31 Ekim 2015 Cumartesi

KEMALİST YALANLARI : “Bu ülkenin bağımlılığını, bu toplumun yozlaşmasını ve bu milletin dağılmasını isteyenler, bu ülkenin gençliğini kendi tarihinden nefret ettirerek işe başlamışlardır. Gençliğe, atalarının birtakım cahil, yobaz, vahşî adamlar olduğunu, onlardan nefret etmenin çok önemli olduğunu öğretmişlerdir.

Oysa hakikat, onların söylediği gibi değildir. Bu toplum ve bu toplumun temsilcisi olduğu medeniyet, çok üstün insanî değerler çevresinde kurulmuştur. Zamanında en ileri ve en mutlu insanlığı temsil etmiş, birçok konuda başkalarına örnek olmuş veya yol göstermiştir.”
Atatürk’ün adı “Mustafa Kemal” mi, “Kemal” mi, “Kamal” mı?
Çanakkale Zaferi’ni Yarbay Mustafa Kemal mi kazandı?
“Gazi” unvanı, Atatürk savaşta yaralandığı için mi verildi?
Gerçekten bir “İstiklal Savaşı” var mı ve “Atatürk İstiklal Savaşı’nda yedi düveli yendi!” mi?
Meclis ittifakla mı saltanatı ve hilafeti kaldırdı?
Kadın Hakları Partisi nasıl kapatıldı?
Devrimler ihtiyacın ürünü müdür, yoksa keyfi tasarruf mudur?
En büyük eğitim hamlesini Atatürk mü yaptı?
Atatürk döneminde her şey hukuka uygun mu yapılırdı?
Tekke, zaviye ve dergâhların kapatılması iyi mi oldu?
Arap alfabesi zor olduğu için mi harf inkılâbı yapıldı?
Atatürk diktatör müydü, demokrat mıydı?
‘Dindar’ mıydı, ‘dinsiz’ miydi?
Anayurdu dört baştan demir ağlarla ördük mü?
Osmanlı borçlarını Atatürk mü ödedi?
Atatürk olmasaydı biz olmayacak mıydık?
Tüm bu sorular ve daha fazlasının cevapları bu kitapta.       


Kemalistlerin Meşhur Atatürk YALANLARI!!! Her Türk okumalı!


Kemalistlerin M.kemal Efsaneleri Güldürüyor…!!! Bugüne kadar pek çok uydurma masalları gerçek anılar hikayeler gibi bize öğreten Kemalist zihniyetli öğreticilerine ithafen

Bu masada 32 Kral 62 Cumhurbaşkanı var; Senin diğer adın da Kemal olsun hikayesi ve daha nicesi…

1- Atatürk Cumhurbaşkanlığı süresince hiç yurt dışına çıkmamıştır.

2- 94 tane dünya lideri Türkiye’ye hiç gelmemiştir.

3- Fotoğrafın çekildiği yer Sovyetler birliği Elçiliğidir. (7 Kasım 1927)

4- 1927 yılında dünya üzerinde zaten yaklaşık 120 kadar devlet vardır.

Senin diğer adın da Kemal olsun hikayesi;

Atatürk henüz Mustafa adını taşırken aynı isme sahip matematik hocası seninde adın Mustafa benimki de Mustafa. İsimlerimiz karıştırılıyor senin adın bundan sonra Mustafa Kemal olsun.

1- Hangi öğrenci öğretmenine Mustafa diye seslenir? Ya hocam der yada Mustafa Hoca diye seslenir. Nasıl bir karışıklık mümkündür?

2- Hangi öğrenci öğretmeninin verdiği ismi kullanır? Sorun bir kendinize..

İngiltere Kralının Atatürk’ün elini öpmesi;

1- İngilizlerde saygıdan ötürü “el öpme” adeti yoktur. Sadece bayanların eli öpülür.

2- Fotoğrafı renklendiren Ateş Akkor ve Engin Gökdeniz yaptıkları açıklamada o adamın herhangi bir adam olduğunu söylemiştir.

3- Fotoğrafın çekildiği tarih 24 Temmuz 1927′dir. O tarihlerde Türkiye’ye herhangi bir İngiltere kralı gelmemiştir.

Suudilerin Peygamberimizin mezarını yıkacak olması hikayesi;

Hikaye şu şekilde dolaşmakta internette,

Hz. Muhammed’in mezarını yıkıp yerini degiştirmek isteyen zamanın suudi kralına Atatürk’ün kendi el yazısı ve imzasıyla çektigi telgraf. Dikkatli okuyun yazıya başlarken krala sayın kelimesini kullanmıyor…

” Suudi kralı dikkatine !! Tarafımıza ulaşan haberlere göre Allahın sevgili ve özel kulu,elçisi peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın kabrini yıkıp yerini degiştirecekmişsin. O Mezarın tek taşına dokunursan kurtuluş savaşını bırakır ordularımla aşağı inerim..

26 Haziran 1919 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Mesajın orjinali Cumhurbaşkanlığı arşivlerinde saklanmaktadır.

1- 1919 yılında ne Suudi Arabistan vardı ne de Suudi Kralı vardı. İngilizlerin işgali sürmekteydi.

2- El yazısı ile telgraf çekilmez, mors alfabesi ile gönderilir.

3- 1919 yılında Mustafa Kemal Atatürk ismini almamıştı. Daha soyadı kanunu bile çıkmamıştı.

4- 1919 yılında daha ortada herhangi bir ordu bile yoktu.

5- Azıcık diplomasi bilenler bilir ki ordularımla aşağı inerim vb. türü yazışmalar asla kullanılmaz.

6- Bazıları bu telgrafın tarihinin 1926 olduğunu söylüyor ki Suudi Arabistan 1932′de kuruldu.

7- Bu tür telgraflar Dışişleri Bakanlığının arşivlerinde saklanır ve hem Cumhurbaşkanlığı hem de Dışişleri arşivi herkese açıktır. Hiç bir araştırmacı böyle bir telgrafa rastlamamıştır.

Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından Atatürk’ün büyük nutku çıktı

1- Nutuk 1927 yılında kitap haline getirildi. Taaa 2002 yılında ise ilk kez başka bir dile çevrildi. (Fransızca, Almanca ve Farsça)

2- Che Türkçeyi biliyorduysa bilemeyeceğim belki de sadece kitabın resimlerine bakıyordu ne dersiniz?

3- Madem öyle Che’yi anlatan onlarca kitabın neden hiçbirinde Atatürk sevdası anlatılmaz Che’nin?

4- Çantasından çıkan kitaplar;

karl marx – ekonomi politiğin eleştirisine katkı

s. r. vigosky – güncel kapitalizm teorileri üzerine makaleler

paul carrell – ils arrivent

h. b. philips – analitik geometri kitabı

luis peñaloza- bolivya ekonomi tarihi kitabı

Öğretmen Maaşları;

Sosyal Medyada dolaşan dialog bu;

“Paşam vekil maaşlarını düzenleyeceğiz, ne kadar verelim?

– Öğretmen maaşını geçmesin.

Başöğretmen Mustafa Kemâl ATATÜRK

1930 yılı 90 lira Öğretmen maaşı [Kaynak: http://bit.ly/vIyNft ]

1930 yılı 500 lira Milletvekili maaşı

1930 yılı Cumhurbaşkanı maaşı 1765 Reşat Altını

Ayrıca;

“Adalet Mülkün Temelidir” Hz.Ömer’e

“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” Hz.Ali’ye,

“Köylü Milletin Efendisidir” Kanuni Sultan Süleyman’a,

“Ya İstiklal ya ölüm” Şeyh Şamil’e aittir. (Kazım Karabekir’e ait olduğunu söyleyenler de var.)

SÖYLEMEZSEM OLMAZDI.
Hanginiz Mustafa Kemal Atatürk'ün dedesinin ismini biliyor.
Hiç biriniz bilmiyorsunuz değilmi? Bulamazsınız çünkü yok.
Onlar Fügüran bir liderin hayatını senöryoya , 
Dedesini koymayı unuttular. Yazık....

YARIN “SEÇİM” VAR... SANDIKTAN YA “İSTİKRAR” ÇIKACAK YA DA “KAOS !..”100 yıldır “onlar” karar verdi... Yarın, kararı “siz” verin! HEP ONLARA UYDUK 100 yıl boyunca “Onlar” istikamet çizdi bu toprakların evlâtlarına... Nasıl idare edileceğimize, Başımıza kimleri getireceğimize “Onlar” karar verdi. Ne giyineceğimize, ne yiyeceğimize, “Onlar” karar verdi.


“Bu toprağın çocuğu” olanlar, elbette “istikrar” ister, elbette bu ülkenin“istikbal ve istiklâl”ini düşünür.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, önceki gece “Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda verdiği resepsiyon”da, gazetecilerin sorularına verdiği cevapta dedi ki;
“2 Kasım sabahı milletimizin tercihi hangi istikametteyse şüphesiz ki o istikametten çıkacak olan neticeye hep birlikte saygı göstereceğiz ve sandıktan çıkan o neticeyi hep birlikte sahipleneceğiz. Ondan sonra da tabii ki; yeni Türkiye’nin inşallah geçtiğimiz 5 ay içinde yaşadığı sıkıntıları tekrar yaşamak istemiyoruz. “Bu sıkıntıları yaşamadan bir gelecek inşa edelim” diyoruz. Çünkü Türkiye’nin kaybedecek vakti yok, bu kayba tahammülümüz yok. Onun için pazar günü ülkemiz için gerçekten 2023 sürecine yönelik bir kırılmadır ve bu kırılma  noktasında inanıyorum ki milletimiz tercihlerini o istikamette kullanacaktır.”
İğne atsan yere düşmeyecek derecede kalabalık olan salonda Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarını dinlerken, “Türkiye’nin 100 yılı” geçti gözlerimin önünden…
Sonra, birden “internette dolaşan” bir yazı geldi aklıma…
İtiraf edeyim ki;
Yazı, “100 yılı” güzel özetlemiş!..
“Dünden-Bugüne” ne badireler atlattığımızı, nerelerden-nerelere geldiğimizi gayet güzel anlatmış…
Elbette bazı “eksiklik”ler var, onları da ben tamamlayacağım…
Buyrun, o yazıyı birlikte okuyalım:
HEP ONLARA UYDUK
100 yıl boyunca “Onlar” istikamet çizdi bu toprakların evlâtlarına...
Nasıl idare edileceğimize,
Başımıza kimleri getireceğimize “Onlar” karar verdi.
Ne giyineceğimize, ne yiyeceğimize, “Onlar” karar verdi.
Başımızdan sarığı kaldırıp atıp, “Onlar” istediği için Fötr şapka koyduk başımıza.
Soframızdaki yufka ekmek ve dürümleri kaldırıp, Pizza’yı, Hamburger’i,Fast-Food’u “Onlar” istedi diye koyduk sofralarımıza...
Hangi harflerle okuyup, ne yazacağımıza “Onlar” karar verdi.
“Onlar”gibi evlendik, “Onlar”gibi boşandık!
“Onlar”ın ceza kanunlarıyla yargılandık,
“Onlar”ın ticaret hukukuyla alışveriş yaptık!
100 yıl boyunca “Onlar”ın istediği gibi yaşadık!
“Onlar” istedi sağcı olduk,
Yine “Onlar” istedi solcu olduk!
“Onlar” istedi diye “Alevi-Sünniye, Türk-Kürt’e düşman” oldu.
“Onların” gül hatırı için birbirimizi öldürdük.
İstediler ki; 
“Bu toprakların evlatları birbirini yesin, birbirlerine düşman olsun, birbirlerini öldürsün, biz de malı götürelim…”
100 yıl boyunca biz birbirimizin boğazına sarıldık, birbirimizin nefesimizi kestik; ‘Onlar’ da malı götürdü.
BİZİ ONLAR SÖMÜRDÜ!
Biz birbirimizle kavga ederken, 1933-2003 arası borç faizi oyunuyla 70 yılda bu toprakların evlatlarının cebinden alınıp, Onların kasalarına, tek kalemde doldurulan 2.2 trilyon doları fark edemedik.
Onların kasaları dolsun diye, bu toprakların evlatları 70 sente muhtaçhale getirildi.
IMF oyunuyla bu milletin alınteri, “Onların kasalarına” hortumlandı.
100 yıl boyunca hep bu toprakların evlatları çalıştı, ter döktü,
Bu toprakların kaynaklarını Onlar sömürdü.
Bu milletin memurunun, işçisinin, çiftçisinin alınterini “Onların kasaları”na doldurduk yıllarca.
Bu milletin memurunun, işçisinin, çiftçisinin alınterlerini kendi çalışanlarının ceplerine dolduranlar, “darbelerle” indirildi, idam edildi,partileri kapatıldı!..
Onlar araba satsın diye; yol yapmadık, araba üretmedik,
2. Dünya Harbi’nde; 1945’te ikiye bölünmüş Almanların 1970’lerde yaptığı “duble yol”ları, “Onlar istemediği” için, biz ancak 2010’larda yapabildik.
Hızlı tren rayları döşeyemedik!..
Havalimanları yapamadık!..
Askerimizin silahını Onlardan satın aldık,
Operasyonları “Onların silahları”yla yaptık.
Onların verdikleri “istihbarat”larla kendimizi güvende(!) hissettik.
Yerli malı haftaları düzenledik. 
Yıllarca, yerli elma, yerli patates, yerli incir ürettik!..
Lakin; yerli araba, yerli silah, yerli tank, yerli top üretme haftaları düzenleyemedik!..
Niye?.. Onlar istemedi diye!..
1949’da yerli roket ürettik... Tam seri üretime geçecekken, Onlartarafından üretim engellendi, “seri ithalata” geçtik.
1961’de yerli araba ürettik.
Onların içerdeki uzantıları dalga geçtiler, seri üretime geçecekken yineseri ithalata geçtik.
YAPTIK, SALDIRDILAR!
Zaman akıp gitti...
100 yıl aradan sonra ayağa kalktık duble yollar yaptık,
Trenin hızlısına raylar döşedik,
Havalimanları, Elektrik santralleri, Barajlar, Hastaneler, Okullar yaptık,
81 ilin tamamına Üniversite, 900 küsur ilçenin tümüne fakülteler inşa ettik.
3. Havalimanıyla Onların saltanatlarını salladık,
Onlarda dahi olmayan 3. Köprü’yle İstanbul’un boğazına 3. bir gerdanlıktaktık.
Kanal İstanbul’la dağıtılan tezgahı ve bozulan oyunu da, proje tamamlandığında göreceğiz.
Şimdi yerli arabanın ilk protitipleri üretildiğinde çıkardıkları feryatlardan sonra, 2020 yılında seri üretime geçildiğinde neyi başardığımızı göreceğiz millet olarak.
Yerli tank ürettik, saldırdılar,
Yerli top ürettik, saldırdılar,
Yerli silah ürettik, saldırdılar,
Yerli füze ürettik, saldırdılar,
Uzaya uydular gönderdik, saldırdılar,
Marmara Denizi’nin altından Marmaray’ı geçirdik, çıldırdılar,
Denizin ortasından, evet; 
Anamur’dan – Girne’ye Toros’ların suyunu akıttık, küçümsediler!..
Yerli arabanın protitipine bile tahammül edemediler, kudurdular!..
TERMAL KAMERA VE İLAÇ
Bakalım, “yerli kamera” ve “yerli ilaç” ürettiğimizde ne yapacaklar?..
Birkaç yıla kalmaz; “Onların efendileri” tarafından “milyonlarca dolara”maledilen “termal kamera”ları biz “bin dolara” imal edecek ve “3 bin 500 metre yükseklik”ten yerdeki “karınca”ların hareketlerini görebileceğiz!..
Yine birkaç yıl sonra; 
“Yerli aşı” ile yetinmeyecek, artık “yerli ilaç” üretimine de geçeceğiz!..
Yani;
“Yerli ve milli” sözü havada kalmayacak, hayata geçirilecek!..
Yine çıldıracaklar!..
Yine tuzak kuracaklar!.
Ama, artık yeter!..
Öleceksek, adam gibi ölelim...
Onlar, bu milleti durdurmanın, bu millete diz çöktürmenin hesabını yaptılar yıllarca...
Onlara rağmen, 100 yıllık kavgaları bitirmek için “çözüm süreci”ni başlatırsan,
Onlara rağmen, Coğrafyamızdaki tezgâhları dağıtmak için planlarını ve oyunlarını başlarına geçirirsen,
Onlara rağmen, yol yaparsan,
Onlara rağmen, top-tüfek yaparsan,
Onlara rağmen, uzaya uydular gönderirsen,
Onlara rağmen, 3. Havalimanı yaparsan,
Onlara rağmen, Anamur’dan – Girne’ye Toros’ların suyunu akıtırsan,
Hele hele; 
Onlara rağmen, araba üretirsen!
Gezi’den saldırırlar!
İndiremezlerse, 17-25 Aralık’ta darbeye teşebbüs ederler!
Netice alamazlarsa, 30 Mart’ta, 10 Ağustos’ta “Ekmek için Ekmeleddin”le indirmeyi denerler!
Olmadı; 
PKK’yı yeniden sahaya indirirler!
PKK’nın arkasına saklanarak saldırırlar!
ONLARI HERKES TANIMALI
Onlar kim mi?
Onlar; 1915’te bu toprakları geçmek isteyenlerdir!..
Onlar; “1923’te Lozan’da bu toprakları satın alanlar”dır!
Onlar;
Ezanı “Tanrı uludur!” diye okutturanlar, “Kur’an eğitimini yasaklayanlar”dır!
Bu milletin ne giyeceğine, nasıl yaşayacağına karar verenlerdir!
1950’ye kadar bu millete karanlık bir hayat yaşatanlardır!
Onlar; 
Merhum Adnan Menderes’i asanlardır!
Onlar; bu topraklarda 40 yıl siyaset yapan ancak 40 yılda sadece 11 ay Başbakan olan Merhum Necmettin Erbakan’ı durduranlardır!
Onlar; Merhum Özal’ı zehirleyenlerdir!
Onlar;
Bu topraklarda “milletin adamlarına darbe” yapanlar veya teşebbüs edenlerdir!..
Onlar; 
Son 30 yılda bu toprakların evlatlarına PKK ile diz çöktürmeye çalışanlardır!..
Onlar; 16 Şubat 1999’da Abdullah Öcalan’ı teslim eden, PKK ile, DAEŞ’le bu toprakların evlatlarına yeniden diz çöktürmek isteyenlerdir.
Onlar; 
Reyhanlı’da, Diyarbakır’da, Suruç’ta, Ankara’da patlatılan bombaların failleridir.
Onlar; 
“Tek çare HDP” manşetleri atanlardır!
Onlar; “Barış için HDP” yalanıyla, PKK’yı destekleyenlerdir!
Onlar; 
“Halkın yüzde 52 oyu” ile seçilen Recep Tayyip Erdoğan’a “Diktatör”manşeti atanlardır!
Onlar; 
“Katil Erdoğan” diye böğürenlerdir!..
Onlar; henüz protitipi üretilen yerli arabaya, “çakma” manşetleriyle saldıran, “devşirme” diye aşağılayanlardır!..
Onlar; “Küresel”lerdir, Onlar; Doğan’lardır! Serçe’lerdir, Atmaca’lardır,Koç’lardır, Kuzu’lardır, Öküz’lerdir!..
Onlar; nereye mi çalışır?
Onlar; Londra’ya çalışır!
Onlar; Londra’daki Kraliçe’nin “köle”leri, Kraliçe’nin “mankurtlaştırdığı”beyinsizlerdir!..
Yeryüzünde akıttıkları kan, döktükleri gözyaşı Kraliçe’nin gül hatırı içindir!
İşte 1 Kasım’da “Onlarla, bu toprakların evlatlarının seçimi”ni yapacağız!
1 Kasım, seçimden de öte; “Onlarla – bu toprakların evlatlarının savaşı”dır!
1 Kasım sandıkları milletimiz için 1915 Çanakkale’dir!
Gelibolu’dur!
Seddul-Bahir’dir!
Bu şerefli millet tarihi tekerrür ettirecek,
100 yıl sonra “Onları bu topraklardan ebediyyen kovacak”tır inşallah... 
Ve bu millet; 
100 yıl sonra bu toprakları yeniden geçilmez yapacaktır Allah’ın izniyle!.. 
Yeter ki, sandığa git...
Yeter ki;
“Tercih”ini Türkiye’de yana yap!.. 
 *****************************************************************************
Birinin adamını değil, adam gibi adam getirin!
Her “parti”de ve her “devir”de olur... 
Bazı “uyanık”lar, herhangi bir “devlet kademesi”ne “kendi adamını”yerleştirmek ister!..
Hükümet mensupları, milletvekilleri ve bürokratlar da; “tavsiye”de bulunan kişinin “hatır”ını kıramaz ve “onun adamını” getirir göreve!.. 
Getirirken de; “lâyık” mıdır, “becerikli” midir, “iş bitirici” biri midir, bakmazlar!..
Sonradan anlaşılır ki, bazıları “sümsük”tür, bazıları “sünepe”!.. İşi bilmedikleri gibi, bilene de engel olurlar!..
Bunu, maalesef son “kayyum atamaları”nda da gördük... “Koza-İpek Grubu’nun 22 şirketi”ne atanan “kayyum”lardan bazıları; “kimlerin adamları”dır bilmiyorum ama, “sünepelik”lerini yüzlerinden okudum!..
Meselâ, Bugün TV’nin başındaki Tarık Toros; kayyum yardımcılarından birine; “Heyy kayyum, gel buraya!” diyor, bizimki tıpış tıpış gidiyor!..
Be adam; sen oraya “talimat almaya” değil, “talimat vermeye” gittin!.. Sen, artık; “yönetilen” değil, “yöneten” bir adamsın!..
Ama, “birinin hatırı” için o göreve getirilmiş bir “İş bilmez!.. Sümsük ve Sünepe” olunca, “Genel Müdür” de olsa, “kendi emrindeki bir personel”den emir almaya başlıyor!..
Bu durum; sadece “bazı kayyum”larla sınırlı değil, “bazı genel müdürler”de maalesef böyle!..
Çoğu “mıymıntı” ve “sümsük!”
Diyeceğim şu:
Oralara, “birilerinin adamları”nı değil, “adam gibi adam”lar getirin!
YENİ AKİT / Hasan Karakaya

SÖYLEMEZSEM OLMAZDI :
Kürtçe türkü dinlemenin bile yasak olduğu günlerden. Kürtçe kanalın 24 saat yayın yaptığı.. İstediğiniz takdirde kürtçe özel televizyon kanalı bile açtığınız.. Okullarda Kürtçe seçimlik derslerin okutulduğu günlere gelmiş iken..
“Sadece yattığım kadınlar oy verse, yine seçilirim” diyen bir adamı.. Getirip İstanbul’da birinci sırada aday yapan HDP’ye oy verecek olan Kürt kardeşlerime..
Hz. Peygamber’i çirkince tasvir eden HDP’liler önümüzde dururken.“Diyanet’i kaldıracağız” diyen.. “Din dersini okullardan kaldıracağız” diyenHDP’ye oy verecek Kürt kardeşlerime.. 
Yarbayımızı, eşinin yanında katleden alçaklara taziye ziyareti yapan HDP’lilere oy verecek ulusalcı, Emin Çölaşan kafalı beyaz Türklere..
Ben ne diyeyim?

29 Ekim 2015 Perşembe

Erdoğan tek başına Hırsızların hırsız Katillerin katil Hainlerin hain dediği adam Recep Tayyip Erdoğan , Milliyetçi , Laik , Komünist , Cemaatçi , Ateist , Ulusalcı ve Kemalistlerin Genetiğini bozdu:) KENDİNE GEL , ANLA ARTIK ARTIK ERDOĞANI ve AK PARTİYİ SAVUNMAK VATANI SAVUNMAKTIR.





Anlayın artık Osmanlıyı ingilizler yıktı Cumhuriyeti ingilizler kurdu Hilafeti ingilizler kaldırdı Tayyip erdoğan bağımsızlık için savaşıyor.

NEDEN ,,, ? Hepsi Bir ve Koro Halinde HDP PKK CHP İSRAİL MHP ABD DEAŞ İNGİLTERE TÜSİAD FETÖ PARALEL Erdoğana Karşı?



Cumhuriyet tarihinde 80 yılda yapılamayan AKP 13 Yılda yapıyor.  Ama  AKP Hırsız HeeHee Yersen .

BENİM için KEMAL Atatürk ,,,

Atatürk heykellerini ve Şakşakçılîğını yapıp ,

Yerli Uçak ,
Yerli Araba ,
Yerli Tank ,
Yerli Uydu ,
Yerli Gemi ,
Yerli Helikopter ,
Yerli Füze ...... Yapmadan 
Atam İzindeyiz demektir .


BENİM için KEMAL Atatürk ,,,

1915 de Vatanı korumak için ,
Anadolu evlatlarının Çanakkalenin geçilmemesi için
Çanakkale savaşında binlerce şehit verdikten sonra ,
 
İngiliz , Mason , Yahudi evlatların da 1918 de
İngiliz savaş gemilerini Savaşmadan İstanbul boğazında sevinçle bayraklarla karşılamasıdır.



Bir ibret fotoğrafı:Teröre karşı biraraya gelemeyen CHP, MHP ve HDP, Gülen medyasına siper olmak için elele verdiler.ABD ve AB de aynı safta.









PKK’nın Hz. Muhammed’e çirkefçe hakaret etmesine, Kur’an’ları yakmasına, camileri, Kur’an kurslarını ateşe vermesine “DOMUZ GİBİ SUSMAKTIR” Yezit olmak!

CIA’nın, BND’nin, MI6’nın, SOROS’un tasmasını takıp, gönüllü tetikçisi, “barkodlu beslemesi” olmaktır Yezit olmak!

Memleketi ateşe veren PKK terörünün sesi HDP’ye “sazlı sözlü” destek çıkmaktır Yezit olmak!

Fırtına kopunca semirdiği gemiden, öteki mahallenin çukur kucağına atlayıp, dava arkadaşlarına “nanik” yapmaktır Yezit olmak!

Kişisel çıkarı için HDP-PKK reklamı yapmak, FETÖ yanında saf tutmak, gerekirse şeytanla dahi kol kola girebilmektir Yezit olmak!





BU KÜRT - TÜRK DEĞİL, MÜSLÜMAN - KAFİR SAVAŞIDIR
VE YAPILMAK İSTENEN TAM DA BUDUR

Şer güçler, Türkiye'ye topyekun savaş ilan ediyor; oluşan siyasi boşluğu fırsat bilerek Türkiye'de terörü kışkırtıyorlar, ifadesini kullanan Kaplan, "Peki, “bizimkiler” ne yapıyorlar! Açıkça, alenen, Türkiye'yi kaosa sürükleyen şer güçlerle Türkiye'yi vuruyorlar! Şer güçlerin oyunlarını bozacaklarına, kelimenin tam anlamıyla “şebek-e”lik yaparak, Türkiye'yi boğuyorlar!

BUNUN ADI İHANETTİR! İHANET!
İslâm’ı kaybedersek, hiçbir şeyi kazanamayız!
Türk-Kürt-Arap, dün Haçlılarla savaştı.

Bugün Haçlıların çocukları, ırkçılık virüsü bulaştırdı.
Bin yıllık kardeşlerin arasını açtı, kuyularını kazdı, birbirlerine düşman yaptı. Dışarıdan bin yıldır çökertemedikleri İslâm'ı, şimdi içeriden çökertmeye çalışıyorlar.



Erdoğan tek başına Hırsızların hırsız Katillerin katil Hainlerin hain dediği adam Recep Tayyip Erdoğan , Milliyetçi , Laik , Komünist , Cemaatçi , Ateist , Ulusalcı ve Kemalistlerin Genetiğini bozdu:)




SELÇUKLU'NUN VE SELAHADDİN'İN TORUNLARI, UYANIN!

Dün Türklerle Kürtler, yani Selçuklu'nun torunları ile Selahaddin'in torunları Haçlılara karşı omuz omuza savaştılar; İslâm'ın bayraktarlığını birlikte yaptılar!

Ama bugün Haçlıların çocukları tarafından birbirlerine kırdırıIıyorlar!
Uyanın ve bozun bu oyunu!

Tarihî bir sınavla karşı karşıyayız. Eğer bu oyunu bozabilirsek, sınavı başarıyla veririz. İşte o zaman kimse duramaz bizim karşımızda! Kimse durduramaz bizi bir daha -Allah'ın yardımıyla!

Sözün özü: İslâm'ı terkederseniz, Allah da terkeder sizi, tarih de. Sürgün yersiniz, sürülürsünüz, sürünürsünüz, süründürülürsünüz -Allah muhafaza!
Konu ile İlgili :
AK Parti
Nakşi,
Nurcu
Milli Görüş koalisyonudur .

AK PARTİ TEK
Diğerleri HEPSİ BİRDİR 
Erdoğan tek başına Hırsızların hırsız Katillerin katil Hainlerin hain dediği adam Recep Tayyip Erdoğan , Milliyetçi , Laik , Komünist , Cemaatçi , Ateist , Ulusalcı ve Kemalistlerin Genetiğini bozdu:) 

Şer güçlerin oyunlarını bozacaklarına,
Açıkça, alenen, Türkiye'yi kaosa sürükleyen,
Şer güçlerle Türkiye'yi vuruyorlar!
PKK,HDP
CIAmat,
CHP
MHP
Tüsiad

Samanyolu
Sözcü
Zaman
Millet
Bugün
Kanaltürk
Hürriyet

İNGİLTERE
ABD
iSRAİL
ALMANYA






Siyaset-i Şeriyye; mazlumlarla birlikte zalimleri de zulümden kurtarma sanatıdır. Üç çeşit siyaset tarzı ve siyasetçi taifesi vardır.

1) Kanla idare edenler

2) Kanunla idare edenler

3) Kur’ân’la idare edenler

Kanla idare edenler Kabil’in çocukları, Kanunla idare edenler de Karun’un çocuklarıdır. Kur’ân’la idare edenler ise İslâm’ın çocuklarıdır. Güçlerini kandan ve kanundan alanlar; katil Kabil’in, kapitalist Karun’un yolunda olurlar. Gücünü Kur’ân’dan alanlar ise Hz. Muhammed (sav)’in yolunda seferber olup mesafe alırlar. Müslümanların siyaseti; her yerde ve her zaman Kur’ân ile idare etme ve Kur’ân ile idare olunma siyasetidir. İdare sistemlerini Kur’ân’ın emrine vermeyenler, yakalarını kanlı katillerden, kapitalist Karunlardan kurtaramazlar. Şunu bilelim ki; Kur’ân’la idare olunmayanlar ya kanla veya kanunla idare olunuyorlar demektir.

“Celladına aşık olmuşsa bir millet, ister ezan ister çan dinlet, itiraz etmiyorsa sürü gibi illet, müstahaktır ona her türlü zillet.”

Asrımızda siyasetle ilgilenen Yahudilerin yönettikleri Müslümanlar, siyasetle ilgilenmeyen Müslümanlardır. Müktesebatları sekiz on yıl gerisini anlatmaya yetmeyen slogancı medya-tilkilerine yenik düşmüşüz. Onların dedi-kodularını dinleye dinleye kendi gündemimizi unutmuşuz. Bunlar dünkü Ebu Leheb’in bugünkü torunlarıdır. Dünkü Ebu Leheb’in elleri kurudu bugünkü Ebu Leheb’lerin de dilleri kuruyacak.

Siyaset, imanı israiliyat ile işgal etmeye çalışan İsrail’e isyandır. İmanlarından İsrailiyatı söküp atmayanlar, atamayanlar, kendi idarelerinde İsrail iradesini söküp atamazlar.

Müslüman’ın siyaseti, nezaketinin zekâtıdır. Nezaketi kaybedenler, zeki ve zengin de olsalar siyaset ehli sayılmazlar. Kendilerini aklamak ile kendilerini yoklamak arasında kararsız kalanlar, ehli siyasetten değil, ehli politikadan sayılırlar.

Siyaset; ahkâm kesmek değil, her şeye rağmen yaşamın domuz bağını çözmeyi başarabilmektir. Domuzlaşanlar ile Maymunlaşanları hayat sahnesinden, memleket idaresinden uzaklaştırmaktır.

Müslüman’ın siyaseti; devleti değil, insanlığı temsil etmesidir. Vicdanında insanlığı temsil edemeyene devleti teslim edenler, kendi Firavunlarını üretenlerdir.

Siz gönül dergâhında yaranızı duanıza rabteylemişseniz, Allah’tan başkasını Rab eyleyemezsiniz. Siz Allah’tan başka Rabler ediniyorsanız gönül dergâhında yaranız duasız kalmıştır.

İnsan kendinden ayrılabilen, kendinden eksilen bir varlıktır. Siyaset; kendinden ayrılan, kendinden eksilen insana “insan ol” demeyi nezaketle hatırlatma sanatıdır.

Müslüman’ın siyasetinin merkezinde “Yaradılanı Yaradandan ötürü sevmek” vardır. Bu nedenle siz her hangi bir insana iyilik yaparken “Sen Türk müsün, Kürt müsün? Arap mısın? Kuzeyli veya Güneyli misin? Batılı veya Doğulu musun?” sorularını sormayınız. Çünkü Allah insanlara nimet verirken bu soruları sormaz. Allah’ın sormadığı soruları biz de sormayalım.

Siyaset, muhataba kıymet biçmektir. Yani kıymetten düşmüş olanı kıymetli kılma girişiminde bulunmaktır. Nuh aleyhisselam, isyankâr oğluna “Yavrucuğum” diye hitap ederken, , sigara içtiği için çocuğuna “serseri” diye hitap eden babanın siyaset şuuru sıfırdır.

Müslümanlar tek ümmet olma ile siyaset-i şeriyye sahibi olmayı birbirlerinden ayırdıkları günden bu yana “Yahudi Siyaseti” ne yenik düşüp ırkçılık/kavmiyetçilik davasını kuşandılar. Müslüman olduklarını söylediler ama bin parçaya bölünüp Yahudi ve Hıristiyanlar gibi yaşadılar. Şunu bilelim ki; İmamı papazlaştırmaya, Camiyi kiliseleştirmeye, Kur’ân’ı İncilleştirmeye çalışanların siyasetleri, Yahudi siyasetidir.

Müslüman oldukları halde uzun geceleri uyuyarak kısaltma, aydınlık gündüzleri de günahlarla karartma yoluna gidenler, terk-i siyaset eyleyenlerdir. Terk-i siyaset eylemek, ümmet-i İslâmiyye’nin vasfı değildir. Çünkü İslâm’da ümmet ile siyaset ikizdir. Ümmetin olduğu yerde siyaset, siyasetin olduğu yerde de ümmet vardır. Altını çizerek diyoruz ki; İslâm’da siyaset denildiğinde ümmeti gündemde tutmak akla gelir. Gündemlerinde Ümmet-i Muhammed olmayan siyasetçilerin peşinde gitmek ile şeytanın peşinde gitmek arasında hiçbir fark yoktur. Ümmetsiz siyaset, siyasetsiz ümmet olmaz.





KENDİNE GEL ARTIK

ARTIK ERDOĞANI SAVUNMAK VATANI SAVUNMAKTIR.









Ölen İsrail çocukları için ağlayıp, İsrail’in onlarca vatandaşımızı şehit ettiği Mavi Marmara olayında taş kesilmektir Yezit olmak! İsrail’in küstah siyasetçilerine Davos’ta “one minute” diye racon kesmektir Hüseyin olmak!





Hz. Muhammed’e, Kur’an’a dil uzatan HDP-PKK’ya, ölümüne karşı HAŞHAŞİLER diye çıkmaktır Hüseyin olmak!

Memleketi bu şer odaklarının kurduğu DECCAL SOFRALARINA TEVESSÜL ETMEDEN, onlardan gelen belalara göğüs gererek müdafaa etmektir Hüseyin olmak!



Haydi yeniden Bismillah!






“Allah size, emanetleri, (kamu görevlerini, devlet işlerini, sorumluluk gerektiren meseleleri) mutlaka ehline, (kabiliyetli, liyakatli, bilgili ve güvenilir kimselere) vermenizi emrediyor. (Nisa S.58)” ilahi ültimatomuna, yani emrine uymak için ülke gemisinin kaptan ve ekibini seçmek üzere tekrar Bismillah diyerek sandığa gidiyoruz!

Yanlış oylarımızla oy anam oyy! dememek için, bin düşünüp bir evet mührünü vurmak üzere tekrar Bismillah diyerek sandığa gidiyoruz!!

Seçimlerin bir daha yenilenmemesi ve özlediğimiz istikrarın geri gelmesi için tekrar Bismillah diyerek Sandığa gidiyoruz!!

“Ey iman edenler! (Din, Vatan, Can, Namus, Nesil, Mal) emanetlerine bilerek ihanet etmek suretiyle Allah’a ve Resulüne hainlik etmeyiniz”(Enfal S.27) emri ilahinin gereği, emanetlere ihanet etmemek için yenidenBismillah diyerek sandığa gidiyoruz!

Sevgili Peygamberimizin, “Sizden biriniz, faiz, fuhuş vs. zulüm ve haksızlıkları ve dinimize, vatanımıza ve Sevgili Peygamberimize yapılan hakaretleri gördüğünüzde onu önce elinizle, sonra dilinizle düzeltiniz!...”talimatlarına uymak adına, Cuma tatil yasağı gibi daha birçok yasağın kaldırılması ve hakaretlerin hesabının AK Oylarımızla sorulması için yeniden ellerimiz ve dillerimizle Bismillah diyerek sandığa gidiyoruz!Çobansız ülkemizde ve tüm Dünya’da anaların ağlamaması; işgal, savaş, sömürü ve ahlak terörünün durdurulması adına maddi ve manevi güçlü bir Türkiye’nin oluşması için yeniden Bismillah diyerek sandığa gidiyoruz!

Pusuda bekleyen, kuzu postuna bürünmüş, muhalefette acıkmış kurtların tekrar insan hak ve hürriyetlerini ortadan kaldırmasına izin vermemek ve karanlık günlere dönmemek adına başörtüsü, namaz hürriyeti gibi kazanımlarımızı korumak ve artırmak için yeniden Bismillah diyerek sandığa gidiyoruz!

Muhalefetin durdurulması için mahkemeye verdiği, 3. Boğaz ve Yalova-Gebze Köprüsü, adının Sultan Abdulhamid olmasını istediğimiz İstanbul’daki Dünya’nın en büyük havaalanı, Hızlı Tren Marmaray vs. nice dev projelerin devamı adına ülkemiz ve torunlarımızın mutlu ve bereketli geleceği için Bismillah diyerek yeniden sandığa gidiyoruz!

Bin yıl kardeş yaşamış, Çanakkale ve İstiklal mücadelemizi beraber yapmış ve dualarla açılan Meclisimizde, İslami Cumhuriyeti beraberce kuran, Fethi mübinin ilk mimarı, Anadolu kapılarını İslam’a açan Sultan Alpaslan’ın torunları Türklerle, Kudüs’ün Fatihi, Şarkın en sevgili sultanı, Selahaddini Eyyubi’nin torunları Kürt kardeşlerimizi birbirine düşüren emperyalist-Siyonist ve uşakları kalleşlerin oyunlarını bozmak için yeniden Bismillah diyerek sandığa gidiyoruz!



Batılıların deyimiyle, “Siyasal İslam” muhalefetteyken, Mason iktidarlarını ehveni şer numarasıyla destekleyen, “Siyasal İslam’’ iktidara gelince de onu yıkma adına Mason muhalefetin bayraktarlığını ve akıl hocalığını üstlenen içimizdeki Paralel hareket eden Müzebzeb(!) gafilleri düştüğü nifak çukurlarından kurtarılmaları adına yeniden Bismillah diyerek sandığa gidiyoruz!



İttifak ederek iktidarı, AK iktidarla siyasi, maddi ve manevi istikrarı, istikrarla dış ve iç odaklara karşı istiklalimizi ve istiklalle nefislerimizin ve nesillerimizin dünya ve ahiret istikbalimizi elde etmek için yenidenBismillah diyerek sandığa gidiyoruz!

Yeryüzünün her yerinin Kerbala ve her günümüzün Muharremin 10. günü (Aşura) olduğu bir asırlık çığlıkların, gözyaşlarının bayrama dönüşmesi adına Afrika, Asya, Ortadoğu ve tüm coğrafyalardaki mazlumların kurtuluşları için AK yumruğumuzu zalimlerin başına vurmak için yeniden Bismillah diyerek sandığa gidiyoruz İnşallah!

Halkın iktidarlarının öncüleri, hayır ve minnetle yâd ettiğimiz, Merhum Kazım Karabekir Paşa, Şehid Adnan Menderes, Şehid Turgut Özal, Şehid Muhsin Yazıcıoğlu ve Merhum Necmeddin Erbakan Hocamız ve arkadaşlarını, dış güç ve piyonları silahlı ihtilallerle tasfiye ederlerken, şimdi sandık ihtilaliyle(!) bizim oylarımızla tasfiye etmeye çalıştıkları Kaptan Erdoğan ve yardımcısı Davudoğlu kardeşlerimizi korumak ve zalimlere yem yapmamak için yeniden Bismillah diyerek sandığa gidiyoruz!

Hülasa;

Sultanlar sultanı, tek önder, tek lider, izinden gitmekten şeref duyduğum, baş öğretmenim, iki cihanda güneşim, Efendimizin; Medine-i Münevvere’de kurduğu Devlet-i Ali’ye Muhammed’in temel değer, öğreti ve prensiplerinin 1071 yılından bu yana hizmetkarı olmuş aziz milletimizin, varlığını varlığına adadağımız Alemlerin Rabb’i Allah’a hakkıyla kul olmak, yeryüzündeki zalimlere Yavuz, mazlumlara Yunus olma vazifemizi tekrar inşa etmek adına, Kabe-i Muazzama’yı, Ravza’tül Mutahharayı ve Mescid-i Aksa’yı korumanın en ön karakolu ve sigortası olan, başkenti İstanbul merkezli yeni bir dünyayı AK oylarımızla tekrar kurmak için yeniden Bismillah diyerek gidiyoruz!

Ve İslam Medeniyetimizi çok güçlü bir AK iktidarıyla ve yeni bir milli anayasa ile yeniden ihya etmek adına, Tel Aviv’i, Londra’yı, Pekin’i Moskova’yı, Paris’i, Berlin’i 1 Kasım gecesi ağlatmak, Gazze’yi, Kudüs’ü, Şam’ı, Üsküp’ü, Kosova’yı, Urumçi’yi ve tüm dünya mazlumlarını sevinçten şükür secdesinde ağlatmak ve ağlamak için yeniden Bismillah diyerek sandığa gidiyoruz!



Asırlardır ok ile koruduğumuz vatanımızı, dinimizi ve tüm değerlerimizi, oylarımızla korumak için haydi pazar günü dini, milli ve vicdani göreve!

Ve milli sandıktaki nöbete!

Zafer sadece Allah’tandır. Ve zafer yakındır İnşallah!

Allah (c.c), daim yar ve yardımcımız olsun!

Selam, sevgi ve duayla…

YENİ AKİT / Şevki Yılmaz


OKUNACAK WEBLER :





http://313muhammedi.blogspot.com.tr/


gercek-tarihimiz.blogspot.com.tr/



gerekli-webler.blogspot.com.tr/


derinfitnepkk.blogspot.com.tr/