İşte yaşadığı dönemde Selahaddin Eyyübi'yi eşşiz bir kumandan
ve devlet adamı kılan liderlik sırları:
Ya ilim öğren ya cihad et
Selahaddin Eyyubî’nin şahsiyeti üzerinde Zengîler Devleti’nin
ünlü hükümdarı Nureddin Mahmud Zengî’nin (1146-74) büyük etkisi olmuştur.
Selahaddin, ölümüne kadar Mısır’ı Nureddin’in naibi sıfatıyla idare etmiş, iç
ve dış düşmanlara karşı korumuş ve bu bölge için gerekli idarî, askerî,
kültürel ve iktisadî reformları yaparak ülkeyi içte ve dışta itibarlı hale
getirmiştir. Yemen, Hicaz, Libya ve Kuzey Sudan’ı kontrolü altında tutan
Selahaddin, 3. Haçlı Seferi sırasında verdiği mücadele ve sağlam duruşu ile
İslam dünyasının kahramanlık sembolü haline geldi. Aynı zamanda imarcı,
kültürel ve insani değerlerin koruyucusuydu. Zamanını ilim, cihad veya devlet
işleriyle geçirirdi.
Davana inan, hedefe kilitlen
Nureddin Zengî’nin ölümünden sonra iki ana gaye uğrunda çaba
harcadı: 1) Nureddin döneminde oluşturulan siyasî birliği dağılmaktan
korumak ve onun zamanında girişilen imar faaliyetlerini devam ettirmek, 2) bir
türlü gerçekleştirilemeyen Kudüs’ün ve sahil bölgelerinin Haçlı istilasından
kurtarılıp İslam dünyasını düştüğü içler acısı durumdan çıkarmak. İlk hedefine
10 yıldan fazla süren bir mücadelenin ardından ulaştı. Hıttin zaferi ve sahil
bölgesinin fethiyle ikinci gayesine ulaşmasına az kalmıştı ki, 3. Haçlı Seferi
buna engel oldu. İslam dünyasının kendisini yalnız bırakmasına rağmen
Haçlılara karşı giriştiği amansız mücadele, gösterdiği gayret ve sebat
Avrupalılara Kudüs’ü geri almanın imkânsızlığını gösterdi. Böylece Nureddin’in
ölümüyle boşalan mevkii hakkıyla doldurup, ondan devraldığı İslam sancağını
daha ileri taşıyarak emsalsiz bir lider olduğunu ispatladı. Ölümünden sonra
yerini doldurabilecek bir lider çıkmadığı için sahilde birbirinden ayrı üç
bölgeye sıkıştırılmış olan Haçlı devletleri varlıklarını bir asır daha devam
ettirebildiler.
Biriktirdikçe
değil dağıttıkça çoğalırsın
Cömertliği dillere destandı. Öldüğünde has hazinesinde topu
topu 1 Mısır dinarı (altın para), 36 ya da 37 Nasırî dirhemi (gümüş para)
vardı. Bir şey vereceği zaman uzun uzadıya düşünmezdi. Akka önlerinde Haçlılar
karşısında kaldığı süre içinde develer hariç 18 bin at ve katır masraf
etmişti. Harcadığı para, altın, elbise ve silahların tespiti ise mümkün
değildi. Mısır’daki Fatımî Devleti’ni ortadan kaldırdığı zaman (1171)
sayılamayacak kadar çok ve çeşitli zahire ele geçirmiş ancak hepsini halka
dağıtmıştı. O dönemde çok zengin olan Âmid (Diyarbakır) şehrini ele geçirince
ganimeti arkadaşlarının itirazlarına rağmen Artuklulardan Nureddin b. Kara
Arslan’a vermişti. Savaşta kendi atını askere verir, başkalarından at isterdi.
Herkes onun atına biner, ondan iyilik ve ihsan beklerdi. Bir kaynak 3. Haçlı
Seferi sırasında askerlerine 12 bin at dağıttığını söyler.
Tevazu ve
saygıya misliyle döner.
Veziri ve sır kâtibi Kadı Fadıl, kardeşi el-Melikü’l-Adil,
yeğenleri Takiyyüddin ile Ferruhşah gibi akrabalarının, birçok değerli
bürokrat, ilim adamı ve kumandanın Selahaddin’in başarısındaki payı büyüktür.
Tevazu gösterip onlara danışmaktan ve başarılı uygulamalarını örnek almaktan
çekinmemesi askerlik dehası ile ilmi buluşturup çağdaşlarının kolay kolay göze
alamayacağı başarılara imza atmasını sağlamıştır.
Hiç kimseye karşı büyüklük taslamaz, asla kibirlenmezdi.
Kibirlenen hükümdarları ayıplardı. Fakirler ve dervişler yanında toplanır, semâ
merasimleri düzenlerlerdi. Biri semâ için kalksa o da ayağa kalkar ve semaını
bitirinceye kadar oturmazdı.
Bilgiden
Fayda var münakaşadan değil.
İyi bir eğitim görmüş olup Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Farsça
biliyordu. Kur’an-ı Kerim ve Ebu Temmam’ın el-Hamase adlı eseri ezberindeydi.
Tarih bilgisine sahipti ve tarihî tecrübelerden sık sık faydalanırdı. Onun
meclisinde bulunanlar hiç kimseden duymadıkları bilgileri ondan öğrenirlerdi.
Silefî, Kutbeddin en-Nişaburî, İbn Avf ve İbn Şeddad gibi zamanındaki büyük
din âlimlerinden hadis ve fıkıh dersleri almıştı. Bununla birlikte fakihlerin
münakaşalarından ve felsefecilerden hoşlanmazdı. Müneccimlerin verdiği
haberlere ise asla itibar etmezdi. Amelde Şâfî, itikadda Eşari’ydi.
Adalet
düşmanın da hakkı.
Yeğeni Takiyyüddin’i kendisinden şikâyetçi olan bir kişiyle
birlikte hâkim huzuruna çıkmaya zorladığı bilinir. Akka karşısında karargâh
kurduğu sıradaydı; ordu kadısı ile birlikte at sırtında dolaşırken bir Yahudi
onlara şöyle bağırdı: “Müslümanların şeriatından (hukukundan) yardım
diliyorum.” Gulâmlar (askerler) hemen adama sordular: “Kimden şikâyetçisin,
sana haksızlık yapan kimdir, bize söyle.” Yahudi cevap verdi: “Sultan’ın
kendisi. Gulâmları bana tecavüz etti.” Bu sözleri işiten Sultan’ın canı çok
sıkıldı ve derhal atından indi. Onu gören kadı da hemen atından indi. Sultan
Selahaddin, kadının karşında Yahudi ile yan yana durdu. Yahudi kadıya anlatmaya
başladı: “Ben Şam tacirlerindenim. Deniz yolu ile İskenderiye’den geliyorum.
Yanımda 20 yük şeker vardı. Akka limanına çıkınca adamlarınız beni soydular ve
bana, sen kâfirsin, malların Sultan’ın hakkı, dediler.” Bunun üzerine
Selahaddin şekere el koyanları getirtti. Bunlar şekeri hazineye teslim
ettiklerini söylediklerinden şekerin bedeli Yahudi tacire ödendi.
Bir gün adamlarından biri bir deveci hakkında şikâyette
bulunmuştu. Bunun üzerine Sultan, “Müslümanların aralarındaki anlaşmazlıkları
çözen kadıları vardır. Mahkemeye şikâyet kapısı herkese açıktır. Ben inzibatı
temin ile mükellefim. Mahkeme senin hakkında gerekli gördüğü kararı verir”
demişti.
Basit hataları
büyütmek seni küçültür.
Sultan Selahaddin küçük hataları görmezlikten gelir,
kızmazdı. Bir gün ileri gelen adamları ile birlikte otururken çocuk yaşta olan
gulâmlar oyun oynuyorlardı. Bunlardan biri ayağındaki sandaleti çıkarıp
arkadaşına fırlattı, ancak ayakkabı Sultanın dizinin dibine düşmesin mi! O ise
bir gönül sultanına yakışır biçimde hemen yüzünü başka tarafa çevirdi ve
yanındakiyle konuşmağa devam ederek hadiseyi görmemiş gibi davrandı.
Bir defasında sıcak bir günde adamlarından su istedi fakat
su getirilmedi. İkinci ricasında yine kimseden ses çıkmadı. Üç, dört, beş. Su
getiren yoktu. Bunun üzerine dayanamayarak “Dostlar, vallahi susuzluktan
öleceğim” deyince suyu içmek kısmet oldu.
Gönülleri
fethet!
Güler yüzlü olup yüzünü asmazdı. İnsanlar hakkında iyi sözler
söylenmesini ister, kendisi de seviyesi düşük ve kaba sözler sarf etmezdi.
Sultan’ı Kudüs’te ziyaret eden meşhur âlim Abdüllatif el-Bağdâdî onun hakkında
şu sözleri sarf etmiştir: “Huzuruna vardığımda gözleri heybet, kalpleri
muhabbetle dolduran bir hükümdar gördüm. Arkadaşları ona benzemeye
çalışıyorlar, birbirleriyle iyilikte yarışıyorlardı. Huzuruna çıktığım ilk
gece meclisini âlimlerle dolu buldum. Bu âlimler çeşitli ilim dallarında
konuşuyorlardı. İnsanlar, onda peygamberlerde gördükleri meziyetlere benzer
özellikler gördüler. İyi, kötü, Müslüman ya da kâfir olsun herkes tarafından
seviliyordu.”
Selahaddin
Eyyubi kimdir ?
Sözüne sadık, insani duyguları kuvvetli biriydi. Hata
yapanları, kendisine kaba davrananları ve suçluları affetmekten yanaydı. Hep
şöyle derdi: “Haklı olarak cezalandırmaktansa af hususunda hata yapmayı tercih
ederim.” Ama bunun da istisnaları vardı. Mesela Fatımîlere önce yumuşak
davranmış, ancak düşmanlarla birleşerek aleyhinde komplo hazırlamaları
üzerine tutumunu değiştirmişti. Haçlı lideri Renauld de Chatillon’u
yeminlerini sık sık bozduğu için öldürmüştü. Bu kararı verdiği sırada
hükümdarların öldürülmesinin âdet olmadığını, ancak onu yeminlerini tutmadığı
için öldürdüğünü söylemiştir. Kudüs ve sahil bölgesinin fethi sırasında
Haçlılara gösterdiği merhametli davranışları Avrupalı tarihçilerce büyük bir
takdirle karşılanmıştır. Templier (Tapınak) ve Hospitalier şövalyelerine karşı
da sert davrandığını biliyoruz. 3. Haçlı Seferi’ne komuta eden İngiliz Kralı
Arslan Yürekli Richard’ın Akka’da aman dileyen Müslümanları kılıçtan
geçirmesinden sonra o da misilleme olarak ele geçirdiği Haçlıları
öldürtmüştür.
Güven ver
emniyet bul .
Hayatı boyunca verdiği sözden döndüğü ve ahdine vefa
göstermediği görülmemiştir. Bu yüzdendir ki Haçlı Seferlerindeki en büyük
rakibi Arslan Yürekli Richard ve onun nezdinde Avrupa’nın büyük saygısını
kazanmıştır. Askerleri ona karşı itaatkârdı; çünkü adamlarına, askerlerine ve
memurlarına arkadaş gibi davranırdı. Herkes onun yanında kendisini rahat
hisseder, bir sultan ile oturduğunun farkında olmazdı. Bu yüzden fikirlerini
çekinmeden ona açabilirlerdi.
Selahaddin Eyyubi, Mısır, Suriye, Yemen ve Filistin sultanı ve Eyyubi hanedanının ilk hükümdarı. Kudüs’ü Haçlılardan alarak (2 Ekim 1187) kentte 88 yıl süren Frank işgaline son vermiş, Hıristiyanların misilleme olarak düzenledikleri III. Haçlı Seferi’ni etkisiz hale getirmiştir.
Babası Necmeddin Eyyub, Selçuklu emiri İmadeddin Zengi’nin hizmetinde görevliydi. Baalbek ve Şam’da büyüyen Salaheddin iyi bir din eğitimi aldı. Askeri yaşamı Zengi’nin oğlu ve ardılı Emir Nureddin’in komutanlarından, amcası Asadeddin Şirkuh’un hizmetine girmesiyle başladı. Şirkuh’un, Mısır’ın I. Haçlı Seferi sonucunda kurulan Latin-Hıristiyan devletlerinin eline geçmesini önlemek amacıyla düzenlediği üç sefer sırasında, Kudüs’ün Latin kralı I. Amalricus, Mısır’ın Fatımi halifesinin güçlü veziri Şavar ve Şirkuh arasında karşılıklı bir mücadele gelişmişti. Salaheddin Şirkuh’un ölümünden ve Şavar’ın öldürülmesinden sonra, henüz 31 yaşındayken hem Suriye birliklerinin komutanlığına, hem de melik unvanıyla Mısır vezirliğine atandı (1169).
Selahaddin Eyyubi, Mısır, Suriye, Yemen ve Filistin sultanı ve Eyyubi hanedanının ilk hükümdarı. Kudüs’ü Haçlılardan alarak (2 Ekim 1187) kentte 88 yıl süren Frank işgaline son vermiş, Hıristiyanların misilleme olarak düzenledikleri III. Haçlı Seferi’ni etkisiz hale getirmiştir.
31 yaşında Mısır'ın tek
yöneticisi oldu
Babası Necmeddin Eyyub, Selçuklu emiri İmadeddin Zengi’nin hizmetinde görevliydi. Baalbek ve Şam’da büyüyen Salaheddin iyi bir din eğitimi aldı. Askeri yaşamı Zengi’nin oğlu ve ardılı Emir Nureddin’in komutanlarından, amcası Asadeddin Şirkuh’un hizmetine girmesiyle başladı. Şirkuh’un, Mısır’ın I. Haçlı Seferi sonucunda kurulan Latin-Hıristiyan devletlerinin eline geçmesini önlemek amacıyla düzenlediği üç sefer sırasında, Kudüs’ün Latin kralı I. Amalricus, Mısır’ın Fatımi halifesinin güçlü veziri Şavar ve Şirkuh arasında karşılıklı bir mücadele gelişmişti. Salaheddin Şirkuh’un ölümünden ve Şavar’ın öldürülmesinden sonra, henüz 31 yaşındayken hem Suriye birliklerinin komutanlığına, hem de melik unvanıyla Mısır vezirliğine atandı (1169).
Müslümanların maddi ve manevi
güçlenmesini sağladı
1171’de Mısır’da Şii Fatımi halifeliğine son vererek Sünniliğe dönüldüğünü ilan eden Salaheddin Eyyubi böylece Mısır’ın tek yöneticisi durumuna geldi. Bir süre için kağıt üzerinde Emir Nureddin’in vasalı olarak kaldıysa da bu ilişki Suriye emirinin 1174’te ölmesiyle sona erdi. Mısır’daki zengin tarım topraklarını mali dayanak olarak kullanan Salaheddin, Nureddin’in çocuk yaştaki oğlu adına naiplik talebinde bulunmak üzere küçük, ama çok disiplinli bir orduyla Suriye’ye hareket etti. Ama çok geçmeden bu talebinden vazgeçerek, 1174’ten 1186’ya değin Suriye, Kuzey Mezopotamya, Filistin ve Mısır’daki tüm Müslüman topraklarını kendi bayrağı altında birleştirmeye girişti. Zamanla sahtekarlık, ahlaksızlık ve gaddarlıktan uzak, cömert, erdemli, ama kararlı bir hükümdar olarak ünlendi. O zamana değin iç çekişmeler ve yoğun rekabet yüzünden Haçlılara direnmede güçlük çeken Müslümanların maddi ve manevi açıdan güçlenmesini sağladı.
1171’de Mısır’da Şii Fatımi halifeliğine son vererek Sünniliğe dönüldüğünü ilan eden Salaheddin Eyyubi böylece Mısır’ın tek yöneticisi durumuna geldi. Bir süre için kağıt üzerinde Emir Nureddin’in vasalı olarak kaldıysa da bu ilişki Suriye emirinin 1174’te ölmesiyle sona erdi. Mısır’daki zengin tarım topraklarını mali dayanak olarak kullanan Salaheddin, Nureddin’in çocuk yaştaki oğlu adına naiplik talebinde bulunmak üzere küçük, ama çok disiplinli bir orduyla Suriye’ye hareket etti. Ama çok geçmeden bu talebinden vazgeçerek, 1174’ten 1186’ya değin Suriye, Kuzey Mezopotamya, Filistin ve Mısır’daki tüm Müslüman topraklarını kendi bayrağı altında birleştirmeye girişti. Zamanla sahtekarlık, ahlaksızlık ve gaddarlıktan uzak, cömert, erdemli, ama kararlı bir hükümdar olarak ünlendi. O zamana değin iç çekişmeler ve yoğun rekabet yüzünden Haçlılara direnmede güçlük çeken Müslümanların maddi ve manevi açıdan güçlenmesini sağladı.
Haçlılara en büyük darbe
Salaheddin, yeni ya da gelişmiş askeri teknikler kullanmak yerine, çok sayıdaki düzensiz kuvvetleri birleştirip disiplin altına alarak askeri güç dengesini de kendi lehine çevirmeyi başardı. 1187’de bütün gücüyle, Latin Haçlı krallıklarına yöneldi. Düşmanlarının tümüyle yoksun olduğu komuta yeteneğiyle 4 Temmuz 1187’de tükenmiş ve susuzluktan bitkin düşmüş bir Haçlı ordusunu, Kuzey Filistin’de Taberiye yakınındaki Hattin’de sıkıştırdı ve bir hamlede yok etti. Haçlıların verdiği kayıpların büyüklüğü Müslümanların Kudüs Krallığı’nın neredeyse tümünü ele geçirmesini sağladı. Akka, Betrun, Beyrut, Sayda, Nasıra, Caesarea, Nablus, Yafa ve Aşkelon üç ay içinde düştü. Salaheddin Haçlılara en büyük darbesini ise 88 yıl Frankların elinde kalan Kudüs’ü 2 Ekim 1187’de teslim alarak indirdi.
Salaheddin, yeni ya da gelişmiş askeri teknikler kullanmak yerine, çok sayıdaki düzensiz kuvvetleri birleştirip disiplin altına alarak askeri güç dengesini de kendi lehine çevirmeyi başardı. 1187’de bütün gücüyle, Latin Haçlı krallıklarına yöneldi. Düşmanlarının tümüyle yoksun olduğu komuta yeteneğiyle 4 Temmuz 1187’de tükenmiş ve susuzluktan bitkin düşmüş bir Haçlı ordusunu, Kuzey Filistin’de Taberiye yakınındaki Hattin’de sıkıştırdı ve bir hamlede yok etti. Haçlıların verdiği kayıpların büyüklüğü Müslümanların Kudüs Krallığı’nın neredeyse tümünü ele geçirmesini sağladı. Akka, Betrun, Beyrut, Sayda, Nasıra, Caesarea, Nablus, Yafa ve Aşkelon üç ay içinde düştü. Salaheddin Haçlılara en büyük darbesini ise 88 yıl Frankların elinde kalan Kudüs’ü 2 Ekim 1187’de teslim alarak indirdi.
Başarısına düşen tek gölge
Salaheddin’in başarısına düşen tek gölge Sur’un ele geçirilmemesiydi. 1189’da Haçlı işgali altında yalnızca üç kent kalmış, ama sağ kalan dağınık Hıristiyanlar zorlu bir kıyı kalesi olan Sur’da toplanarak Latin karşı saldırısının çıkış noktasını oluşturmuşlardı. Kudüs’ün düşmesiyle derinden sarsılan Batılılar yeni bir Haçlı seferi çağrısında bulundu. III. Haçlı Seferi çok sayıda büyük soylu ve ünlü şövalyenin yanı sıra, üç ülkenin krallarını da savaş alanına çekti.
Salaheddin’in başarısına düşen tek gölge Sur’un ele geçirilmemesiydi. 1189’da Haçlı işgali altında yalnızca üç kent kalmış, ama sağ kalan dağınık Hıristiyanlar zorlu bir kıyı kalesi olan Sur’da toplanarak Latin karşı saldırısının çıkış noktasını oluşturmuşlardı. Kudüs’ün düşmesiyle derinden sarsılan Batılılar yeni bir Haçlı seferi çağrısında bulundu. III. Haçlı Seferi çok sayıda büyük soylu ve ünlü şövalyenin yanı sıra, üç ülkenin krallarını da savaş alanına çekti.
Mezarını yaptırmaya yetecek para bırakmadı
III. Haçlı Seferi uzun ve tüketici oldu. I. Richard (Aslan Yürekli) tartışmasız askeri dehasına karşın hiçbir sonuca ulaşamadı. Haçlılar Doğu Akdeniz’de ancak güvensiz bir toprak parçasına tutunabildiler. Kral Richard Ekim 1192’de dönüş için yelken açtığında savaş sona ermişti. Salaheddin başkent Şam’a çekildi. Uzun seferler ve at üstünde geçen günlerden sonra çok yaşamadı. Akrabaları imparatorluğu paylaşırken, arkadaşları Müslüman dünyasının en güçlü ve en eli açık hükümdarının, mezarını yaptırmaya yetecek para bırakmadığını gördüler.
III. Haçlı Seferi uzun ve tüketici oldu. I. Richard (Aslan Yürekli) tartışmasız askeri dehasına karşın hiçbir sonuca ulaşamadı. Haçlılar Doğu Akdeniz’de ancak güvensiz bir toprak parçasına tutunabildiler. Kral Richard Ekim 1192’de dönüş için yelken açtığında savaş sona ermişti. Salaheddin başkent Şam’a çekildi. Uzun seferler ve at üstünde geçen günlerden sonra çok yaşamadı. Akrabaları imparatorluğu paylaşırken, arkadaşları Müslüman dünyasının en güçlü ve en eli açık hükümdarının, mezarını yaptırmaya yetecek para bırakmadığını gördüler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder