13 Ocak 2016 Çarşamba

Terörün dağ, şehir, hendek ve meclis dışında bir de medya ayağı var. Öyle gizli değil, kalem ve yaka mikrofonları ile öncesiyle sonrasıyla her gün gazetelerde, her akşam televizyonlarda, boy gösterip ekrana ve manşetlere kan bulaştırmaya, terörü ve teröristi açıkça destekleyip meşrulaştırmak, kamuoyu desteği oluşturmak için çırpınıyorlar.



Ekrandaki kan ve ihanetin sıradanlaşması

Önceki gün “sözde öğretmen olarak 'Beyaz Show'a telefonla katılan kadın Güneydoğu’daki operasyonları eleştirip PKK propagandası yapmıştı. Polis çocuğu olan sunucu Beyaz ise şaşkınlık yaşayan stüdyodaki katılımcılardan kadına alkışla destek toplamış...”

Olayı fırsat bilen bir haber kanalı da kadını “Türkiye’yi duygulandıran öğretmen” olarak hemen etiketleyivermişti...

12 Eylül 1980 darbesi öncesi meydana gelen terör olaylarında bazı medya grupları halkı kışkırtmak ve karşı karşıya getirmek için çoğunlukla aynı yolu kullanmış; gündem belirleme kanaat ve kamuoyu oluşturma, siyasallaştırma gibi görevleri bulunan medya, askerî darbeleri ve vesayet iktidarlarının meşruiyetlerini sağlama aracı olmuştu...

Bugün, terörü meşrulaştıran, işledikleri cinayetleri görmezden gelerek yol kesen teröristleri masum hak savunucuları olarak gösteren haberler ve köşe yazıları, TV programlarından ucuz komedi programlarına kadar sıçradı.

Yol kesen teröristleri şirin göstermek için ellerinden geleni yapmaktalar.
Patronları nezdinde konumunu güçlendirmekten başka dertleri olmayanlar, şehir eşkıyalığına mazeret üretenlerin eline kan bulaştı. Alçakça cinayetlere mazeret üretenler okul yakmaktan, ambulans tahrip etmekten, hastaneleri basmaktan daha ne alçakça cinayetleri işleyenleri “pak ve temiz” çocuklar olarak tanımlayan biri, elinden önce vicdanını ve aklını pazara çıkarmış olmalı! Patronlarının gözüne girmek için kendisine verilen işi en iyi şekilde yapmayı düşünüyor ve bunu meşru görüyorlar.
Büyük kötülüklerini küçük menfaatlerin uğruna yapıyorlar.

Toplum tarafından daha önce de benzer örnekleri yaşanan bu ihanetlerin nasıl böylesine fütursuzca işlendiği, Alman felsefecinin “kötülüğün sıradanlığı” kavramı ile izah edilebilir. Patronlarının talimatlarını uyguladıklarını söyleyecek olan bu sahne sanatçılar da düşünce dünyamıza yeni bir kavram sokuşturdular: “İhanetin sıradanlaşması!..”

Muhtemelen ortalık aydınlanıp asgarisinden kamuoyu vicdanında yargılandıklarında suçu kabul etmeyip sadece kendilerine verilen talimatları yerine getirdiklerini söyleyeceklerdir.
“İhanetin sıradanlaşması...”

Günahlarını tartacak terazi bulamayan basit karakterlerin, büyük zulümleri gizlemek için arkasına saklandıkları sığınağın adıdır. Üst üste birikmiş ihanetlerin temelinde ilk ihanet ve ilk hain yatar. İlk ihanetin zaman içinde hayatımızı nasıl tarumar edeceği çoğumuzun aklından bile geçmemiştir. Bugün yaşanan büyük güneydoğu trajedisinin altında bu basit adamların geçmişte kalem ve yaka mikrofonları ile açtıkları "hendekler" saklıdır...

TÜRKİYE GAZETESİ / Hikmet Köksal



Hedefleri ülkeyi bölmek

6-7 Ekim olaylarının tek suçlusu Demirtaş’tır. O halkı sokağa dökmüştür. Kürtler PKK’ya asla destek vermiyorlar. Fanatik HDP’liler ve HDP’li belediyeler ve çalışanları ise azınlıktır. PKK’nın zulmünden kaçan yani evini iş yerini terk edenler; inşallah o bölgede huzur ve güvenlik en kısa zamanda tesis edildiğinde geri dönerler. Bu insanlar geri döndüklerinde PKK’nın yaptığı zarar telafi edilecek ya da tahrip olunan iş yeri ve evleri yeniden yapılacaktır.

Devletin görevi halkını himayedir. Dış güçlerin taşeronu olan PKK’nın zulmü altında esnaf kan ağlıyor. Alışveriş yok. Dükkanlar tahrip edilmiş ve içindeki mallar yağmalanmış. Sadece Sur’da 5 bin kişi işinden olmuştur. Hendekleri açanlar HDP’li belediyelerdir. 18 HDP’li belediye başkanı soruşturma çerçevesinde açığa alınmıştır. 41 meclis üyesi de görevden el çektirilmiştir.

3 binin üzerinde PKK’lı terörist etkisiz hâle getirildi. Teslim olanlar bu sayıya dahil değildir. 2240 silah, 10 ton patlayıcı, 10 bin molotofkokteyli ele getirilmiştir. Bu silahlarla beraber binlerce ton yiyecek maddesi de ele geçmiştir.

Musul’daki 70 bin Iraklı Şii milis ordusu 2 bin DAEŞ militanı karşısında geri çekilmiştir. Hem de tek kurşun atmadan. Bu durum danışıklı dövüştür!

Demirtaş’ın direnişe yani PKK’nın katliam ve zulmüne destek çağrısına Kürtler destek vermemiştir.

Türkiye-İsrail ihtilafının halli uygundur. Gazze’deki soykırım ve ambargonun durması için bunun olması lazımdır. Rusya’ya duran sebze ve meyve ihracatının, Orta Doğu’ya akışı için kapı aralanmıştır.

HDP kamuoyunun nazarında giderek düşmektedir. Zaten PKK’nın gölgesindedir. ABD ve Rusya’nın Irak’ta peşmergeye eğitim veren Türk askerlerinin çekilmesi için Irak hükümetini zorlamasına bizim tarafımızdan hayır cevabı gelmiştir. Türkiye "Orta Doğu’da ben de varım" demektedir. Yakın zamana kadar ABD’nin İran’a uyguladığı “Ambargo”yu delmek adına Türkiye, Halk Bankası ile yardım etmişti.
İran Osmanlının olduğu gibi Türkiye’nin de en büyük düşmanıdır. İran’ın, Rusya’nın ve Lübnanlı Hizbullah’ın Suriye’de işi ne? Bir de İran’ın Irak’ta işi ne?

Demirtaş’ın Rusya ziyaretinde gizli görüşmelerde Rusya’ya neler vadedilmiştir acaba?!.

Terör ve ABD

Terör ve ABD arasında inkârı mümkün olmayan bir bağ vardır. Prof. Dr. Mahir Kaynak’ın ifade ettiği gibi dünyadaki yapılan bütün terör faaliyetlerinin arkasında ABD vardır. Orta Doğu’da DAEŞ, PYD ve diğer teröristlerin elindeki silahlar Amerikan istihbaratı CIA’ya yakınlığı ile bilinen Yahudi sermayeye ait silah fabrikasının imalatıdır. Hatta Paris’te ABD emrindeki DAEŞ’lilerin yaptığı katliamda kullanılan silahlar da ABD yapısıdır. Ve bu silahlar az önce bahsedilen ABD silah fabrikası adına Sırbistan’da imal edilmiştir. Sırbistan hükümeti bu silahlar bizde imal edildi ama ABD’nin silah fabrikasına teslim edilmiştir diye resmî bir açıklamada bulunmuştur.


Paris katliamı ABD tarafından yapılmıştır. Afrika’da yaşanan Fransa-ABD hakimiyeti mücadelesi için Fransa’ya bir mesaj verilmiştir. ABD’nin dış politika yetkilileri açıkça Orta Doğu’da projelerinin gerçekleşmesi için “Orta Doğu’da önce yıkım, sonra doğum” demektedirler.


Terör emperyalist güçlerin postmodern sömürgeciliğidir. İslam ismini taşıyan ya da hizmet ettiğini ifade eden bütün terör teşkilatlarının beyin takımı CIA ve MOSSAD’ın adamlarıdır. ABD önce bir ülkeye terör teşkilatı kurar. Terör estirir. Sonra o ülkeye koruyucu olarak girer. Mesele bu kadar basittir.


ABD çifte standartlıdır. Bir yıl önce İran’ın “Büyük şeytan” dediği ABD ile kucak kucağa olmasına şaşmamak lazımdır. ABD Irak’ı İran’a teslim etmiştir. Yahudi İkinci Dünya Savaşına kadar İngiltere’yi kullandı. Ve İkinci Dünya Savaşından sonra gerek medyanın gerekse paranın gücü ile ABD’yi kullanıyor. Aynı Yahudi ABD, AB, Rusya, Çin, İran ve diğerlerini Türkiye başta olmak üzere İslam Dünyasına karşı da kullanmaktadır.


Türkiye ve birkaç İslam ülkesi hariç 57 İslam ülkesinin tamamına yakınının liderleri ve üst düzey yetkilileri dökülen kandan ve gözyaşından sorumludurlar. “Mahşerde her helalin hesabı her haramın azabı vardır” kaidesi gereği mutlaka sorumlu olacaklardır.


Yahudi lobisinin emrindeki ABD dünyanın her köşesinde döktükleri kan ve gözyaşını dünyada da ödeyebilir. Dünyanın en büyük volkanı olan “Yellowstone” klasik volkanlar gibi dağ şeklinde değil çukur şeklinde ve 2004’ten bu yana hızla yükseliyor. Uzmanlara göre bu volkan patlarsa Amerika’nın üçte ikisi yaşanamaz hale gelir.



“Kaldera” denilen çökmüş dev kraterler Yellowstone 10 km boyunda 30 km eninde ve 8 bin metre derinlikte bulunan dev mağma tabakası 1923’ten bu yana devamlı yükselmektedir. 2004’ten beri ise daha hızlı yükselmektedir.

TÜRKİYE GAZETESİ / M.Necati Özfatura



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder