6 Aralık 2015 Pazar

İSTANBUL'UN MEHDİ TARAFINDAN FETHİ GEÇMİŞ VE GELECEK




Fatih Sultan Mehmet padişahlığının birinci senesinde zamanın bütün bilginlerini ve devlet adamlarını Edirne`de topladı. Onlarla İstanbul`un fethini görüştü ve görüşlerini aldı. Hiçbiri fethe razı olmadı. Sebep olarak da, İstanbul`un fethinin ancak Mehdi`ye nasip olacağını ileri sürdüler.

Padişahı savaştan alıkoydular. Nihayet Akşemseddin durumu öğrendi ve dedi ki; "İstanbul`u evvela Fatih Sultan Mehmet Han fetheyleyecektir. Daha sonra Frenkler alacaklar, Mehdi işte onlardan İstanbul`u kurtaracak, fetheyleyecektir. Fatih de sözüne itibar etti, inandı ve hazırlığa başladı." (Avni İlhan, Mehdicilik, s.149)

İstanbul’un manevi fethi artık çok yakındır… Çünkü secde kardeşlerimin birer birer görünme zamanı yaklaşmaktadır… Şam üzerine gidildiği an, İstanbul’un manevi iklimi hareketlenecektir! Çünkü şeytan, dünyayı ‘Şam’la oyalayıp, Kudüs’e, Mescid-i Aksa’ya saldıracaktır… 


‘Mehdi’ ve ‘gelecek’!


‘Mehdi’nin birlik sırrı! Gelecek olan ‘iyilik’! İyileri bir araya getirecek önce! Alınlarında secde izi hepsinin! Tanıyacaklar birbirlerini… En uzun kalan kimse secdede o ‘Mehdi’nin ‘kalemi’ olacak!

Yaza yaza getirecek ‘Mehdi’yi! Yazının kalemi, harflerin imamı, Cennet’in kelimelerinin taşıyıcısı…

O an gelecek işte! Yaza yaza getirecek o ‘an’ı! O anın içinde olacak ‘Mehdi’! Herkese kalplerinin içinden görünecek…

Ey hakikat! ‘Mehdi’nin ‘kalem’i önce İstanbul’u manen fethedecek! Sonra dün, bugün ve gelecek!

Cennet’teki kelimelerin taşıyıcısı o ‘kalem’! Kim olacak!

Yaza yaza ‘Mehdi’yi getirecek!

Yaza yaza, Cennet’teki kelimeleri! ‘Oku’ya ‘oku’ya kâinatı!

Kim, o, ‘Mehdi’nin kalemi!

Tabiatın omurgası… ‘Salât’ ile ayağa kalkacak! Ve sonra tüm tabiatla secde edecek!

‘Mehdi’nin kalemi, sonunda, yaza yaza, kim olduğunu bilecek! Ve yaza yaza, kim olduğunu bize bildirecek!

Ey hakikat!

‘Kalem’i ilk tanıyanlar secde kardeşleri olacak… O ağacın altında, ayaklarının dibinden akan berrak pınarın kıyısında, serin toprağın üzerinde, hep birlikte namaza durmuş secde kardeşleri… Yüzleri, kelimeleri, duaları nurla kaplı, onlarca ‘yeni’ genç! Ve hepsinin en tahammüllü olanları! Hayatlarını infak edenler! Sahici ‘kalem’ler! Kelimelerin insana neden emanet edildiğini bilen emin kullar! Nur-u Muhammed ile kalplerini nurlandıranlar… En Sevgilinin sevgilileri! Uzun yol arkadaşları… Tüm kötülükleri, güzellikle savanlar… ‘İyilik’ kardeşleri… Tabiatın ‘Hızır’ları!

Şimdi işte!

Şimdi!

Secdede ‘kalem’ ile yazıyoruz size! Çok yakında görünecek o! İstanbul’da, o ağacın altında, ilk toplu namazımızda bizim, bizim, secde kardeşlerinin!

Görünecek bize, nurlu kalplerimizde!

Ey hakikat!

Tabiatımızı ‘oku’manın vakti geldi artık! Kâğıtları çevirmenin birer birer… Kur’an yaprakları gibi!

Ey hakikat!’Mehdi’nin kalemi! Kelimelerin gücü!

Kötüler için son vakitler artık!

Bezm-i Elest'te emanet aldığımız o 'söz' sancağı, çok yakında, iki denizin buluştuğu yerde, o serin suların üzerinde, dalgalanacak, tüm güzelliğiyle!

Ey hakikat!

O an bu an mıdır yoksa?

Şimdi!


Dün, bugün ve gelecek!


Hayati Sır


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder