2 Ekim 2015 Cuma

DİNLER ARASI DİYALOK Yeni bir din, yeni bir peygamber oluşturulma çabası ve Projenin Cöküsü ‘’Fethullah Gülen ;La ilahe illallah muhammeden resulullah ‘’ demesende olur diyor .

Ey Kardeşim ! Kardeşimin Kardeşi ve O'nun Kardeşi ve dahi O'nun ,Kardeşi Bunları okuyan sen... Her kimsen bilesin ki, bunu okuduktan sonra sen, artık "O" değilsin.
İNSANLARIN EN ZAYIF YANLARI:Sormadan,araştırmadan,düşünmeden inanmak hususundaki hayret verici temayülleridir.

İşte bu sorumsuzluk Dünyadaki yalancı peygamberleri , Yalancı Mehdileri,Yalancı Münafık Din Adamılarını yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübredir.

Bunları bilmeden ve inanmak için çırpınan bu kalabalıklar, Bu münafıklara : Bunları kullanarak Karanlık ve karışık olmak suretiyle derin ve manalı görünmek hilesine bürünüp, Başarılı olma ve dahi güçlü olabilme şansları veriyorlar.




Projenin Cöküsü Fethullah Gülen 1





















Projenin Cöküsü ,,,,,, Fethullah Gülen diyorki;La ilahe illallah Muhammeden resulullah demesende olur diyor .

Projenin Cöküsü Fethullah Gülen 2

Bunu E-postayla GönderBlogThis!Twitter'da PaylaşFacebook'ta Paylaş

Fethullah Gülen-Muhammeden Resulullah demeden de iman olur diyor.

http://www.dailymotion.com/video/x119wm2_fethullah-gulen-muhammeden-resulullah-demeden-iman-olur_shortfilms


Fetullah Gülen "Muhammeden Resulullah Demek Zorunda Değilsiniz"

Cemaate Hizmet Partisi”ne dikkat! “Cehenneme Hizmet Partisi”ni çıkarları için “Cemaate HizmetPartisi”ne dönüştürme



Allah’ın lütfu ve milletimizin destekleriyle iş başına gelen iktidarın kısmen gerçekleştirdiği hak ve özgürlükler ortamında yeni tezgâhlarla karşı karşıyayız.

Şeytan ve yandaşları hiçbir zaman pes etmezler. Şartlara göre insanoğluna tuzak kurmada mahir bir masondurlar! Yani ustadırlar! Bu münafıklar araziye göre şekillenen bukalemuna benzerler.


Dün, başta namaz ve örtümüz olmak üzere İslami değerlere topyekûn saldırıyorlardı. Bugün ise, başa çıkamayacaklarını anlayınca, o değerlerimize Milletimizi aldatma adına sarılmaya başladılar.


Dün, “Namaz ve başörtüsü devleti yıkacak irticai tehlikedir!” naraları atanlar, bugün “bunlar bizleri kurtarıcı can simidi!” diyorlar!


Dün, Ana Hayat Yasamız Kur’an-ı Kerim’i çocuklarımıza öğretmeyi ağır cezalarla yasaklattıranlar, bugün o yasakları kaldıran iktidarımıza destek verenleri din istismarıyla aldatma rolündeler!


Dün, gecelik yüzde binlere varan faiz artırımlarıyla ülkemizi ve halkımızı borç batağında yerli ve yabancı banka patronlarına sömürttürenler, bugün utanmadan, sıkılmadan dürüstlük postuna büründüler!


Dün, devlet parasıyla kurdukları özel bankalarla devleti dolandırıp, iflas numarasıyla katrilyonlarca zararı Devletimize ödettirenler, bugün güya yolsuzluk ve hırsızlık avına çıkmış birer Donkişot rolünü üstlendiler!



Hedef: Müs Müslümana kırdırmak







KPSS’DEKİ PARALEL HIRSIZLIĞIN ŞİFRELERİ ÇÖZÜLDÜ : İptal edilen 2010 KPSS sınavındakı hileyi TÜBİTAK’ın bilirkişi raporu çözdü.









Buna göre: Akraba olanlar farklı yerlerde sınava girip aynı puanı aldı. Kitapçığa yanlış hesaplama karalayıp doğru sonucu işaretlediler. Kitapçık üzerindeki yazılar silinip değiştirildi. Delil kitapçıklar imha edildi.

Sorular çalındığı için iptal edilen 2010 Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) Eğitim Bilimleri sınavıyla ilgili yürütülen soruşturmada sınava girenler arasında akrabaların adres oyunları tespit edildi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, KPSS Eğitim Bilimleri ve Genel Yetenek sınavı sorularının sızdırıldığı iddiasıyla, 4 yıldır yürüttüğü soruşturmada, teknik destek aldığı TÜBİTAK bilirkişileri ilginç detaylara ulaştı. Sınavda 110 ve üzeri doğru yapan adayların birbirleri arasındaki ilişkileri inceleyen bilirkişiler, soy ismi farklı olan ve farklı merkezlerden sınava girenlerin nüfus kütük bilgilerinden akrabalık bağlarını ortaya çıkardı. Gaziantep’te bulunan ev adreslerini ve sınav merkezlerini farklı gösteren ‘Dağlı’ soy isimli 3 kız kardeşin üçünün de 116 puan aldığı tespit edildi. Araştırmalarda ‘Yolaçan’ ailesinden 3 kişinin de farklı adres ve sınav merkezi vererek sınavda 110 net ve üzeri yapan adaylar arasında oldukları tespit edildi. İşte rapordan detaylar:

ADRESLER PARALEL: Savcılığın, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’nde yaptığı incelemede adayların ev ve işyeri adreslerinden Paralel Yapı’ya da ulaştı. 120 net yapan 350 adaydan 150′sinin Gülencilerin dershanelerinde, 100′ünün de okullarında öğretmenoldukları tespit edildi. Bu kişilerin geçmişe yönelik telefon kayıtları çıkarılacak ve ifadeye çağırılacak.

YANLIŞ HESAP DOĞRU CEVAP:

Bilirkişi, adayların kitapçık üzerinde yaptıkları işlemlerde yanlış hesaplara karşın doğru yanıtları işaretlediklerini, adayların kitapçıklarının üzerindeki karalama ve yazıların silindiğini, değiştirildiğini ortaya çıkardı.

DELİLLER İMHA EDİLDİ:

Soruşturma sürerken adayların üzerinde karalama yaptığı kitapçıkların, ÖSYM’den talebi ve savcılığın onayı ile imha edildiği belirlendi. ÖSYM’nin delilleri neden imha ettirmek istediği merak ediliyor.

3 BİN 240 KİŞİ MERCEK ALTINDA:


Soruşturmada şüpheli sayısı 3 bin 240. KPSS’den sonra, Genel Yetenek sınavından bin 29 adayın, Eğitim Bilimleri sınavından ise 350 adayın tüm sorulara doğru yanıt vererek tam puan aldığı tespit edilmişti. Savcılık şüphelilerin Paralel Yapı bağlantısını inceliyor.

RAKAMLARLA KPSS GERÇEKLERİ

KPSS 2010 eğitim bilimleri sınavına 279 bin 889 kişi öğretmen olmak için girdi. Sınavda, 3 bin 277 aday 100 ve üstü net yaparak bugüne kadarki sınavların başarı rekorunu kırdı. Adaylardan 350′si 120 soruda 120 net yaptı. 100 ve üstü net yapanlardan 324′ünün evli olduğu ortaya çıktı. Bu çiftlerin 20′si 120 net yaparak bütün soruları doğru cevapladı. ÖSYM sınavı iptal etti yerine Ekim 2010′da yenisi yaptı. İptal edilen sınavda 100 ve üzeri net yapan 3 bin 229 adaydan bin 175′i, 120 net yapan 350 adaydan ise 148′i sınava girmedi. Sınava girenlerin de sadece 76′sı 100 ve üzeri net yapabildi. 100′den fazla net yapabilen aday sayısı ise sadece 2 oldu. 120 net çıkaran ise olmadı; en yüksek puanı alan aday 111 nette kaldı.

(SAFURE CANTÜRK/SABAH)


Gülen Fetö Örgütü mensubu polis ve jandarma PKK'ya istihbarat sağlıyor. Böyle ihanet bu topraklarda hiç görülmedi.

Tek amaçları milleti sokağa çıkarıp çatışma ortamı oluşturmak.


5 ) a ) Yeni Ortadoğu düzen çalışmaların da Büyük İsrail , Hilafeti İngilize bağlanması ve petrol , gaz paylaşımı


b ) Suidiler ve Irak ellerinde , Suriye yide barbarlaştırdılar.

Ortak akıl Gladyo desteği ile IŞİD i kurdular .

c ) Dünyanın en stratejik coğrafyasındaki ülkelerde

(Türkiye-Mısır-Ukrayna- Libya ) darbe ile Kendi adamlarını yönetime taşımayı pilanladılar.

Mısır'da Mursi
Ukrayna'da Yanukoviç
Libya da Kaddafi devrildi.


Türkiye de Paralel F Tipi örgütle AKP yi Tayyip Erdoğan'ı devireceklerdi.

Millet bunu gördü ve Deviremediler.






6) Eğer İÇERDE DIŞARDA ABD, İngiliz ve BATI medyası Ortak manşetlerle saldırıyor ise ,

Bilin ki ülkeniz bu güçlere peşkeş çekilmiyordur .

Ve Birileri bunlara karşı koyabiliyordur.

Hıyanet İşleri Başkanı Gülen Örgütü FETÖ





Üst düzey ordu mensubunun 14 yaşındaki kızına şantaj-montaj kaset yapan bu çamurdan adam değil miydi?

Âlüfte besleyip, üst düzey insanlara musallat eden bu cinci, büyücü değil miydi?

Uygunsuz kasetlerle orduyu, yargıyı, bürokrasiyi dizayn etmeye kalkan bu “kasetçi” değil miydi?

Fetullah Gülen’e dava açan savcıyı, âlüfteli kasetle ayağını kaydıran bu değil miydi?

Baykal’ı kaset komplosuyla devre dışı bırakan bu Hıyanet İşleri Başkanı Gülen değil miydi?

O halde niye şaşırıyorsunuz?

Nerede oyun var, orada FETÖ!

Nerede şantaj-montaj, orada FETÖ!

Nerede yalan-iftira orada FETÖ!

Nerede algı operasyonu, orada FETÖ!

Nerede âlüfte, orada FETÖ!

Yahu bu tımarhanede yatmış…

Talebelerinin kemiklerini kırmış…

Koskoca adamları falakaya yatırmış…

Nurettin Veren’i öldürmeye çalışmış!

Sinirlenince Kur’an’ı yere fırlatmış!

Anasının, kardeşinin cenazesinden kaçmış!

“Çoluklarıyla, çocuklarıyla yere batsınlar”, “Allah evlerine ateşler salsın, ocaklarını yıksın” diye beddua üzerine beddua etmiş!

Böyle gaddarlıklara imza atan, torunu yaşındaki Sümeyye Erdoğan’a mı merhamet duyacak?

Hasan Cemal’deki Erdoğan “takıntısını” bine katlar Gülen’deki…

Bilal Erdoğan’a sardılar, kesmedi…

Merhum annesine hakaret ettiler, yetinmedi…

Şimdi de Âraf Suresi’ndeki Belam-ı Baura gibi, çatallı dilini sarkıtmış, Sümeyye Erdoğan’a soluyor!

Çağın Belam-ı Baura’sı da bu işte…

Menfaatine mi dokundun?

Dilenciliğine mi engel oldun?

Kurban rantına mı değdin?

İsrail’e mi “kışt” dedin?

ABD Gülen’i yetiştirdi, kullandı ve kolluyor






Gizli raporlar da açığa çıkınca, mesele kabak gibi ortada:

“Fethullah örgütü”, devlete sızma yöntemiyle el koymak isteyen yarıgizli bir örgüttür. Öteden beri yarı açıkyarı gizli hücre sistemiyle çalışmış olan Nurcular’dan ayrılmış, aykırı ve uç fraksiyondur. “Tedhişçi” anlamında terörist denemez ama mevzuat uyarınca öyle anılmaktadır.

Bu örgüt Amerika Birleşik Devletleri tarafından gizlice desteklenmiş, İsrail ile de “dirsek temasında” bulunmuştur. CIA ve FBI görevlileri örgüt militanlarına eğitim vermişlerdir. Dinleme operasyonlarında en ileri teknoloji kullanılmıştır.

Amaç, gerektiği zaman devreye sokulmak ve kullanılmak üzere “Recep Tayyip Erdoğan’a alternatif” bir iktidar seçeneğini el altında bulundurmaktı. ABD, Hocaefendi’yi “yedekte” tutuyordu.

Bu operasyon, kendine solcu ya da liberal süsü veren gazeteler çıkarmaya ve esas olarak Türk devletine düşman, vatanından nefret eden bazı gazeteci ve yazarları kullanmaya kadar vardı! Onlar da kendilerini zevkle kullandırdılar.

Erdoğan’ın ünlü “one minute” çıkışı, Mavi Marmara gemisi olayı ve Türkiyeİsrail ilişkilerinin iyice bozulması örgütü daha da aktif hale getirdi ve bir darbe girişiminde bulunmaya yöneltti.

Bu girişimin bir ayağı da “Erdoğan’ı hastanede öldürmeye ve buna ‘ameliyat masasında kaldı, eceliyle gitti’ süsü vermeye” yönelikti... (Tanıdığım bir Fethullahçı üniversite profesörü, ne hikmetse o günlerde gayet çirkin bir şekilde “bu herif ölecek” diye atıp tutuyordu.) Başka bir etap, Hakan Fidan’ı da yokedip Milli İstihbarat Teşkilatı’nı ele geçirmekti. MİT’in başına, kimi kaynaklarda kibarca R. olarak geçen Ramazan getirilecekti.

MOSSAD, bu amaçla Fidan’ın Oslo’da PKK ile gizli (ama devlet adına ve devlet onaylı) görüşmeler yürüttüğünü “açık etti”, yani FTÖ örgütü vasıtasıyla açık ettirdi ama sonuç alamadı. Suriye’ye gönderilen silahlar meselesini de aynı şekilde açık ettirdi ama orada da çuvalladı. Fakat bunu, yeminli Erdoğan düşmanları utanmadan seçim propagandası niyetine kullanmaya kalktılar. (...)

Şimdi bu örgüt epeyce geriletilmiş ama tam anlamıyla çökertilememiştir. Ordu içinde de militanları olduğu söylenmektedir.

Fakat son seçim sonuçları da dikkate alınırsa, ABD açısından eski önemi ve ağırlığı da kalmamıştır.

Ağırlık gene “bir Kürt devleti kurdurma” çalışmalarına kaymıştır. Zaten bu nedenle birtakım “sözde liberal aydınlar” da mesailerini o yöne odaklamadılar mı? (...)

ENGİN ARDIÇ / SABAH



Kırmızı Kitap’ta Milli güvenliği tehdit eden legal görünümlü illegal yapıların ‘tehdit’ olarak yer almasının ardından yeni dönem başlıyor.

Kırmızı Kitap’ta, seçilmiş hükümetleri istikrarı bozacak şekilde devirmeye dönük teşebbüste bulunan “milli güvenliği tehdit eden legal görünümlü illegal yapı”ların iç ve dış tehdit olarak yer almasının ardından, devlette paralel yapıya karşı topyekun bir mücadele dönemi başlıyor. Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) 29 Haziran’daki son toplantısından hemen sonra Başbakanlığa gönderdiği tavsiye kararı, Bakanlar Kurulu’nca onaylanarak “Bakanlar Kurulu kararı”na dönüştürüldü. Bu karar uyarınca alınacak tedbirler, tüm kurumlara genelge olarak duyurulacak. Böylece “Paralel Yapı Eylem Planı” hazırlanarak, tam blokaj uygulanacak. Kırmızı Kitap olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, paralel yapının 17-25 Aralık süreçleriyle devlet içinde güç oluşturarak Hükümeti yıkmaya dönük somut girişimlerinin ortaya çıkması üzerine güncellendi.

Milli iradeye tehdit

Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında 7 saat süren bir önceki MGK toplantısında paralel devlet yapılanmasının, Kırmızı Kitap’ta ‘Hükümetleri tehdit eden yapı’ olarak yer alması benimsenmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında 29 Haziran’da son MGK’dan sonra yapılan açıklamada, “paralel yapı” vurgusu yapılarak, Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi’nin Bakanlar Kurulu’nda kabul edilmesinin toplumun huzur ve barışına önemli katkılar sağlayacağına dikkat çekilmişti.
MGK’nın kararı iletildi

Başbakanlığa ulaşan MGK tavsiye kararı, Bakanlar Kurulu’nda hemen imzaya açılarak onaylandı ve “Bakanlar Kurulu kararı” haline dönüştürüldü. Uygulamadaki detaylar, Hükümetin bu konuda tüm kurumlarla yapacağı mücadele ile yürütülecek. 28 Şubat sürecinde yapılan MGK toplantılarında kırmızı kitapta irticai tehdit olarak cemaat faaliyetleri de konulmuştu. Ancak bu faaliyetler AK Parti döneminde sivil toplum örgütü gibi değerlendirildi. Dini alanla sınırlı kalan faaliyetlerin tehdit olarak algılanması önlendi. Ancak devleti içten ele geçirmek isteyen oluşumlar dini ve ideolojik duruşlarına bakılmaksızın iç tehdit kapsamına alındı.

MGK’nın tavsiye kararında, “seçilmiş hükümetler veya millet iradesine dayalı iktidarları, istikrarı bozacak şekilde devirmeye yönelik teşebbüsler”in hepsini kapsayacak şekilde bir hedef çizildi. Bu çerçevede devlet içinde “legal görünümlü illegal yapı”lara karşı mücadele edilmesi kararlılığıyla Paralel Devlet Yapılanması vurgusu yapıldı. Bu şekilde çizilen hedef ile bugün için mücadele edilen paralel örgütün yanı sıra, başka yapılanmaların da devlet için tehdit oluşturacak şekilde büyümesinin önüne geçecek tedbirlerin alınması sağlanacak.

(STAR)





Derin Cemaat!

Cemaatle ilgili uzun yıllardır yanılgı içerisinde olduğumuzu kabul etmek çok da hoşumuza gitmiyor elbet. Teşekküllerine beslediğimiz muhabbetin, on yıllarca sürede oluşturulmaya çalışılmış olumlu intibaın yerle yeksan olduğuna tanıklık etmekten haz almışlığımız da yoktur. Güçlü ve itaat ekseninde oluşturulmuş bir teşekkülün kâğıttan kuleler gibi devrilmesini temaşa etmekten de hoşnut değiliz, lakin…

İnanmışlığımızın büyüklüğüne eş bir hayal kırıklığıydı yaşadığımız. Güvenimizin sarsılmasının hissettirdiği travmayı yeni keşifler yaparak büyütürken inanç dünyamızın, hayat felsefemizin, hayata bakışımızın sorgulanmasına kadar varacak derin kırılmalardı…

7 Şubat operasyonuyla hissettiğimiz sarsıntıyı büyütecek 17 Aralık ve 25 Aralık operasyonlarına maruz kaldığımızda hissettiğimiz aslında biraz da silkinme olmuştu. Belki geç kalınmış bir uyanmaydı, olsun, sonunda uyanmayı başarmıştık işte!

Bu bakış açısını geliştirdiğimiz için çok da günahkâr olduğumuzu söyleyemeyiz aslında. İslam kardeşliği, kardeş sevgisi çerçevesinde oluşturduğumuz haleyle sarmalamıştık tüm teşekkülleri, insanları... Kim oldukları, hayatı nasıl yorumladıkları, hangi tekniklerle vicdanlara seslendiklerini çok da önemsememiştik; din kardeşiydik ve onları da herkesi de sevmekten başka kabahat işlememiştik!

Lakin…

Yana yana dizilecek onlarca kelimenin dahi bu lakin ifadesinin verdiği, yüklendiği misyonu ifa edemeyeceği bir durumdayız şimdi. Sebeplerin, sonuçların, hissedişlerin, görmelerin, yok saymaların ve körlüklerin masumiyet ve mazur görülme zırhını kuşandıklarına ve bilumum şeye delalet ettiği noktadayız işte!

Yolsuzluk operasyonu kılıfına büründürülmüş vesayetçi, darbe heveslilerinin yaptıklarının ne büyük ihanet olduğu gözlerimizin önüne düşen her bilgiyle bilenedursun, tahripkâr girişimlerin son durduğu/duracağı da yok. Kamuoyuna sundukları her iddia gündemden düşmeye başladığında en az eskisi kadar etkileyici ve algı mühendisliği üzerine kurgulanmış yeni senaryoları devreye koymaktalar.

Söz konusu iddiaların menbaı da, içeriği de, materyallerin hazırlanma biçimleri de evrensel hukuk ve etik kurallarını ihlal etmekte. Tamamen algı oluşturma kurgusu üzerine inşa edilmiş eylemlerle toplumda göreceli bir körlük oluşturmayı amaçlamışlar. Bunu da toplumun hassas olduğu konular üzerinden yürütmeye çalışarak kendilerine -vicdan kanuncuları süsü vererek- halk nezdinde prestijli bir yere konumlandırma gayreti içindeler.

Lakin halkın iradesine sahip çıkması, kumpaslara karşı oluşmuş bilinç ve iletişim ağının genişliği darbeci zihniyetin çabasını akamete uğrattığı gibi kendi mekanizmalarının sorgulanma sürecini başlatmıştır. Bilhassa dindar/mütedeyyin kesimin şimdiye kadar uhuvvet paradigmasına binaen kelam etmediği konular konuşulmaya, görülmek istenmeyen hatalar gözlere girmeye başlamıştır.

Vesayetçi darbeciler, en büyük yıpranmayı ve değer kaybını amaca ulaşmak için her yolu mübah gören bir düşünceyi içselleştirip pratikleştirmiş olmalarının açığa çıkmasıyla yaşadılar. Hizmet düşüncesi çerçevesinde yalan, hile, mahrem hayata tecavüz, sırları ifşa etme, senaryolar üzerinden itibarsızlaştırma, devlet sırlarını rakip ülkelere/haber ağlarına ulaştırmışlardır. Böylelikle de insan hak ve özgürlüğünü çok da önemsemediklerini, gerekli gördüklerinde vatana ihaneti de millet aleyhine dış güçlerle ittifak yapmayı da normal kabul ettiklerini afişe etmişlerdir.

On yıllardır tüm sınavlarda yaptıkları usulsüzlükleri, kapalı ve itaat mekanizmasıyla oluşturulmuş sistemlerinde kurdukları istihbarat ağları, teşekkülleri ve işbirliği içinde oldukları iç/dış yapıların menfaatlerine tehdit oluşturan her bir unsurun çeşitli yollarla bertaraf etmeyi ‘hizmet’ başlığı altında masumlaştırmaları hayret verici!

Oysa insanların evlerindeki yatak odalarına, resmi toplantılardaki katılımcıların otel odalarına, banyolarına kadar sızan; elde ettikleri verileri de şantaj unsuru olarak kullanmaktan imtina etmeyenlerin neye, niçin hizmet ettiklerini anlamak çok da kolay değil.

Çeşitli sınav sorularının ‘Büyük biri rüyasında görmüş’ diyerek elemanlara peşkeş çekilmesini ya da insanların mahremiyetlerine çirkin eller olarak uzanmayı müntesipler hangi düşünce ve psikolojiyle kabul etmişlerdir, önemli soru işaretleri bunlar.

Sayılarının yüz binlere ulaşacağı tahmin edilen dinleme listelerindekilerin özel hayatlarını, zaaflarını dahi resimleyip belgeleyip servis edenlerin bunu nasıl rasyonalize ettikleri ileri yıllarda ciddi tezlerin konusunu oluşturacaktır buna hiç şüphemiz yok...

Sabiha Doğan
Milat
















FETHULLAH GÜLEN İLLUMİNATİ'NİN ÜYESİ Mİ..? AMERİKA'DAKİ KÜRESEL İMAM FETHULLAH GÜLEN'İN ÇALIŞMA ODASINDAKİ BU TABLODAKİ ESRARENGİZ SEMBOL ÇOK KONUŞULACAK..













Üstteki resimde gördüğünüz Fethullah Gülen birşeyler okuyor. Ancak, arkasındaki tablo oldukça dikkat çekici. İlluminati'nin sembolü olduğu iddia edilen bu tabloda Üçgen Pramit'in ortasında yer alan "göz" görünümü de ayrıca dikkatlerden kaçmıyor.

Fethullah Gülen'in çalışma odasındaki bu tablo'nun büyütülmüş orjinal hali allta görülüyor.
Ey Sevili Okur,
Araştırın bakalım..
İlluminati'nin sembollerini internet üzerinden araştırın bakalım..
Nelerle karşılaşacaksınız...?
Bu bir tesadüf mü acaba..?











1 Amerikan Doları'nın üzerinde bu masonluğun simgesi var.

CEMAAT İLLUMİNATİ'YE Mİ HİZMET EDİYOR..?





FETHULLAH GÜLEN 12 EYLÜL DARBESİ'Nİ NASIL ALKIŞLADI..?

O günlerde Gülen cemaati tarafından çıkartılan ve başyazarlığını Fethullah Gülen'in yaptığı "SIZINTI" adlı derginin Ekim 1980 tarihli, yani 12 Eylül İhtilali'nden bir ay sonra yayınlanan 21 Sayısında aynen şu cümleler yer alıyordu.
Yazıyı kaleme alan, adı geçen derginin başyazarı Fethullah Gülen'den başkası değildi..
İşte, o satırlar:

"Binbir vahşet senaryosunun sahnelendirilmesi karşısında, sessiz ve infialsiz kaldık.. Evet.. Bütün bir millet olarak arenalardaki kavgayı seyreder gibi, bu kanlı boğuşmadan hiçbir şey anlamadık.

Sahnenin bu rengarenk aldatıcılığı, ortalığı inleten valsin korkunç uyutuculuğu ve kostümün göz bağlayıcılığı karşısında, oynanan oyunun gerçek yüz ve vahşetini ilk sezen, son karakolun kahraman bekçileri oldu. Bu sezme, ümit dünyamızla yeniden kendimize gelmemizi ve kendi kendimizi idrak etmemizi temin etti.

Bu düşman kıskıvrak yakalama ve bir zaferdir. İçtimaî bünyenin harici bir kısım yalandan temizlenme, arındırılma düşüncesiyle onu aslına irca zaferidir. Bu zafer, kendinden ümit edilenleri getirdiği takdirde, Türk’ün zaferler hanesinde en müstesna yeri işgal edecektir. Böyle bir girişime bir evvelki sene selam durulmuş ve gaziler ocağının yiğit eri Mehmetçik’e teşekkürler sunulmuştu."
YILLAR YILI BİNBİR SALDIRI İLE HARAP OLMUŞ HASTALIKLI BÜNYEYİ İYİLEŞTİRMEK İÇİN DAHA KÖKLÜ ve GÖNÜLDEN BİR HAREKET GEREKLİYDİ..
"Ne var ki, yıllardan beri, binbir saldırı ile harap olmuş bir bünye, böyle hemen bir ilaç vermekle iyi edilemeyeceği de muhakkaktı. Daha köklü ve daha gönülden bir hareket gerekliydi ki, milli bünyeyi kemiren yıllanmış kanserli hücreler berteraf edilebilsin."

ŞİMDİ, BİNBİR ÜMİT ve SEVİNÇ İÇİNDE, TAM DA ÜMİTLERİMİZİN TÜKENDİĞİ YERDE HIZIR GİBİ İMDADIMIZA YETİŞEN MEHMETÇİĞE BİR KERE DAHA SELAM DURUYORUZ..
"Ve, işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin ümit ışığı saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekasına alamet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz."(1)

***
Bununla birlikte "her musibette bir hayır vardır" prensibine göre 12 eylül'ünde müspet tarafları yanları olmuştur. Hocaefendi bunu şöyle ifade etmektedir:

BU SON HAREKETİN(DARBENİN) MİMARLARI TOPLUMUN DİRİLMESİ İÇİN BİR KERE DAHA SİLKELEYEREK OLUMLU BİR CRAATTA BULUNDULAR..
"Kimsenin kimseyi kabullenmediği, bir kesimin diğeri ile beraber yaşamaya tahammül edemediği ve en küçük farklılıkların kavga vesilesi yapıldığı böyle bir ortamda, müdahele için her şey tamamdı.....Ancak, Allah bu haince düşüncelerin hiçbirine fırsat vermedi. O rahmetle tecelli edip sebepler yarattı ve milleti kurtardı........

Bu arada şunu da vurgulamakta yarar var: Bu son hareketin mimarları bazı müspet icraatta da bulundular. Toplumu, dirilmesi için bir kere daha silkelediler. Sovyet imparatorluğu yıkılma sath-ı mâiline girdiği bir dönemde maceracı gençlerin Türkiye'yi Sovyetler'in peyki haline getirme oyununu bozdu ve ülkemizin içinden çıkılmaz bir bataklığa sürüklenmesini bilerek veya bilmeyerek önlediler.. bazı kıymetli vatan evlatlarına millete hizmet etme yollarını açtılar.. imam-hatiplerin açılmasına göz yumdu ve mekteplere ahlak, din dersi koymak suretiyle bir tarihi yanılgıyı düzelttiler.."(2)

***
EVREN CENNETE GİDEBİLİR..
"Evren Paşa, seçmeli din derslerini mecburi yapmakla yararlı bir iş yapmıştır. Gençlerin çoğu onun bu icraatı vesilesiyle din eğitiminden nasiplerini almışlardır. Bu iş kanaatimce öyle büyüktür ki doğrusunu Allah bilir hiçbir sevabı olmasa bile bu icraatı ona yetebilir, ahirette kurtuluşuna vesile olabilir, cennete de gidebilir.."(3)

KAYNAKLAR:
(1) Son Karakol http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/son-karakol.html
Bu yazının başlığı olan "SON KARAKOL" ile darbeyi gerçekleştiren o dönemin Türk Silahlı Kuvvetleri işaret edilmiştir.

(2) 12 Eylül http://tr.fgulen.com/content/view/3178/132/

(3) Evren Cennete Girebilirhttp://www.milliyet.com.tr/content/fethullah/html/fet09.html

HABERPRESS'İN NOTU:
Bütün bunları yazarken, yazıların kaynaklarını da ekledik.. Bu arada, 12 Eylül darbesinin hemen akabinde Fethullah Gülen'in eli kanlı, cunta şefi Kenan Evren'le görüşmek için kendisine altın bir kol saatini hediye olarak gönderdiği de bilinenler arasında...
Ne gariptir ki, yollanan bu hediye kabul ediliyor.. Gülen-Evren görüşmesi gerçekleşiyor.. Kravat takmayı sevmeyen Fethullah Gülen, ne gariptir ki, sırf Kenan Evren'e şirin görünmek maksadıyla o günkü görüşmeye kravatlı gidiyor..

____________________o0o_____________________

KENAN EVREN GÜLEN’İN VAAZLARINI NASIL DİNLEDİ?




Fethullah Gülen, 12 Eylül’de ölülerin bile “evet” oyu kullanmasını istedi. Cemaat de 12 Eylül darbesinde yaşanan acılar üzerinden uzun süredir referandumda “evet” kampanyası yürütüyor. “Hayır” oyu kullanacakları “12 Eylül yandaşı” olmakla suçluyor. Peki, 12 Eylül Fethullah Gülen için nasıl geçti?
İsterseniz “ölülerin dirilmesi” dışında darbenin Gülen için kerametlerine bakalım…



İKBAL DÖNEMİ GELİYOR



10 Ağustos 1980…

Fethullah Gülen Bursa’da verdiği vaazda şunları söylüyordu:
“Aziz Müslüman, muhteşem şafak çoktan açmıştır. O şafağın horozları çoktan ötmeye başlamıştır. Filizler çoktan çıkmıştır. Burcu burcu Hazreti Muhammed kokusu bir baştan bir başa Anadolu’yu, İslam aleminin son karakolunu, Mehmetçik’in canını dişine takıp beklediği karakolu çoktan almıştır. Ben ve emsallerim belki bunu göremeyeceğiz, fakat içinizde binlerce insan göklerin nur akar olduğunu görecek.”
Gülen’in darbeye bir ay kala yaptığı bu konuşma ilginç değil mi?
5 Eylül 1980…
Darbenin sadece bir hafta öncesi. Fethullah Gülen, 1976’dan beri bulunduğu Bornova’da son vaazını o gün verdi. Gülen’i camide dinleyen 24 Ocak kararlarının mimarı, dönemin en yüksek bürokratı Turgut Özal idi. Fethullah Gülen, Özal’a o gün Türkiye’de yaşanan çatışmalara rağmen güzel günlerin yakın olduğunu söylüyordu.
Darbeden kısa bir süre önce…
Gazeteci Faruk Mercan’a anlattığına göre Fethullah Gülen bir binanın terasında oturuyor. Yıldız, hilal şeklindeki ayın önünde durmuş durumdaydı. Gülen bu durumu şu şekilde yorumluyordu: “Ay ve yıldız ne zaman bu şekle bürünse Türk dünyası için ikbal dönemi başlıyordu. Gökyüzünde bu manzara, ihtilal karanlığına sürüklenen Türkiye için büyük bir ümit ışığıydı”.
11 Eylül 1980…
Darbenin bir gün öncesi. O gün Fethullah Gülen’in 2 ziyaretçisi vardı. Biri cemaatin dinlerarası diyalog çalışmalarının önemli isimlerinden Suat Yıldırım. Yıldırım, Kur’an mealine Tevrat ve İncil’den bölümler ekleyerek tartışma yaratmıştı. Diğer ziyaretçi Sızıntı dergisi yazarı ve cemaatin sonraki yıllarda açacağı Erkul Kolejleri’nin sahibi Dr. İbrahim Erkul’du. Gülen’in anlattığına göre konukları o gün darbe olacağını haber verdiler. Gülen 20 günlük rapor aldı.
CEMAAT SİLAHLANACAK MIYDI
12 Eylül 1980…
Darbenin ardından Sıkıyönetim Komutanlığı, Fethullah Gülen’i gözaltına almaya geldi ancak Gülen evde bulunamadı. Bunun üzerine hakkında yakalama kararı çıkarıldı.
Darbenin ilk günlerinde Gülen önce Isparta’ya geçti. Sızıntı Dergisi için yazdığı artık herkesçe bilinen“Son Karakol” yazısını burada yazdı: “Ve işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tulûu saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekâsına alâmet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe, istihâlelerin son kertesine varabilmesi dileğimizi arz ediyoruz.”
Fethullah Gülen 12 Eylül darbesini açıkça destekledi. Gülen ile görüşerek yakın zamanda hayatını yazan Faruk Mercan bunu şöyle anlattı: “Gülen, Türk gençliğini ‘soysuzlaştırma’ ve ona ‘canavarlık aşılama’ girişimleri karşısında millet olarak sessiz kalındığını hatırlattı. Gülen’e göre oynanan oyunun gerçek yüzünü ve vahşetini ilk sezen, ‘Son Karakol’un kahraman bekçileri olarak askerler oldu. Demokratik sistem pahasına da olsa, emir komuta zinciri içinde bir ihtilalle duruma el koyarak komünist bir ihtilale ‘dur’ demişlerdi.”
Ne kadar ilginç değil mi? Oysa bugün cemaat, açıkça destek verdiği 12 Eylül’ün edebiyatını yayın organlarında ne kadar sık yapıyor. Üstelik “canavarlık” “soysuzlaşma” diye söz ettiği eski solcularla beraber…
Peki, Fethullah Gülen silaha sarılmayı düşündü mü?
Cevabı yine Mercan’ın kitabından Gülen’in kendi ifadeleriyle verelim: “Eğer Silahlı Kuvvetler halletmeseydi, durum kendiliğinden milletin silaha karşı silah kullanması noktasına gelecekti. Çünkü Türk halkı böyle komünist bir ihtilale karşı direnmese, o takdirde ortada ‘Müslüman Türkiye’ diye bir şey kalmayacaktı.”
DARBECİLER CENNETLİK
Fethullah Gülen, 12 Eylül’ü desteklemekle kalmıyor, eğer gerçekleşmese Müslüman Türkiye’yi kurtarmak için silaha sarılmaktan söz ediyor. Yoksa cemaat, darbe ortamı oluşturmak için silahlı eylemler mi yapacaktı? Senaryo biraz tanıdık gelmiyor mu?
Fethullah Gülen’in 12 Eylül’e bakışını yine aynı kitapla okuyalım: “Demokratik sistemi tahrip etmek gibi bir dezavantajına rağmen, 12 Eylül’ün Türk toplumunu silkelediğini vurguluyor. Çünkü 12 Eylül Türkiye’nin tamamen komünist bir blokun bir uydusu haline gelmesi oyununu bozdu. Öte yandan imam hatip okullarının yaygınlaşması ve okullara mecburi din dersleri konulmasıyla Türk gençliği, içine sürüklenmiş olduğu inanç boşluğundan bir ölçüde de olsa kurtuldu. Gülen, din derslerinin anayasaya öylesine önem veriyordu ki, ‘ihtilalciler, cumhuriyet hükümetlerinin yapamadığı bir işi yaptı’ diyordu. Bu tarihi bir yanılgıyı düzeltme çabasıydı ve bir insanı tek başına cennete götürecek kadar önemli bir olaydı.”
Fethullah Gülen, 12 Eylül darbesinin Türk toplumunu silkelediğini, sosyalizmden dinselliğe başvurarak uzaklaştırdığını söylüyor. Gülen’e göre sadece bu nedenlerle bile darbeciler cennete gidecek.
DARBENİN BAKANI CEMAATÇİ
İlginçtir darbe yönetiminin başında bulunan Kenan Evren’in bacanağı Yakup Hacıhabiboğlu cemaate yakın bir isimdi. Habiboğlu, 12 Eylül’ün hemen ardından Fethullah Gülen’in vaaz kasetlerini Evren’e götürüyor, ona dinletiyordu.
Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreter Yardımcı Tuğgeneral Hasan Sağlam da Fethullah Gülen’e yakındı. Gülen’in anlatımına göre Sağlam, o yıllarda Fethullah Gülen’i koruyordu. Şaşırtıcı bir başka gelişme ise Gülen’e yakın Hasan Sağlam’ın darbeden bir hafta sonra darbe hükümetinin Milli Eğitim Bakanı olmasıydı. Fethullah Gülen kolej açma atılımını Korgeneral Hasan Sağlam’ın bakanlığı döneminde yaptı. 1983 yılına kadar Milli Eğitim Bakanlığı görevini yapan Sağlam 1986 yılından itibaren tam 16 yıl boyunca, ölünceye kadar İlim Yayma Cemiyeti’nin başkanlığını yaptı. Gülen’in de üyesi olduğu Komünizmle Mücadele Dernekleri’nden gelen kadroların kurduğu İlim Yayma Cemiyeti ile İmam Hatipler’in yaygınlaşması, eğitimin dinselleşmesi için çalıştı.
GÜLEN YAKALANAMIYOR!
Fethullah Gülen, Isparta’dan Kemal Erimez’in İstanbul’da ayarladığı bir eve geçmek için yola çıktı. İstanbul’da ünlü bir işadamının Boğaz’daki evinde üç gün kaldı. Ardından İzmir’e doğru yola çıktı.
7 Ekim 1980…
Darbenin 25 gün sonrası. Gülen, İzmir’e giderken Bursa Nilüfer’de Mehmet Ali Şengül’le beraber gecelemeye karar verdi.
Bugün Şengül, Fethullah Gülen adına dinlerarası diyalog çalışmalarını yürüten isimlerden biriydi.

TÜRKİYE'DEKİ :


ERMENİ YAHUDİLERİ ,


SELANİK YAHUDİLERİ ,


HOROSAN YAHUDİLERİN DAĞILIMI










Türkiye'de tam 1.5 milyon kripto Yahudi vardır. Bunlar :

- Pakraduniler (Doğu'da yaşarlar en üst kimlik Alevi - Kürt, altı Ermeni, Kökü ise Pakraduni ; yani Ermenilesmis Yahudi. Az miktarda iranda da mevcuttur. Asala - PKK - Hıncak ve Taşnak'ın kurucu kadrosu bunlardır)


- Sabataycılar. Ağırlıklı olarak Ege çevresi ve izmir merkezlidir.


CHP izmir vekillerinin çoğu, görsel sanat, yeşilçam ve Kültürel etkinlikler Sabataycılar'ın elindedir.


Selanik, Gümülcine, Yanya ve Filibe'ye Osmanlı Döneminde yerlestirilmistir.




Laik Masonik Türkiye Kurucusu M. Kamal Atatürk'te bu Yahudilerdendir.


İttihad ve Terakki beyin takımı ve Jöntürkler Sebetaycı'dır.


- Karaylar. Kırım Tatar Türkleri'nin benimsedigi bir Yahudi Mezhebi. Rus Katerina döneminde İstanbul'a gelmişler ve Karayköy (Bugün ki Karaköy)' ü kurmuşlardır. Hazar Musevi Türkleri gibi etkisi azdır. Ülker Bisküvi grubu sahibi bunlardandır. Sabri Ülker, Berksan olan soyadını daha sonradan Ülker olarak değiştirmiştir.

- Slav Pogrom zulmûnden kaçarak Osmanlı'ya sığınıp Alevi Bektaşi görünen ve Aleviliğin içini bosaltan grup. Alevi Bektaşi Federasyonları Disk, Kesk, Eğitim Sen, TMMOB ve TTB gibi sendikal faaliyetleri yürüten kripto Yahudiler de bunlardır. Ayrıca Sözcü, Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Oda Tv , Ekşi Sözlük, Aydın Dogan Medyası da Türkiye'deki Simavi, Kapani ve Nadi Yahudilerinin elindedir. Hepsinin ortak özelligi ise Laik Atatürkcü ve Erdogan karşıtı, Osmanlı düşmanı olmaları !






Kuş kadar aklı olan bir insan, bu bir buçuk milyon Yahudinin Türkiye'yi ellerinde oynatacaklarını bilir, anlar ve kavrar. Medyada onlar, finans ve bankada onlar, iktisat ve ticarette onlar, ihracat ve ithalatta onlar, üniversitelerde onlar... Tekelleri biraz kırıldı ama hâlâ çok güçlüdürler. İslâmî kesime, İslâmcılık hareketine, siyasal İslâm'a, islâmî hizmet ve faaliyetlere sinsice sızmışlardır. Onlar Osmanlı sistemini, Türkiye'nin kültürel gerçeklerini bizden iyi bilen yetenekli uzmanlara sahiptir .






İslâm'da olmayan bir şey Yahudilikte vardır, mübahtır:

Bir Yahudi, Musevilik dinini yüreğinde saklamak şartıyla dıştan Hıristiyan ülkelerinde Hıristiyan, Müslüman ülkelerinde Müslüman görünebilir, yani iki dinli olabilir.

İsrail'in Türkiye'yi kayb etmek gibi bir lüksü yoktur. Türkiye'yi kaybederlerse İsrail devleti kısa zamanda sona erer.

Şu anda islâmî kesimde on kadar çok büyük, yüz kadar büyük, binlerce orta ve küçük cemaat, hizip, fırka, grup, klik vardır. Bunların içine ajanlar, casuslar, provokatörler, yönlendiriciler sızmıştır.

Sakala, sarığa, cüppeye, şalvara önem veren tarikatin içine sakallı, sarıklı, şalvarlı casuslar sokarlar. Herifler gündüzleri sâim, geceleri kaim görünür, yapacaklarını yapar.

Vaktiyle Moiz Kohen efendi, asıl adını gizleyip, buram buram Oğuz Türkü kokan Tekin Alp adıyla Türkçülük, milliyetçilik yapmamış, "Kahr olsun şeriat!.." diye bağırmamış mıydı?

Boşuna söylememişlerdi: Yirminci asırda Yahudiler iki devlet kurdular diye...

Türkiye halkı bin bir sıkıntı çekerken tank tâmiri bahanesiyle İsrail'e milyar dolar ödemedik mi? Soruyorum: Tanklar tâmir edildi mi, bize geri verildi mi? Heyhat ki heyhat...

Türkiye sebze, bakliyat ve hububat tohumlarını İsrail'den satın alıyor.

Bugünkü düzen ve sistemde hiçbir iktidar İsrail ile yapılmış olan gizli anlaşmaları çiğneyemez.

Buzdağının su üzerinde görünen yüzde birinin sahnesinde birtakım tiyatrolar oynansa da Türk-İsrail birlikteliği devam edecektir.

Bazı çok akıllılar "Türkiye İsrail'i dize getirdi...İsrail'i rezil etti... İsrail bizden çok özür diledi... İsrail Türkiye'den tir tir titriyor..." gibi gülünç ve gerçek dışı açıklamalar yapsalar da...

Genelkurmay başkanlığımızda çok gizli bir İsrail Odası varmış. Buraya birkaç kişi girebiliyormuş...Siz bu riyavetleri duymadınız mı?

Türkiye ile İsrail arasındaki çok gizli anlaşmaların mahiyeti nedir? Bilen yok...

One minute demekle bu anlaşmalar hükümden ve yürürlükten kalkıyor mu?

ABD ve İsrail Ortadoğu'da iki büyük İslâm ülkesini savaştırmak istiyormuş.

Vaktiyle Irak ile İran'ı savaştırmamışlar mıydı?

Buzdağının, görünmeyen yüzde 99'unda neler var acaba?

Mehmet Şevket Eygi

Araştırmacı Yazar








Fetullah Gülenle Örümcek Ağı Pırojesi








Fethullah Gülen'in Türkiye'deki İslamcılık Tehlikesi


Bu iş bir örümcek ağı operasyonudur ve Bilinçli Müslümanlar için bu ağ pek tutmaz kolayca bozulabilir lakin bilinçsiz müslümanlar için bu ağ bir tuzaktır ve bir yakalanana ağır bedeller ödetir.

Buna bir örnek olarak ülkemizin şu son zamanlarda maddi olarak ismi ön safhalara çıkan bir isimden vermek istiyorum..

.Koç Holding in Onursal Başkanı Rahmi Koç bir zamanlar "

Bence Müslümanların bir başı olması lâzım, tek söz sahibi olan, tek güç olan, tek patron olan, tek din lideri olan birisinin olması lâzım. Çünkü her ülkenin bir dini lideri var. Bakın bizde yok " demişti...

Bu söylemleri yüzünden zamanında bir çok kamuoyunda vede basın da tartışmalara hatta ufak ufak çalkalantılara sebep olmuştu...

Kareler doğru yerlere konulunca fotoğraf net olarak ortaya çıkar... Bilmem anlatabildimmi?.. Bu konu ses değil çığlık getirtebilecek bir konudur

FETULLAH GÜLEN : İnsanların gelip bu ağlara düşmesini bekleyeceğiz ve ağlara düşenleri eğiteceğiz. Biz ağlarımızı onları yemek için değil, kurtuluşlarını göstermek, ölü vücutlarına ruhlarına can vermek için kuruyoruz. ( ATV, Haziran 18, 1999 )





Onların bir pilanı var. Lakin Allah (C.C) ında bir plânı vardır ".





Siyonistlerin) en büyük projelerinden



biri Vatikan’ı tamamen ele geçirmektir



Çünkü tamamen ele geçirilmiş bir Vatikan çok iyi bir silah olacaktır İslam dünyasına karşı.



Bu yüzden Haçlı konseyi adını taktıkları Hıristiyan dünyasına karşı da bir mücadele verirler. Ama bu mücadelenin asıl sebebi, İslam dünyasıdır.


Hıristiyan dünyasını ele geçirmek istemelerinin sebebi, İslam dünyasına karşı dünyada tek merkezden yönetilen bir kutup oluşturmaktır.Haçlı konseyinin içine de sızmışlardır,Vatikan’a da. En büyük projeleri Vatikan’ı ele geçirmek dedik. Bunu yapmak için de en büyük emelleri, Alman asıllı Yahudi birini Papa seçtirip Vatikan’a oturtmaktır.

Alman asıllı olmasının nedeni şudur: Yahudilerde Almanya’nın çok büyük bir önemi vardır.Çünkü İsrail Devleti’nin kurulmasının müsebbibi Nazi Almanya’sıdır. Ama bilindiği gibi Nazi Almanya’sının sebep oluşu, sade kaderî bir hadise değildir.Basit kaderî bir dram değil. Bu dram bizzat Yahudiler tarafından ;yani şeytanîler tarafından senaryolaştırıldı. Neden Türkiye yada herhangi bir Arap ülkesi değil de Almanya? Çünkü Türkiye veya başka bir Arap ülkesi ,İslam ülkesidir. Hıristiyanlığın kalbi olan güçlü bir ülke lazımdır Avrupa’da: O da ALMANYA.”

Daha sonra, Alman asıllı Joseph Alois Ratzinger (XVI. Benedictus) Papa unvanıyla dünya çapında 1 milyarı aşkın üyesi bulunan Katolik Kilisesinin en büyük ruhani lideri olarak PAPALIK koltuğuna oturacaktı.

“Bu papa Hıristiyan değil Yahudi’dir. Şimdi herkes “Olur mu?” der. Babası Nazi emniyet müdürü koyu bir Yahudi düşmanı olan bir ailenin ferdidir. Ama şunu söylemek lazım; Papa’nın babası evlenmek için ilanla kadın aramış ve ellili yaşlarına yakın bir zamanda evlenmiştir.
Papa’nın annesi bir bar kadınıdır. Papa’nın babası ile tanıştırılır ve evlendirilir.

Elbette bu tanışmayı sağlayan Şeytanîler yani Yahudilerdir. Ve Papa’nın asıl babası bir Yahudi’dir.


Bu ŞEYTANÎLERİN VATİKANI ELE GEÇİRME OPERASYONUDUR.

Papa’nın asıl babası sanıldığı gibi bir Nazi emniyet müdürü değildir. Operasyon başarılmıştır ve uzun bir plan ve program sürecinden sonra, nihayet Papa bir Yahudi olmuştur. Amaç Hıristiyan dünyasını İslam dünyasıyla karşı karşıya getirip, İsrail’e bir kamufle olarak, Yahudilerin amacını gerçekleştirmektir.”

Sanırız şimdi daha iyi anlaşılmıştır, Papa’nın Yahudileri aklama sebebi…
nedir ?







Papa 16. Benedic, Nasıralı İsa’ ismiyle


çıkan kitapta, “Hz. İsa’nın ölümünden

Yahudilerin sorumlu olmadığını iddia

etti.”

AB’nin ambleminde 12 Yıldız var. Avruğa Birliği projesi, tamamen İsrâîliyyâta dayanan bu projedir. Bu proje, Siyonistlerin Kabalistik temellere göre hazırladıkları bir projedir. Arz-ı Mevdud’un bir ayağı olan bir projedir. Siyonistler, Vaadedilmiş topraklara ulaşabilmeleri için AB’yi kullanmaktadırlar. Bu projeye Siyonistler Örümcek Ağı, VERGAD projesi ismini vermişlerdir.

THE CIAmaatın : AHLÂKSIZLIĞA AHLAKSIZLARA BAK YAHUDİ GELENEĞİDİR. HEM VURUP,HEM AĞLAMAK. Yolsuzluğa hayır derken Yolsuzları yolunu bulan yolsuzlar



17-25 Aralık darbe girişimleri

Büyük resimde, hak/hukuk tanımaz sapkın bir kişinin, karanlık ilişkilerle, kendi sapkın emelleri için, içinde yetiştiği topluma ve mensubu olduğu dine yalan ve iftira ile ihanet etmesidir.


THE CIAmaatın : AHLÂKSIZLIĞA AHLAKSIZLARA BAK YAHUDİ GELENEĞİDİR.


HEM VURUP,HEM AĞLAMAK.


Yolsuzluğa hayır derken


Yolsuzları yolunu bulan yolsuzlar


Sen soruları çal


Kul hakkı ye


Yatak odalarını dinle


Şantaj , montaj yap


İsraile devlet bilgilerini aktar


Her haltı yap mağduru oyna


THE CIAmaatın :




Çevresi kandırmıştır

Çevresi aldatmıştır

Çevresi yanıltmıştır

Çevresi kaybetmiştir

Ama Kendisi , Lideri , Çevresi de KÖTÜ”DÜR!

O yapıya masum duygularla gönül vermiş, hizmet etmiş kardeşlerim gücenmesin ama…

Vatikan’ı ziyaret edip, “Papa cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog için Papalık Konseyi misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz” diyebilen,

Dinlerarası diyalog, hoşgörü gibi süslü laflarla ehl-i sünnet yolunu bozmaya çalışan,

Orkestra eşliğinde kilisede sözde ezan okutan,
Sazlı-sözlü ilahilerin çalındığı içkili iftarlar organize eden,
Bir yandan sözde Peygamber Efendimizi anma etkinlikleri düzenlerken, öbür yandan “(La ilahe illallah) diyenin (Muhammeden resulullah demese de) cennete gideceğini söyleme cüreti gösteren,

(Bunu söyleyenin dinden çıkacağını) anlatanları çirkin operasyonlarla cezaevine tıkan,

Devlete yerleştirdiği savcı, polis ve hakimleri kullanarak, (kendisi gibi düşünmeyen) başka dini cemaatleri bitirmeye çalışan,

Kendi hocasının kitaplarını bile değiştirmeye kalkışan,
Yanlışını açık ediyor diye aynı kaynaktan geldiği yolun talebelerini hapishanelere yollayan,

Birçok insanı gizlice dinleyip şantaj yapan,
Devlet büyüklerini bile dinleyip, casusluk yapan bir yapıya ‘İslami cemaat’ denilebilir mi?

İSLAM AHLAKI KİTABININ ÖNSÖZÜNDE DENİLİYOR Kİ;

“İslamiyeti bildiren kitaplar pek çoktur.

Bunların içinde en kıymetlisi, İmam-ı Rabbani’nin üç cilt (Mektubat) kitabıdır.

Muhammed Ma’sum hazretleri, Mektubatın üçüncü cildinin onaltıncı mektubunda buyuruyor ki, (İman, kelime-i tevhidin La ilahe illallah ve Muhammedün Resulullah iki kısmına birlikte inanmaktır).
Yani, Müslüman olmak için, Muhammed aleyhisselamın Peygamber olduğuna da inanmak lazımdır.

Muhammed aleyhisselam, Allah’ın peygamberidir.
Allahü teala, Cebrail ismindeki melek ile, kendisine (Kur’an-ı Kerimi) göndermişlerdir.
Bu Kur’an-ı Kerim, Allah kelamıdır.
Muhammed aleyhisselamın kendi düşünceleleri ve felsefecilerin, tarihçilerin sözleri değildir.
Muhammed aleyhisselam, Kur’an-ı kerimi tefsir etmiştir.
Yani açıklamıştır.
Bu açıklamalara (Hadis-i Şerif) denir.

İslamiyet, (Kur’an-ı Kerim) ve (Hadis-i Şerif)lerdir.
Dünyanın her yerindeki milyonlarca İslam kitabı, (Kur’an-ı Kerim) ile (Hadis-i Şerif)lerin açıklamalarıdır.
Muhammed aleyhisselamdan gelmeyen bir söz, İslam kitabı olamaz.
İman ve İslam demek, (Kur’an-ı Kerim) ve (Hadis-i Şerif)lere inanmak demektir.
Onun bildirdiklerine inanmayan, Allah kelamına inanmamış olur.

Muhammed Aleyhisselam Allahü tealanın bildirdiklerini Eshabına bildirdi.
Onlar da talebelerine bildirdi.
Bunlar da kitaplarına yazdılar.
Bu kitaplarını yazan alimlere (Ehl-i sünnet alimi) denir.
Ehl-i sünnet kitaplarına inanan, Allah kelamına inanmış olur, Müslüman olur.
Elhamdülillah, biz dinimizi Ehl-i sünnet alimlerinin kitaplarından öğreniyoruz.
Dinde reformcuların, masonların ve zındıkların uydurma kitaplarından öğrenmiyoruz.

Resulullah “Sallallahü aleyhi ve sellem” duyurdu ki, (Ümmetim arasında fitne, fesad yayıldığı zaman, sünnetime yapışana yüz şehid sevabı vardır.)
Sünnete yapışmak, Ehl-i sünnet alimlerinin kitaplarını öğrenmekle ve bunlara uymakla olur.
Müslümanların dört mezhebinden herhangi birisinin âlimleri (Ehl-i sünnet alimleri)dir.

Ehl-i Sünnet alimlerinin reisi, İmam-ı a’zam Ebu Hanife Nu’man bin Sabit’dir.
İngilizler, asırlar boyunca uğraşarak, bir Müslümanı Hristiyan yapamadılar.

Bunu başarabilmek için yeni bir yol aradılar.

Masonluğu kurdular.
Masonlar, İslamiyete, yani Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği ilmlere, yani Muhammed aleyhisselamın sözlerine ve bütün dinlere, öldükten sonra tekrar dirilmek olduğuna, Cennetin, Cehennemin var olduğuna inanmıyorlardı.

YAZIKLAR olsun size!..




Bin kere yazıklar olsun… Petrodolarlar cebinizi ısıtıyor ama kalbinizi çölleştiriyor… Siz altın ve gümüş, dolar ve euro karşılığında bozuk bir bid’at mezhebinin sinsi propagandasını yapıyorsunuz.

Siz gerçek Ehl-i Sünnet değilsiniz. Olsaydınız yüz milyonlarca tarikat ve tasavvuf Müslümanını şirk ve küfürle suçlamazdınız.
Siz bu aşırılığınızla kendinizi küfür ateşine atıyorsunuz. Örnek olarak Tahşiyeciler gibi

Sizin şirkle suçladığınız o Müslümanlar ehl-i Tevhid ve ehl-i Kıbledir. Onları ne kolay tekfir ediyorsunuz. Sizde hiç adalet, insaf, iz’an, vicdan yok mudur?

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Şama, Yemene dua etmişti. Biri, bizim oraya da dua buyursanız dediğinde, etmemiş, “Şeytanın boynuzu (karnü’ş-Şeytan) oradan çıkacak” buyurmuştu.








Onlar, devlet-i İslamiye-i Osmaniyeye, Hilafet-i İslamiyeye isyan etmişler, Ümmetin parçalanıp yıkılmasına yol açmışlardı.
Siz Ehl-i Sünnetin geniş caddesinden çıkıp karnüşşeytan çıkmaz sokağına girdiniz.
Siz, onları tutmakla Sevâd-ı Âzam dairesinden dışarıya çıktınız.
Petrodolarlarla dünyada bir şeyler satın alabilirsiniz ama Cenneti, ebedî Saadeti alamazsınız. Siz ne kötü bir ticaret yaptınız.
Söyleyin bana: Şu anda Ortadoğuda ABD’nin, İngilizlerin, İsrailin en büyük müttefiki kimdir? Söyleyin, söyleyin…
Şeytanın boynuzları altın yaldızlı… Altın sizi çekti… Altın sizi yaktı…
Hem kendinizi yakıyorsunuz, hem de birtakım Müslümanları aldatıp yakıyorsunuz…



ERDOĞAN: TÜBİTAK'IN İÇİNE SIZDILAR



Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜBİTAK bilim ödülleri töreninde TÜBİTAK konusunda yaşadığı hayal kırıklığını açıkladı. Erdoğan, 'Bir gizli yapı sinsice TÜBİTAK'ın içinde büyüdü, adeta bir ur gibi gizlice bünyeyi sardı, bünyeye hakim oldu ve başka gayelere hizmet etmeye başladı' şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TÜBİTAK bilim ödülleri töreninde önemli açıklamalarda bulundu. "Burada yaşadığım bir hayal kırıklığını sizinle paylaşmak istiyorum" diyerek söze başlayan Erdoğan, TÜBİTAK'ı eleştirdi.

İşte Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları:

Bir gizli yapı sinsice TÜBİTAK'ın içinde büyüdü, adeta bir ur gibi gizlice bünyeyi sardı, bünyeye hakim oldu ve başka gayelere hizmet etmeye başladı. Bilim üretmesini, bilimi teşvik etmesini beklediğimiz TÜBİTAK, kendi ülkesinin cumhurbaşkanını, başbakanını, genelkurmay başkanını, bakanlarını dinlemek gibi uluslararası istihbarat servislerine hizmet vermek gibi haince bir planın ne yazık ki zemini oldu.

"SADECE İHANET DEĞİL, AHLAKSIZLIK VAR"

Burada sadece ihanet yok, burada aynı zamanda çok ciddi bir ahlaksızlık da var. Ayrıca burada sadece kendi vatanına ihanet, kendi milletine ahlaksızlık değil bilime ihanet, tüm bilim camiasına yönelik ahlaksızlık da var. Kendisine verilen imkanı başka amaçlar için kullanan bilim adamı bilim dünyasının yüz karasıdır.

Türkiye, paralel yapıyla olan mücadelesini kazanmıştır, Allah'ın izniyle kazanmaya devam ediyor. Bu bir özgürlük mücadelesiydi ve önümüzde önemli bir engeldi, şimdi bu açığa çıktı. Bu engelin aşılmasıyla siyasetin, ekonominin, dış politika ve toplumsal hayatın yanında eğitimin ve bilimin önü daha da açılmıştır, açılmaya devam edecektir'.

Çok Şükür

Âlemlerin Rabbi, İslam’ı bir hayat nizamı olarak gönderen, hesap gününün hâkimi, Allah (c.c)’a hamd ederiz ve Salât ve selâm, peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’ya, âline ve sahabelerine olsun.


SİZ KİME HİZMET EDİYORSUNUZ
IRKÇI EMPERYALİZM; İNKÂRCI YAHUDİLERİN DÜNYAYA HÂKİM OLMA İDEOLOJİSİNEMİ ?





BU ZİHNİYET : İttihat ve Terakki’den başlayıp, CHP ile süregelen yapı, İngiliz zihniyetiyle kodlanmıştır.

Onlar gibi, mağrur ve kibirli, sadece kendilerini hürmete layık gören, diğer insanları aşağılayan, hatta insan olarak bile görmeyen beyin yapısıdır bu.


Ve her nasılsa, işgal ettikleri İstanbul’dan tek kurşun atmadan ayrılan İngiliz gemileri beraberinde son padişahı da götürürken, Sultan Vahidettin Han İngiliz hayranı, bunlar yurdu İngilizlerden kurtaran vatansever olmuşlardır (!)

Din adamları ipe çekilmiş, çok övündükleri harf devrimiyle hafızalar sıfırlanmış, ilimle-irfanla bağlar koparılmış, cahil bırakılan halk koyun gibi güdülecek kıvama getirilmiştir.

Olmadı süngüyle gereği yapılmıştır.
İşte CHP’nin övündüğü rejim budur.

Kendileri çocuklarını Batılı okullarında okutup, Batı hayranı, Türk ve Müslüman düşmanı nesiller yetiştirirken…
Uydurdukları tarih kitaplarıyla Osmanlı’ya etmedikleri hakareti bırakmamış, “Biz şöyle kahramanız, böyle çağdaşız” laflarıyla yeni rejimi yere göğe sığdıramamışlardır.

“Hadi oradan!” diyecek biri olursa da icabına bakılmıştır.

(-ki bugün, bu yapının Mustafa Kemal Atatürk’ü bile tasfiye ettiği, hatta öldürttüğü tarihçilerimiz tarafından daha güçlü şekilde dillendirilmektedir.)

ABD ve İngiltere’nin bölgedeki en büyük müttefiki Suudi Arabistan, İngilizlerin kurduğu Vehhabi rejiminin yönettiği bir ülke.


Tıpkı IŞİD gibi türbeye düşman.

Yine bu terör örgütünün hedefindeki gibi, elinden gelse Kabe’yi bile yıkacak ama, İslam dünyasından alacağı tepkiden çekindiği için küçük adımlarla ilerliyor.

Kutsal topraklarda İslam’ın izleri, mabedleri sinsice yok ediliyor.

İçinden doğduğu Suudi merkezli El-Kaide gibi, IŞİD terör örgütünün amacı da aynı.

Girdikleri yerlerde önce İslam eserlerini, İslam büyüklerinin türbelerini yok ediyor.

Sünni’ye de, Şii’ye de düşman.

Kendisinden başka herkese kafir gözüyle bakıyor.

Şimdi, yine El-Kaide’den türeyen ve Horasan denen bir örgütten bahsediliyor ki, onlar IŞİD’den de betermiş.

Ortadoğu’yu kana bulayan en azılı örgütlerin aynı zihniyetten gelmesi ne ilginç değil mi?

BUNLAR İSLÂMÎ KİSVE ALTINDA İSLÂM’IN ALTINI OYAN ÖRGÜTLER.

Hemen aklınıza gelen değil, yerel düşünmeyin, siyasete fena halde bulaşmış yerli-yabancı karışımı olan var ya, o apayrı başlı başına bir mesele, o da değil.

Bu örgütlerin haritasını şöyle çıkarmış uzmanlar, nerede petrol orda İslâm adına bir örgüt. Bir taşla iki kuş, hem yerel kaynakları sömür, hem İslâm’ı karala. İslâm düşmanlarının vazgeçilmez İngiliz anahtarı. Ya da maymuncuk mu demeli.

Kendileri hariç bütün mezhepleri kâfir sayan bu örgütlerin katliam haberlerini duydukça içimiz kıyılıyor.



Hayır, olamaz, İslâmiyet bu değil diye yerimizde çırpınıyoruz.-

Çözüm 1: Bütün Müslümanlar birleşsin, bu örgütlerin İslâm ile alâkası olmadığını haykırsın.

Müslümanların en tanınmış birliği olan İslâm İşbirliği Teşkilâtı bu konuda sesimizi duyursun isterdik ama ne mümkün, tüm imkânlara sahip ama dünya çapında etkili bir faaliyeti yok.

Çözüm 2: Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tek başına bu teşkilattan daha etkili ve daha tanınmış durumda .

Hem Müslümanların çoğu tanıyor, hem de Müslüman olmayanların aklına Müslüman lider denince o geliyor.

Yaptığı sayısız hizmetlerin karşılığını Cenâb-ı Hak bol bol versin ama yapacağı belki de daha büyük bir hizmet var.

O da İslâm’ın kirletilmeye çalışılan mübarek ismini tertemiz olarak duyurmak.

Çözüm 3 : Bizde Cumhurbaşkanımızın her hamlesine sonuna kadar destek vermeliyiz .

Çözüm 4 : Dünya çapında bir algı operasyonu

Propaganda çağındayız, algı yönetimi dedikleri de zaten bu. En çok kimin sesi çıkıyorsa en çok o hatırlanır.

Çözüm 45: Artık bizim de sesimiz çıkmalı, gür çıkmalı. İslâmî kılıklı terör örgütlerinden daha fazla çıkmalı. Bunun için para harcanmalı, her eylemin ardından uluslararası medyaya ilânlar verilmeli, kulis faaliyeti yapılmalı, sinema filmleri çekilmeli.

Yapılabilecekler listesi çok geniş olabilir. Allah rızası ile yola çıkıldıktan sonra gerisi kolay.

TİKA nasıl muhteşem işlere imza atıyorsa uluslararası arenada, benzer bir teşkilât kurulup daha büyük başarı yakalanabilir.

Başka hiçbir Müslüman ülke destek vermese bile biz bu işi yaparız, hem de iyi yaparız...

Bu ideolojinin dayandığı şey, üstün ırk inanışıdır.




Bunlar, Yahudi ırkından olmayan insanları, kendileri için yaratılmış köleler olarak görürler.

Onlarla birlikte barış içerisinde yaşamak istemezler. Onları daima ezmek ve sömürmek isterler. İlahi takdirin bir neticesi olarak bu inanışın mensupları günümüz dünya düzenine hâkim durumdalar. Kurdukları hile rejimi ve köle düzeniyle bütün insanlığı açlığa, sefalete, manevi yozlaşmaya mahkûm etmişlerdir. Bozguncu olduklarından dolayı, Yahudi ırkından olmayanları da kendileri için düşman saymışlardır. Müslümanlara olan düşmanlıkları ise daha da şiddetlidir.

Üzülerek ifade edelim ki bu düşmanlığın tedavisi de yoktur.



Müslümanlık akidesine bağlı bir kimsenin ırkından dolayı bir kimseye düşmanlık beslemesi düşünülemez.

Bunun için Siyonist emeller taşımayan, ülkemiz aleyhindeki faaliyetlere karışmayan, başkalarını ezmeyi ve sömürmeyi amaçlamayan, dürüst ve sade Yahudilere karşı hiçbir düşmanlığımız söz konusu değildir.

Biz, temel insan haklarına saygı çerçevesinde, herkesle birlikte ve barış içerisinde yaşamaya hazırız ve razıyız.

Bu gerçeğin altını önemle çiziyoruz. Tarih bunun en canlı örnekleriyle doludur. Bizim karşı olduğumuz şey, Irkçı Emperyalizmin: “Ya bizim namaz kılan, oruç tutan, hacca giden kölemiz olursunuz, ya da ölürsünüz” dayatmasıdır.

Irkçı Emperyalizm bütün insanlığa bu dayatmayı yapmaktadır.
İnsanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve İslam’dan uzaklaştırmak için her yolu mubah sayıyorlar.

Irkçı Emperyalizmi bir timsaha benzetirsek, bu timsahın üst çenesi ABD, alt çenesi AB’dir. Gövdesi ise İslam ülkelerinin yöneticileri de dâhil olmak üzere bütün işbirlikçi yönetimlerdir.

Çok zehirli olduğu için kuyruğu ise İsrail’dir. NATO, bir haçlı ordusu olarak, BÜYÜK İSRAİLİ kurmak için İslam’a karşı savaş açmıştır.

Dünyayı ezen sömürü canavarının beyni İngilizin ve Yahudinin emrinde Siyonizm, kalbi haçlı Avrupa, sağ kolu Amerika, sol kolu

70 yıl boyunca laik yönetim egemen oldu.

Devlet işlerinde biraz daha fazla din unsuru olmasını isteyen ılımlı dindarlardan tutun da amansız yobazlara, Batı düşmanlarından mutlak köktendincilere, nostaljik gelenekçilerden iflah olmaz gericilere kadar, türlü türlü Partiler , Siyasiler F TİPİ GLADYO ya destek verdiler.

EKONOMİK TETİKÇİNİN İTİRAFLARI

Olan biteni bu kadar anlattıktan sonra, asıl mevzuya gelelim…

Neden üst üste operasyona maruz kaldık, bir Amerikalının itirafları ile pekiştirelim...

Bu itirafın sahibi, John Perkins…

Chas. T. Main şirketinin eski şef ekonomisti…

“BİR EKONOMİK TETİKÇİNİN İTİRAFLARI” kitabının yazarı…

Aslında yeni değil…

2007’de piyasaya çıkmıştı kitabı…

Geçtiğimiz Şubat ayında bir konferans için İstanbul’a da geldi.

Kitabında özetle şöyle diyor John Perkins;

“Ekonomi tetikçisi olarak bizlerin amacı küresel imparatorluk kurmaktır.

Bizler, diğer ülkeleri; şirketlerimizin, hükümetimizin, bankalarımızın, kısacası benim şirketokrasi diye adlandırdığım kurumsal yapının kölesi haline getirmek için uluslararası finans kuruluşlarını kullanan elit bir grubuz.

Ve işimizi pek çok değişik şekilde yaparız.

Fakat, belki de en çok kullandığımız yöntem şudur;

Şirketlerimizin göz diktiği petrol gibi kaynakları olan bir ülkeyi belirleriz.

Daha sonra, Dünya Bankası ya da onun kardeş kurumlarından biri (IMF gibi) kanalıyla o ülke için çok büyük krediler ayarlarız.

Ancak, PARA ASLA O ÜLKEYE GİTMEZ.

Orada büyük altyapılar kuracak olan, bize ait büyük şirketlerin kasasına girer.

Eğer Ekonomi Tetikçisi çok başarılı ise borç tutarı o kadar büyük olur ki birkaç yıl sonra borçlu ülke ödemeleri aksatır.

Bu olduğunda biz de mafya gibi diyetini isteriz.

Enerji santralleri, sanayi bölgeleri, limanlar, bizim şirketlerimizin yanı sıra o ülkedeki birkaç zenginin yararlanacağı şeyler aslında…

Bu yapılanlar, çoğunluğun faydalanacağı şeyler değildir ama, tüm ülke halkı bu borcun altına girer.

Bu öylesine büyük bir borçtur ki, geri ödeyemezler.

İşte büyük planın bir parçası da budur…

Ardından biz Ekonomik Tetikçiler gidip, onlara, 'Dinleyin, bir sürü borcunuz var ve ödeyemiyorsunuz. O zaman petrolünüzü, petrol şirketlerimiz için oldukça ucuza satın veya askerlerimizi desteklemek için dünyanın bir yerine asker gönderin veya bir dahaki Birleşmiş Milletler seçiminde bizimle oy verin' deriz ki, sularını, altyapı sistemlerini ABD’li veya diğer çok uluslu şirketlere satabilelim.

Böylece, IMF ve Dünya Bankası’nın son derece tipik çalışma sistemine uygun olarak mantar gibi çoğalalım.

Mafyanın yaptığı iyilikler gibi, Ekonomi Tetikçiler de görünüşte bazı iyilikler yapar.

Örneğin; elektrik santralleri, otoyollar, limanlar, havaalanları, teknoparklar gibi altyapı hizmetleri için borç temin ederler.

Bu borçların ön şartı, bütün bu projelerin Amerikan inşaat ve mühendislik firmaları tarafından gerçekleştirilmesidir.

Aslında paranın çoğu Amerika’yı hiç terk etmez; yalnızca Washington’daki bankalardan New York, Houston veya San Francisco’daki mühendislik firmalarına transfer edilir.

Para hiç vakit geçirmeden şirketokrasi üyesi şirketlere (kreditörlere) döndüğü halde borçlu ülkenin anapara artı faizin tamamını ödemesini isteriz.

Buna rağmen, borçlunun borcu devam eder. Böylece küresel imparatorluğumuza bir ülke daha eklenmiş olur.

2004 itibariyle 3. Dünya ülkelerinin borç toplamı 2.5 trilyon dolara, yıllık faiz ödemeleri de 3.75 milyar dolara yükselmiştir.

Bu tutar, tüm 3. Dünya ülkelerinin sağlık ve eğitim harcamaları toplamından fazla, aldıkları dış yardımın da 20 katıdır.

Yine bu ülkelerde nüfusun en üst yüzde biri, ülkelerinin mali kaynaklarının ve gayrimenkullerinin %70 ila %90’ına sahiptir.

Bu çağdaş imparatorluğun sinsiliği, Romalı askerleri, İspanyol fatihlerini (konkistador), 18-19'uncu yy. Avrupalı sömürgecilerini fersah fersah geride bırakır.



Biz Ekonomi Tetikçileri kurnazızdır.

Bizler tarihten ders aldık.

Kılıç taşımayız, zırh-üniforma giymeyiz.

Ekvador, Nijerya, Endonezya gibi ülkelerde yerli öğretmenler veya esnaf gibi giyiniriz.

Washington ve Paris’te bürokratlara ve bankerlere benzeriz.

Proje mahallerini gezer, yoksul köyleri dolaşırız.

Yerel basında ne kadar hayırlı işler yaptığımızdan söz ederiz.

Yasa dışı bir şeye tevessül ettiğimiz pek nadirdir.

Zira sistem aldatmacaya dayansa da tanım olarak yasaldır.

Ancaaak…..

Eğer biz başarısız olursak, devreye çakallar (İstihbarat-NSA ve CIA elemanları) girer.
Çakallar hazır ve nazır bekler.Ortaya çıktıklarında devlet başkanları devrilir veya feci 'kaza'larda ölürler.

ALLAH DİLEDİĞİNİ HİDAYETE KAVUŞTURUR YADA KAVUŞTURMAZ

(Zerre kadar hayır işleyen ve zerre kadar şer işleyen, karşılığını görür.) [Zilzal 7, 8]

(İsteyen iman etsin, dileyen inkâr etsin!) [Kehf 29]

Allahü teâlâ, hangi işleri yapanların Cennete veya Cehenneme gideceğini açıkça bildirmiş, hiç kimseye özür, bahane kalmamıştır.

(Dünden devam)

(Allah, dilediğini hidayete kavuşturur, dilediğini sapıklıkta bırakır) mealindeki âyeti kerime, bütün işleri yapanın Allahü teâlâ olduğunu bildiriyor. Buradaki sapıklığını dilemek; o kişinin sapıklığına razı olmak, onu beğenmek değildir. Herkes sevabı da, günahı da, kendi iradesiyle işliyor. Ama ona bu kuvveti veren Allahü teâlâdır.

Bunu bir örnekle açıklayalım:

Herkes âhiret yolcusudur. Allahü teâlâ, dünyada herkesin gördüğü yerlere, Cennete ve Cehenneme giden iki uçak koymuştur. Birinin üstünde, (Bu uçak Cennete gider), diğerinde ise, (Bu uçak Cehenneme gider) yazılıdır. Bu uçakları Cennete ve Cehenneme götüren Allahü teâlâdır, ama insanlar, kendi iradeleriyle bu uçaklara biniyorlar. Hiç kimse zorla bindirilmiyor. Üstelik, (Bu uçak Cehenneme gidiyor, buna binmeyin) diye devamlı ikâz ediliyor. Dolayısıyla, hiç kimsenin, Allahü teâlâya, (Cehenneme uçak kaldırmasaydın, biz de binmezdik) demeye hakkı olmadığı gibi, (Biz kâfirleri Cehenneme sokarken, sâlih Müslümanları niye Cennete soktun?) demeye hakkı olmaz.



(Zerre kadar hayır ve şer işleyen karşılığını görür) mealindeki âyeti kerime, (İman edip, hayır işleyeni Cennete, inanmayıp kötülük işleyeni de Cehenneme koyarım) demektir.

Kişi kendi iradesiyle iman edip çeşitli hayırlar işliyor, ama bu kuvveti veren Allahü teâlâdır. Onun imanını ve ibadetini kabul ediyor. Kendi iradesiyle inkâr edene de, çeşitli haramları işleyene de, inkâr ve haram işleme kuvvetini veren, yine Allahü teâlâdır. Allahü teâlâ, hangi işleri yapanların Cennete veya Cehenneme gideceğini açıkça bildirmiş, hiç kimseye özür, bahane kalmamıştır. İnkâr eden kimse, (Ben bilseydim, Allah'ı, Cenneti, Cehennemi inkâr etmezdim, haramlardan kaçıp hep iyilik işlerdim) diyemeyecektir.


DÜNYACA ÜNLÜ MASONLAR
YAHUDİ ASILLILAR

Jakob Schiff (Amerikan milyarderi, Komünist ihtilalin bir numaralı finansörü),


Karl Marx (Marksizm, Komünizm'in elif basını yazan Yahudi, asıl Yahudi ismi Kesile Morahay'dır,

Lenin (Komünist İdeolojinin Rusya'daki uygulayıcısı),

Henri Bergson (Sezgici Filozof)

DEVLET BASKANLARI - HÜKÜMDARLAR
Almanya Imparatoru Wilhelm I (1797-1888)
Hannover Krali Ernest August (1771-1851)
Prusya Krali Büyük Friedrich (1712-1786)
Prusya Krali Friedrich Wilhelm II (1859-1941)
ve 28 hükümdar

Afganistan
Habibullah Han (1872-1919)
Muhammed Han

Belçika
Leopold I (1750-1865)

Brezilya
Imparator Dom Pedro I (1798-1834)

Bulgaristan
Alexander von Battenberg (1857-1893)

Java
Peorbohadi Ningrat

Danimarka
Friedrich VI
Christian VII (1786-1848)
Friedrich VII
Christian X (1870-1947)

Fransa
Napoléon I (1769-1821)
Charles X (1757-1836)
Louis XVIII (1755-1824)

Hawaii
Kamehameha IV (1779-1874)
Kalakaua I (1836-1891)

Hindistan
Tippu Sahib
Bjalwapur

Hollanda
Louis Bonaparte (1778-1846)
Wilhelm II

Ingiltere
George IV (1762-1830)
Wilhelm IV
Edward VII (1841-1910)
Edward VIII (1892-1972)

Ispanya
Joseph Bonaparte (1768-1844)

Isveç
Gustaf III (1746-1792)
Gustaf IV (1778-1837)
Karl XIII (1748-1818)
Karl XIV, Bernadotte (1763-1844)
Oskar I (1799-1859)
Karl XV (1826-1872)
Oskar II (1829-1907)
Gustaf V (1858-1950)
Gustaf VI (1882-1973)

Misir
Tevfik Pasa (1767-1815)

Napoli
Joachim Murat (1767-1815)

Norveç
Haakon VII (1872-1957)

Polonya
Stanislas I (1704-1766)
Stanislas II (1732-1798)

Rusya
Petro III (1728-1762)
Paul I
Alexandre II (1818-1881)

Ürdün
Hüseyin (1935-)

Yunanistan
Kral George I (1845-1947)


DEVLET BASKANLARI - CUMHURBASKANLARI


A.B.D.
Washington (1732-1799)
Monroe (1758-1831)
Jakson (1767-1845)
Polk (1795-1849)
Buchanan (1791-1868)
A. Johnson (1808-1875)
Garfield (1831-1881)
McKinley (1843-1901)
Th. Roosevelt (1858-1919)
Harding (1865-1923)
F.D.Roosevelt (1882-1945)
Truman (1884-1972)
Nixon (1913-)
L.B. Johnson (1908-1973)
Ford (1913-)

Arjantin
Miranda
Alvear (1868-1942)
Mitre Rivadiva (1780-1845)
Lopez
Urquiza (1800-1870)
Samienti (1811-1888)

Bolivya
Sucre (1795-1830)

Brezilya
Fonesca

Çin
Sun-Yat-Sen (1866-1925)
Çang-Kay-Sek (1887-1975)

Fransa
Carnot Sadi (1837-1894)
Félix Fauré (1841-1899)
Paul Doumer (1857-1932)

Haiti
Boyer (1776-1850)
Hyppolite
Petion (1770-1818)

Honduras
Barahona
Tosta

Isviçre
Borel
Frey (1878-1922)
Furrer (1805-1861)
Lachenal (1849-1918)
Ruchet
Ruchonnet (1834-1893)

Kolombiya
Bolivar (1783-1830)
Caldas
Narino (1750-1823)
Satander (1792-1840)

Küba
Palma
Gomez
Machado y Morles

Meksika
Victoria (1786-1843)
Guerrero (1783-1831)
Pedraza
Echeverria (1922-)
Bravo
Juarez Garcia (1806-1872)

Diaz (1830-1915)
Madero (1873-1913)
Calles (1877-1945)
Portes Gil (1891-1958)
Ortiz Rubio

Peru
Santander
Legua
San Roma

Sili
O'Higgins (1787-1862)
Martinez de Rozas
Enriquez
Allende (1908-1973)

Venezuella
Paéz (1790-1973)


DEVLET ADAMLARI VE POLITIKACILAR


A.B.D.
Istiklâl Beyannamesini imza eden 56 kisinin 53'ü Ilk Kurucu Meclisin 55 üyesinden 50'si
Ilk kurulan 13 Devletin bütün Valileri
Washington'un 29 Generalinden 20'si, 106 subayindan 104'ü
Almanya
CAROLATH, Heinrich (1852-1920), Meclis Baskani
DÖNYOFF, Ludwig (1742-1803), Prusya Devlet adami ve maresal.
GÖRRES, Josef (1776-1848), Alman Devlet adami
HARDENBERG, Karl August (1750-1822) Prusya Disisleri bakani.
HAUKWITZ, Christian (1792-1804) Prusya Devlet adami ve bakan.
KAEMPF, Johannes - 19912-1918 yillari arasinda Almanya Millet Meclisi Baskani.
LASKER, Eduard (1829-1884) Alman Nasyonal Liberal Partisini kuran, yöneten ve Bismark politikasina karsi çikan politikaci.
LIST, Friedrich (1789-1846) Alman iktisatçisi ve milletvekili.
SCHACHT, Hjalmar (1877-1970) Ünlü Alman maliyecisi.
STEIN, Henrich Friedrich Karl, Baron von (1757-1831) Prusya devlet adami, Maliye Bakani, köylülerin kurtaricisi.
STRESEMANN, Gustav (1878-1828) Alman Halk Partisi Baskani ve Basbakani.

Fransa
ARAGO, Emanuel (1812-1896) Bakan
CHOISEUL, Etienne Fraçois Duc de (1719-1785) Fransiz Devlet adami.
DANTON, Georges Jaques (1759-1794) Fransiz ihtilâli önderlerinden.
DESMOULINS, Camille (1760-1794) Fransiz Politika yazari ve politikaci.
GAMBETTA, Léon (1838-1882) 1870-71'de Parisi kurtarmak için çaba harcayan siyaset adami ve avukat.
GUYOT, Yves (1843-1927) Sömürgecilikle savasan hürriyet taraftari politikaci ve iktisatçi.
LA FAYETTE, Marie Joseph, Marquis de (1757-1834) Fransiz generali ve politikacisi. Amerika kurtulus savaslarina katildi.
LA ROCHEFOUCAULD, Fraçois Alexandre, Duc de (1747-1827) Fransada ilk tasarruf sandiklarini kuran politikaci.
MARAT, Jean-Paul (1743-1793) Doktor ve Fransiz ihtilâlinin ileri gelen politikacilarindan.
MIRABEAU, Victor Riqueti, Marquis de (1715-1789)
MIRABEAU, Honoré - Gabriel (1749-1791) Yazar ve Fransiz ihtilâli hatiplerinden.
D'ORLEANS, Louis Philippe (1747-1793) 16.Louis'nin kuzeni Fransiz Ihtilâline karisti.
PROUDHON, Pierre - Joseph (1809-1865) Sosyalist filozof ve yazar.
ROBESPIERRE, Maximilien de (1758-1794) Avukat ve politikaci.
TALLEYRAND - PERIGORD, Charles - Maurice de, Prince de Bénévent (1754-1838) Devlet adami ve diplomat.
VIVIANI, René (1863-1925) Devlet adami, gazeteci, adliye ve Millî Egitim Bakani.

Ingiltere
CHURCHILL, Winston S. (1874-1965) Ingiliz politikacisi ve yazari.

Italya
CAVOUR, Camillo (1810-1861) Italya birligini yapanlardan; basbakan.
Misir
HALIM PASA (1831-1894) Osmanli Devlet Surasi Baskanligi yapmistir. Misir Büyük Locasinin kurucusudur.
ZAGLUL PASA (1850-1927) Misirda Ingiliz hakimiyetine son vermege çalismis ve "Misir Milletinin babasi" ünvanini almistir


ASKERLER


A.B.D.
AUSTIN, Stephen (1793-1836) Özgürlük savasinda yararligi görülen General.
DEWEY, George (1837-1917) Ispanyol Amerikan savasinda Ispanyol donanmasini yok eden Amiral.
FARRAGUT, David (1801-1870) A.B.D.'nin ilk amirali. Ingiltere ile yapilan savaslarda ün yapmistir.
GREEN, Nathaniel (1742-1786) Washington ordusu komutanlarindan.
LEE, Henry (1756-1818) Amerikan özgürlük savasi Generallerinden, Kongre üyesi.
STEUBEN, Friedrich von (1730-1794) Büyük Friedrich'in komutanlarindan iken Amerikaya gitmis ve Washington ordusunu organize etmistir.

Almanya
BLÜCHER, Gebhard Leberecht, Wahlstadt prensi (1742-1819) Waterloo, Feldmaresal.
GNEISENAU, August Neldhart, Kont (1760-1831) von Blücherin Kurmay Baskani.
KLEIST, Friedrich Heinrich Ferdinand, Nollendorf Kontu (1762-1823) Nollendorf savasinda Fransizlari yenen General.
SCHARNHORST, Gerhard (1755-1813) Prusya Ordusunu organize eden General, Genel Kurmay Baskani.
TIRPITZ, Alfred von (1849-1929) Alman Büyük Amirali, Alman savas Donanmasi kurucusu.
WEGNER, Adalbert (1848-1916) 1. Dünya savasinda Kowno kalesi komutani.

Güney Amerika
BOLIVAR, Simon (1783-1830) Birçok Güney Amerika ülkesinin kurucusu. Bolivya devleti onun adini almistir.

Cezayir
ABDÜLKADIR (1808-1883) Kuzey Afrikali Arap Emiri, Fransanin en cesur düsmanlarindan biri. Savaslarda daima insanligini göstermesi ile de taninmistir.

Çekoslovakya
STEFANIK (1880-1919) Astronom 1. Dünya savasinda gönüllü olarak Çek Lejyonuna girmis ve önder olmustur. Çekoslovakyanin kurulusda Savunma Bakani.

Fransa
BEAUHARNAIS, Vicomte Alexandre de (1760-1794) Ren Ordusu komutani, General.
BEAUHARNAIS, Eugène de (1781-1824) Napolyonun üvey oglu Italyada Kral naibi olmustur.
BERNADOTTE, Jean (1763-1844) Napolyonun maresallerinden. Isveç Krali oldu (Charles XIV).
JOFFRE, Joseph (1852-1931) Fransiz Maresali. 1916'ya kadar Fransiz Ordulari Baskomutani.
MASSENA, André, Duc de Rivoli, Prince D'Essling (1758-1817) Napolyonun ünlü komutanlarindan, Maresal.
MELLINET, Emile (1798-1874) Kirim savasina istirak etmis ve yaralanmis Fransiz Generali, Senatör.
NEY, Michel, Duc d'Elchingen, Prince de la Moskova (1769-1815) Napolyonun "Yigitlerin yigidi" dedigi ünlü Fransiz Generali.
SEBASTIANI, Horace, Kont (1772-1851) Fransiz Maresali. Istanbulda sefirlik yapmistir.

Ingiltere
HAIG, Douglas (1861-1928) Ingiliz Feldmaresali. 1. Dünya savasinda Fransadaki Ingiliz Ordusu Komutani.
GRANT, Alfred (1861-) Ingiliz Amirali.
KITCHENER, Horatio Herbert, Hartum ve Aspell Kontu (1850-1916) Ingiliz Feldmaresali.
NELSON, Horatio, Bronte Dükü (1758-1805) Abukir'de Napolyonun donanmasini yok eden ve Ingilizlere deniz hakimiyetini saglayan ünlü Ingiliz amirali.
SHACKLETON, Ernst Henry (1874-1922) Scott'la beraber Güney Kutbu kâsifi, deniz subayi.
WELLINGTON, Arthur (1769-1852) Waterloo galiplerinden, Basbakan.

Italya
GARIBALDI, Giuseppe (1807-1882) Italya birligi kurucularindan, milli kahraman.
AMEGLIO, (1854-1922) Italyan generali ve senatörü.
BIXIO, Girolamo (1821-1873) italyan özgürlük savasinda Avusturyalilara karsi savasi plânlayan General.
CAPELLO, Luigi (1859-1930) Italyan generali, 1. Dünya savasinda 2. Ordu Komutani.

Rusya
KUTUZOF, Michael (1745-1813) Napolyonun istilâsindan Rusyayi kurtaran Rus Generali.


BILGINLER VE PROFESÖRLER



A.B.D.
FRANKLIN, Benjamin (1706-1790) Paratoneri bulan Amerikali Devlet adami ve fizikçi.

Almanya


BRUGSH Pasa (1827-1894) Ejiptolog
FICHTE, Johann Gottlieb (1762-1814) Jena'da profesör ve filozof.
KLAPROTH, Martin Heinrich (1743-1817) Titanium ve Uraniumu bulan Kimyaci.
SCHLIEMANN, Heinrich (1822-1890) Ilk arkeologlardan, Troya'ya kazan.

Fransa
ALEMBERT, Jean, Le Rond d'(1717-1783) Fransiz yazar, filozof ve matematikçisi.
ARAGO, François (1786-1853) Fransiz fizikçi ve astronomu.
CONDORCET, Antoine Caritat, Marquis de (1743-1794) Fransiz matematikçi, iktisatçi ve filozofu.
DIDEROT, Denis (1713-1784) Fransiz ansiklopedistlerinin temeli, hürriyet fikrinin yayincisi , filozof.
HELVETIUS, Claude, Adrien (1715-1771) Fransiz filozofu ve ansiklopedisti.
LALANDE, Joseph - Jérome Lefrançois de (1732-1807) Fransiz astronumu.
LITTRE, Emil (1801-1881) Fransiz filozfu ve ünlü lügat yazari.
MONTESQUIEU, Charles de Secondat, Baron de la Brede et de, (1689-1755) Fransiz yazari ve filozofu.
MONTGOLFIER, Etienne (1745-1799) Kardesi ile birlikte ilk sicak hava balonunu bulan.

Ingiltere
GIBBON, Edward (1737-1794) Ingiliz tarihçi ve yazari.

Italya
BACCELLI, Guido (1832-1916) Büyük Italyan fizikçisi.
ROMAGNOSI, Giovanni (1761-1835) Italyan Hukuk bilgini ve ünlü filozof.
VILLARI, Pasquale (1827-1917) Italyan tarihçisi
VIVANTE, Cesare (1855-) Ünivertise profesörü


DOKTORLAR VE TABIAT BILGINLERI



A.B.D.
MAYO, Charles (1865-1939) Ünlü Mayo klinigini kuran ve tibbî arastirmalar için bir buçuk milyon dolar bagislayan Amerikali cerrah.

Ingiltere
JENNER, Edward (1749-1823) Çiçek asisini bulan ve ilk defa uygulayan doktor.
RICHARDSON, Sir Ward Benjamin (1828-1897). Ilk defa mevzii anesteziyi uygulayan doktor.


SINEMA SANATKARLARI
Douglas FAIRBANKS
Harold LLOYD
Oliver HARDY
Clark GABLE
John WAYNE







TÜRKİYEDE GİZLİ YAHUDİLER MESELESİ : HER toplumun, her halkın, her milletin Yahudileri vardır. Hangi taşı kaldırsan altından bir Yahudi çıkar.



Hıristiyanların Yahudileri vardır.
Müslümanların Yahudileri vardır.
Türk’ün Arap’ın Kürt’ün İranlının Yahudileri vardır.
Selanik Yahudileri… Meşhed Yahudileri…
Rusya’da Komünist ihtilalini yapanlar Yahudilerdir.
Bizim son yüz yıllık tarihimize Gizli Yahudiler damgalarını vurmuştur.
Fransa’ya bir Yahudi Cumhuriyeti desek, abartmış olmayız.
Yahudiler doğu Akdeniz’de, İsrail’den önce bir Yahudi devleti kurmuşlardır.
Büyük ABD’nin, küçük İsrail’in bir sömürgesi ve uydusu olduğunu kim inkâr edebilir?
Bizdeki Gizli Yahudilerin iki ismi vardır. Takma Türk Kürt Müslüman Alevî isimleri. Onların ardında gerçek Yahudi isimleri.


M. Kemal’in Selanikli hocasının zahirî resmî ismi Şemsi efendidir ama asıl ismi Şimon Zvi’dir ve kendisi Sabataycı bir hahamdır.

İslam’dan kopuk Türk kavmiyetçiliğinin ideologu ve mucidi şu malum ve mahut Tekin Alp’in asıl ismi Moiz Kohen’dir.
Pakradunilerin (Bagraduniler) üst üste giyilmiş üç kimlikleri vardır. En üstte Türk Kürt Müslüman Alevî… Onun altında Ermeni… En altında Yahudi.

Siz Ali’siz Alevilerin gerçek Aleviler olduğunu mu sanıyorsunuz?
Yemenli haham Abdullah ibn Sebe’nin fitneleri.
Gizli Yahudilerin hepsini değil ama bir kısmını isimlerinden anlayabilirsiniz. Bunun için genel ve Yahudi onomastiğini bilmek gerekir.
Genellikle kendi aralarında evlenirler, dışarıdan kız almazlar vermezler.
Bir de parayı, zenginliği, dünyayı çok severler.
İki türlü Kırım Tatarı vardır: Müslüman gerçek Tatarlar… Kırımçaklar…
Bir de Müslüman görünen Karaylar Karaylar Karaylar…
Be adam ırkçılık mı yapıyorsun, sen neler sayıklıyorsun?
Irkçı değilim ama iki kimlikli olunmasına karşıyım.
Adamlar, kadınlar Müslüman görünecekler, asıl kimliklerini gizleyecekler ve bizi içimizden vuracaklar. Buna karşıyım ve bu kesinlikle ırkçılık değildir.
1923’te bir İslam Cumhuriyeti olarak kurulan devletimizin Yahudileştirilmesine karşıyım.
Gizli Yahudilerin yakın tarihimizdeki millî kimliğimize, millî kültürümüze aykırı bütün zorlama devrimlerine karşıyım.
Yahudiler İbranî alfabesini kullanacaklar da ben bir Müslüman olarak niçin İslam-Kur’an yazısını kullanamayacakmışım?
Yahudilerin hafta tatili cumartesi olacak da benim hafta tatilim niçin Cuma olmayacakmış?
İsrail’de Musevî Şeriatı yürürlükte olacak da burada niçin İslam Şeriatı yasak olacakmış?
Tek kimlikli Yahudi ve Ermenilerle alıp vereceğim yok.
Bendeniz, bir Müslüman olarak, yalancıktan Müslüman görünüp de İslam’ı ve Ümmeti temelinden çökertmek isteyen iki kimliklileri tenkit ediyorum.
Ayasofya’yı Müslümanlar müze yapmadı.
Medreseleri tekkeleri Müslümanlar kapatmadı.
Ezan-ı Muhammedîyi Müslümanlar yasaklamadı.
İskilipli Âtıf Efendiyi Müslümanlar asmadı.
Gizlilerin, iki kimliklilerin çoğunluğu esir etmeye, ülkeyi sömürmeye hakları yoktur. Çoğunluğun onlara direnmeye hakkı vardır.
Bu hakkımı kullanıyorum.
1923 Cumhuriyetini istiyorum. Bu bir suç mudur?
En az bir milyon Gizli Yahudi, bir milyon da Gizli Haçlı var… Bu mesele nasıl halledilecek? Her derdin çaresi, her hastalığın ilacı vardır, bunun da âdil ve hakkaniyetli çaresi çözümü bulunur elbet
Bildiğim bir şey varsa, mevcut durumun ilânihâye devam edemeyeceğidir.
İp bir yerinden kopacak…

M. Şevket Eygi / Milli Gazete

2 yorum:

  1. Ben turkum diyen yahudi demek :D ben insanim diyen dinciden cok daha mantikli geliyor kulaga. yobaz herifler sizi.

    YanıtlaSil
  2. Yatırım ve özel kredi mi arıyorsunuz? Artık arayın, çünkü burada kredi çözümleriniz için doğru yerde olursunuz! Global Finance Limited, şirketlere, özel kuruluşlara ve bireylere% 2'lik düşük ve uygun faiz oranı ile kredi veririz. Artık arayın, çünkü amacımız finansal özgürlük ve istikrarlı bir toplum. Lütfen şu adrese e-posta yoluyla ulaşın: (mariajorgeglobalfinance@gmail.com)

    VERİLERİN UYGULANMASI

    1) İsim:
    2) Ülke:
    3) Adres
    4) Eyalet:
    5) Cinsiyet:
    6) Medeni hali:
    7) Meslek:
    8) Telefon Numarası:
    9) İşyerinde güncel pozisyon:
    10) aylık gelir:
    11) ihtiyaç kredisi tutarı:
    12) kredinin süresi:
    13) Kredinin amacı:
    14) Din:
    15) Daha önce başvuru yaptınız mı:
    16) Doğum Tarihi:
    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil