4 Ocak 2016 Pazartesi

2023 için atılacak son adım; Başkanlık Neden mi? Sistem kökten değişmeden olmaz CUMHURBAŞKANININ doğrudan halkın oylarıyla seçilmesi, bu konuda atılmış ilk adımdır. Şimdi bu adımı daha da ileriye taşıyıp, güçlü bir başkan, güçlü bir meclis ve güçlü yerel yönetimlerden oluşan ülkemizin, devlet geleneğine ve milletimizin ihtiyaçlarına uygun bir sisteme geçmenin vakti gelmiştir. 1960 ve 1980 darbeleriyle kurulan vesayet düzeni, Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştıramaz. Biz 12 yıl boyunca bu oligarşik yapıyla mücadele ettik. Sistemi kökten değiştirmeden bu yapının ıslahı mümkün değildir. Yeni Türkiye, yeni anayasa ve başkanlık sisteminin sağlayacağı güçlü zemin üzerinde yükselecektir. Bu sadece bir sistem değişikliği değil aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası meselesidir.”



1- Türkiye’de “en büyük sorun” yavaş çalışan devlet çarkları ve “sorumluluk almayan” bürokrasimiz!! Böyle bir yapı içinde özellikle Türkiye gibi “gelişme sürecinde” hızlı yol alabilecek bir ülkede, “karar sürecini” hızlandıracak şekilde kurulan bir başkanlık sistemi, kısa vadeden başlamak üzere çok iyi sonuçlar verebilir...

2- Sistemin nasıl kurulacağı çok çok önemli! Başkanlık sistemi “olması gerektiği” gibi Türkiye’nin gerçeklerine uygun hayata geçirilirse, bakanlar “seçim dinamikleri” içinden değil, “mesleğinde yol almış profesyonellerden” seçileceği için “karar çarkları” siyasallaşmadan HIZLANACAKTIR!

3- Başkanlık sistemi “seçilenin” siyaset yapacağı ama özellikle teknik konularda iş yapacakların, “seçilen tarafından” seçilmemişlerden, sadece işi bildiği için atanacağı bir yapı olmalı! Siyasete asla bulaşmak istemeyen ama “çok değerli” insanlar bu yolla “başkan ile birlikte çalışabilir” ve çok önemli adımlara öncü olabilirler.

4- Bugün gerek “dünya düzeni”, gerekse “tarihi gelişmeler” açısından durum çok farklı. Türkiye “yüzyılların altın fırsatını” yaşıyor. “Konjonktür” ve değişen dünya, Türkiye’nin “yeni denklem” içinde “ağırlıklı” bir yer edinmesine imkân verebilir. Bu geçiş ve yeniden kuruluş döneminde Türkiye, doğru bir “başkanlık sistemi” yapılandırabilirse ülke olarak çok hızlı yol alabiliriz.

5- Türkiye’nin yeni küresel vizyonu “başkan” ile bütünleştirilebilirse, 100 yıl önce yaptığımız çıkışı yeni bir dalgayla 100 yıl sonra yeniden yakalayabiliriz...

6- 1900’lü yılların başı “Türkiye’nin doğuşu ve kuruluşuydu”, 2000’li yılların başı da “Türkiye’nin dünya düzenine ve sistemine” yerleşmesi ve kök salması olacak.

Sonuç: KONU ÇOK HASSAS ve TÜRKİYE’nin 2023 hedefleri adına çok önemli. Bütün siyasi partiler ÖNYARGILI olmadan bu gerçeği sorgulamalı ve üstünde düşünmeli... VE EN ÖNEMLİSİ REFERANDUMA DESTEK OLARAK, KONUNUN TÜRK HALKINA SORULMASINA İMKAN VERİLMELİ! Konunun halka sorulması ANA KARAR ve Kararı alması gereken Millet adına çok önemli!




Son söz: Türkiye, gerek küresel denklem değişimi gerekse iç dinamikleri gereği TARİHİ bir dönemeçte. Atılan adımları tamamlayacak en önemli adım da tamamlayıcı olarak BAŞKANLIK sistemi... Korkmadan sorgulayalım ve halka yani bizlere sorulması için yol açmada destek olalım...


Yiğit BULUT 

*************

Bisimit : Olanlar nasıl lehimize olur

Olanlar nasıl lehimize olur diye soran arkadaşlar.Barış veya çözüm sürecini Devlet olarak çok iyi değerlendirdik. Kalekollar, barajlar ve Havaalanları nerdeyse bitti. Bundan sonra pkk ya da diğer örgütler istediği kadar savaş desin. Lojistik olarak eskisi gibi çatışma bölgesine 40 saat sonra giden bir devlet yok. Güneydoğu'da en zor şartlar altında en zor bölgelere bile 2 saat içerisinde birliklerimiz ulaşabilecek.

Baraj yaparak saklanacakları delikleri su ile kapattık. Havaalanı yaparak acil lojistik destek süresini minimuma indirdik. Kalekolları yaparak en ağır saldırılarda bile destek gelene dek savunma yapabilecek karakolları oluşturduk.

Tamamı bittiğinde çözüm süreci ister istemez gelecekti zaten. Bunu çok iyi bilenler iş işten geçmeden çözüm sürecine son noktayı koymak isteseler de o iş işten çoktan geçti.

Şu an devlet olarak diyoruz ki savaş mi istiyorsunuz? Hele bırakın gelsinler. 

 Bisimit

****************

Turgut Özal’ın Başkanlık isteği reddedildi, Türkiye koalisyona mahkum edildi




Türkiye, Turgut Özal’ın 1990 yılında önerdiği ‘Başkanlık Sistemi’ne geçmiş olsaydı, ülke yönetiminde söz sahibi olacak Başkan ile denetleyici mekanizmalar sayesinde Türkiye de refah seviyesi yüksek ülkelerden olacaktı. Bunun yerine Paralementer


Turgut Özal’ın 1990’da önerdiği başkanlık sistemi dönemin aktörleri tarafından engellenince Türkiye 2002 AK Parti iktidarına kadar çalkantılı bir sürece girdi. Zayıf ve etkisiz koalisyonlarla yönetilen Türkiye ekonomide çöktü, sosyal barış ciddi zarar gördü.

Haber Merkezi

Türkiye, Turgut Özal’ın 1990 yılında önerdiği ‘Başkanlık Sistemi’ne geçmiş olsaydı, ülke yönetiminde söz sahibi olacak Başkan ile denetleyici mekanizmalar sayesinde Türkiye de refah seviyesi yüksek ülkelerden olacaktı. Bunun yerine Paralementer sistem ile 2002 yılındaki AK Parti iktidarına kadar geçen 22 yıllık sürede koalisyonlarıyla Türkiye hem zamanını hem de ekonomisini kaybetti.

Koalisyonlar ülkeyi taşıyamadı

Turgut Özal’ın Anavatan tek parti iktidarını bırakarak Cumhurbaşkanı olduktan sonra önerdiği Başkanlık sistemi, Türkiye’nin kaderinde önemli dönüm noktası oldu. Başta Süleyman Demirel tarafından olmak üzere medyanın da hedefine koyduğu Başkanlık sistemi hayata geçirilemediği için Özal, Çankaya Köşkü’nden inerek siyasete dönmeye karar verdiği ve Kürt sorununu çözmek için çabaladığı 1993 yılında hayatını kaybetti. Özal’ın yaşamını yitirmesiyle beraber de Türkiye, bir takım çevrelerin ısrarları sonucunda geçmediği Başkanlık sistemiyle adeta geleceğini de 3 Kasım 2002’de AK Parti’nin tek başına iktidara gelmesine kadar ipotek altına almış oldu.

Türkiye, 1990’lı yılları koalisyon hükümetleri dönemleriyle geçirdi. Özal’ın ölümünün ardından Süleyman Demirel, Çankaya Köşkü’ne 9’uncu Cumhurbaşkanı olarak çıkarken, Parlamenter sistem de 40 yıllık siyasetçilerin boşluğunu dolduramama paniğiyle yalpalayıp durdu. Bu patinajlar sırasında 49. Hükümet DYP - SHP, 50. Hükümet DYP - SHP, 52. Hükümet DYP - CHP, 53.Hükümet ANAP - DYP, 54. Hükümet Refah - DYP, 55. Hükümet ANAP-DSP-DTP ile 57. Hükümet DSP-ANAP-MHP koalisyonları Türkiye’ye istikrarı getiremedi. Öz

İstikrar olmayınca kriz çıktı

Bu sürede de Türkiye’de ekonomik istikrarsızlık ve yüksek enflasyon başladı. Nisan 1994’te hiperenfalasyon ile tanışan Türkiye, Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizlerinden derin darbeler aldı. Özellikle 28 Şubat döneminde Refah Partisi ile DYP’nin kurduğu hükümetin Asker, İş Dünyası, Beşli Çete ve Medya tarafından 28 Şubat Darbesi ile düşürülmesinin ardından devlet bankalarının içinin boşaldığı 300 milyar dolarlık zarar ülke hanesine yazıldı. Buna bir de MGK toplantısında 57. Hükümet DSP-MHP-ANAP koalisyonun Başbakan’ı Bülent Ecevit ile Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer arasındaki anayasa kitapçığı fırlatmanın faturası pahalıya patladı. On binlerce küçük esnaf battı, pek çok kamu bankası milyarlarca dolar zarar yazdı, on binler işini kaybetti.

Pek çok sorun derinleşti

Başkanlık sistemine geçilmeyip Parlamenter sistemde kalan Türkiye’de, başta Kürt sorunu olmak üzere pek çok toplumsal sorun da derinleşti. Kürt sorununda koalisyon hükümetleri çözüm yaratmak yerine silah politikasına başvurunca 20 yıllık çatışmalı dönemde Türkiye büyük kayıplar yaşadı.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder