Önümüzdeki seçim sonrası için “ciddi plânlar” var. “Köklü
değişiklikler”yapılmak isteniyor. “Anayasa” değişecek.
Kuvvetle muhtemeldir ki, yeni anayasa ile birlikte;
1- Devletin “siyasi-idari sistem”i değiştirilerek “Hükümet
etme sistemi”nde “Parlamenter Sistem”den “Başkanlık
Sistemi”ne geçilecek.
2- “Hukuk sistemi” değişecek. Buna bağlı olarak “adli
sistem” ile “infaz sistemi”nin değiştirilmesi gerekecek.
Haliyle “suç ve ceza/cezalandırma kavramları”nın da yeniden
tanımlanması gerekecek.
3- Kuşkusuz “iktisadi/mali sistem” de değişecek. “İş” ve “emek”piyasasının
yapı ve niteliklerinde değişiklikler olacak. “Sermayenin kontrolü”ne
dair ciddi gelişmeler ve değişiklikler olabilir. “Yasada liberal,
gerçeklikte tekelci bir sermaye yapısı” kurulması sözkonusu olabilir.
4- Bugün zemini hazırlanmış olan “sosyal ve kültürel yapı” değişikliği
kendini daha da hissettirecek. Bu hususta çok hassas bir denge sistemi
kurulacak, ancak “çoğulculuk” konusunda yeni bir yapılanma
olacak.“Devlet aygıtı” karşısında “bireysel ve grupsal
örgütlenmeler”in ve“farklı/aykırı düşünce ve hareketler”in yeri ve
niteliği yeniden düzenlenecek. Ya bunlar zapturapt altına alınıp “tek
tip toplum yapısı”na geçilecek, ya da Devlet aygıtı sosyal yapıya uygun
biçimde yeniden biçimlendirilecek.
Yani ülke baştan ayağa değişecek...
Akıllardan geçen, yapılmak istenen bu. “2023 vizyonu” denen
şeyin“yepyeni bir Türkiye” olduğunu biliyoruz. Bütün bunlar
yapılabilir mi, ne kadarı ne şekilde yapılabilir, ya da yapılırsa bu
değişiklikler ne getirip ne götürür, bunu göreceğiz.
Ancak bütün bu işleri yapacak olanın TBMM, yani
milletvekilleri olduğunu unutmamak lazım. O halde milletvekili adaylarında
aranması gereken çok önemli ve olmazsa olmaz bazı vasıflar, nitelikler
bulunmalı. Zira “büyük işler”i başaracak insanların “donanım”ları
da güçlü olmalı.
Yukarıda sıraladığım değişikliklerin;
1- “müsbet” yönde ve nitelikte olabilmesi,
2- “belâlı bir rejim”i oluşturmaması,
3- “Devlet aygıtı” ile “toplum” arasındaki ilişkilerde “toplumun âmir
kılınması”,
4- “temel hak ve özgürlükler”in, “özü ve esası” hiçbir şekilde kayıt ve
şart altına alınmadan, kısıtlanmadan ve işlevsiz bırakılmadan ihya
edilebilmesi,
bu değişiklikleri yapacak parlamento üyelerinin, bazı olmazsa olmaz
nitelikleri taşımasıyla mümkün olabilir.
Şimdi bu vasıflardan, “toplumsal beklenti” ve “tabiî
gereklilik”olanlarından birkaçını dikkatlerinize arzedeyim. Milletvekili
adayı olarak belirlenecek kişi;
“Özgür ve derin düşünce” sahibi olmalı. “Akleden” ve “fikir
üreten”, olup bitenleri “özgürce yorumlayabilen”, mevcutla
yetinmeyip kendisini geliştirmek ve gelişmelerden haberdar olmak için “okuyan” ve “araştıran”olmalı. “Fikri
gelişmiş”, “kimlik ve kişiliği oturmuş”, “zihni berrak”, “beyni
özgür”, “ufku geniş”, “özgürlüğüne düşkün”, “topluma
sadık”, “çalışkan”ve “üretken” olmalı.
“Kendisiyle ve etrafıyla barışık”, insanlara “hoşgörülü ve
sevecen” olmalı.“İç dünyasında sorunlarını halledip tatmin olmuş” halde “ruhi
dinginlik”sahibi, “yeteneklerini ve gücünü farkeden ve
kullanabilen”, aynı zamanda“insanlarla, sosyal kümelerle ve toplumla
barışık”, iş ve duruşunda “sosyal ve siyasal sorumluluk duygusuna
sahip”, insanlarla “iletişimi güçlü”, beşeri münasebetlerinde “empati
yapabilen” ve “sinerjinin önemini kavrayan” olmalı. “Sosyal
bağları güçlü” ve toplum ile hemhal olmalı, mutlaka “sosyal
sorumluluklar almış ve başarmış” olmalı. “Sosyal değişim”in
gereğini kavramış ve bu hususta yetkin olmalı.
“Tarihini, kültürünü bilen ve geçmişine sımsıkı bağlı”, ama geçmişte kalmayıp, “tarihi birikim üzerine geleceği
biçimlendirebilecek bir ufuk ve inkışaf yeteneği” bulunmalı. “Cesur” ve “girişimci” olmalı.
Önüne çıkan“engelleri aşma”sını bilmeli.
Dünyadaki gelişmeleri takip etmeli ve onları yerelleştirebilmeli;
gelişmelerden haberdar ve onlara karşı tedbirli, “küresel gidişat ve
plânlar”ı okuyabilen ve onlara hazırlıklı, “anlık çözüm ve
uzun vadeli plânlama/strateji üretme kapasitesini haiz” olmalı.
Devlet ve toplum hayatına dair “farklı alanlarda risk üstlenmiş,
sorumluluk almış ve altından kalkmış”, kendi “branşında akademik
ve/veya pratik yetkinlik sahibi” ve “işinin ehli” olmalı.
Mali, hukuki, siyasi, sosyal, kültürel vb. alanlarda kesinlikle “geçmişi
ve sicili tertemiz” olmalı; üzerinde herhangi bir “şaibe” bulunmamalı.
Kendini bilmeli, “kapasitesini keşfetmiş” olmalı. Rabbini
bilmeli, “Allah’ın hudutlarına ve hükümlerine bağlı” ve O’na “hesap
vereceğinin idrakinde”olmalı. Haddini ve edebini bilmeli. Hesabını bilmeli, “ölçüsüz
ve hesapsız işlerden uzak durmalı” ve “hesap günü şuuruna
ermiş” olmalı.
“Dindar” ve “toplumun inanç, kimlik
ve kişilik değerlerine bağlı” olmalı.“Hakkı tanıyan” ve “hakikati
takip eden” olmalı.
Bunlar, milletvekili adayları belirlenirken aranması gereken niteliklerden
bazıları. Bir de adaylarda asla olmaması gerekenler var. Onlar yarınki yazının
konusu.
Sualimiz şu: Milletvekili adayları belirlenirken
hangi vasıfları taşıyanlar aday yapılmamalı?
Parti yöneticilerinin, aşağıdaki vasıfları taşıyanları kesinlikle aday
yapmaması gerekir diye düşünüyorum:
“Hak” hususunda “kararlı”, “hedefler”e
ulaşmada “dirayet sahibi” ve“zorluklar” karşısında “sabırlı” olmayanlar...
Haksızlıklar, adaletsizlikler, usulsüzlükler, hırsızlıklar, yolsuzluklar,
ihanetler, çarpıklıklar vs. karşısında “bana ne” diyen, “nemelazım”cı
olanlar... “Politik ikbal” için“hakk ve hakikat”i
çiğneyebilen veya bunda bir sakınca görmeyenler...“Adalet duygusu”nu
kişiliğinin en önemli vasfı haline getirmemiş olanlar...“Merhamet duygusu”ndan
yoksun bulunanlar, zulme rıza gösterme temayülü bulunanlar veya bunları
önemsemeyenler... “Hak ve özgürlükler”in önemini, değerini ve
hudutlarını bilmeyenler... Zalim kim olursa olsun “zalime karşı”,
mazlum kim olursa olsun “mazlumdan yana”tavır almayanlar...
Toplumun hayatını düzenleyen “yasa”ları yaparken,“yasalardan
etkilenecek kişiler”i düşünüp, “empati yapabilme”yi idrak etmeyenler...
“Milletin vekili” ve aslında “milletin
memuru” olduğunu unutup, “millete efendi” olma
temayülü bulunanlar... “Topluma hizmet” etmeyi değil,“hükmetme”yi
önceleyenler... “İkbal ve çıkar” için “kula kulluk” etmekte
mahzur görmeyenler... Liderinin veya çıkar beklediği bir mercinin gözüne girmek
için “yalakalık yapmak”ta bir sakınca görmeyenler...“Sorumluluğunun
hesabı”nı liderine veya hiyerarşideki üstlerine değil, millete vermesi
gerektiğinin kesin idrakinde olmayanlar...
“Pratik zekâ”sı olmayanlar... Nerede “ne
yapacağı”nı, “nasıl davranacağı”nı, “kiminle iş
tutacağı”nı bilmeyenler... Meclis çalışmalarında “etkin ve üretken
katkı” sunmaktansa, “göze girmek için parmak kaldırma”yı
tercih etme temayülünde olanlar... Ülke meselelerini çözmede “yol
açabilme ve yol bulabilme yetkinliği” olmayanlar; sorunları
değerlendirip hakikate ulaşabilmek için gerekli “ilmi donanım”ı
bulunmayanlar... Vekillik görevinin dışında “iş kovalama”,
vekilliği “kişisel kazançlar”ını çoğaltmak için bir referans kapısı
olarak kullanma eğilimi olanlar...
“Sicili bozuk” olanlar veya geçmişinde küçük de
olsa “mâlî şaibe”bulunanlar... “Mâlî konularda dikkat,
titizlik, hakkaniyet ve adalet”iyle tanınmış olmayanlar... “Yolsuzlukla
mücadele” edeceği, adam“kayırma”yacağı, “rüşvet” almayacağı, “iltimas” geçmeyeceği, “emanete
ihanet” etmeyeceği, “görevi kötüye kullanma”yacağı, “savurgan”olmayacağı
vb. hususlarda kesin olarak durumundan emin olunmayanlar...
“Kendini beğenen”ler, “tevazu” sahibi
olmayanlar; işlerini “hevesinin kabardığı veya öfkesinin taştığı” zamanlarda
yapmaktan kaçınmayanlar...“Danışmak”tan, “görüş almak”tan, “istişare
etmek”ten, “sinerji”den, “aykırı fikirlerden
yararlanma”ya çalışmaktan kaçınanlar... Hata yaptığında“uyarılmaya
tahammül” etmeyenler, hataları gösterildiğinde geri adım atıp, “doğruya
yönelme erdemliliği”ni gösteremeyenler... Dostlarına sırtını dönenler, “ahde
vefa”sı olmayanlar...
“Yasaları, bireyi ve toplumu zapturapt altına alan değil, işlerin adalete
ve hakkaniyete göre nasıl yapılacağını, hayatın nasıl mutlu geçirileceğini
temin eden hayat kaideleri olarak yapma” bilincinde olmayanlar... “İyi
ile kötü”yü, “hak ile batıl”ı, “doğru ile yanlış”ı
net ve kesin bir tutumla ayırdetmeyi ana ilke edinmemiş olanlar... “İyilere
ve iyiliklere hürmet”edip onlara yakın durmayanlar; “kötülere ve
kötülüklere yol” verip yanında tutanlar...
“Akletme”yenler... “Özgür irade” ve “derin
düşünce” sahibi olmayanlar... Okumayan, araştırmayanlar... “Fikri
gelişmiş”, “kimlik ve kişiliği oturmuş”,“zihni berrak”, “beyni
özgür”, “ufku geniş”, “özgürlüğüne düşkün”,“topluma
sadık”, “çalışkan”, “üretken”, “ruhi
dinginlik” sahibi, “kendisiyle ve etrafıyla barışık”, “hoşgörülü
ve sevecen”, “iletişimi güçlü”, “tarihini, kültürünü
bilen ve geçmişine sımsıkı bağlı”, “cesur” ve “girişimci”,“küresel
gidişat ve plânlar”ı okuyabilen olmayanlar...
Bütün bunların yanında, özellikle ve mutlaka da “Kur’an’ın
mesajları”ndan, “toplumun değer yargıları”ndan ve “toplumsal
kültür”den, “insanların ihtiyaçları”ndan ve “duyarlılıkları”ndan
habersiz olanlar... “Âhiret inancı”na ve “hesap günü şuuru”na
sahip olmayanlar... Milletine ve “toplumun inanç, kimlik ve kişilik
değerleri”ne bağlı, sadık ve saygılı olmayanlar...
Bunlar, verebileceğimiz örneklerden bazıları. Esasında, yukarıda saydığım
vasıfları taşıyanların milletvekili adayı olarak belirlenmemesi gerekir.
Ancak...
Bakalım milletvekili adayları belirlenirken hangi kriterlere dikkat
edilecek? Liderler, kendi kararlarını geçirmek için parmak kaldırarak anayasal
gerekliliği yerine getirecek kişilerden müteşekkil bir Meclis mi oluşturacak,
yoksa hakikaten millete vekillik yapabilecek yetkinlikte ve dirayette üyelerden
müteşekkil bir Meclis mi?
YENİAKİT / FARUK KÖSE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder