18 Ekim 2015 Pazar

Ankara’daki terör saldırısında ölenlere şehit demeyin! Levent Kırca’ya rahmet dileseniz ne oluuur, dilemeseniz ne olur?


Ölen teröristlere “şehit” diyen PKK’ya isyan etmedik mi?

Proje Selahattin’i “cici çocuk” gibi gösteren Doğan medyasına ateş püskürmedik mi?

Dağdaki PKK’lılara “iyi çocuklar” diyen Hüseyin Aygün’ü PKK yandaşı ilan etmedik mi?

Proje Figen Yüksekdağ’ı “cici kız” diye kakalayan FETÖ medyasını yerden yere vurmadık mı?

Gezi eylemlerine katılan PKK’lı teröristi “kırmızı fularlı cici kız” diye tanıtan Cüneyt Özdemir’i suçlamadık mı?

PKK’nın kanlı eylemlerine rağmen, HDP’ye oy vereceğini ilan eden Soros-Bush çocuklarına hain demedik mi?

Eeeee, o halde bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu kıymetli Numan Kurtulmuş?

Ölen “sol” protestocuları “şehit” ilan etmek de ne?

Ölünceye kadar Müslümanları “ötekileştirmiş”, muhafazakârlara düşmanlık etmiş, başörtülülere hakaret etmiş Levent Kırca’yı göklere çıkarıp, iktidar namına ona rahmet dilemek de ne?

Kısacası kimse kusura bakmasın!

Hem zorunda mıyım kardeşim?

Defalarca belden aşağı küfürlerine maruz kaldığım Levent Kırca’ya (ciddiye alıp kin tutmamakla birlikte), asla rahmet dilemem…

Kendisi için yani…

Eminim Kırca da “Allah’ın rahmetini” istemezdi.

Şahsen ne ölüsü umurumdaydıııı, ne dirisi…

Ne sanatına saygı duyardııım, ne de ağzı bozuk kişiliğine…

Ne “aptallar için yaptığı” mizahını beğenirdiiim, ne de “izleyiciye geri zekâlı” der gibi ekrana getirdiği “olacak o kadar” denilen ucubesini…

Levent Kırca’dan “bende kalan” tek şey, sadece o hoyrat adamla yaşamak zorunda kalmış eşine duyduğum kadınca bir merhamet, şefkat…

Sayın Numan Kurtulmuş, elbette şahsı adına istediği yorumu yapabilir, buna itiraz edemem…

Ancak AK Parti adına olunca iş değişir. Okurlarımdan yağan öfkeli “e-mail”lere bakılırsa, AK Parti adına “Kanlı meydan” sloganları atarken hayatını kaybedenlere “şehit” denilmesine, Levent Kırca’ya rahmet okunmasına itirazı olan sadece ben değilim!

Evet, bu hain terörist saldırıya kurban gidenler için hepimiz kan ağladık…

Hepimiz yandık…

Ancak ne kadar üzülürsek üzülelim, ne kadar yanarsak yanalım, “Bu meydan kanlı meydan” sloganları atarken ölenlere (çoluk çocuk müstesna) “şehit” denilmesine itiraz ederim.

Meydanda ne için toplanmışlardı?

Meydana toplananların İslam’la ne alakaları vardı?

Tekrar ediyorum… Ölenler için hep birlikte yas tuttuk… Hep birlikte ağladık… Hep birlikte yandık…

Ancak İslam’i bir mertebe olan “şehitlik”, öyle “beleş”, öyle “kolay” erişilecek bir mertebe değil ki!

İsrail askerlerinin katlettiği Filistinlileri düşünün…

PKK’lı teröristlerin vahşice katlettiği asker ve polisleri…

Soruyorum…

“Bu meydan kanlı meydan” sloganları atarken ölenler neye göre şehit kabul edildi?

Vatanı mı müdafaa ediyorlardı?

Allah’ın adını yüceltmek uğruna mı can vermişlerdi?

Acaba iktidarı protesto etmek için alana toplanan o kalabalıkta hayatını kaybedenler, öldükten sonra “şehit” olarak kabul edileceklerini duysalardı, AK Parti için ne derlerdi?

Lafı uzatmadan öyle “dümdük” söyleyeyim…

İster hoşunuza gitsin, ister gitmesin…

İster gücünüze gitsin, ister gitmesin…

Gezi benzeri “saldırgan” eylemleri yapanlar, şehit düşen asker-polislerle aynı statüde olamazlar.. Yakınları da, şehid asker-polis yakınlarının haklarından yararlanamazlar!

“Katil devlet, katil Erdoğan” diye bağıranlar, bunca işsiz, bunca yoksul varken, “şehit” asker-polis yakınlarıyla aynı haklara sahip olmayı asla hak etmiyor!

AK Parti’ye oy veren biri olarak, “bu meydan kanlı meydan” diye slogan atarak yıkıcı “protesto” eylemleri yapanların…

PKK aleyhine tek slogan atmazken, “katil Erdoğan, katil devlet” diye slogan atanların…

İslam’la uzaktan yakından alakası olmayan, hatta İslam’a karşı olanların öldükten sonra “şehit” olarak kabul edilmesine karşıyım!

Yok, ille de onlar için bir iyilik yapacaksanız, “tazminat” deyin, başka bir şey deyin ama asla “şehitlik” gibi yüce bir makamla yücelemeyin!

Millet kesesinden, devleti katil görenlere cömertlik etmeyin!

Buna hakkınız yok!

Eğer “katil devlet” diye slogan atarken ölenlere “şehit” derseniz, bundan böyle PKK’lıların, ölen teröristlerine “şehit” demesine itiraz edemezsiniz.

Sırtını teröre yaslayan Figen Yüksekdağ’ı allayıp pullayan FETÖ medyasına itiraz edemezsiniz.

Elli kişinin can verdiği Kobani vahşetinin sorumlusu Proje Selahattin’e “cici çocuk” diyenlere itiraz edemezsiniz.

PKK’lı teröriste “kırmızı fularlı kız” diyen Cüneyt Özdemir’e itiraz edemezsiniz.

Neye dayanarak mı konuşuyorum?

Buyurun…

Sen, onlar için ister bağışlanma dile, istersen dileme. Onlar için yetmiş kere bağışlanma dilesen de, Allah onları kesinlikle bağışlamaz. Bu, gerçekten onların Allah’a ve elçisine (karşı) nankörlük etmeleri dolayısıyladır. Allah fâsıklar topluluğuna hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 80)

Senin onlar adına mağfiret dilemen ile mağfiret dilememen onlar için birdir. Allah, onlara kesin olarak mağfiret etmeyecektir. Şüphesiz Allah, fâsık bir kavme hidayet vermez. (Münafikun Suresi, 6)


YENİ AKİT / Mehtap Yılmaz



Şanlıurfa'nın Suruç İlçesini kana bulayan A.A.Ş isimli Adıyaman nüfusuna canlı bombanın, daha önce PKK eylemlerine katıldığı ortaya çıktı...



Emniyet birimleri, Şanlıurfa'nın Suruç ilçesini kana bulayan canlı bombanın kimliğini tespit etti. Bölücü Terör Örgütü PKK'nın dağ kadrosunda olduğu öğrenilen Canlı Bombanın, Kobani'ye destek için Ankara'dan Suruç'a gelen 300 kişilik ESP'li gurubun arasına girerek, bir süre gruptaki kişilerle sohbet ettiği öğrenildi.



Bu ne hız proje Selahattin? Bombanın faillerini nasıl sobeledin?


Ne o Proje Selahattin?

Rüyanda mı gördün?

Fetullah’ın cinlerinden mi haber aldın?

Daha ölü sayısı belli değil iken…

İnsanlar oraya buraya koşuşurken…

Yaralılara müdahale edilirken…

En hızlı istihbarat veya emniyet teşkilatının dahi “olay anında” suçluyu ilan etmesi imkânsız iken…

Patlamaya bir canlı bombanın neden olup olmadığı kesinleşmemiş iken…

Neye dayanarak HDP Diyarbakır mitingindeki patlama ile bu patlama arasında bir paralellik olduğunu söyledin?

Patlayıcı tipi mi “paraleldi”?

Eylem tipi mi?

Sen kimsin ki?

Terörle mücadele uzmanı mısın?

Patlayıcı uzmanı mı?

İstihbarat başkanı dahi olayı “sıcağı sıcağına okuyamamışken” bu ne sürat Cici çocuk?

Bu ne atak?

Hangi “istihbarata dayanarak” “Katil İktidar Partisidir” dedin?

Hangi “jurnal”i dikkate alarak, “elleri kanlı bunların” diyebildin?

Vallahi türkü söylemeyi falan bırak da “terörle mücadeleci” ol sen!

Ol ki dünya âlem duysun sendeki bu “üstün” kabiliyeti… Hani Van depremi sonrası Erciş’liler, “köpekler havlayınca deprem olacağını anlıyor, dışarı çıkıyoruz” demişlerdi ya…

Ona ne gerek?

Cici çocuk ulusun, ağzını açsın yeter!

Baksana!

Herkesten önce Cici çocuk Diyarbakır katliamıyla, Ankara katliamı arasında paralellik kurdu!

Gel de hayret etme…

Bu ne “burun”?

Bu ne gelişmiş “koku alma duygusu?”

Yahu bilgisayar kullanan maymun gördük!

Konuşan papağan duyduk!

Bisiklet süren köpek izledik!

Ama patlama sırasında vakayı çözen “orijinallikte bir siyasetçi ne duyduk ne gördük, ne de izledik!”

Kan daha katledilenlerin damarlarında dolaşıyorken, kokusunu duyan hatta katilini teşhis eden Cici çocuk! Katil değilsen, katili nasıl bildin? Katliamları “paralelleştirdiğine” göre, “paralel bir katliam” olacağını önceden öğrendin…



Olay sonrası İçişleri Bakanı Selami Altınok’a, “İstifa edecek misiniz?” diye soran dangalağın aklına “Cici çocuk içişleri bakanından önce, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dan önce, Emniyet Genel Müdürü’nden önce olayı hangi zekâyla çözdü?” diye sormak gelmedi mi?

“Acaba proje Selahattin bu ‘koklama kabiliyetini’ , istihbaratını HDP’nin yollarına seren FETÖ’den almış olabilir mi?” diye sorabilirdi mesela…

Kimse sormadı biz soralım bari!

1-Bu katliamın, “PKK’nın tek taraflı ateşkes ilan edeceği” duyumundan hemen sonra gerçekleşmesi bir tesadüf olabilir mi?

2-HDP Diyarbakır mitingindeki patlama, Suruç Katliamı ve sonra Ankara… Bu eylemler sonrası ilk açıklamanın Cici çocuktan gelmesi bir tesadüf sayılabilir mi?

3-Üstelik her bombalı saldırı sonrası ‘AK Parti bizim mitinglerimizi bombalıyor’ diye Kürtleri ayaklandırmaya çalışması bir tesadüf olarak kabul edilebilir mi?”

4-Sosyal medyadaki derin HDP’liler Ankara’da bomba patlayacağını nereden bildi?

5-PKK-HDP Fetullah’ın sistematik “algı operasyonlarıyla” dolmuşa bindirildiği için mi habire “Beştepe’yi işaret ederek dağa” sinyal veriyor?

Sorular bu sayın devlet erkânı…

Gelelim yine sana Cici çocuk…

Sazlı çocuk, sözlü çocuk…

Suruç Katliamı sonrası, yasını Beş yıldızlı otelde kafa çekerken tutan çocuk…

Fetullah’ın kuklası, Küresel projenin “tek kullanımlık aparatı” çocuk…

Bak gel beni dinle…

Bu devlet meseleleri çalgıcılığa benzemez.

Bu memlekette, parti lideri olacak adam, katliam sonrası beş yıldızlı otelde kafa çekmez.

Diyarbakır katliamı sonrası, Suruç Katliamı sonrası adam olur, yas tutar! Halkına kıymet vermek “öz”le olur, “söz”le olmaz. Sözle oraya buraya çemkirmek, olsa olsa “artistlik olur”, “rol” olur, “üçkağıtçılık” olur ama “liderlik” olmaz.

Bu yüzden senden de, şu Adana MHP Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü’yle iş götüren Figen Yüksekdağ’dan da ne köy olur, ne kasaba… Size değil Kürtler, değil parti, kümes dahi teslim edilmez!

Hadi… Söyleyeceğimi söyledim…

Gidin işinize…

Şimdi Fuat Avni “sübyancısının” aklıyla terör destekçiliğine devam…

YENİ AKİT / Mehtap Yılmaz

HDP değil, PKK-HDP...

HDP’nin Almanya mitinginde 12 devlet bayrağı var ama Türk Bayrağı yok...


HDP seçim bildirgesinde her mesele var ama terör meselesi yok...

HDP’lilerde Cumhurbaşkanı’na muhalefet var ama terör örgütü PKK’ya muhalefet yok...

HDP’liler Cumhurbaşkanı’nı “diktatör” ilan eder ama PKK diktatoryasıyla baskılanmış HDP’de, PKK’ya laf yok!

“Bu mudur demokrasiden anladığınız”, “Şimdi hangi yüzle gideceksiniz seçimlere?” diye soran yok!

Varsa yoksa AK Parti...

Varsa yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan...

Çünkü dertleri Türkiye Partisi olmak değil bunların...

Milletin huzuru değil...

Toplumun güvenliği, devletin istikrarı, barış ve demokrasi değil...

Alayı uluslararası projenin sefil aparatlarıdır...

Alayı kukla, alayı barkodlu beslemedir bu uluslararası projenin parçası olanların...

İlkesi yok bunların, inancı yok, vicdanı yok, davası yok, kutsalı yok, vatan-millet duygusu yok, haysiyeti yok, insanlık onuru yok, yok, yok...

Yoksul karakterli, çukur şahsiyetli bu ihanet ittifakını silkelesen, içinden düşecek bir tek “adam” yok...

Adamlıkta sınıfta kaldıkları içindir ki bu “aparatların”, yıkıcılıkta yani “şer”de ittifak ederken gösterdikleri üstün kabiliyetleri, yapıcılıkta yani “koalisyon” kurma noktasında yok...

Gördük işte... “Devleti yıkma” konusundaki performansları, “koalisyon aşamasında” nasıl da tuzbuz oldu, nasıl da dağılıverdi. Allah bu “şer” ittifaka, bu kifayetsiz muhterislere, bu kaçak güreşenlere iktidar nasip etmedi. El âleme, millete rüsva etti.

Bunca şehit cenazesine...

Bunca kanlı terör saldırılarına...

Bunca ölüme, gözyaşına karşı HDP-PKK terörüne karşı çıt çıkarmayan bu proje kafaların, Cumhurbaşkanı’na saldırırken nasıl aslan kesildiklerini görüyoruz.

Peki, bu proje muhalefet, PKK terörüne benzer bir tavır aldı mı, cici oğlana hesap sordu mu, soruyorum?

HDP’li Belediye Başkanı Leyla İmret, Cizre’deki terörist saldırılara ilişkin “Türkiye’de iç savaş yürütüyoruz” dediği halde, muhalefetten HDP-PKK’ya karşı bir tek eleştiri duydunuz mu?

HDP sözcüsü Ayhan Bilgen, “Türkiye’de iç savaşı tartışabiliriz” dediği halde Doğan medyasından, Fetulllahçı medyadan, MHP’deki Mason Oktay Vural’gillerden HDP-PKK’ya karşı bir tek kınama yapıldığına şahit oldunuz mu?

Her fırsatta PKK’nın terör saldırılarından ötürü Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan hesap soranların, AK Parti’yi suçlayanların, açıkça PKK’ya mühimmat taşıyan HDP’lilerden hesap sorduğunu duydunuz mu?

Her PKK saldırısında, “Çözüm Süreci’ni AK Parti’nin başına kakanların, PKK’lı teröristlere “meşru savunma yapan gençler” diyen Proje Selahattin’e bunun hesabını sorduğunu duydunuz mu?

Her şehit cenazesinde Cumhurbaşkanı’nı “Günah Keçisi” ilan edenlerin, “PKK silahları bırakmaz! IŞİD’le savaşıyor” dediği için CHP’li proje Kemal Kılıçdaroğlu’na hesap sorduğunu duydunuz mu?

Elbette duymadınız...

Çünkü bunların tek hedefi var o da Türkiye...

Tek amaçları, huzur ve istikrarı bozmak...

Bu yüzden HDP-PKK’ya, 6-7 Ekim’de, elli insanı vahşice katlettiklerinin hesabını soran yok...

HDP-PKK’ya, Diyarbakır’da okullara koyduğu bombaların hesabını soran yok...

HDP-PKK’dan, uykuda katledilen polislerin hesabını soran yok...

HDP-PKK’ya, yıkılan köprülerin, evlerin önüne kazılan hendeklerin, yollara kurulan barikatların, sokağa çıkma yasağıyla mağdur olan sivillerin, yakılan ambulansların, öldürülen doktorların öğretmenlerin, zorla dağa kaldırılan çocukların, kepenk açamayan esnafın hesabını soran yok!

Bunların alayı “sahibinin sesi”...

Tek dertleri AK Parti...

Ortak düşman Türkiye, Recep Tayyip Erdoğan!

YENİ AKİT / Mehtap Yılmaz


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder