11 Mart 2015 Çarşamba

MÜSLÜMAN DÜNYASI NASIL KURTULUR? Arap dünyasının durumunun parlak olmadığını bilmek ve söylemek için uzman olmak gerekmez.


  • Arap dünyasında birlik yoktur. Yirmiden fazla irili ufaklı devlete ayrılmıştır. Kuru lâf ve edebiyatla birleşemiyorlar.
  • Arap dünyasında ittihad, vifak, sıkı ve samimî işbirliği yoktur.
  • Bir kısım Arap devletleri ABD’nin, dolayısıyla İsrail’in uydusu durumundadır.
  • Arap dünyasının dinî-islamî durumu da parlak değildir. Dıştan dindar gibi görünen nice Arap ülkesinde din yüzeyde kalmış, ism ve resm haline gelmiştir. Biz Türkiyenin durumu da islamî açıdan parlak değildir.
  • Arap dünyasında kazanılan trilyonlarca dolar petrol parası Arapların ve Müslümanların mânevî ve maddî kalkınması için harcanmamış, birtakım kliklerin ve çetelerin zimmetinde kalmıştır.
  • Osmanlı devleti ve Hilafeti yıkıldıktan sonra, emperyalistler, Haçlılar ve Siyonistler tarafından sun’î parçalara ayrılan Arap dünyası kendini koruyamamış, tam bir istiklale ve hürriyete sahip olmamıştır.
  • Bir tür Arap İttihad ve Terakkisi olan Baasçılık Arap dünyasını geri bırakmış, felaketten felakete, maceradan maceraya sürüklemiştir.
  • Arap dünyasında zuhur eden İhvanü’l-Müslimîn hareketi maalesef, şehid Hasan el-Benna’nın yolundan gidememiş ve başarılı olamamıştır.
  • Arap dünyasındaki islamî kalkınma hareketine en fazla azılı Farmason Afganî zarar vermiştir.
  • Arap dünyasının ezici çoğunluğu Müslümandır. Arap dünyası ancak İslamla birleşebilir, İslamla güçlenebilir, İslamla esaret, zillet ve zebunluk zincirlerini kırabilir. Fas’tan Umman’a kadar Arap dünyası İslam’da, İslam’la birleşmedikçe onun için izzet yoktur. Hıristiyan Araplara da olanca din ve kimlik hürriyeti ve garanti verilecektir.
  • Vehhabîlik aşırı bir uçtur. Arap dünyası Vehhabîlikte birleşmez, Vahhabîlikle kurtulmaz.
  • Arap dünyası, en medenî, en ince, en güzel şekil ve yorumu ile İslam’a dönmelidir.
  • Bütün İslâm dünyasının, mânevî liderliğini kabul edeceği bir İmamü’l-Müslimîn seçilmeli ve Ümmet’in yüzde sekseni buna biat etmelidir.
  • Arap ve İslam dünyasının yeni Ömer ibn Abdülaziz’lere, yeni Selahaddin’lere, yeni İmam Şâmil’lere, yeni Abdülkadir Cezairî’lere, kendi Nelson Mandela’larına ihtiyacı vardır.
  • Arap dünyasını kurtaracak tek hedy Âhirzaman Peygamberi Muhammed Mustafanın (Salat ve selam olsun ona) hedyidir. Başka rehberlikler, başka din ve dünya nizamları onları kurtarmaz, aksine batırır.
  • Arap dünyasının kurtuluşunda, izzetinde, hürleşmesinde, yücelmesinde, bütün insanlığı güzel ve iyi bir örnek ve model teşkil etmesinde İslam şarttır ama hangi İslam? İslamın anlaşılması, yorumu, uygulanması çok önemlidir. Arap dünyasını gerçek İsalam kurtarabilir ancak. Yanlış yorumlarla, uygun olmayan uygulamalarla kurtuluş olmaz.
  • Arap dünyasındaki fitne ve fesadı, nifak ve şikakı, kaos ve anarşiyi gidermek için ahlaka, tasavvufa, mürüvvete, fütüvvete büyük ihtiyaç vardır. Bu da, Şeriatın zahirine sımsıkı bağlı yüksek ve gerçek tasavvuf ve yüksek-gerçek tarikatlarla olur.
  • Arap dünyası bedevî zihniyet ve kültürle adam olmaz.
Arap dünyasını tenkit ederken Türk dünyasını akladığım sanılmasın. Türk dünyası da küfür, irtidat, rezalet, nifak ve şikak, etrak bedeviliği içinde sarsılmaktadır. Arap kardeşlerime ve kendi kavmim olan Türklere selam ve tahiyyelerimi sunarım.

(M. Şevket Eygi, Milli Gazete, 2010-06-26)


İSLAM BARIŞ GÜCÜ KURULMALI

“Türkler son zamanlarda iyice güvenilmez müttefik oldu, Karadeniz’deki tatbikatı iptal edelim, elçilerini de kovalım” diyor. Diziye yansıyan bu bakış açısını sıklıkla bizdeki neo-con uzantılar ve Türkiye’nin son dönemde yalnızlaştığı iddiasını savunan çevreler, -hadi bir de buna Amerikan gazetelerinde ülkeleri aleyhine paralel lobi yapan kirli kalemleri ekleyelim- sık sık yazıp çiziyorlar. Başbakan Davutoğlu’nun son New York seyahati vesilesiyle ve Suriye krizi üzerinden benzer söylemler gittikçe daha da çok dillendiriliyor. İnsan sormadan edemiyor; tüm bu sofistike medya operasyonu, Türkiye’yi ABD liderliğindeki DAEŞ’le mücadele için oluşturulan koalisyona daha fazla çekmek için bir taktik olmasın? 

KOALİSYONLARDAN ÇOK ÇEKTİK!   

Dizideki ifadeyle “gittikçe güvenilmez bir müttefik hâline gelen” ABD’nin başını çektiği hangi koalisyon şimdiye kadar bölgemize ve bize hayır getirdi? Birinci Körfez Savaşı da dahil olmak üzere, sözde uluslararası terörizm adına Afganistan ve Irak’ın işgali, ardında milyonlarca kayıp ve harap olmuş şehirler, derinleşen mezhep çatışmaları, kan ve gözyaşı bıraktı. Bilançolar malûm, tekrar etmeye gerek yok. En son, Obama’nın ilan ettiği tüm kırmızı çizgiler geçildiği hâlde, stratejik müttefiğimiz, model ortağımız ABD, gizlice Rusya ile anlaşmayı ve Suriyelileri yüz üstü bırakmayı tercih etti. Mısır’da darbeye destek veren, Yemen’de Husi’lere ses çıkartmayan, Suriye’de ve Irak’ta sözde DAEŞ’a karşı operasyon düzenleyip mezhepçi, zalim rejimleri ve DAEŞ’i güçlendiren, İsrail’in devlet terörünü finanse eden ABD hiç şüphesiz 1 Mart Tezkeresi’nin reddinden beri Türkiye’yi istediği çizgiye bir türlü çekemiyor.  

BARIŞ GÜCÜ OPERASYONLARI 

Birleşmiş Milletler (BM), 1948’den beri 69 barış gücü operasyonu gerçekleştirdi, hâlen de 16 barış gücü operasyonu aktif olarak görevine devam ediyor. Bu operasyonlarda bugüne kadar asker-sivil 123.122 kişi görev aldı. Hâlen devam eden barış gücü operasyonlarının üçü hariç hepsi doğrudan Müslümanlarla ilgili ve çoğunlukla Müslümanların mağdur olduğu çatışma bölgelerinde konuşlandırılmış durumda. Ancak BM’nin ‘adalet’ üretmeyen yapısı ve uluslararası çevrelerde İslam Dünyası’na karşı bakış açısı bu operasyonlara da büyük ölçüde yansıyor.  

İSLAM NATOSU, İSLAM BARIŞ GÜCÜ 

Konu dönüp dolaşıyor ve İslam Dünyası’nın kendi sorunlarına kendisinin çözüm üretmesi gerektiğine dayanıyor. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)’nin müessir bir yapıya kavuşmasından İslam Barış Gücü’nün kurulmasına kadar bir çok mesele çözülmeyi bekliyor bunun için de. Merhum Necmeddin Erbakan’ın birçok defa dillendirdiği İslam NATOsu teklifi 2008’den beri ‘İslam Barış Gücü’ olarak İİT’nin de gündeminde. İlginçtir bu teklif ilk defa Şam’da gerçekleştirilen 36. İKÖ Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda şimdi halkını katletmekle meşgul, zalim Beşşar Esed tarafından dile getirilmiş, Mart 2008’de de Dakar’da 11. İKÖ Zirvesi’nde ele alınmıştı. Dönemin Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu da İKÖ Ordusu hakkında bir rapor bile hazırlamıştı. Konu daha sonra Nisan 2011’de gündeme geldi ve benim bir sivil toplum kuruluşu (İDSB) adına yaptığım konu ile ilgili beyanattan birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Endonezya ziyaretinde konuyu tartıştıklarını ifade etti. O gün bugündür İİT’nin küçük bir çalıştayından başka ses çıkmadı İslam ülkelerinden. Arap Birliği’nin Suriye krizinin başında ve iki gün önce terörizme karşı bir ortak ordudan bahsetmesini saymazsak, aslında daimi bir çalışmayı hakeden ve İslam Dünyası için elzem olan böyle bir inisiyatifin hayal olmaktan çıkartılması için Türkiye yeniden ön almalı ve adım atmalı. Çünkü “güvenilmez müttefiklerle” kendi evimizde barışı inşa edemeyiz.


Cihangir İşbilir / Vahdet Gazetesi


SONUÇ


Başta İsrail (Siyonizm) olmak üzere, ABD, AB ve AB içinde Almanya ve Türk Devletinin değişmeyen düşmanı İngiltere diğer taşeronlar Türkiye’nin gelişmesini her daim önlemektedirler. Dahası Türk halkının; Türk-Kürt-Sünni-Alevi-dindar-laik olarak bölünmesi için son derece faaliyet içindedirler.

İstisnalar hariç medyanın en az yüzde 70’i milli değildir. Faiz lobisi, küresel sermayenin ve bazısı dış güçlerin kontrolündedir.

Muhalefetin çoğu ülkede ekonomik kriz, siyasi ve sosyal bir kaos istemektedir. Maalesef Türkiye’nin ekonomik olarak güçlenmesine, büyük projelere imza atmasına karşıdır.

İsrail “One Minute”in intikamını almak için muhalefeti kullanmaktadır. Muhalefetin bazı liderleri de milli değildir. Siyonizm onları kullanmaktadır. Bunlar Siyonizme hizmet ettiklerini fark etmiyorlar. İktidar hırsı yalnız gözlerine değil kalblerine, dimağlarına da perde indirmiştir.

Çok azı hariç asırlardır Türk aydını Yahudi'ye hizmetçilik yapmıştır. Osmanlıyı yıkan 31 Mart Vakası ve daha nicelerinin arkasında hep Siyonizm vardır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder