19 Şubat 2017 Pazar

Bizi Kandırdılar , Bizi bize kırdırdılar : PKK’lısı da böyle. Ergenekoncu’su da.. Sağ-sol, Alevi-Sünni ya da Kürt-Türk, DAEŞ.. Soğuk savaş taktikleri bunlar.. Aynı ülkenin çocuklarını birbirine düşman yapıp, onların kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretenler var..



Hemen söyleyeyim: Şeytanın varlığı günah işlememizin bahanesi olamaz. Gülen’e kızmak yeterli değil.. Biz bunların peşine takıldık diye herkesin kendi nefsini hesaba çekmesi gerek.. Karanlığa küfretmek yetmez, kalkıp bir mum yakmak gerek..

İnsanlar yaşadıkları hayat ve hayalleri itibarı ile aslında öyle bir dini kabule hazır hale gelmişlerdi. Sonunda tencere yuvarlandı, kapağını buldu..

Bu konuda hepimizin zaman zaman kendi nefsimizi hesaba çekmesi gerek. Bu sadece FETÖ ile sınırlı bir hastalık değil, ideolojik, politik, dini, mezhebi, tarikat ya da yaşam tarzı dayatan grubların tümü böyle bir risk taşıyabilir..

Kimi din, kimi sağlık, kimi başarı, kimi mutluluk diye çalıyor kapınızı. Şeytan bizi bunlarla aldatmasın.. Stresiniz mi var biri çıkıp size Transandantal Meditasyon önerebilir.. Din, tarih, bilim, gelenek her şeyi kullanabilirler.. NLP diye gelebilirler.. İpnoz teknikleri kullanabilirler..

Farkında olmadan dönüştürülürsünüz..

Aileler dağılıyor, ortaklıklar bozuluyor, hatta birbirine düşman yapılıyor.

FETÖ’cü bir aile var, aslında herkes hikayeyi biliyor. “Ergenekon’un kasası” diye hapse atılan ve orada ölen biri vardı.. Onun yeğeni olan kişi Gülen’in önemli adamlarından biri idi.. Kime yanacaksınız. Biri Gülen’ci, ötekisi Ergenekoncu!

Bir mimar vardı. Kendi Gülen’ci, yeğeni Dink cinayeti davasında sanıktı..

PKK’lısı da böyle. Ergenekoncu’su da.. Sağ-sol, Alevi-Sünni ya da Kürt-Türk, DAEŞ.. Soğuk savaş taktikleri bunlar.. Aynı ülkenin çocuklarını birbirine düşman yapıp, onların kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretenler var..

Bakın asıl anlatmaya çalıştığım şu: Daha önce FETÖ’ye inanıp da, şimdi, onların kendilerini aldattığını düşünenler var ya, aslında onlar hâlâ ciddi bir tehdit altındalar.. Yeni bir yanlış kapıda bekliyor.. Yarın, daha sonra pişmanlık yaşayacakları yeni bir yanlışın peşine düşebilirler.. Sizde/bizde, her neyse, içimizdeki yanlıştan kurtulmadan bu beladan kurtulamayacağız. FETÖ gider METO gelir.. Asıl değişmesi gereken biziz biz.. Biz kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek..

Beyinize bakın, eşinize bakın, çocuklarınıza bakın ve kendi kendinize sorun: Bu gidiş nereye!

Eğer dininize göre yaşamıyorsanız, dininizi yaşadığınız şekle göre dönüştürür ve yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız..

Aslında FETÖ sizin şuuraltınıza hitab ediyordu. Onun için onun peşine takıldınız.. Kraliçe arının etrafına bal arıları toplanır, kızıl arılar değil. Onlar oğul verirken de onların etrafına toplananlar onların cinsinden olanlardır..

Siz nerede kümelenirseniz, kendi içinizden yeni bir kraliçe doğurursunuz ya da kral..

Şeytan bize yeryüzünde bir cennet, ebedi bir hayat vaad ediyor. Eğer ölümü, ahiret gününü hatırlamak istemiyorsanız, ya da sadece ölümü ve ahireti düşünüyor, hayatı ıskalıyorsanız, imtihan sürecini görmezden geliyorsanız, aklınızı kiraya vermişseniz yolun sonu felakettir.

Şeytan ve onun işbirlikçileri yalan söylerler.. Kader, rızık ve ecel birilerinin elinde değil. O yalnız Allah’ın elindedir.. FETÖ tek sorunlu yapı değil. DAEŞ de, BÇG de, PKK da hepsi aynı mihrakların örgütlediği yapılar.. Kalkancı’yı biliyorsunuz. Tek örnek Kalkancı değil. Tek “Kainat imamı” iddiası da Gülen’e ait değil..

Şeytan bizi Allah’la aldatmasın! Bu ayet üzerinde iyice düşünelim..

Bu sorunu ilk kez yaşamıyoruz. Kerbela neydi. Ya da Hz. Ebubekir’in oğlu Hz. Osman’ı öldürmeye gelenlerin başına değil mi idi..

Kardeş katli Hz. Adem döneminde başladı.. Hz. Yusuf’u kuyuya atanlar kardeşleri idi..

FETÖ’yü örgütleyenler, FETÖ’den kaçanları toplamak için yeni havuzlar oluşturuyorlar.. Buna dikkat edelim..

Kibriti gözümüze çok yaklaştırırsak, arkasındaki ormanı kaybedebiliriz.. Sadece “La” demek yetmiyor. “La ilahe” dedikten sonra “İllallah” dememiz gerekiyor. Yani o yanlışın yerine doğru olanı ikame etmemiz gerekiyor..

Bu insanların içine düştükleri manevi boşluk, dışlanmışlık, yalnızlık, çaresizliğin tedavi edilmesi gerekiyor.

Gökte uçmayı hayal ederken yere çakıldılar.. Mutlu bir rüyadan uyandıklarında bir cehennemin ortasında buldular kendilerini. 25 yıldır dualarla süsledikleri, çile çektikleri, bedel ödedikleri, gizledikleri bir hayalleri vardı. Bir anda dinlerini, dünyalarını kaybettiler.. Kahraman olacaklardı, hain ilan edildiler.. Cennete gideceklerdi, cehennem korkusu sardı yüreklerini. Hayallerini kaybettiler. Melek sandıkları Şeytanmış! İslam dünyasını, hatta insanlığı kurtaracaklardı, öyle söylenmişti kendilerine, ama İslam düşmanı, insanlık düşmanı, vatan haini ilan edildiler..

Biz de onları anlayamazsak sorunu çözemeyiz. Bu sadece onların sorunu değil, bizim sorunumuz.

İçeridekiler ayrı bir dert. Onların yakınları ayrı bir dert. Henüz deşifre olmamış ve bir gece ansızın içeri alınma korkusu yaşayan insanlar var.. Bunları tehdit eden, şantaj yapan eski dostları var. Yurtdışına kaçıp elin gavuruna sığınmanın ezikliğini yaşayanlar var. İtirafçı olmaktan korkanlar var.. Var da var.

Bizi bize kırdıranların bu kirli oyunlarına karşı hep birlikte direneceğiz. Merhametimiz gazabımızdan, sevgimiz nefretimizden büyük olacak. Bir topluluğa olan öfkemiz, bizi onlar hakkında adaletsizliğe de sevk etmeyecek. Ama bu münafık karakterli, takıyyeci, ikiyüzlü hainlerin oyunlarına da gelmeyeceğiz, tabii gerçekten pişman olup, tevbe edenler, birlikte oldukları hainleri itiraf edenler müstesna!

Selâm ve dua ile..


YENİAKİT / Abdurrahman Dilipak


Hesapları sadece Türkiye değil, dünyayı ele geçirmekti


"Sosyal ve ekonomik kriz teşebbüslerinin bir yerinde mutlaka FETÖ’nün parmak izlerine rastlanmaktadır. Tüm sistemi felç etme gayretinin bunların en başından beri izlediği bir taktik olduğunu gördük. Elimize geçen şemaya baktığımız zaman hesap sadece Türkiye değil, dünyayı ele geçirmek. Şemada 'kainat imamı' diyor. Onun için 170 ülkede faaliyet gösteriyorlar. Dostlarımız bunun farkında değil. Ne zaman farkında olacaklar? Bizim gibi farkında olduğumuz gibi fark edecekler, o zaman da iş işten geçmiş olacak. Hepsini tek tek arıyoruz. Devlet başkanlarına, hükümet başkanlarına anlatıyor. TSK’nın içindeki askeri üniformaya bürünmüş olan bir grup terörist işte o gece neler yaptı ortada.

"Değerli kardeşlerim, acımasızca, alçakça bizim verdiğimiz paralarımızla alınan silahları bize karşı kullandılar. Bu millet, bu asil, kahraman millet bir taraftan bakıyorsun o ana “Yapma yavrum” diyor, hala acıyor, seni de tutuklarlar diyor. O uyuşturulmuş beyin hala o anacığını orada aldırmıyor. O insanların üzerine nasıl tankları sürdüklerini izlediniz, gördünüz. TSK başta olmak üzere emniyetten adliyeye, eğitimden sağlığa her kurumu tezgahladıkları kumpaslarla adeta kirlettiklerini zamanla hep birlikte fark ettik.



Konuya bir komplo teorisi olarak bakılamayacağını anlatan başka somut örnekler de var.

Ergenekon'un mason misyonu



İstanbul Güngören'de masumları kim katletti? PKK mı? Bu katliam Ergenekon'un gözdağı mı? Değilse, hangi terör örgütü?

Daha öncekilerde olduğu gibi her terör saldırısında, sanki kararları terör örgütleri alıyormuş gibi, farkında olmadan sığ bir tartışmaya kilitleniyoruz

Hâlbuki bütün terör örgütleri, devlet içindeki çeteler birer taşerondur. PKK da, DHKP-C de, Hizbullah da, Ergenekon da beyin olamaz. Planları, projeleri başkaları yapar, taşeronlar da ihaleyi alır, uygular. Büyük olayları büyük güçler, onlara bağlı istihbarat birimleri planlar. Uygulamayı da zekâsı, kabiliyeti itibarıyla küçük insanlara yaptırırlar. Mesela, İtalya'da Gladyo'yu açığa çıkaran savcı, bu örgütü kurduranın ABD, İngiltere olduğunu, paraların CIA bütçesinden sağlandığını, fakat beyin takımının P-2 Mason Locası olduğunu daha geçen ay gelip İstanbul'da anlattı. Bu adamlar acımasızca, tren garında yüz kişiyi katlettirdiler, İtalya başbakanını kaçırtıp öldürttüler. Asıl katiller, bu şık giyimli, hümanist görünümlü adamlardı...

Mesela bizde bütün bu olup bitenlerde mason localarının rolü, etkinliği nedir, bu hiç araştırıldı mı? İddianamedeki bir cümle meselâ dikkat çekiciydi. İlhan Selçuk İstanbul'da Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nda darbenin merkezindeki isimlerle görüşmüştü. Buna henüz bir yalanlama gelmedi.

Demokratik bir toplumda, madem masonluk bir dernektir, gizliliği olamaz. O halde bizim, yargı mensupları arasında, üniversite rektörleri arasında, emniyet teşkilatı içinde, iş ve medya dünyasında kimlerin mason olduğunu bilmemiz gerekmez mi? Yasak olmasına rağmen Silahlı Kuvvetler bünyesinde masonlar var mıdır? Masonluğu tespit edildiği için bünyeden çıkarılan generaller var mıdır? Milletin evlatları için, orayı ele geçiriyorlar, buraya sızıyorlar diye dünyayı ayağa kaldıranlar, masonluk konusuna gelince neden suspus oluyorlar?

Bizim millet olarak aramızda ayrılıklar yoktu.

Yarım asırdır içimize zorla, ajanlarla, provokasyonlarla, tahriklerle bir yığın fitne sokuldu.

27 Mayıs askerî darbesiyle milletle ordusunun arası açıldı. Milletin sevdiği bir Başbakan ve iki bakan asker eliyle astırıldı. Bu işin arkasındaki asıl güç kimdi? Hangi devletler işin içindeydi?

Gençlik, kurdurulan sözüm ona öğrenci dernekleri vasıtasıyla bölündü, kardeş kardeşe vurduruldu. 12 Mart 1971 darbesinden, 12 Eylül 1980 askerî müdahalesinden önce her gün onlarca üniversite öğrencisi katledildi. Sonradan öğrendik ki, aynı gün aynı tabancayla bir solcu, bir sağcı öğrenci öldürüldü. "Derin devlet" orada da vardı. Ama asıl azmettiren güçler kimdi? Kim bizim gençliğimizi birbirine kırdırdı?

Türk-Kürt asırlardır birlikte huzur içinde yaşıyorduk. PKK'yı kim kurdurttu? Lideri Öcalan'ı kim yetiştirdi? Kim himaye etti? Ulusalcı geçinen Doğu Perinçek'in, Profesör Yalçın Küçük'ün PKK kamplarında bu katille, canciğer kuzu sarması olmasının asıl anlattığı neydi? Bir Kürt-Türk çatışmasını asıl hangi güçler istiyor? Bu milletin kendi öz değerlerine sahip çıkarak ayağa kalkmasından asıl kim, kimler, hangi ülkeler, hangi mahfiller rahatsızlık duyuyor?

Bizi kim, kimler Sünni-Alevi, laik olanlar-olmayanlar diye bölmeye çalışıyor?

Taşeronlara değil, onları kullananlara kafa yoralım..

HÜSEYİN GÜLERCE








Tanrıcı Deizimciler Garpçılar  O zaman da tam ve mutlak Batılılaşma teorisini işlemekteydiler.

Yani İslam ve Türkçülük bir tarafa; Türkler tamanlamıyla, her şeyiyle Batılı olmalıdır, diyorlardı. 

Kılıçzade Hakkı’nın dosyasında Atatürk’ten çok önce Latin harflerinin, Avrupalı kılık kıyafetin kabulü önerileri var. Ve genç kurmay subaylar onu okuyorlar.

Garpçılar, Türkiye için hayatta kalma mutlak bir Batılılaşma ile mümkündür, diyorlardı.1839-1876 Tanzimat döneminden gelen iki büyük kültür aracı ve zihniyet değişikliği, bu düşüncenin yaygınlaşmasında başlıca amil olmuştur.

Bunlar Müslüman , Kemalist görüntüsü altında “Kur’an’daki İslam” çıkışı ile popüler oldular.. Arkası arkasına eserler verdiler.Müslümanların atomize edilmesi politikacısının bir parçası haline geldiler bir ara. Adeta “Paralel bir din”in misyoneri oldular. 
Dünyaya nizam vermeye çalışan Deistler, dinciliğin bütün kötülüklerine, rezilliklerine rağmen Allah’a inançlarını koruyan samimi mümin insanlardır. Tarihin en namuslu, en ahlaklı, en üretken adamlarıdır.” Dinciler ona göre “Talancı, katliamcı ve yalancıdır”. Ona göre Atatürk de Deisttir, “Tüm aydınlanmacı filozoflar Voltaire’den Kant’a ve Marks’a kadar hepsi Deisttir.” Bu konuda kendine yöneltilen bir soruya verdiği cevap şöyledir: ”Gayet tabii. Atatürk de Deisttir. Hem namuslu hem de Allah’a imanı olan adam başka bir yere gidemez.(…) dinci tasalluttan kurtulmanın sosyolojik ve hukuki çaresi laiklik, felsefi çaresi ise Deizmdir.”
Peki Deizm nedir: “Deizm veya Yaradancılık, mantık ve doğal dünyaya dair gözlemlerin kaynağını oluşturduğu; dinsel bilgiye dolaysız biçimde sadece akıl yoluyla ulaşılabileceği ilkesini esas alan, bu sebeple vahiy ve esine dayalı tüm dinleri reddeden tek Tanrı inancıdır.” (Wikipedia)Deus/Teus “Tanrı” demek. “Ateist derken de “Tanrıtanımaz” demiş oluyoruz.. Yani Deistler, sadece Peygamber ve mukaddes kitap değil, “Allah” inancına sahip değildir. “Gizemli bir güç” olarak bir değere inanıyorlar. Masonların “Evrenin yüce mimarı” gibi bir şey. Deistlerde “Tanrı” inancı sözkonusudur, “Allah” değil. 

Kim kahraman, kim hain?

Anadolu’da İngiliz idaresinden o kadar da rahatsızlık duyulmaması gerektiğini söyledikten sonra İngiliz Kemal, bu topraklar üzerindeki İngiliz idaresinde bir vali olarak çalışmaya hazır olduğunu gazeteci aracılığıyla işgalci yetkililere şöyle iletecektir: “Eğer İngilizler Anadolu için sorumluluk kabul edecek olurlarsa Britanya idaresinde bulunan tecrübeli Türk valileri ile işbirliği halinde çalışmak ihtiyacını duyacaklardır. Böyle bir selahiyet dâhilinde hizmetlerimi arzedebileceğim münasip bir yerin mevcut olup olmayacağını bilmek isterim… Türk Tarih Kurumu’nun çevirtip bastığı bir kitaptan alındı bu çarpıcı sözler. Şimdi söyleyin bakalım, Batılılar ,İngilizlerle ilişki kurmak vatan hainliği sayılabilir miymiş?

SÖYLEMEZSEM OLMAZDI :

Tarih yalan söylemez ama ona yalan söyletilebilir.
Tabii yatsıya kadar…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder