birinci vazifeyi tam yapmış olacak.”…

Evet, renkli yazılan kısımlara dikkat edilerek paragraf dikkatlice okunduğu zaman zaten mesele vüzuha kavuşur.. Şöyleki; Üstad’ımız zaten yukarıda Mehdi-i Azam’ın gelmeden önce iman vazifesini kendinden önce gelecek bir taifenin yapacağını söylüyor. Gayet açıktır ki; bu vazifeyi yapan başta Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hz. ve Risale-i Nur’un aşağıdaki vasıflara sahip bir kısım şakirtleridir.

Ayrıca burada Mehdi (a.s) için dikkat çekilen bir başka husus da “Hilafet-i Muhammediye (asm) cihetindeki saltanatı” ifadesidir. Demek Mehdi (as) halifelik cihetinde saltanata sahip olacak.. Halbuki bir vakıadır ki Üstad Hz. saltanat sahibi değil, mahkumdu.

Demek Üstad’ımızın yukarıdaki cümlelerinden anlaşılıyor ki, Mehdi (as) gelmeden önce, onun vazifesi olan bir vazifeyi ondan evvel gelen biri ve taifesi görecekler. Bu vazifeyi görecek olan zat, Mehdi (as) ın bir vazifesini gördüğü için Mehdi’dir denilebilir. Fakat son Mehdidir demek yukarıdaki cümleler muktezasınca hatadır..

Bundan sonra Üstad’ımız, bu taifenin sıfatlarını sayarak kimlerin bu taifeden olduğunu izah buyuruyor:

“Bu vazifenin istinad ettiği kuvvet ve manevî ordusu, yalnız ihlas ve sadakat ve tesanüd sıfatlarına tam sahib olan bir kısım şakirdlerdir. Ne kadar da az da olsalar, manen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar.” (Emirdağ Lahikası-l sh: 266)

Evet, bu vazifenin, yani Mehdi (as) dan önce gelecek olan taifenin yapacağı iman vazifesinin dayandığı kuvvet ve manevi ordusunun özelliklerini Üstad’ımız beyan etmiştir. Bu cümlede tahsis manası vardır. Yani bu manevi ordu “yalnız ihlas ve sadakat ve tesanüd sıfatlarına tam sahib olan bir kısım şakirdlerdir.”

Risale-i Nur’da bu sıfatların ise kim(ler)e verildiği bedihidir diyor ve geçiyoruz…

“İkinci Vazifesi: Hilafet-i Muhammediye (A.S.M.) ünvanı ile şeair-i İslâmiyeyi ihya etmektir. Âlem-i İslâmın vahdetini nokta-i istinad edip beşeriyeti maddî ve manevî tehlikelerden ve gazab-ı İlahîden kurtarmaktır. Bu vazifenin, nokta-i istinadı ve hâdimleri, milyonlarla efradı bulunan ordular lâzımdır.”

Mehdi (as)’ın birinci vazifesini, onu bizzat kendisi yapamayacağı için ondan evvel bir taifenin o vazifeyi göreceğini anlattıktan sonra burada Üstad’ımız Mehdi (as)’ın ikinci vazifesini anlatıyor. Bu vazifeyi bizzat Mehdi (as)görecektir inşallah..

Mehdi (as) ın ikinci vazifesi ise; - Halifelik ünvanıyla şeairi İslamiye’yi ihya etmektir. (Bugün şeair-i İslamiye ölüdür.)

“Alem-i İslam’ın birliğini dayanak noktası yapıp…” diyor. Demek ki buradan Mehdi (as)ın bir vazifesinin de Alem-i İslam’ın birliğini tesis etmek olduğunu anlıyoruz.

–Beşeri maddi ve manevi tehlikelerden ve gazab-ı İlahi’den kurtarmaktır. (Şu anda beşeriyet Kur’an’ın yeryüzünde hiçbir yerde hakim olmaması ve şeriat-ı Garra’nın yasak olması sebebiyle Cenab-ı Hakk’ın gazabını celb eder bir hal almıştır. Mehdi (as) ise inşallah tekrar Kur’an’ın hükümleriyle hükmederek ve şeriat-ı garrayı tatbik ederek beşeriyeti gazab-ı İlahi’den kurtaracaktır.

Bu vazifenin gerçekleşebilmesi için, önce Alem-i İslam’ın vahdetinin te’min edilmesi gerekmektedir. Ancak o zaman yeryüzünde Allah’ın dininin hakim olma misyonu için çalışacak olan ve milyonlarca efradı bulunan ordu teşekkül edebilir. Bu zaman ve zemini ise gerçekleştirecek olan şahıs Üstad’ımızın ifadesiyle Mehdi-i Ahirzamandır.(A.s) ne mutlu bize ki Üstad’ımızdan bu müjdeyi almış bulunuyoruz. Kainatın zerreleri adedince hamdolsun…

“Üçüncü Vazifesi: İnkılabat-ı zamaniye ile çok ahkâm-ı Kur'aniyenin zedelenmesiyle ve şeriat-ı Muhammediyenin (A.S.M.) kanunları bir derece ta'tile uğramasıyla o zât, (1) bütün ehl-i imanın manevî yardımlarıyla ve (2) ittihad-ı İslâmın muavenetiyle ve (3) bütün ülema ve (4) evliyanın ve bilhassa Âl-i Beyt'in neslinden her asırda kuvvetli ve kesretli bulunan milyonlar (5) fedakâr seyyidlerin iltihaklarıyla o vazife-i uzmayı yapmağa çalışır.”

Said Nursi’ye göre Mustafa Kemal Yahudi’dir




İŞTE O AÇIKLAMA:

Bugünlerde Mustafa Kemal’in serveti ve bunun kaynakları açıklanıyor. Çok tartışma konusu olan Yahudiliği konusunda Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin neşredilmemiş SIRR-I İNNA A’TAYNA adlı eserinde, ilgi çekici tesbitler var. Açıkça Mustafa Kemal’in Yahudi olduğu aktarılıyor. Bu Risale Eskişehir Mahkemesinde gündeme gelmiş ve ancak Bediüzzaman beraat eylemiştir. Ceza başka sebeplerle verilmiştir.

Sırr-ı İnna A’taynada geçen bölüm şöyle ;“Ma’lum büyüğe karşı birden hiddete geldi ve def’aten yazıldı:

Ey mülhidler, münafıklar ve ahmaklar!

Benim cesedimi paramparça etseniz de hakkı söylemekten vazgeçmeyeceğim. Eğer mümkün olsa bütün Şark’a ve Garb’a dinletecek derecede şöyle haykıracağım: Bu Kur’an haktır; bu Furkan sadıktır. Bu Kur’an Allah kelamıdır, onda hiçbir şüphe yoktur. Hz. Muhammed Allah’ın resulüdür; bunda şek edilemez. Onun Şeri’atı Allah’ın vahyidir; mutlak adalettir ve asla zulüm değildir.

Ey Ladini olan mülhidler ve inkarcılar!

Dine Arş’ı titretecek kadar zulm ettiniz. Akibetinizi bekleyiniz. Sizin de sonunuz gelecek. Yakinim var ki, büyük bir kıvranış ve kahr ile gebereceksiniz. Ölüm döşeğinizden Arş’ın sahibi olan Allah perçemlerinizden yakalayarak sizleri cezalandıracaktır. Ağlama ve eyvah sesleriniz arasında Cehennemin sakar denilen ateşlerine atılacaksınız; sizleri acıdan titrecek olan zakkum meyvesini yiyeceksiniz; Kur’an’ın gıslin tabir ettiği bağırsaklarınızı parçalayacak olan cehennem içeceğini içeceksiniz. Azabınız ebedidir.

Siz bize mürteci diyorsunuz; biz de size mürtedler adını veriyoruz. Sizler kafirlerin en habisi ve vahşi hayvanlardan da vahşisiniz. İsmine layık olmayan reisiniz, deccal ve süfyandır; zındıkanın reisidir; vahşi eşeklerden daha eşektir; Yahudilerin en adilerindendir; zalimlerin en zalimidir.”

Said Nursi


———

Mustafa Kemal’in 30 Eylül 1911’de Kudüs Kamenitz Oteli’nde Yahudi Eliezer Ben Yehuda’nın oğlu Itamar Ben-Avi ile sohbeti:

-Mustafa Kemal: “SABETAY SEVİ’nin soyundan geliyorum. Kendisine hayranım. Keşke bu dünyadaki bütün Yahudiler onun mesihliği altında birleşse..”

Hatta daha ötesi var:

Bediüzzaman hayatta iken bazı Nur Talebeleri, Zındıka Komitesinin reisi olarak kabul ettikleri Mustafa Kemal’e Atatürk ünvanının verilmesine de karşı çıkmakta ve bu yüzden Bediüzzaman ve Nur Talebeleri hakkında çıkarılan Kararnameye itiraz etmektedirler:

Yine kararnamenin aynı sahifesinde, Said Nursi’nin mahkumiyetinin bir sebebi olarak yazmışlar ki:

“Bütün ömrünü Türk vatanının dahili ve harici türlü tecavüzlerden kurtulmasına hasr-ı vakfeden, Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi ve Türk istikbal ve istiklalinin sadık ve fedakar hadimi olan Atatürk’ü Süfyan ve İslam Deccalı, tagut, dalalet zındıka komitesinin firavunmeşreb reisi, ehl-i dalaletin dehşetli şahsiyeti diye vasıflandırmak ve bu suretle her Türk’ün kalbinde kökleşen Atatürk’ün sevgisini gönlünden sarsarak ve ona alet olan has adamlarına münafık, mülhid demesi büyük bir suçtur diye mahkum ediyoruz.”

Cevab: Yine Nur’un hapse girmiş bir kısım talebeleri diyorlar ki: Bu vatan ve milletin istikbalini ve istiklalini mahveden onun icraatı olduğuna bir delil şudur: Bu vatandaki milletin 1000 seneden beri Hristiyanın dehşetli umum devletlerine karşı 350 milyon ma’nevi ihtiyat kuvveti hükmünde olan alem-i İslam bütün ruh u canıyla bu vatandaki millete uhuvveti ve irtibatı ve düşmanın bu vatana hücumu vaktinde o muazzam ma’nevi ordu ağlaması ve itiraz etmesi içindir ki; 70-80 bir zaman 120 milyon Osmanlı Devleti o dindar raiyetiyle 400 milyon Hristiyan devletlerine karşı istiklalini, istikbalini muhafaza ediyordu. İşte o reis, bu ihtiyat kuvveti bu vatan ve milletin aleyhine çevirmesi ve bir cihette istiklalini, istikbalini mahvettiği halde; nasıl istiklal ve istikbalini muhafaza ediyor ve kurtarmış denilebilir?

Hem Bağdad’dan ta Hind’e ve Mısır’dan Cezayir’den ta Endülüs’e ve Yemen’den ta Ha-beşistan’a kadar adeta iki Avrupa kıtası kadar Osmanlı hakimiyeti ve Türk milletinin amiriyeti tahtında iken, 40 seneden beri o reis ve onun gibi dinsizliği dindarlara tercih edenler, 70 mil-yon Arab’ı elinden çıkardığı gibi, en mukaddes şeylerini dahi rüşvet verdirmeğe ve istibdad-ı mutlak ve rüşvet-i mutlaka ile ancak bir muvakkat idareye mecbur eden ve bu biçare masum ve mazlum ve dindar ve mücahid milletin hem istikbalini hem istiklalini dehşetli ve çok acınacak bir vaziyete sokan ve hakiki Türk hamiyetçiler ve vatanperverler ve dindar mütefekkirlerinin kalblerinde sevgisi kökleşmemiş olduğu halde;

Said o sevgiyi çıkarmasıyla suçludur, mahkum olur demeleri; ne kadar haktan, hakikattan, insaftan, vicdandan uzak olduğunu her vicdan sahibi anlar. Ve 20 ay hem tecrid-i mutlakta hapis, hem 2 sene göz hapsi altında mahkum etmek, dünyada hiç emsali vuku’ bulmamış zalimane bir muameledir.

Acibdir ki; savcı müddei iftiralı ittihamnamesinde en ziyade iliştiği ve Said’in ittihamına medar yaptığı, Siracünnur’un ahirindeki Beşinci Şu’a’ın mes’elelerinde Said demiş ki: Başa şapka koymağa cebreden Süfyan öyle dehşetli istibdadla hareket eder ki, bir cani yüzünden yüz köyü harab eder.. bir asi yüzünden binler masumu mahveder dediği fıkra için Said’in mahkumi-yetine pek musırrane çalışıp demiş ki: Atatürk’ü tahkir edip, inkılablar aleyhindedir.

Cevab: Yine o cevab veren Nur şakirdlerinden Abdürrezzak namında birisi diyor ki: İşte o davanın doğruluğuna delalet eden yüzer emareden tek bir emaresi, 1938’deki Dersim faci-asında binler masumları, ihtiyar kadınları hem öldürtüp hem ateşlere atmak ve bir isyan tevehhümü ve ihtimali yüzünden yaktırması; bu Beşinci Şu’a’ın o hükmünü kat’i hakikat olarak gözlerine sokuyor.

Acaba 1000 seneden beri bir milyar şühedayı hakikat-ı Kur’an ve iman yolunda feda edip şehid veren ve bütün mefahiri İslamiyetle tahakkuk eden ve alem-i İslam’ın en büyük ordusu ve kahraman milleti olan Türk’e bütün bütün mahiyetlerine zıd ve bütün ecdadlarını darıltan, inciten, manen ihanet eden ve neslen hiç Türklükle münasebeti olmayan bir adama, Türklerin ceddi ve büyük babası namını vermek; ne derece Türklüğe bir adavet ve ihanet olduğu anlaşılmıyor mu?

Bediüzzaman ise, ona Mustafa Kemal isminin yakışmadığını ve yakışan ismin ما اصطفي بكمال olduğunu şöyle açıklamaktadır:

Bir zaman işittim ki; ahirzaman deccalından evvel ona benzer küçük mikyasta müteaddid küçük deccallar gelir ve bir kısmı geçmiş dedim. Öyle ise herhalde Şeri’at-ı Ahmediyenin ve şeair-i İslamiyenin tahribine çalışan Mason komite reislerinden ve hiçbir cihette müstehak olmadığı Mustafa Kemal ismiyle malum olan şahs-ı menhus, o deccallardan birisidir.

Bidayet-i cumhuriyette kalbim öyle hükmetti. Bir emare aradım. O zaman kalbime geldi ki: Hesab-ı eb-cedi ilm-i cifirde ve çok ulumda muteber olduğundan onunla bakayım dedim, hesab ettim. Mustafa Kemal ismine ما اصطفي بكمال iki fark ile tevafuk ediyor.

Prof Dr.Ahmet Akgündüz


AMERİKAYI MASONLAR KURDU : Her yere nüfuz etmişler Halkı manipüle ederek siyonizmin bir parçası haline getirmek adına Amerika`da yayınlanan gazetelerin en önemlileri de Yahudi kontrolündedir. Nato`nun kuruluş kararının CFR toplantısında alındığı söylenmektedir. CFR ise Amerika`da kurulan dış ilişkiler komisyonunun adıdır. 37 üyesinden 10`u Yahudi diğerleri ise yüksek rütbeli masonlardan oluşur.




İSRAİL LOBİSİ’NİN AMERİKA ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Amerika Birleşik Devletlerinin dış politikasını ve askeri operasyonlarını İsrail lehine etkileyerek, İsrail’in tek başına yapamadığı “Irak İşgali” türü operasyonların ABD tarafından yapılmasını ve finanse edilmesini sağlayan sivil toplum örgütleri koalisyonudur.

“İsrail Lobisi” üzerine kitap yazan John Mearsheimer ve Stephen Walt’a göre bu Lobi esas olarak iki ana kuruluş ve yörüngesindeki sivil toplum örgütlerinden oluşmaktadır:

Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi (American Israel Public Affairs Committee, AIPAC) ABD Meclisi ve Senatosu nezdinde lobi faaliyetlerinde bulunmaktadır.

Büyük Amerikan Musevi Örgütleri Başkanları Konferansı (Conference of Presidents of Major American Jewish Organizations) ise ABD’deki musevi toplumu ile ABD hükümeti arasındaki bağlantıyı sağlamaktadır.

Bunun yanında Amerikan Girişimcilik Enstitüsü (American Enterprise Institute, AEI), Hudson Enstitüsü (Hudson Institute), Orta Doğu Politikası için Washington Enstitüsü (Washington Institute for Near East Policy, WINEP) gibi yeni-muhafazakar Neo-Con politikaların geliştirildiği düşünce kuruluşları da “İsrail Lobisi”nin entellektüel kuruluşları olarak finanse edilmekte ve çalışmaktadırlar. (Vikipedi)

ABD’de faaliyet gösteren İsrail yanlısı*American Enterprise Institute, Brooking Institution, The Center for Security Policy, The Foreign Policy Research Institute, Heritage Foundation, The Hudson Institute, Institute for Foreign Policy Analysis*ve*Jewish Institute for National Security Affairs (JINSA)*gibi nüfuzlu ve müthiş lobiler yapan kuruluşlar var.

ABD başkan adaylarının –ister Demokrat ister Cumhuriyetçi olsun– seçim çalışmaları için gerekli olan paranın yüzde 60’ı Yahudi kökenli işadamlarından gelmektedir. Böylece lobi her iki tarafa da danışman olarak mutlaka Yahudi kökenli birini ya da İsrail’e sempatiyle bakan bir danışmanı angaje etmektedir.
Tüm bunlar etkili birer unsurdurlar, ama işin en önemli kısmı medyadır.

Dünya üzerinde İsrail ve Yahudiler kadar medyayı etkin olarak kullanan başka bir ülke ya da halk yoktur. Bugün*Wall Street Journal, Chicago Sun-Times, Washington Times, New York Times*gibi gazeteler,*Commentary, the New Republic*ve*the Weekly Standard*gibi dergiler,*CNN*ve*NBC*gibi televizyon kanalları tamamen İsrail’in çıkarlarına göre yayın yapmaktadırlar.*

***

Amerika`nın itibarlı eğitim kurumlarından Harvard ve Chicago üniversitelerinde çalışan iki akademisyen, imza attıkları akademik bir çalışma yüzünden az daha aforoz edileceklerdi. Stephen Walt ve John Mearsheimer isimli iki araştırmacının suçu, İsrail`in Amerikan dış siyaseti üzerindeki etkisini araştırmaktı.

İkilinin, Harvard Üniversitesi`nin internet sitesinde yer alan çalışmaları üzerine kıyamet koptu. İsrail yanlısı çevreler ayağa kalkarak üniversite yönetimini ablukaya aldı. Nasıl olur da Harvard böyle bir çalışmaya izin verirdi? İki bilim adamı derhal Yahudi düşmanlığıyla yaftalandı.

Tepkiler o kadar büyüdü ki, Harvard Üniversitesi çalışmada kendi logosunun kullanılmamasını istedi. (…)

Üniversitenin web sayfasından yüzbinlerce defa indirilen çalışmayı, ABD`de basacak bir yayınevi bulmak mümkün olmadığı için kitap ancak İngiltere`de basılabildi.

(…) Walt ve Mearsheimer`in çalışmalarındaki temel argüman, İsrail ile ilişkilerin ABD için stratejik bir yük haline geldiğiydi. Bu ilişki yüzünde, ABD`nin Ortadoğu siyaseti çıkmaza giriyordu.

İkiliye göre bu duruma rağmen ABD, İsrail`e kayıtsız şartsız destek vermeye devam etmekteydi. Bu sıra dışı desteğin nedeniyse İsrail lobisiydi. Son derece iyi örgütlenmiş olan bu lobi o kadar güçlüydü ki Amerikan dış politikalarını bile belirleyebilmekteydi. Irak`ın işgalinde bu lobinin etkisi vardı. ABD`nin Suriye ile görüşmesini engelleyen bu lobiydi. İran`a yapılacak bir saldırıyı teşvik eden de aynı çevreydi. Lobi o kadar etkiliydi ki kendisinden bahsedilmesi bile yasaktı. Bu yasağı çiğneyenler ve bu lobiyi ya da İsrail`i eleştirenler hemen antisemitik olmakla itham ediliyorlardı…

***

Gözüktüğü gibi süper güç dediğimiz Amerika’nın çaresizliği, güçlü istihbarat karşısında boyun eğmiş durumda.

Peki bu gücün TÜRKİYE’MİZ üzerindeki etkisi ne?

İktidara hangi parti getirilmek isteniyor?

Türkiye kurulduğunda meclisteki masonlar kimlerdi?

O masonların Ergenekon üzerindeki etkisi ne oldu?

Ergenekon’u nasıl kurdular?

ve daha birçok sorunun cevabı inşaAllah bir sonraki yazımda…

Allah yâr ve yardımcımız olsun.

Selam ve dua ile…


Kurtlar Vadisi Pusu - Hanedanların pilanları 


Giriş


Amerikayı kuran masonlar 1



Amerikayı kuran masonlar_3



Amerikayı kuran masonlar_4.



Amerikayı kuran masonlar_5.



Amerikayı kuran masonlar_6.



Amerikayı kuran masonlar_7.


Amerikayı kuran masonlar_8.





DÜNYAYI YÖNETEN GİZLİ ÖRGÜTLER







İLLUMİNATİ



1776 yılında Almanya’nın Münih kentinde, Adam Weishaupt isimli Kabbalacı bir hukuk profesörü ve Baron von Knigge önderliğinde kurulan gizli bir topluluktur.

AYDINLATILMIŞ OLANLAR
Illuminati, ‘Aydınlanmış Olanlar’ anlamına gelmektedir. Topluluğun kuruluş amacı cehaletle, baskıcılıkla ve kilisenin dogmalarıyla mücadele etmekti. Her ne kadar asıl amaç, aydınlanarak dinsel dogmalardan uzak, hür düşünceyi ve Newtoncu pozitif bilimin önünü açmak idiyse de, daha sonraları gizli siyasi amaçları olduğu öne sürüldü. İlluminati dünya siyaset tarihinin belki de zaman içerisinde üzerine en fazla komplo teorisi üretilmiş topluluğu halini almıştır.

Illuminati şebekesinin fikri altyapısını oluşturan Tapınak Şövalyeleri orijinal adıyla “Tampliye Tarikatı” Haçlı seferleri sonrasında*Kudüs’te kuruldu. Bu adı almalarının sebebi ise iddia edildiğine göre*Kudüs*kralının Süleyman mabedinin bulunduğunu ileri sürdükleri bölgeyi koruma görevini kendilerine vermesiymiş. Masonluğun da temel fikriyatını geliştiren Tapınak Şövalyeleri muhtelif adlarla varlığını sürdürmüştür. Bugün bu hareketin en çok tanınan kolu ise Sion Birliği’dir.

Illuminati şebekesini oluşturanlar ise hem masonluk hem de Tapınak Şövalyeleri hareketi ile irtibatı olan kişilerdi. Tapınak Şövalyeleri, Mason Biraderler ve Illuminati Şebekesi’nin fikriyatlarını, tören biçimlerini, beyin yıkama metotlarını ve simgelerini bağımsız bir bakış açısıyla inceleyenler bunların hepsinin de aynı kaynaktan beslendikleri ve aynı amaca hizmet ettikleri üzerinde ittifak etmektedirler.

-Yuvarlak Masa Teorisi-
Illuminati şebekesinin sonradan ortaya çıkan temel amacı bütün dünyayı tek merkezden yönetebilmek için eli her tarafa uzanabilen bir ağ oluşturmaktı. Fakat bunun gerçekleşmesi için birbirleriyle irtibatlı birtakım alt mekanizmaların oluşturulmasına ihtiyaç vardı. İşte bundan dolayı bir Yuvarlak Masa (The Round Table) teorisi geliştirildi. Bu teoriye göre şekillendirilecek organlar, üstlendikleri görevlere göre kendi aralarında bir irtibat ağı kuracak, bilgi alış verişinde bulunacak ve dünya ülkelerini yönlendirecek politikalar geliştireceklerdi. Yuvarlak Masa organlarının elemanları kendi ülkelerinde etkili kişiler olacaklardı.
BAKARA :10. Onların kalblerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elîm bir azap vardır.
11. Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, "Biz ancak ıslah edicileriz" derler.
12. Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin anlamazlar.
13. Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit "Biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz!" derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler (veya bilmezlikten gelirler).
14. (Bu münafıklar) müminlerle karşılaştıkları vakit "(Biz de) iman ettik" derler. (Kendilerini saptıran) şeytanları ile başbaşa kaldıklarında ise: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz, derler.
15. Gerçekte, Allah onlarla istihza (alay) eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar.
31. Allah Adem'e bütün isimleri, öğretti. Sonra onları önce meleklere arzedip: Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin, dedi.
32. Melekler: Yâ Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alîm ve hakîm olan ancak sensin, dediler.
33. (Bunun üzerine: ) Ey Âdem ! Eşyanın isimlerini meleklere anlat, dedi. Adem onların isimlerini onlara anlatınca: Ben size, muhakkak semâvat ve arzda görülmeyenleri (oralardaki sırları) bilirim. Bundan da öte, gizli ve açık yapmakta olduklarınızı da bilirim, dememiş miydim? dedi.
34. Hani biz meleklere (ve cinlere): Âdem'e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu.
35. Biz: Ey Âdem! Sen ve eşin (Havva) beraberce cennete yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yeyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz her ikiniz de kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz, dedik.
36. Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları (cennetten) onları çıkardı. Bunun üzerine: Bir kısmınız diğerine düşman olarak ininiz, sizin için yeryüzünde barınak ve belli bir zamana dek yaşamak vardır, dedik.
37. Bu durum devam ederken Âdem, Rabbinden bir takım ilhamlar aldı ve derhal tevbe etti. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır.
38. Dedik ki: Hepiniz cennetten inin! Eğer benden size bir hidayet gelir de her kim hidayetime tâbi olursa onlar için herhangi bir korku yoktur ve onlar üzüntü çekmezler.
39. İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemliktir, onlar orada ebedî kalırlar.
BAKARA






Bilinmeyen yönü ile "EVANJELİST" Amerika


Bugün dünya üzerinde halkların sevmediği hatta nefret ettiği soykırımcı, zalim, emperyalist bir Amerika’yı kimler insanlığın başına bela etti? Bu sorunun cevabını...



Amerika dedikleri

Bugün dünya üzerinde halkların sevmediği hatta nefret ettiği soykırımcı, zalim, emperyalist bir Amerika`yı kimler insanlığın başına bela etti? Bu sorunun cevabını yine Amerikan Başkanı Bush`dan alalım; henüz 3-4 yıl önce tüm dünyanın, NATO`nun, BM`nin gözü önünde Irak`a giren Amerika binlerce masum insanı katlederken Amerikan Başkanı Bush operasyondan saatler önce “ bu bana tanrının emridir..” diyordu.



26 Temmuz 2015 Pazar

Fetullahçı yalan ve kanalizasyon medyasıyla mücadele rehberi!


Kanalizasyon gibiler… Sürekli yalanlarla pislik saçıyorlar… Utanmıyorlar, hep yalan yazıyorlar… Hainler… Ülkelerini, milleti, dinlerini sattılar… Peki bu pislik yuvalarının tehdit ve tacizlerine karşı ne yapmalıyız? İşte Fetullahçı yalan ve kanalizasyon medyasıyla mücadele rehberi…

MEDYAGUNDEM.COM- Fetullahçı medya denen, özü yalan, sözü yalan, omurgası alınıp haşhaşileştirilmiş gazeteciler topluluğunun çıkardığı paralel bültenleri hepiniz biliyorsunuz.

Bir olgu olarak karşımızda duran bu pislik yuvalarının ortalığı kokutması burnumuzu tutup, yönümüzü çevirmekle geçiştirilmeyecek kadar vahim bir durum. Çok olmasalar da, o kadar pislik kokusu yayıyorlar ki, mahalleyi lağım bastı sanıyorsunuz…

Bu nedenle Fetullahçı medyayla mücadele rehberi gerekiyor. İşte bir kaç adımda Fetullahçı medyayla etkili mücadelenin yöntemleri:

1) Fetullahçılar ne yazarsa, ne söylerse bir haberi vermek, bir bilgiyi paylaşmak için değil, bir ajandayı dayatmak için yazıyor unutma. Dolayısıyla bunları sen okurken aslında bir gazete değil paralel pislik bülteni okuduğunu unutma. Mücadele de burada başlıyor…

2) Fetullahçı medyayı kendi ajandasını topluma dayatacak kadar başıboş bırakma. Sırtını ABD’ye dayayan Fetullah Gülen terör örgütünün ihanetlerini, himmet yolsuzluklarını ve sınav soruları hırsızlıklarını, illegal dinlemelerini, kumpaslarını her gün yaz, her gün konuş, her gün hatırlat. Büyük medya yazmazsa sosyal medyaya sen yaz. Böylece Fetullahçıları savunmaya itmiş olursun.

Her gün HAİNSİNİZ, HIRSIZSINIZ, TERÖR ÖRGÜTÜSÜNÜZ, HİMMET PARALARINI KUMARDA YEDİNİZ, ÇALDINIZ, YETİM HAKKINA GÖZ DİKEN PARALEL HIRSIZLAR yazmanın bile onların dengesini bozduğunu unutma…

3) Fetullahçıların yalanlarını, asla es geçme, asla unutma, unutturma. Söyledikleri tüm yalanları tek tek ve sürekli hatırlat. Caps yap, sosyal medyada dolaştır, haber yap gazeteler girsin, video yap sitelerde yer alsın. Böylece Fetullahçıların ne kadar yalancı olduğunu yaygınlaşır ve derinleşir.

Bir defa yalancı çobana döndüler mi artık ne yazarlarsa yazsınlar önemli değil. Bu yüzden unutma ve asla geçmiş yalanlar gündemden kalktı diye hatırlatmaktan çekinme. Ne zaman hangi yalanı yazmışlarsa sürekli hatırlat. Yerli yersiz deme hatırlat. Unutma senin bildiğin yalanı yan komşun, sınıf arkadaşın, mahalle arkadaşım bilmiyor. Herkese her zaman hatırlat. Ne kadar alçak yalanlar yazdıklarını örnekler vererek hatırlat…

4) Geri zekalarıyla alay et. Zaten ne kadar şapşal gazeteler çıkarıp ne kadar aptal yalanları manşetlere taşıdıkları ortada. Bu yüzden onların zekalarıyla sürekli alay et. Böylece onların aptal yalancılar olduklarını tüm halk anlayacaktır. Onları okuyup inanan kesimin bir süre sonra aşağılık kompleksiyle başka alanlara, hatta senin yazdıklarına yöneldiğini göreceksin. Bir süre sonra Fetullahçı medyada yazılanlara aklı az çok çalışan kendi yandaşları da inanmayacak. Bu yüzden yalanlarını sürekli yüzlerine vur…

5) Fetullahçıların kavramlarını kullanma, yaygınlaştırma. Unutma insanın bilinç altı Google arama motoru gibi çalışır. Oraya doğru da olsa yanlış da olsa ne kadar çok girdi yapılırsa arama yapıldığına ilk önce en çok yapılan veri girişi gelir. Bu yüzden kendi bilinç altını da, çevrenin bilinç altını da paralel örgüt kavramlarıyla doldurma. Örneğin Fetullahçılar “cemaat, hocaefendi, camia, hizmet hareketi” diyorsa sen asla bu kelimelerii kullanma. Alay etmek için bile kullanma. Sen ısrarla kendi kavramınla konuş. Kendi kavramınla düşün.

Böylece bir kavram ancak ortak dil olursa tutar. Bu yüzden onların kavramlarını karşı çıkmak için bile olsun kullanma. Bir kavramı ne kadar yabancıysa o kadar toplumdan uzaktır. Bunu asla unutma…

6) Fetullahçıları tanımlayacak iyi kavramlar bul. Halkın tamam dediği kavramları kullan.

7) Kendi sembollerini yarat, onları görselleştir. İnsanlar “telefon dinlemesi” dediğinde, Fetullah Gülen’i, sınav hırsızlığı denildiğinde Fetullahçıları, “himmet” dendiğinde kumarbaz paraleli ve Fetullahçı hırsızları hatırlasın. Bu kavramları asla öldürme ölmelerine izin verme…

8) Fetullahçı yazarların dün ve bugün söyledikleri arasındaki çelişkileri sürekli hatırlat ve onların paralel terör örgütü çıkarları için birbirine zıt şeyler savunduğunu sürekli hatırla hatırlat. Ülkesine ve dinine ihanet eden adamın düşüncesi haincedir. Bu olguyu sürekli hem Fetullahçı medya yazarlarına hem kendi çevrene anlat. Unutma insanların çoğu o kişileri gerçekten yazar sanıyor, haysiyetlerini, dinlerini, ülkelerini pazara çıkarmış şarlatanlar olduklarını bilmiyor. Bu yüzden sürekli çelişkilerini yaz, yayınla, dağıt anlat…

9) Bir lazer ışığının peşinden koşan kedi gibi siyaset nereye dönerse bu hain Fetullahçıların oraya döndüklerini herkese göster. Caps yap göster, twit at göster, Facebook’da paylaş göster…

MEDYAGÜNDEM

Tarih Ve Siyaset




SAİDİ NURSİDEN : DECCAL’IN MÜHİM KUVVETİ YAHUDİDİR. YAHUDİLER SEVEREK TÂBİ’ OLURLAR 


SAİDİ NURSİDEN : MÜ'MİNLER ANCAK KARDEŞTİR

DECCAL KİMDİR ? - ÜSTAD BEDİÜZZAMAN VE HİLE VE FİTNEYE DAYANAN ŞEYTÂNÎ YÖNÜYLE DÜNYADA MEŞHUR OLMUŞ İNGİLİZ SİYASETİ ÖZELLİĞİ

SAİD NURSİ'NİN İŞGALCİ İNGİLİZLERİ PERİŞAN EDEN İNGİLİZLERİN İSTANBUL'U İŞGALİ ZAMANINDA YAYINLADIĞI "HUTUVAT-I SİTTE" ADLI ESERİ

Hz. Ali Risale-i Nur'u Müjdelemiştir .


ÇANAKKALE SAVAŞI MİLLETİMİZİN BEYİN VE İMAN GÜCÜNÜ YOK ETMEK İÇİN BATILILARIN ORTAKLAŞA YAZDIKLARI BİR SENARYO İDİ

Terör devleti israil

Hitlerin Esrarengiz Kayboluşu

2. Abdülhamit Han Belgeseli

Usame Bin Ladin Dünyanın Neresinde

Zenci Musa

Tophaneli Ismail Hakki

Sütcü İmam

Şerife Bacı

Şahin Bey

Piri Reis

Nene Hatun

Mimar Sinan

Köprülü Fazıl Ahmet Paşa

Makbule Bacı

Katip Çelebi

Kara Fatma

Unutulan Savaş Kore

Fatih Sultan Mehmet Han Belgeseli

Yeniçeriler Belgeseli

Sultan Vahdettin Han Belgeseli

Kanuni Sultan Süleyman Belgeseli

İstanbulun Fethinin Kahramanlari

İpsiz Recep

Gazi Osman Paşa

Barbaros Hayrettin Paşa

Ufoları nazilermi yaptı

U Botlara Karşı Savaş

Kınalı Kuzular Çanakkale

Gelibolu belgeseli

Çanakkale Destanı


Bir ihanetin anatomisi; Kıbrıs Barış Harekatı


Tesla Master of Lightning


Tarihin Sırlari Hitler'in Peşinde


Tapınakcılar ve da vinci


Şeytani Örgütler Ve Amaçları Şeytanın ve şeytana bilinçli bir şekilde hizmet eden şeytani örgütler




Bismillahirrahmanirrahim


Araf süresi

10 Andolsun, size yeryüzünde imkan ve iktidar verdik. Sizin için orada birçok geçim imkanları da yarattık.
Ama siz ne kadar az şükrediyorsunuz!

11. Andolsun, sizi yarattık. Sonra size şekil verdik. Sonra da meleklere, "Adem için saygı ile eğilin" dedik.
İblisten başka hepsi saygı ile eğildiler. O, saygı ile eğilenlerden olmadı.

12. Allah, "Sana emrettiğim zaman seni saygı ile eğilmekten ne alıkoydu?" dedi.
(O da) "Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın" dedi.

13. Allah, "Şimdi in aşağı oradan. Çünkü senin orada büyüklük taslamak haddine değil!
Hemen çık! Çünkü sen aşağılıklardansın" dedi.

14 Şeytan dedi ki: "(Öyle ise) bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver."

15. Allah da, "Sen süre verilenlerdensin" dedi.

16. Şeytan dedi ki: "(Öyle ise) beni azdırmana karşılık,
yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin
dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım."

17. "Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından
sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın."


18. Allah dedi ki: "Yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan. Andolsun,
onlardan sana kim uyarsa sizin, hepinizi cehenneme doldururum."


19. "Ey Âdem! Sen ve eşin cennette kalın. Dilediğiniz yerden yiyin.
Fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz."

20. Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için
kendilerine vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbiniz size bu ağacı ancak,
melek olmayasınız, ya da (cennette) ebedi kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı."

21. "Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim" diye de onlara yemin etti.

22. Bu sûretle onları kandırarak yasağa sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü.
Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri onlara,
"Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?" diye seslendi.

Evet ayetlerde çok açık ve net bir şekilde anlaşıldığı gibi şeytan biz Ademoğlunun en büyük düşmanıdır.
Peki neden düşmandır; Yüce ALLAH (cc) u şeytana Hz.Adem (as) a secde etmesini emrettiğinde şeytan
kibrine yenik düşerek ve kendisini ateş Hz.Adem (as) ında çamur olmasından dolayı kendisini üstün görmüş
ve secde etmeyi red etmiştir. Ama o esna YÜCE ALLAH (cc) u şeytanı imtihan etmekteydi.
Şeytanın yapması gereken sorgusuz sualsiz verilen emre uymaktı ama o Yüce ALLAH (cc) unun emri yerine
nefsine uydu ve kafirlerden oldu.
Şeytan Yüce ALLAH (cc) u tarafından lanetlenmesinin sebepi olarak Hz.Adem (as) ve onun soyundan gelen biz Ademoğlunu
sorumlu tutuyor ve biz Ademoğlunu Yüce ALLAH (cc) u ya hakkı ile kul olamayaçağını savunuyor ve bunu kanıtlamak için
Yüce ALLAH (cc) u söz verip süre istiyor.

İşte bizim hayatımız budur;Şeytan bize savaş açmıştır tek amacı bizi imansızlaştırmak ahlaksızlaştırmaktır

peki şeytan bunu nasıl yapıyor

Şeytan bu savaşta tek başına değil. şeytan cinlerdendir ve en büyük desteğide imansızlaşmış
ve kendisine bağlanmış cinleri ve etkisi altına almış olduğu insanları kullanır.

Şimdi bu cinlerden ve insanlardan oluşan liderleride şeytan olan örgütleri kısaca tanıyalım

Masonlar ve illuminati

Şimdi masonluk ve illuminati iki farklı örgütmüş gibi sunulur ama bu böyle değildir
Bu tür örgütler tamami ile şeytani örgütlerdir ama başlangıç noktası masonluktur. Masonluk
1700 lü yıllarda bir üst örgüt yaratmıştır buda illuminatidir. Çünkü masonluk artık deşifre olmuştur ve
kendisine başka bir oluşum oluşturması gerekmektedir ve bunuda illuminati çatısı altında
oluşturmuştur.. İlluminati masonluğun kabuk değiştirmiş halidir ama artık illuminatide deşifre olmuştur.
satanizm kominizm emperyalizm v.b ideolojiler akımlar masonluğun insanları parçalayıp yönetmek için
oluşturduğu şeytani kavramlardır

Kısaca masonluğu .

Masonluğun köklerini Çin'den Ortadoğu'ya, Eski Yunan'dan Şaman rahiplerine, eski Mısır'dan
Avrupa'nın şövalye tarikat larına kadar dünyanın çeşitli yer ve
topluluklarına dayandırmak mümkündür, zira Masonik ritüel lere bakıldığında ise
bu kadim öğretilerin tamamının etkileri görülebilmektedir. Fakat Masonluğun çok
uzun yıllar boyunca çalışmalarını büyük bir gizlilik içinde sürdürmesi ve 1390'da
Regius el yazmasına kadar hiçbir kayıt tutmamaları sebebiyle, asal kökeni
hakkında net ve kesin bir yargıya henüz varılabilmiş değildir.
Tüm dünyadaki Masonlar köklerini MÖ 10.yüzyılda yapılmış
olan Hazreti Süleyman Mabedi işçilerine dayandırsalar da,
bu işçilerin de önceden bu işi yaptıkları ve oraya hep
birlikte gittiklerinin bilinmesi, kökenleri daha eskiye taşımaktadır.

Ortaçağ'da nice ülkede Mason denilen duvarcı, taşçı gibi çeşitli yapı zanaatkarlarının
kurdukları meslek loncaları vardı. Bugün Operatif Mason adı verilenler işte bu loncalarda
çalışan yapı işçileridir. Bu loncalar da günümüzde Operatif Mason Locaları olarak anılır.
Bu localar, üyelerinin mesleki menfaaetlerini koruyan, aralarında büyük bir dayanışma ile
mesleki sırları kendi içlerinden dışarıya asla sızdırmayan kuruluşlardı.
Operatif Masonluğun piri ve en büyük ismi olarak, Hazreti Süleyman Mabedi'nin Baş Mimarı
Hiram Abif'in ismi üzerinde bir anlaşmaya varılmıştır. Bu efsanevi kişilik, günümüz
Masonluğunun en önemli ritüellerinde yer alır ve insanın kendisini yüceltmesi
yolculuğundaki son noktanın, yani Kâmil İnsan olabilme serüveninin zirvesinin
sembolü olarak, Hiram şahsiyeti ve isminde vücut bulur.
Masonlukta çok önemli bir yeri Büyük Üstat Baş Mimar Hiram Abif,
Tanrı'ya atfedilen ilk yapı olan Süleyman Tapınağı'nın yapımında yanında
çalışan ve Üstatlık sırrı ile gizli kelimesini öğrenmek için güç kullanmak
isteyen üç Kalfa tarafından öldürülmüştür. Hiram Abif'in gömüldüğü yer belli
olmasın diye üzerine bir akasya ağacı dikilmiş ve böylece akasya, Masonlar
için kutsal ve özel bir anlama bürünmüş, Üstat derecesinin
önemli sembollerinden birisi olarak kabul görmüştür.

Illuminati, (çoğul bir sözcük olup tekili Latince: illuminatus, Türkçe: aydınlanmış)
tarihteki adıyla Bavyeralı Illuminati, Rönesans döneminde 1 Mayıs 1776'da kurulmuş
gizli bir cemiyet. Modern İlluminati; zihin kontrolü uygulayarak, hükümetleri
ve kuruluşları ele geçirerek Yeni Dünya Düzeni'ni sağlamak amacıyla hareket eden,
monarşileri yıkmayı, dini inançları yok etmeyi, ulus devletleri ve vatanseverliği
sonlandırarak sosyal düzeni alt üst etmeyi planladığı öne sürülen; ancak faaliyeti
ve varlığı kanıtlanamamış bir topluluktur. Bazı komplo teorisyenleri, İlluminati
üyelerini ışığın insanları ya da aydınlanmışlar olarak addetmektedirler.

masonların ve illuminatinin kendi tabirleri ile hikayeleri yukarıda ki gibidir. Ama bu tamami ile uydurma
kendilerine bir kutsallık atf etme çabasından başka bir şey değildir. Bu hikaye ile insanlar
karşısında kendilerini zararsız bir örgüt gibi göstermek istiyorlar ama işin aslı hiçde öyle değildir
Masonlar tamami ile semavi hiç bir din ile alakaları olmayan hatta semavi her dine düşman olan
bir örgüttür ve tamami ile şeytana tapınırlar..

şimdi masonluğun din e bakış açısına bakalım

‘’masonluk, muhalif kilisedir, muhalif dindir, ve mütezile mezhebindendir’’

(mason dergisi, Lacacia, sanat ilavesi,190)

‘’hristiyanlığa gelince, biz masonlar onun tamamen yıkılmasını temin etmeliyiz’’

(Fransız büyük şark locası bülteni, eylül 1885)

Aynı yüksek konseyin localara gönderdiği tamimlerde, yukarıda ki ifadeleri desteklemektedir.

‘’ masonlukla hristiyanlar arasında başlamış olan mücadele ölüme kadar gider.
Sulhu ve fasılası olmayan bir harptir bu’’

1901 de verilen resmi bir ziyafette birader delpeck diyordu ki:

‘’ Galile lerin zaferi 10 asırdır yaşamaktadır. Biliniz ki,
hristiyanlık bu kadar uzun ömürlü olamaz.
Galile efsanesi üzerine kurulmuş olan roma kilisesi,
localarımızın açılmaya başlamasından bu yana süratle çökmeye başlamıştır.

Masonlar arasında siyasi görüş ayrılıkları her zaman olmuştur
fakat tarihinin her döneminde farmasonluk şu prensip üzerinde sabit kalmıştır:
Dinlerin her türlüsüne ölüm, bütün gericilere ölüm’’ (Copin, P.O 8990

ULU MİMAR PUTU

Masonluk, kendi putunu kainatın ulu mimarı olarak çağırmaya alışmıştır. Bu ismi ilk defa duyan cahil ve saf kimseler, bunun dini bir tabir olduğunu, söyleyenlerinde hali ile iyi insanlar olaçağını sanır..

Kainatın yüce mimarı, olarak putlaştırılan bu
şahsın, masonluğa mal edilen mimarı sanatın dışında yarattığı bir şey olmadığı gibi; ilahi dinlerin esası olan her şeyin yoktan yaratıldğı gerçeğinide inkar eder.

Geçen asrın şöhretli masonu Proudom şöyle demiştir..

‘’ Prensibimiz bütün dinlerin çökertilmesi, hareket noktamız ise hiçliktir. İnkar etmek, her zaman inkar etmek; çalışma metodumuzdur. Ve bunlar bizi öyle bir yol kavşağına getirmiştir ki, burada: dinin yerinde dinsizlik, politikada anarşi, ekonomide şahsi mülkiyetin olamayaçağı esası mevcuttur )Benoit, F.M 1 , 17)


Evet yukarda masonların kendi açıklamalarından çok net görülüyorki
masonlar din düşmanıdır ki bununla beraber YÜCE ALLAH (cc) u yada düşmandırlar
peki kim bunlaarı bu derece saptırmıştır tabiki şeytan
Aşağıdaki ayetler gayet açık



4-118. Allah o şeytana lânet etti ve o da, "Andolsun ki senin kullarından elbette belirli bir pay alacağım" dedi.

4-119."Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de (putlara adak için)
hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler." Kim Allah'ı bırakıp da
şeytanı dost edinirse şüphesiz o, apaçık bir hüsrana düşmüştür.

4-120.Şeytan onlara (birçok) va'dde bulunur ve onları kuruntulara sürükler.
Oysa şeytan, ancak aldatmak için onlara vaadde bulunuyor.

Şimdi masonların ve illuminatinin sembollerine bakalım..Çünkü bu şeytani örgütler
tam anlamı ile sembol manyağıdırlar

(resimleri büyütmek için resme tıklayınız)



Masonların esasen taptıkları eski sözde güneş tanrısı Ra dır
bu tek gözde Ra nın sembolüdür çünkü bir gözü kördür











bu 1 dolardır piramit ve piramit üstündeki tek göz masonların
ve illuminatinin sembolüdür. Tek göz Ra yı (şeytan) simgeler
şuanda herkes kabul etmektedir ki amerikayı masonlar kurmuştur






masonların en bilinen sembolü

masonların ve illuminatinin diğer bir putu
baphomet yani şeytan





George washington kendisi bir masondur ve washington da bulunan
heykeli ile baphomet putunun heykeli biçim olarak aynıdır



masonların ve illuminatinin baphomet putuna yaptıkları ritüel










George washington unun mason kıyafeti ile çizimi

İlluminatinin medya alanında ki etkileri için aşağıdaki resimleri inceleyiniz (resimleri büyütmek için resme tıklayınız)










Madonna illuminatinin en sadık hizmetkarıdır


Jay z


gaga


illuminatiyi masonluğu öven film büyük hazine


çizgi filmlerde bol bol bu kareleri görebilirsiniz


Gitti gidiyorun sembolü baphomet sembolüne çok benziyor
umarım bilinçli bir şey değildir


2012 londra olimpiyatlarının maskotları
tamami ile masonik bir sembol


Diyarbakırdaki anıt


herkesin bildiği çizgi film kanalı


sünger bob çocukların çok sevdiği bir çizgi film
tamami ile şeytani çocukları uzak tutun


yu gi oh aynı şekilde çocukların çok sevdiği bir film


fazla söze gerek yok sanırım her şey açık


jay z ve tom cruise ikiside şeytani örgüte üye


jim carry arka plandaki tek göz açık ve net görülüyor zaten


the simpsons çizgi filminden bir sahne



Aydın DoğanÖdülleri ödüle bakarsanız tek göz sembolü

Evet şimdi bu konuları kısa keselim. Çünkü çok değişik kaynaklardan bu tür bilgileri
daha geniş bulabilirsiniz. Biz şimdi en can alıcı noktaya geçelim

Şeytanın amacı nedir

Araf süresi


16. Şeytan dedi ki: "(Öyle ise) beni azdırmana karşılık,
yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin
dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım."

17. "Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından
sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın.


evet şeytan bizim imanlı olmamızı salih amel işlememizi istemiyor. Peki bunu nasıl başaraçak
vesvese vererek

Ki o, insanların göğüslerine vesvese verir (içlerine kuşku, kuruntu fısıldar); (114/5)

şeytan vesveseleri tek başınamı yapıyor. hayır kendisine bağlı cinler ile ve bilinçli bir şekilde
kendisine bağlı insanlarla (illuminati , mason)

şimdi şeytanın insanlarla bu işi nasıl yaptığını öğrenelim

Subliminal Mesaj


Subliminal mesaj başka bir objenin içine gömülü olan bir işaret ya da mesajdır
ve normal insan algısı limitlerinin altında kalmak, o anda farkedilmemek üzere tasarlanmıştır.
Subliminal mesajlar insanın bilinçli dikkati tarafından farkedilemezler
ancak bu mesajların insan bilinçaltını etkiledikleri ileri sürülmektedir.
Subliminal teknikler reklamcılık ve propaganda alanlarında sıklıkla kullanılmaktadır.
Bu tekniklerin amaçları, etkililiği, kulanım sıklığı konuları tartışmalıdır ve şüphelidir

evet teknik açıklamsı bu. Subliminal mesaj günümüzde filmlerde müziklerde reklamlarda
tamami ile cinsellik isyan şiddet empoze edilmek için kullanılıyor.. Ama en çok da cinsellik empoze etmek için
kullanılıyor

peki neden cinsellik


Araf süresi 27


Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için,
elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın.
Çünkü o ve taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir.
Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık.

evet şeytanın en büyük silahlarından biride cinsel günahlardır. Hz.Adem (as) babamız ve Hz. Havva (as) annemiz
elma yedikleri için cennetten kovulmadılar aslında cinsel dürtüye kapıldıkları için ve ayıp yerlerini
açtıkları için kovuldular..Şeytan da bunu çok iyi bildiği için en çok cinsel vesvese verir.