10 Şubat 2016 Çarşamba

İsrail’in güvenliği için Amerika bölgede İsrail’den başka güçlü bir ülke bulunmaması için planlarını çoktan yaptı. Bölgeyi parçalamak üzerine bir plan yürütülüyor. 100 yıllık plandan bahsediyoruz. Amerika’nın bu yaptıkları hiç müttefikliğe sığarmı ? İSRAİLİN GÜVENLİĞİ İÇİN ABD RESMEN PKK ya DEAŞ a SİLAH ve ASKER YARDIMI YAPIYOR



ABD, PKK’nın Suriye kolu PYD’ye havadan balya balya silah ve cephane indirdi. PYD, ABD’den bir de Türk savaş uçaklarını vurmak için Stinger füzesi istedi.

Kamuoyu tepkili: “Bu nasıl müttefik? Esed’den sonra yerine gelecek kişi önemlidir. İran, kendi çıkarlarını koruyacak birisinin gelmesini istiyor. Amerika ise İsrail’e saldırmayacak bir kişinin, yapının gelmesini istiyor.

Yani şu anda Amerika, Suriye muhalefetinin yanında gibi gözükürken diğer taraftan da Esed rejiminin yanında olan PYD - PKK ve DEAŞ la birlikte hareket ediyor.

Erdoğan o açıklamalara sert cevap verdi: ‘Eyy ABD size kaç kere söyledim......



Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenen 20'nci Muhtarlar Toplantısı'nda konuştu.

PYD ile ilgili ABD’den gelen açıklamalara tepki gösteren Erdoğan şunları söyledi:

PKK ile PYD'nin bir farkı var mı? YPG'nin bir farkı var mı? Bütün yazılı kayıtları bunların bizim elimizde. Amerika'ya diyoruz ki 'Bu terör örgütüdür', Amerika'nın yetkilileri kalkıyor 'Hayır biz onları terör örgütü olarak görmüyoruz'.

Ey Amerika! Size kaç kere söyledim. Siz bizimle beraber misiniz yoksa bu terör örgütü PYD ile YPG ile mi berabersiniz?

Ey Amerika! Ne PKK'yı bize tanıtabilirsiniz, ne PYD'yi bize tanıtabilirsiniz, ne YPG'yi bize tanıtabilirsiniz.

Bunları biz gayet iyi biliriz. DAEŞ'i de biz biliriz, bunları da biz biliriz. Ama bunların hiçbirini bugüne kadar tanıyamadınız. Tanıyamadığınız için bölge kan revan içinde.

Bu nasıl ortaklık? Anlatmak mümkün değil. Defalarca anlatmamıza rağmen karşımızda susuyorlar.

KIRBY'NİN SÖZLERİ TARTIŞMA YARATMIŞTI

Erdoğan’ın açıklaması, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby’nin günlük basın toplantısında yaptığı tartışmalı açıklamanın ardından geldi.

Anadolu Ajansı'nın haberine göre, Kirby’e, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD’nin PYD ile ilişkisine işaret edip, “Ben miyim senin ortağın, yoksa Kobani'deki teröristler mi?" diyerek getirdiği eleştiri sorulmuştu.

Kirby, “Biz, PYD’yi terör örgütü olarak tanımlamıyoruz” demişti.Türkiye, PYD’yi, terör örgütü PKK’nın Suriye kolu olarak değerlendiriyor.Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Kirby’nin sözlerine dün tepki göstermişti.

Bakan, "Şimdi siz bir tane terör örgütünü terör listesine alıyorsunuz, onunla beraber olan ve başka bir yapılanma içinde olan terör örgütünü terör örgütü olarak görmüyorsunuz. Buna en hafif tabirle saflık mı diyelim, başka ne diyelim ama bu kabul edilemez" demişti.

Erdoğan'dan Latin Amerika'da ABD'ye ayar




Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Amerika, PKK'yı terör örgütü ilan ediyor ama PKK ile iş birliği içinde olan PYD'ye silah yardımı yapıyor" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM'nin Latin Amerika'daki temsilciliğinde yaptığı açıklamada terörizmle mücadelenin ancak uluslararası düzeyde samimi bir iş birliği ile çözüme ulaştırılabileceğini söyledi.

Erdoğan, terörle mücadele konusunda en önemli ilkelerden biri de ayrım yapmamak olduğunu, terörün biri iyi biri kötü denilemeyeceğini vurguladı.


Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği örneği ve serzenişini de not etmeliyiz:

“ABD Başkan Yardımcısı Biden, yanında bir yardımcısı ile geldi. Obama’nın yanında da adı geçen bir Ulusal Güvenlik Temsilcisi. Cenevre’ye PYD gelemiyor, o kalkıyor Kobani’ye gidiyor. Kobani’de sözde bir generalden plaket alıyor. Biz (ABD’ye) nasıl güveneceğiz. Ben miyim senin ortağın, yoksa Kobani’deki teröristler mi?”

ABD’nin bize dost gibi, müttefik gibi davranmadığına dair başka örnekler de var.

Emekli Orgeneral Edip Başer, 2006 yılında PKK ile mücadele konusunda, ABD’yle görüşmelere ‘özel temsilci’ sıfatıyla katıldı. 22 Eylül 2014’te Hürriyet’te röportajı yayınlandı. Anlattıklarından bir özet vereyim:

“ABD’li muhatabım Ralston’a Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın odasında bir CD izlettik. PKK kamplarından birine erzak götüren pikabın ön tarafında Amerikalı asker oturuyor. Tabii Ralston, ‘Hemen bunu inceleteceğiz, size cevap vereceğiz’ diye aldı. Hiçbir cevap falan gelmedi. Bir yerde daha benzer bir durum tespit ettik. ‘Onlar Amerikalı asker değil, yardım gönüllüleri, Peşmergeler onlara Türk uçaklarının yıktığı bir köyü gösteriyorlar’ gibi şeyler söylediler.

İşte Sayın Başer’in ağzından gerçekler...

“Şimdi artık Amerika için Boğazların eskisi kadar önemi kalmadı. Amerika artık Boğazları elinde tutan bir Türkiye’ye, petrol bölgelerine hâkim ve İsrail’in güvenliği açısından hayati olan bir Kürdistan’ı mutlaka tercih eder.

“ABD’nin Kürdistan projesinin gerçekleşmesi için bu kanlı örgüte rol tasarlanmıştı. ABD açısından PKK, Türkiye’yi mümkün olduğu kadar meşgul eden bir enstrüman... Kuzey Kürdistan’ı yani Türkiye ile ilgili olan bölümünü oluşturmak için PKK’ya çok önemli görevler verildiği kanısındayım.”








ABD PKK'YA SİLAH VERİYOR

Bunu bir örnekle açıklayan Cumhurbaşkanı, "Amerika, PKK'yı terör örgütü ilan ediyor ama PKK ile iş birliği içinde olan PYD'ye silah yardımı yapıyor" dedi.



Her yönden saldırıyorlar

Darbecilerin ektiği terör tohumları gün gibi meydandadır. Bugün Kürt meselesinden bağımsız ve farklı bir şekilde hissedilen birçok başka dinamiklerle bağlantılı olan terör meselesinin tohumu 1960 darbesinde atılmıştır. Daha sonra filizlenen bu tohumların kök salması 1980 darbesiyle sağlanmıştır. 28 Şubat postmodern darbesiyle örgüt artık bölgenin bir parçası hâline getirilmiştir.

Emperyalist güçlerin elinde oyuncak olan âdeta Haçlı Seferinin mensupları gibi davranan bu ülkenin millî ve manevi değerlerine, tarihine düşman olarak Hıristiyan Batı’nın kültür potasında erimiş, Batı’nın devşirmeleri yani bu ülkenin evlatları kişiler vardır.

Türkiye’nin düşmanları; bu sözde aydın ama bir o kadar millî olmayanlara emperyalist ahtapotunun kolları gibi her birine ihanet görevi vermiştir. Kandil, Müslüman Kürtlerin evlatlarını mürted yani Müslüman iken kafir yapmaktadır. Daha sonra onlara terör eğitimi vererek yetiştirmektedir. Bu teröristler katliam yapmak, cami, hastane, kültür merkezi, okul ve Kürtlerin bina ve iş yerlerini yakmakla görevlendiriliyor. Bir robot halinde görevleri öldürmek ve ölmektir.

Bildiri yayınlayan sözde (hain) aydınların görevi ise Yahudi kontrolünde dünya medyası ile birlikte PKK’nın zulüm ve katliamını gizlemektir. Zaten bu sözde aydınlar bildirilerinin Türk kamuoyunca tepki ve nefretle karşılanacağını biliyorlar. Onların maksadı yalan iftira ve ithamlarla dolu bildirini çeşitli ülke dillerine tercüme ederek Türkiye’nin itibarını zedelemek, Türkiye’yi terörist ve katliam yapan durumuna sokmaktır.

Batı’nın planı; CHP’yi Alevi, HDP’yi Kürt, MHP’yi aşırı Türk partisi hâline getirmektir. AK Parti ise herkesi kucaklamaktadır. CHP’deki Aleviler Esad taraftarıdır. Anadolu’daki Aleviler farklıdır. HDP’nin mensubu bazı Kürt asıllı olanlar devletin yanındadır.

ABD’de Yahudi asıllı kişilerin sahibi olduğu silah fabrikalarının borsa değeri son aylarda yüzde 100 ile yüzde 200 oranında değer kazanmıştır. Bu şirketler, Müslüman kanı, gözyaşı ve mal varlıklarının enkazı üzerinden değer kazanmaktadır.
Yahudi kazanırken, Müslümanlar kaybetmektedir. Peki Müslümanlar, Batı afyonu ile uyumaya ne kadar daha devam edecek? Dış güçlerin emrindeki PKK, ülkeyi bölmek için her yolu denemektedir.

Doğu illerinde yapılan operasyonlarda gerek polisin gerekse askerin halka son derece şefkatli davranması takdire şayandır. Evlerini terk eden vatandaşlarımıza yardım gerektiği ölçüde olmalıdır. Türkiye’nin en büyük kaybı bazı muhalefetin yerli ve millî olmayışıdır.

Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin yanında değil karşısındadır. Cumhurbaşkanına hakareti Erdoğan’ın şahsında Türkiye’ye karşıdır. Ve Türkiye’yi Suriye yapma hedefindedir. CHP ve HDP’nin Erdoğan düşmanlığı aslında Türkiye’yi ve AK Partiyi kıskaca alma oyunudur.

Kılıçdaroğlu ve Demirtaş dış güçlerin isteklerini yapıyorlar. Son yıllarda en büyük güç hâline gelen Anadolu halkı ülkemize daha çok sahip olmaktadır. İnkârı mümkün olmayan bir gerçek şudur:

Türkiye’nin gelişmesini, dış politikada sınırlarının dışına çıkmasını, demokratik gelişmesini, millî ve manevi yükselişini, 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine ulaşmasını, çözüm sürecini, iktidarın yerli, millî oluşu ve halkın iradesini temsil etmesi, etnik, dinî inanç ve görüşleri ne olursa olsun bütün toplumu kucaklaması, süper projelerin ülkede mantar gibi çoğalması ve diğer hayırlı ve güzel işler Türkiye’nin düşmanlarını, emperyalist güçlerin, Türk ve İslam düşmanlarının uykularını kaçırmakta ve korkutmaktadır.
İşte bu durumu önlemek için Türkiye’ye karşı en büyük “Haçlı Seferi” açılmıştır. Tehlikenin büyüklüğünün farkında değiliz. Erdoğan ve AK Parti düşmanlığı sadece ara hedeftir ve maskedir. Asıl yani nihai hedef, Türkiye’yi yıkmak ve Batı’nın sömürgesi yapmaktır.

PKK’nın elindeki çok sayıda silahı Kandil’in para ile almasının imkânı yoktur. Bu silahlar PKK’nın eline dış güçlerin yardımı olarak geçmiştir. Emperyalist ve Türk düşmanı ülkeler PKK terörü ile Türkiye’yi kendilerine göre dizayn etmek istemektedirler. Demirtaş ve Kılıçdaroğlu’nun "masada görüşebiliriz" sözleri, köşeye sıkışan PKK’yı kurtarma ve kaybettiği silah ve teröristi ikmal imkânı sağlamaktan başka neye yarar?

Kandil, PKK ve HDP ne istiyor? Ülkenin bütün nimetleri emirlerindedir. Savcı Sayan’a göre: İstanbul’daki 600 akaryakıt istasyonunun 400’ü Kürt asıllı Türk vatandaşına aittir. Üçüncü köprü ve üçüncü havaalanının müteahhitleri de Kürt asıllıdır. Türkiye’nin 7 bölgesi Kürtlere açık iken; neden bir bölgede sıkışmak istiyorlar? Bu sorunun cevabı gayet basittir. İran, Suriye, Irak, İsrail, ABD, AB ve bilhassa Almanya böyle istemektedir. Kandil ve PKK istese de silahı bırakamaz. Çünkü bunlar dış güçlerin taşeronudur..
.
7 Haziran seçimlerinden önce kendini Türkiye partisi gösteren HDP, 1 Kasım’dan sonra Kürtleri dahi temsil etmediğini göstermiştir. Son kamuoyu araştırmalarına göre bölge halkının yüzde 85’e yakını çözüm sürecini istemektedir. Ve PKK’yı terörist bir örgüt olarak tanımaktadır.

DAEŞ’e gelince Ortadoğu’da İslam Dünyasının sırtına değil göğsüne batırılmış bir hançerdir. DAEŞ İslam ismini kullanarak İslam Dünyasının en büyük düşmanı olmuştur. Bu terör örgütüne katılan gafil Müslümanlar İslamiyete ihanet etmektedirler. Canlı bombalara gelince bu kişiler gizli bir test ile seçilir. Bir eğitime tabi tutulur. İlk safha bu kişi çeşitli yollarla aşağılanır. Sonra kendisi telkinlerle övülür. Netice olarak kahraman olmak ve bir işe yaramak istiyorsan canlı bomba ol denir. Hatta yiyeceklerine gizli olarak bazı ilaçlar katılır. Kendisi düşünemeyen bir "zombi" hâline getirilir.
Kılıçdaroğlu’nun haddini aşan tavrı yani halkın seçtiği cumhurbaşkanına hakaret; aslında Türk milletine yapılan bir hakarettir. Dünya siyasi hayatında 7 defa seçim kaybeden hiçbir siyasetçinin yerinde kalması görülmemiştir. Zaten Kılıçdaroğlu’nun başbakan olmak gibi bir niyeti de yoktur.
Akademik kimlik dürüstlük sembolü olması gerekmektedir. Oysa geçen gün bildiriyi imzalayan akademisyenlerde bilgiye dayanan bir dürüstlük yoktur. Küresel akademik şartlarda yapılan sözde aydınların PKK sevgisi ve ihanetidir.

Kandil Kürt gençlerini ölüme sevk ederek Kürtlere soykırım yapıyor. Kandil Ermeni intikamı almaktadır. PKK gençleri mürted yapmak (yani Müslümanlıktan uzaklaştırmak için) her çareye başvuruyor. Kürt Din Âlimleri ve Medreseler Birliği Başkanına göre, bu gençlerin sayısı yüz binlerle ifade edilmektedir...


ABD, PKK’ya silah yardımı yapıyor. Ama bunu yaparken de kılıfına uyduruyor. DAEŞ ile mücadele ediyor diye PYD’ye silah veriyor. PYD’de bu silahları PKK’ya aktarıyor. PKK’nın Silopi’de silah deposunda ABD silahları yanında insansız hava aracı vardır. İnsansız hava aracının fiyatı 250 bin dolardır. PKK bu zor şartlarda bu parayı ödeyemez. Bu araç ABD’nin yardımıdır.

PKK bir koalisyondur. Üç ilçede teröristlerin çoğu Türkiye’deki yasa dışı örgüt üyeleri, yurt dışından gelenlerdir. Ve PKK gerek yurt dışı gerekse yurt içi terör örgütlerinin vesayeti altındadır. 

Diyarbakır’da bir okulun bahçesine bomba atılması tam bir vahşettir. Acaba o 1148 akademisyenin bu olaydan da yüzü kızarmadı mı? Şayet yüzleri varsa!..

Emperyalist güçler, Türkiye’nin Ortadoğu’da rol almasını önlemek için PKK ile Türkiye’yi oyalıyorlar. Bir yerde; yapılan masraflar ile kalkınmasını da geciktiriyorlar. Şer güçlerin faaliyetleri hüsrana uğrayacaktır…

İran şimdilerde Yavuz Sultan Selim Han’ın devrindeki gibi Şah İsmail’in politikasını Türkiye üzerinde icra etmek istemektedir. Filistinlilere yargısız infaz ile katliam yapan İsrail yakında büyük belalara maruz kalır. Cani İsrail askerlerinin desteği ile Filistinlilerin tapulu evlerini Yahudi siviller gasbetmektedir. Elbette bu zulümlerini çok pahalı ödeyeceklerdir.

İran, Irak, ABD, İsrail, Rusya ve Almanya Ortadoğu’daki vahşetin baş aktörü ülkelerdir. Yeşar Hahamlar Konseyi Başkanı Haham Dorlior “Filistin’i Araplardan temizlemeli… Araplar İsrail topraklarında kaldığı müddetçe barış olmaz” demiştir.

Yavuz Bülent Bakiler bir yazısında “Kürtçe’nin bir eğitim dili olamayacağını” belirtmiştir. Tarihçi Arnold Toynbee'ye göre: “Doğu sorunu her şeyden önce Batı sorunudur.” Sekizinci sınıf (TEOG) imtihanında 120 soruyu da cevaplandıran Sidem, Hakkarilidir. Bu Türkiye birincisi kızımızın okulunu PKK iki defa yakmıştır.

PKK içine sızan yasa dışı örgütler ve ateistler, Kürt gençlerin okumasını istemiyor. Bunlar yüksek tahsil yaparsa PKK terörist bulamaz. Gençlerin mali durumu iyi olursa dağa çıkmaz. Kandil tarafından Kürt gençlerin ekonomik ve eğitim durumunun iyi olması istenmemektedir.

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, akademisyenlerin bildirisine destek vermiştir. Ancak bildiriyi okumamıştır. Şehitlerin yakınları ile görüşmedi. Bölgeyi görmedi ve bölge halkı ile konuşmadı. İşte bu yüzden; Batı çifte standartlıdır. Yani münafıktır...


TÜRKİYE GAZETESİ / M.Necati Özfatura


ABD YARDIMI KABUL EDiLEMEZ

Amerika, terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı PYD’ye tonlarca ağırlığında silah ve mühimmat yardımında bulundu. Bu yardımı az bulan PYD, ABD’den omuzdan fırlatılan Stinger füzeleri de istedi. Söz konusu talep, “PYD bu füzeleri, Türk savaş uçakları ve helikopterlerini vurmak için mi istiyor?” sorusunu akıllara getirirdi. ABD’nin Türkiye’nin terör listesindeki PYD’ye silah vermesini eleştiren Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Irak’ta kullanıldığını, Türkiye’de kullanıldığını tespit edersek, PKK’ya yaptığımız müdahaleyi yapar, bulunduğu yerde silahları yok ederiz” şeklinde uyarıda bulundu. ABD’nin terör örgütüne her türlü yardımda bulunması, “Bu nasıl müttefik” dedirtti.

Şu anda Amerika geçmişten bugüne sergilediği iki yüzlülüğünü sergilemeye devam ediyor. Bir taraftan NATO’da bizimle müttefik olduğuna, bizi dışarıdan gelecek saldırılara karşı koruyacağına yönelik laflar üretirken diğer taraftan da bizi can evimizden vuran, ülkeyi bölmeye çalışan PKK’nın Suriye’deki koluna silah yardımı yapması iki yüzlülüğünün tam belgesidir. ‘Terör her yerde kötüdür’ demiyorlar. ‘Benim menfaatime uygun hareket ediyorsa iyi terörist, karşıma geçince kötü terörist’ diye bakıyorlar. Kendi menfaatleri ölçeğinde bakıyorlar. Halbuki terör uluslararası, evrensel bir suçtur. İnsanlık suçudur. ‘Müttefikimiz’ dediğimiz Amerika ne yazık ki şu anda doğrudan PYD’ye yani PKK’nın ta kendisine silah desteği vermektedir. Bu büyük bir utançtır. Bu anlamda bu ülkenin iktidarından ve muhalefetinden her vatandaş sesini yükseltmek zorundadır. Bizi can evimizden vuran bir terör örgütüne Amerikanın aleni, açık destek vermesi kabul edilemez. Sonuna kadar kınıyorum.”

Türkiye savaşa mı çekilmek isteniyor?

– Türkiye, kontrollü bir şekilde savaşın, kaosun içine sokulmak isteniyor. Osmanlı’dan kalan Mısır, Libya gibi büyük ülkeleri parçalamak, iç karışıklık çıkarmak istiyorlar. Yani Müslüman’ı Müslüman’a kırdırmaya yönelik bir çalışma var, aynısı Türkiye’ye de aktarılmak isteniyor.

TÜRKİYE’NİN GÜVENLİK KORİDORU AÇMASI ÇOK ZOR

¥ Türkiye’nin Suriye’ye güvenlik koridoru açması konusu gündemde… Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

– Türkiye’nin karadan girmesi ilerde farklı sonuçlara sebep olabilir. Bunun yerine Türkiye sınırında sivilleri koruyacak hava savunma sahası oluşturulmalı veya Suriye’de muhaliflere hava savunma sistemi kurulmasına yardımcı olunması, Türkiye’nin karadan girmesinden daha mantıklı. Bu yüzden Türkiye’nin Suriye’ye güvenlik koridoru açması çok zor. Çünkü Türkiye Suriyeli muhaliflere destek veriyor. Amerika, muhaliflere destek veriyor gibi gözüküyor ama PKK’ya destek veriyor. PKK, Esed’den, İran’dan destek alıyor. Amerika, İran’la anlaşma imzalıyor. Şimdi böylesi bir denklemde Amerika-PKK işbirliğini iyi niyetli göremezsiniz. Şimdi Türkiye, IŞİD’e karşı mücadele ederken, PYD ile işbirliği yapmaya zorlandı ama bir anda IŞİD bulunduğu köylerden çekildi. Türkiye’nin 400 kilometre kadar sınır boyunda PKK devleti söz konusu oldu. Her ne kadar kanton denilse de PKK, kendisinden olmayan herkese baskı yapıyor ya da kendi hakimiyetinde olmayan insanları göçe zorluyor, demografik yapıyı değiştiriyor.

PKK DEVLETİ KURULACAK

Suriye’deki Kürt devleti kurulması olayını nasıl görüyorsunuz?

– Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti değil, PKK devleti kurulacak. Kürtlerin çoğu ayrı bir devlet kurulmasına karşı. Şu anda kantonların başında Türkiye’den Suriye’ye giden PKK’lılar var. Suriye’deki bütün organizasyonu bunlar yapıyor. Amerika ve İsrail, burada PKK üzerinden kontrollü bir devlet kurmak istiyor. Burada sadece Araplar ve Türkmenler göçe zorlanmıyor. PKK’nin hakimiyetini kabul etmeyen Kürtler de göçe zorlanıyor veya hapse atılıyor. Şu anda Türkiye sınırında kurulan PKK devleti, Amerika ile işbirliği yapıyor. PKK’nın içerisinde 4 binin üzerinde yabancı savaşçı var.

Nasıl yani…?

– Batı’dan gelen bu savaşçıların hayali Haçlı ordularını tekrar harekete geçirmek. Haçlı orduları yeniden harekete geçerse bunlar da dedelerinin intikamını alacağını düşünüyor. Bu kişiler sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımlarında bütün bunları anlatıyorlar. Amerika, PKK’ya destek için havadan IŞİD’in hedeflerini vuruyor. Karadan ise ilerleme talimatını kendi ekibine veriyor ve koordinasyon sağlanıyor. Yani Amerika’nın, sahada, PKK’nın içerisinde kendi askeri var. Havadan ve karadan bu koordinasyonu sağlıyor.

Suriye’de PKK, PYD veya Kürt kantonu kurulması Türkiye’nin zararına mı?

– PKK devletinin kurulmasının amacı gelecekte Türkiye’yi rahatsız etmektir. Türkiye, Suriyeli muhaliflere kapılarını açtı, lojistik destek sağladı. İran ve Suriye, Türkiye’nin yaptıklarının bedelini ödeyeceğini söyledi.

PKK’nın kantonların bir tanesi olan Lazkiye bölgesini Mihraç Ural yani DHKP-C, şu anda eğitim merkezi olarak kullanılıyor. Suriye’deki kaynakların söylediğine göre Lazkiye’de 8 bin DHKP-C’li eğitim aldı. Türkiye sınır boyu komple bir PKK kantonuna dönüştürüldüğü zaman burası Türkiye’nin düşmanı olan sol örgütlerin; beslenme, eğitim yuvası olacak. Sürekli Türkiye’yi rahatsız eden bir hal alacak. Türkiye bunu şu anda bloke etmezse ve Türkiye’ye gelen insanlar geri gönderilmezlerse burada uluslararası güçler isteklerine kavuşmuş olacaklar. Yani demografik yapıyı bozmuş olacaklar, Türkiye’yi de göçle boğmuş olacaklar.

Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’nun (SMDK) etkisi nasıl?

– SMDK normalde askeri ve sivil kurumların birleştirilmesi için kurulan bir yapıdır. İlk önce sadece sivil olarak kurulmuştu. Daha sonra asker ve sivil ayağı birleştirildi. Suriye’nin içerisinde 500’ün üzerinde grup olduğu için ve her biri de farklı düşündüğünden SMDK, Suriye halkının ve askerin beklentilerini yerine getiremedi. Bu yüzden Suriye halkının gözünde bir karşılığı yok. SMDK ve Türkmen Meclisi gibi kurumların Suriye halkının haklarını savunmasını isteriz ama maalesef bunların Suriye halkında bir karşılığı yok.

IŞİD, IRAK SAVAŞINDA DOĞDU

IŞİD nedir?

– IŞİD, Irak İslam Devleti olarak Irak savaşında doğdu. Daha sonra Suriye’ye geldiğinde meşruiyet olması için Irak Şam İslam Devleti olarak yoluna devam etti. IŞİD’in ana fikri kâfire karşı savaşmadan önce mürtede karşı savaşmaktır. IŞİD’i iki bölümde değerlendirmek gerekiyor. IŞİD sempatizanları, IŞİD’e sonradan katılanlar ve IŞİD’in üst yöneticileri. Şimdi IŞİD’in PYD ile yaptığı savaşa baktığınızda yoğun bir savaş süreci gözüküyor. Bu yoğun süreçten sonra IŞİD’e katılımlar artıyor. IŞİD’in Esed’le çarpışan noktası hemen hemen yok gibi ama IŞİD’in PYD ile çarpışmasıyla birlikte IŞİD’e katılan Özbek, Doğu Türkistanlı ve Çeçen gibi yabancı savaşçıların sayısında bir anda patlama yapıyor.

DHKP-C İLE PARALEL YAPI BERABER ÇALISIYOR

Reyhanlı saldırısı olduğunda siz de oradaydınız ve Suriyelileri korurken, dizinizden satırla yaralanmıştınız. Şimdi geriye dönüp baktığınız Reyhanlı saldırısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

– DHKP-C’nin Reyhanlı saldırısı sırasında medyada El Kaide’nin Reyhanlı’ya saldırdığı yönünde asparagas haberler yayınlandı. Reyhanlı saldırısı, DHKP-C ile Paralel Yapı’nın Hatay’daki ilişkilerini deşifre etti. Redhack’in daktilo kâğıtlarını paylaşması ve savcının dosyayı geç açması DHKP-C ile Paralel Yapı’nın beraber çalıştıklarını ortaya koyuyor. Dolayısıyla Hatay’daki emniyet ve istihbarat gibi kurumlar yeniden gözden geçirilmelidir.

Paralel Yapı’nın MİT TIR’larını durdurmasındaki bağlantısı nedir?

– MİT TIR’larındaki savcı ile Reyhanlı saldırılarındaki savcının aynı savcı olmasının bir tesadüf olmaması gerekiyor.

IŞİD, ESED’DEN DAHA ÇOK MUHALİFLERE ZARAR VERDİ

Bunun mantığı ne?

– Bunun mantığı PKK’yı sosyalist, komünist bir yapı görmeleri. PYD ile çatışması dünya kamuoyunda IŞİD’e daha fazla reklam yaptırıyor. Yani aslında Amerika ile çatışıyor. Bundan dolayı İslamcı olsun, olmasın Amerika karşıtlarını da yanına çekebiliyor.

Öte yandan; IŞİD’in mantalitesi Suriye’de savaşan diğer grupların mantalitesine uymuyor. IŞİD, Esed’den daha çok muhaliflere zarar verdi. Sadece Halep civarında öldürülen muhalif sayısı 5 binin üzerinde ve çok önemli komutanları öldürdü. İşte buradan bakarak IŞİD’in nasıl bir yapı olduğu zaten ortaya çıkıyor.

Yeni Akit/ Hüseyin Kulaoğlu

ABD'li Komutan İtiraf Etti! PKK'ya Yardım Ediyoruz

CENTCOM'un komutanı Lloyd Austin, ABD Senatosu'na, "Birliklerimiz Rojava'ya giderek PKK'nın Suriye kolu YPG'ye yardım etti" dedi.




Basında, son iki ayda 100’e yakın polis ve askerimizi şehit eden PKK’ya Batılı güçler tarafından bomba eğitimi verildiğini yazılmasının ardından ABD Büyükelçiliği ve YPG’den panik halinde peş peşe yalanlama geldi. ABD'li Orgenaral Austin ise, “Birliklerimiz Rojava’da IŞİD’e karşı YPG’ye yardım etti” dedi. Durumu düzeltmek için YPG devreye girdi; “ABD özel kuvvetleri Kobani’ye girmedi” açıklamasında bulundu. Bu görüntü, “İttifak panikledi” şeklinde yorumlandı.

Yeni Şafak, 12 Eylül 2015'te PKK'nın güvenlik güçlerine yönelik saldırılarında yeni taktikler geliştirdiğini ve bu taktikleri Batılı devletlerin Suriye'deki kamplarda YPG asayiş birimlerine verilen eğitimlerde pekiştirdiğini yazmıştı. “Bomba Koalisyonu” manşetiyle yayımlanan haberde başta ABD olmak üzere Almanya, Fransa ve Kanada'nın bu eğitimlerde başı çektiği vurgulanmış, Suriye'deki yerel kaynaklar da bu eğitimleri doğrulamıştı.
BÜYÜKELÇİLİKTEN GARİP AÇIKLAMA

Haberin yayımlanmasından 2 gün sonra ABD Büyükelçiliği'nin Twitter hesabından garip bir açıklama yapıldı. Büyükelçilik, “Yeni Şafak ve bazı medya kuruluşları, Kuzey Suriye'deki ABD ve koalisyon eylemleri hakkında asılsız haberler yayınlamıştır. Haberdeki, 'ABD'nin IŞİD'e karşı savaş kılıfıyla eğitim veren teröristleri Türkiye'ye yolladığı' imaları gerçek dışıdır. Gerçek şudur: ABD ve Türkiye DAEŞ'e karşı omuz omuza mücadele veren ortaklardır. Aksi yöndeki iddialar, Türkiye'nin koalisyonun tam üyesi olarak gerçekleştirdiği eylemlerle çelişmektedir” ifadelerini kullandı. Bu açıklamadan 3 gün sonra ise ABD özel kuvvetlerinin YPG'ye verdiği destek bizzat ABD tarafından doğrulandı.
ABD TİMLERİ DE ORADA

ABD Merkezi Kuvvetler (CENTOM) Komutanı Orgenaral Lloyd Austin, Senato Silahlı Kuvvetler Komisyonu'nda verdiği brifingde, “ABD komando timleri Rojava'ya giderek IŞİD'e karşı savaşta YPG'ye yardım etti” dedi. Bazı kaynaklar, Amerikan özel kuvvetlerinin YPG güçlerine taktik ve danışmanlık hizmeti verdiğini açıkladı. Sputnik'e konuşan YPG Sözcüsü Redur Halil ise ABD askerlerinin Kobani'ye girmediğini, kendilerinin de bu yönde bir taleplerinin olmadığını savundu. Halil, IŞİD ile mücadelede ABD ile iyi ilişki içinde olduklarının da altını çizdi. YPG'nin ABD'den özel birliklerle ilgili bir talebinin olmadığını iddia eden Halil, “Şimdiye kadar ABD askerlerinin YPG güçlerini eğitmesi konusunda da herhangi bir talebimiz olmadı” dedi.

SURİYE PKK'NIN TARLASI

Terörle mücadele eden Türkiye'nin, PKK'ya yönelik operasyonlarının en hareketli günlerinde yapılan bu açıklamalar soru işaretlerini beraberinde getirdi. Kandil'den görevlendirilen PKKlı üst düzey teröristlerin yönettiği YPG, KCK yapılanmasına bağlı olarak görev yapıyor. Terör örgütünün Suriye yapılanması olan ve Türkiye'deki terör hücreleriyle güçlü bağlantıları bulunan YPG, güvenlik kaynaklarına göre PKK'nın sadece isim değiştirmiş hali. 7 Haziran seçimlerinden sonra terörü tırmandıran ve alışılmış terör saldırılardan farklı bir taktik geliştiren PKK daha çok tuzaklı bombalarla asker ve polise saldırıyor. Uzmanlar, PKK'nın bu taktik gelişimini Suriye'deki YPG kamplarında tamamladığını vurguluyor.
PKK'YA DEVLET TECRÜBESİ

Azez-Mare arasındaki bölgede Suriyeli muhalifler ile IŞİD arasındaki çatışmalar da şiddetini koruyarak devam ediyor. Koalisyon uçaklarının IŞİD'e yönelik etkili hava saldırıları yaptığını belirten muhalif kaynaklar, “Haftalar önce koalisyon bize etkili saldırıların başlatılacağını taahhüt etti ancak başlayan bir şey yok. YPG'ye alan açarak PKK'ya devlet tecrübesi kazandırıyorlar” ifadelerini kullandı. YPG ile PKK arasında hiçbir farklılık yokken, hatta aynı örgütün farklı ülkelerdeki yapılanmaları iken “terörizme karşı mücadele ettiğini” iddia eden ABD'nin terör örgütlerine destek verdiğini açıklaması ülkenin kuzey bölgelerinin PKK'ya teslim edilip burada büyük bir koridor kurulacağı iddialarını güçlendirdi.
CİZRE'Yİ KOBANİ'YE BENZETTİLER

Uluslararası güçlerin IŞİD'e karşı kullanılması için YPG'ye teslim ettiği silahların önemli bir kısmı da Türkiye'ye geçirilerek çatışmalarda kullanıldı. Özellikle Cizre'de “özerklik” ilan edilmesinin ardından meydana gelen çatışmaları YPG'li teröristlerin organize ettiği belirlenmişti. Cizre'deki çatışmaların sona ermesinin ardından güvenlik güçleri yaptığı incelemelerde, Suriye sahasındaki çatışma ortamına benzer görüntülerle karşılaştı. Özellikle bina içlerine açılan tünellerden ulaşımın sağlandığı ve binalarda açılan siperlerden halka ve güvenlik güçlerine ateş edildiği belirlendi.
“EL KAİDE DE IŞİD'E KARŞI SAVAŞIYOR”

Uzmanlar, ABD'nin YPG'ye yönelik son hamlesinin PKK'nın taktik ve stratejisine fayda sağlayacağını vurguluyor. Yeni Şafak'a bilgi veren bir yetkili, “Taliban şu anda IŞİD ile savaşıyor. IŞİD-el Kaide arasındaki çatışmalar çok şiddetli geçiyor. Türkiye, IŞİD'e karşı Kaide'ye yardım etse ABD'nin tepkisi ne olur? Durum aslında tam olarak bu” dedi.
YPG'Lİ CİVAN İTİRAF ETTİ

PKK'nın Suriye kolu PYD'nin askeri kanadı YPG, Suriye'nin kuzey bölgelerinde kurduğu kantonları korumak için 'Asayiş' isimli silahlı bir birlik kurmuştu. 'YPG-Asayiş' güçlerinin sorumlusu Civan İbrahim, 10 Eylül tarihinde Reuters'e yaptığı açıklamada iki aydır Batılı askeri uzmanların YPG militanlarına eğitim verdiğini söyledi. İbrahim'e göre batılı devletler tarafından Suriye içinde verilen eğitimler arasında bombalı araç ve tuzaklı bombalarla saldırı taktikleri de var.

Yeni Şafak

Türkiye sadece bir terör örgütüyle mücadele etmiyor. İspatı, teröristlerin arasındaki yabancılar ve kullandıkları silahlar. En çok şehit vermemize yol açan silah ise ABD’nin PKK’ya hediyesi Zagros’lar.




PKK’nın sözde ‘öz yönetim’ ilan ettiği Sur ve Cizre’de hendek kazıp barikat kuran teröristlere yönelik operasyonlarını sürdüren güvenlik güçleri, aynı zamanda bir çok yabancı güçle de mücadele ediyor. Polis ve askerleri şehit eden teröristlerin ‘Zagros’ olarak bilinen ABD özel üretimi suikast tüfeği kullandığının ortaya çıkması, Türkiye’nin sadece PKK’ya karşı değil, bebek katillerine silah ve mühimmat gönderen dış güçlere karşı savaş verdiğini bir kez daha gözler önüne serdi.

URANYUMLU MERMİ

PKK’nın Suriye’deki kolu PYD, DAEŞ’le mücadele bahanesiyle ABD’den silah yardımı alıyor. PYD, bu silahların bir bölümünü Mehmetçik ile göğüs göğüse çatışmaktan kaçarak kahpece pusu kuran teröristlere gönderiyor. PKK’nın elindeki en tehlikeli silah ise ABD özel üretimi Zagros’lar. ABD ordusunun özel kuvvetlerinde yaygın olarak kullanılan bu silahlar, zırh delici özelliğe sahip, Mermileri ise uranyumla zenginleştirilmiş. ABD ordusunun özel kuvvetlerinde yaygın olarak kullanılan bu silahlar, balistik mermi de atabiliyor.

4 KİLOMETRE ETKİLİ

Uygun hava koşullarında 4 kilometreye kadar etkili olan özel üretim olan Zagros’ların ABD tarafından PKK’nın Suriye’deki kolu PYD’ye verildiği ve bu silahların 18 tanesinin Türkiye’ye getirildiği tespit edildi. Normal uçaksavar ağırlığının çok altında olan ve bir kişinin rahatlıkla taşıyabileceği silah 8 kilo. Şarjörü bulunmayan silahın her seferinde tek mermi atabiliyor. Son haftalardaki şehitlerin bu silahtan çıkan kurşunlarla verildiği öğrenildi.

ABD’NİN İHA’SI SİLOPİ’DE BULUNMUŞTU

Teröristlerden temizlenen Silopi’de yapılan arama çalışmalarında PKK’ya ait ABD yapımı insansız hava aracı (İHA) bulunmuştu. RQ-20 Puma modeli olan İHA’nın ABD tarafından PYD’ye yapılan askeri yardımlar arasında olduğu, Suriye’den de PKK tarafından kullanılmak üzere Türkiye’ye getirildiği belirlenmişti. Önceki gün ise İncirlik Hava Üssü’nden kalkan ABD’ye ait silahlı bir MQ-1 Predator, Adana’nın Karataş ilçesi yolu üzerinde Doğankent mahallesindeki tarım arazisine düştü.

(STAR)



Dünyadaki yapılan bütün terör faaliyetlerinin ve
Ortadoğu'da faaliyet gösteren örgütlerin çoğunun arkasında

İNGİLTERE , İSRAİL ve ABD vardır


Terör ve ABD arasında inkârı mümkün olmayan bir bağ vardır. Prof. Dr. Mahir Kaynak’ın ifade ettiği gibi dünyadaki yapılan bütün terör faaliyetlerinin arkasında ABD vardır. 

Orta Doğu’da DAEŞ, PYD ve diğer teröristlerin elindeki silahlar Amerikan istihbaratı CIA’ya yakınlığı ile bilinen Yahudi sermayeye ait silah fabrikasının imalatıdır. Hatta Paris’te ABD emrindeki DAEŞ’lilerin yaptığı katliamda kullanılan silahlar da ABD yapısıdır. Ve bu silahlar az önce bahsedilen ABD silah fabrikası adına Sırbistan’da imal edilmiştir. Sırbistan hükümeti bu silahlar bizde imal edildi ama ABD’nin silah fabrikasına teslim edilmiştir diye resmî bir açıklamada bulunmuştur.

Paris katliamı ABD tarafından yapılmıştır. Afrika’da yaşanan Fransa-ABD hakimiyeti mücadelesi için Fransa’ya bir mesaj verilmiştir. ABD’nin dış politika yetkilileri açıkça Orta Doğu’da projelerinin gerçekleşmesi için “Orta Doğu’da önce yıkım, sonra doğum” demektedirler.

Terör emperyalist güçlerin postmodern sömürgeciliğidir. İslam ismini taşıyan ya da hizmet ettiğini ifade eden bütün terör teşkilatlarının beyin takımı CIA ve MOSSAD’ın adamlarıdır. ABD önce bir ülkeye terör teşkilatı kurar. Terör estirir. Sonra o ülkeye koruyucu olarak girer. Mesele bu kadar basittir.


(..) NATO zirvesinde ABD Dışişleri Bakanı Kerry ile görüşen Davutoğlu’nun Suriye ve Irak’ta yaşanan krizler karşısında daha fazla işbirliği çağrısı üzerinde durmak, bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyorum. Aynı zirvede NATO Genel Sekreteri Rasmussen de Türkiye’yi korumak için gerekli adımları atmakta tereddüt etmeyeceklerini söyleyerek güya Türkiye’ye NATO’nun her an destek vermeye hazır olduğunu ifade etmiş. Bu noktada hemen, “ABD istemediği takdirde NATO’nun kılını kıpırdatması mümkün mü?” diye sormakla yetinmek istiyorum. Zaten Davutoğlu da daha fazla işbirliği çağrısını NATO’ya değil ABD Dışişleri Bakanı Kerry’ye yapıyor.

Geçmiş tecrübeleri de hatırlayarak ABD’nin kendi çıkarları söz konusu olmadığı takdirde bu ülkede hâlâ Türkiye için harekete geçeceğini düşünenler bulunuyor mu diye sormak gerekiyor. Bunun ötesinde Türkiye, ABD ve NATO’nun korumasına hâlâ ihtiyaç duyuyor mu? Muhtemel bir Suriye ya da Irak veya bir örgütün saldırısına karşı kendimizi koruyacak güce sahip değil miyiz? Hâlâ bölgemizde faaliyet gösteren terör örgütlerinin hemen hepsinin arkasında ABD ya da İsrail’in bulunduğunu göremedik mi? Şahsen farkında olduğumuzu/olmamız gerektiğini düşünüyorum. Ama bu güce hâlâ sahip olamamış isek bilinmelidir ki, Türkiye’yi koruma konusunda ne ABD ne de NATO harekete geçer. NATO ve ABD’nin harekete geçmesinin tek şartı ABD ve yandaşlarının çıkarlarının tehlikeye girmesidir.

Bırakın Türkiye’nin çıkarlarını korumak için ABD ve NATO’nun harekete geçmesini ABD’nin bölgemize yönelik planları hep aleyhimize gelişmelere yol açıyor. Ve Türkiye olarak biz de aleyhimize gelişmeleri görmemize rağmen dost ve müttefiklerimizi kırmamak adına destek veriyoruz. Bu bakımdan Türkiye’yi yönetenlerin artık ABD ile ilişkilerini artırdığı ölçüde aleyhimize gelişmeler olduğunu görmesi gerekiyor. Özellikle de Suriye ve Irak konusunda ABD’nin dolayısıyla de NATO’dan yardım beklemek kendimizi kandırmaktan öte bir anlam ifade etmez. Artık kendi göbeğimizi kendimiz kesmek zorunda olduğumuz gerçeğini görmek durumundayız.

Abdülkadir Özkan, MİLLİ GAZETE



Hakkı Arslan dan 


PKK Müslüman düşmanı, ama en çok da Müslüman Kürtlerin düşmanı. Bir kısım Kürtler bunu hâlâ göremiyorsa konuşacak bir şey kalmamış demektir.

Unutmayın ki "Zalime yardım eden onun zulmünü görmeden ölmez" kuralı muhakkak işler. PKK yüzünden bu çektiğiniz sıkıntılar daha da artar.
Bugün onlara minnetle duâ etmeniz gerekirken bir de böyle nankörlük yaparsanız kendinizi yakarsınız.

PKK bugüne kadar en çok Kürtleri öldürdü, daha da öldürmeyecek mi sanıyorsunuz?
Hadi diyelim ki, hayaliniz olan bağımsız Kürdistan'a kavuştunuz, o toprakları petrolleri PKK'nın ipini tutanlar size bırakır mı sanıyorsunuz?

Lafın kısası, "Öz yönetim" diye Kürtlere yutturulmaya çalışılan aslında "köz yönetim"dir, Kürtlerin kendini, özünü yakma projesidir.

Ve Kürtlerin Türklerden başka dostu yoktur.
Bunu görmemek için de kör olmak lâzım...


Derleme
SELÇUKLU'NUN VE SELAHADDİN'İN TORUNLARI, UYANIN!

Dün Türklerle Kürtler, yani Selçuklu'nun torunları ile Selahaddin'in torunları Haçlılara karşı omuz omuza savaştılar; İslâm'ın bayraktarlığını birlikte yaptılar!

Ama bugün Haçlıların çocukları tarafından birbirlerine kırdırıIıyorlar!
Uyanın ve bozun bu oyunu!

Tarihî bir sınavla karşı karşıyayız. Eğer bu oyunu bozabilirsek, sınavı başarıyla veririz. İşte o zaman kimse duramaz bizim karşımızda! Kimse durduramaz bizi bir daha -Allah'ın yardımıyla!

Sözün özü: İslâm'ı terkederseniz, Allah da terkeder sizi, tarih de. Sürgün yersiniz, sürülürsünüz, sürünürsünüz, süründürülürsünüz -Allah muhafaza!

İNGİLTERE
ABD
iSRAİL
ALMANYA



Siyaset-i Şeriyye; mazlumlarla birlikte zalimleri de zulümden kurtarma sanatıdır. Üç çeşit siyaset tarzı ve siyasetçi taifesi vardır.


Şunu bilelim ki; Kur’ân’la idare olunmayanlar ya kanla veya kanunla idare olunuyorlar demektir.

“Celladına aşık olmuşsa bir millet, ister ezan ister çan dinlet, itiraz etmiyorsa sürü gibi illet, müstahaktır ona her türlü zillet.”

Asrımızda siyasetle ilgilenen Yahudilerin yönettikleri Müslümanlar, siyasetle ilgilenmeyen Müslümanlardır. Müktesebatları sekiz on yıl gerisini anlatmaya yetmeyen slogancı medya-tilkilerine yenik düşmüşüz. Onların dedi-kodularını dinleye dinleye kendi gündemimizi unutmuşuz. Bunlar dünkü Ebu Leheb’in bugünkü torunlarıdır. Dünkü Ebu Leheb’in elleri kurudu bugünkü Ebu Leheb’lerin de dilleri kuruyacak.

Siyaset, imanı israiliyat ile işgal etmeye çalışan İsrail’e isyandır. İmanlarından İsrailiyatı söküp atmayanlar, atamayanlar, kendi idarelerinde İsrail iradesini söküp atamazlar.

Müslüman’ın siyaseti, nezaketinin zekâtıdır. Nezaketi kaybedenler, zeki ve zengin de olsalar siyaset ehli sayılmazlar. Kendilerini aklamak ile kendilerini yoklamak arasında kararsız kalanlar, ehli siyasetten değil, ehli politikadan sayılırlar.

Siyaset; ahkâm kesmek değil, her şeye rağmen yaşamın domuz bağını çözmeyi başarabilmektir. Domuzlaşanlar ile Maymunlaşanları hayat sahnesinden, memleket idaresinden uzaklaştırmaktır.

Müslüman’ın siyaseti; devleti değil, insanlığı temsil etmesidir. Vicdanında insanlığı temsil edemeyene devleti teslim edenler, kendi Firavunlarını üretenlerdir.

Siz gönül dergâhında yaranızı duanıza rabteylemişseniz, Allah’tan başkasını Rab eyleyemezsiniz. Siz Allah’tan başka Rabler ediniyorsanız gönül dergâhında yaranız duasız kalmıştır.

İnsan kendinden ayrılabilen, kendinden eksilen bir varlıktır. Siyaset; kendinden ayrılan, kendinden eksilen insana “insan ol” demeyi nezaketle hatırlatma sanatıdır.

Müslüman’ın siyasetinin merkezinde “Yaradılanı Yaradandan ötürü sevmek” vardır. Bu nedenle siz her hangi bir insana iyilik yaparken “Sen Türk müsün, Kürt müsün? Arap mısın? Kuzeyli veya Güneyli misin? Batılı veya Doğulu musun?” sorularını sormayınız. Çünkü Allah insanlara nimet verirken bu soruları sormaz. Allah’ın sormadığı soruları biz de sormayalım.

Siyaset, muhataba kıymet biçmektir. Yani kıymetten düşmüş olanı kıymetli kılma girişiminde bulunmaktır. Nuh aleyhisselam, isyankâr oğluna “Yavrucuğum” diye hitap ederken, , sigara içtiği için çocuğuna “serseri” diye hitap eden babanın siyaset şuuru sıfırdır.

Müslümanlar tek ümmet olma ile siyaset-i şeriyye sahibi olmayı birbirlerinden ayırdıkları günden bu yana “Yahudi Siyaseti” ne yenik düşüp ırkçılık/kavmiyetçilik davasını kuşandılar. Müslüman olduklarını söylediler ama bin parçaya bölünüp Yahudi ve Hıristiyanlar gibi yaşadılar. Şunu bilelim ki; İmamı papazlaştırmaya, Camiyi kiliseleştirmeye, Kur’ân’ı İncilleştirmeye çalışanların siyasetleri, Yahudi siyasetidir.

Müslüman oldukları halde uzun geceleri uyuyarak kısaltma, aydınlık gündüzleri de günahlarla karartma yoluna gidenler, terk-i siyaset eyleyenlerdir. Terk-i siyaset eylemek, ümmet-i İslâmiyye’nin vasfı değildir. Çünkü İslâm’da ümmet ile siyaset ikizdir. Ümmetin olduğu yerde siyaset, siyasetin olduğu yerde de ümmet vardır. Altını çizerek diyoruz ki; İslâm’da siyaset denildiğinde ümmeti gündemde tutmak akla gelir. Gündemlerinde Ümmet-i Muhammed olmayan siyasetçilerin peşinde gitmek ile şeytanın peşinde gitmek arasında hiçbir fark yoktur. 

Ümmetsiz siyaset, siyasetsiz ümmet olmaz. 


 M.Necati Özfatura
HEDEFLERİ TÜRKİYEYİ BÖLMEK

PKK, Kandil ve HDP’nin asıl hedefi ülkeyi bölmektir. Sonrasında Suriye, Irak ve Türkiye’deki Kürtleri bu ülkelerden ayırmaktır. Ama Allahü tealanın yardımı ile hüsrana uğrayacaklardır. Hakka ve halka dayanmayan her şey hezimete uğramaya mahkûmdur...

Kürt asıllı gençleri emperyalist güçler kandırıyorlar. İslamiyetten kopararak cehennemde sonsuz azaba atıyorlar. Dünya hayatı geçicidir. Bir insan ne kadar inanmasa da ölüm anında cehennemdeki yeri gösterildiğinde inanıyorum diyecektir. Ama iman gayba yapılır. Ama o vakit inanma kabul edilmez ve kişiyi sonsuz cehennem azabından kurtarmaz.

Bu insanların bir an önce tövbe etmesi ve İslamiyetle şereflenmesi lazımdır.

Bu gençlere sesleniyorum: Emperyalist güçler sizleri ölüme sürükleyerek dünya hayatınızı mahvediyor. Sizleri evlilik, çocuk sahibi, mal ve mülk sahibi olmak ve helal olan dünya lezzetlerinden koparıyor. Kimin için ölüyorsunuz. Sizleri ölüme gönderenler Kürtleri temsil etmiyor. Onlar dış güçlerin taşeronu ve ajanıdır.

Kurulması istenen Kürdistan Nil’den Fırat’a Büyük İsrail ve Büyük Ermenistan için “ara hedef”tir. Kürt devletinden bahseden Demirtaş’ın bu sözü ihanet ve suçtur. Başka ülkede olsa mutlaka hapisle cezalandırılır.

Demirtaş bu cesareti kimden alıyor. Çok şükür ki, Kürt asıllı vatandaşlarımız Demirtaş gibi düşünmemektedir. Hatta PKK ve onu destekleyenlerden nefret ediyor. Rusya HDP’yi desteklediğini açıkça söylemektedir. İran, Suriye, Irak, Almanya, Ermenistan, İsrail hatta ABD PKK’ya destek verdikleri inkârı mümkün olmayan bir gerçektir.

Kandil-PKK-HDP hain hedeflerine ulaşamayacaklarını bildikleri için kendisine destek vermeyen Kürtlere zulüm ederek intikam alıyor. Türkiye’yi kendi iç meselesi ile meşgul ederek sınırlarının ötesindeki politikasını önlemek istiyor. Ve Türkiye’nin kalkınmasını önlemeyi dış güçler adına yapıyor.

PKK, Kandil ve HDP’nin asıl gayesi bu bölgede Müslüman Kürtleri göçe mecbur ederek bölgenin Ermenistan’a ilhakını sağlamak ve böylece büyük İsrail projesini gerçekleştirmektir. Bu bölgedeki Kürt asıllı vatandaşlarımıza tavsiyem yeni partiler kurmalarıdır.

Bazıları, devletin PKK karşısında gereken mücadeleyi yapamadığını telkin etmektedir. Aslında bu konuda devlet son derece başarılıdır. Dahası PKK ile mücadele ederken o bölge halkına şefkat ile muamele etmektedir.

1 yorum:

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil