29 Temmuz 2015 Çarşamba

AHİR ZAMAN MEHDİLERİ ve SİYAH SANCAKLILAR : Aktif iyi insanlardan olmayıp cihatın gerekli olduğu durumlarda siyaset de , ilmi çalışmalarda öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş gerektiğin de vuruşmaktan çekinen uluslar; önce onurlarını, şereflerini sonra özgürlüklerini, daha sonra geleceklerini kaybetmeye mahkumdurlar...

AHİR ZAMAN SUFYANLARI 4 TANEDİR .



1) Diyanet aleminde Kur'an ahlakı
( Risaliye Nur -Saidi Nursi Hazretleri , Geçmiş zaman)


2) Siyaset aleminde ,İslam birliğini kuracaktır
Günümüz zaman




3)Saltanat aleminde kuvvet ve iktidar
oluşturacaktır.( Allahın Halifesi Hz Abhullah
Çok Yakın zaman )




4) Haçıkıracak,
Domuzuöldürecek,
Cizzeyi kaldıracak ,
Ecüc mecücle savaşacak,
Onunla Altın devir başlayacak
( Hz İsa ;Gelecek Zaman )


AHİR ZAMAN SUFYANLARI SÜFYANLAR 3 TANEDİR

İbni Münavi diyor ki , Danyal (a.s.)'in kitabında şöyle yazılıdır.
ahir zaman Mehdileri de 3'tür.
1. Süfyan çıkıp adı sanı yayıldığında ona karşı 1. Mehdi,( Bedüizaman Sait Nursi Hz ) Geçmiş zaman .
2. Süfyana karşı 2. Mehdi. “Mehdi ve şakirtleri” Günümüz zaman .
3. Süfyana karşı da 3 .Mehdi Peygamber efendimizin müjdelediği Seyid Büyük Hz Mehdi a.s .Çok yakın gelecek zaman .
Mehdiler ve Süfyan Deccallar Mücadelesi


1) Birinci Süfyani; geldi, görevini daha çok fikrini ve icraatını teoride uygulayıp ve görvini bitirip gitti…(meçhûl zat!..)
--Birinci Mehdi; geldi, görevini daha çok fikrini ve icraatını teoride uygulayıp , Kuran tevsiri olan değerli Nur risaliyesini icra ederek görevini bitirip gitti.
(Bediüzzaman Hz. leri)


2) İkinci Süfyan; geldi.Günümüzde ve gündemimizde Paralel devlet reisi.
İşgalin altyapısını dünyanın çeşitli yerlerinde kandıracağı topluluklarla hazırlamaktadırlar.
--İkinci Mehdi; Yaşıyor ve Siyaset de görevini, hem de layıkiyle yapıyor.
ikinci Süfyani ile İkinci Mehdi kapışmaya başladılar
3) Üçüncü Süfyani’nin çıkışı ; Şamdan çıktı ve kan dökmeye başladı.
--Üçüncü ve gerçek Mehdi. Hz. Mehdi veya Mehdi-i Azam; gelmek için,
Allah Taaladan gaybi örtünün kaldırılması bekleniyor.

4)Son Deccal; Armageden savaşına için hazırlık yapıyorlar.

Üçüncü Mehdi Hz. Mehdi’nin Şam Sufyanı Deccalla kapışması anı yaklaşıyor.

5) Son olarak Hz İsa zuhur edip Büyük Deccalı öldürmesi bekleniyor.
O Hacı kıracak.Domuzu öldürecek.Cizzeyi kaldıracak

Hz. MEHDİ (as)nin zuhûru ile; nüzûl ederek ve Hz. Mehdi ile el-ele verecek olan, o; İslâmın en büyük düşmanı DECCAL’i, Kudüs yolarında öldürecek olan, Hz. İSA (a.s.)
Süfyanın başarısı haklılığından ve faydalı icraatlarından değil, ekser icraatı tahribat ve nefsani arzulara son derece meydan açtığı içindir. Çünkü tahrip kolaydır. Bir bina bir senede yapılır, bir dakikada yıkılır. Bir kibrit bir köyü yakar. Müştehiyat ise nefisler taraftar olduğundan çabuk sirayet eder. (Şualar, 1994, s. 505)
Bir hadis-i şerifte, "Deccalın hayatını ve işlerini beğenmeyenlerin onu tanıyabileceğine" dikkat çekilmiştir. Tirmizi, Fiten: 56.
Güçlü bir imana dayalı İslami bir hayat, münafıkane hareket eden Deccalla onunla mücadeleyi esas alan Hz. Mehdiyi göstermede zorlatmayacaktır.
Sufyana ve Deccala bile bile taraftar olmak felaketlerin en büyüğüdür, manen ölüm demektir.
Hepsi gözlerimizin önünde burnumuzun dibinde bundan Osmanlının yıkılmasından itibaren önce gerçekleşti.
Peygamber efendimizin Şerrli kişilerden kastı olan ABD-İNG ordusu kendi tasarladıkları 11 Eylül saldırıları sonrasına önce Afganistan sonrada Irak'a savaş açarak pekçok masum müslüman kanı dökerek bu ülkeleri yaşanılmaz bir hale getirdi. Sadece Irakta 1.500.000 müslüman sebesiz yere Şeytan için kurban edildi.Buna Mısırı , Libyayı , Suriyeyi ekleyince ortaya vahim bir durum çıkmaktadır.

Savaştan kaçan Masum halkın büyük bir bölümü Suriyeye sığınmak zorunda kaldı.Ülkemiz ise Irakta yaşanan bu zulüme önayakçılık yaptı ve ABD için üs görevi görerek dökülen müslüman kanına ortak oldu.Bizim bu tutumuzun aksine Suriye kapılarını sonuna kadar Irak halkına açarak ülkesine kabul etti.
Dolayısıyla yaşananlardan sonra hükümetimize destek vermek ve yapılanları kınamak , bunada kendimizi bir cihad görevilisi olarak dahil etmektir.


Özellikle oylarımızı bölmeden islam siyasi neferleri olan liderlere destek vermeliyiz.
Bismillahirrahmanirrahim



Muhyiddin Arabi: Bilin ki, Hz. Mehdi mutlaka çıkacaktır. Ancak yeryüzü zulüm ve işkence ile dolmadıkça çıkmayacaktır. İşte o da böyle bir zamanda çıkacak, dünyayı doğruluk ve adalet ile dolduracaktır. Hatta dünyada tek bir gün kalsa, Allah o günü uzatacak, ta ki o halife gelsin. Bu, mutlaka Allah'ın Resulü'nün soyundan olacak Hz. Fatıma evladından gelecektir.13

İmam Rabbani: Aradan bin sene geçtikten sonra, Hz. Mehdi'nin gelişi de bunun içindir. Onun mübarek kudumünü (gelişini), Hatemü'r Rüsul (Peygamberlerin sonuncusu) Resulullah Efendimiz (sav) müjdelemiştir.12

Bediüzzaman Said Nursi: Ta ahir zamanda, hayatın geniş dairesinde asıl sahipleri, yani Hz. Mehdi ve şakirdleri (öğrencileri), Cenab-ı Hakk'ın izniyle gelir, o daireyi genişletir ve o tohumlar sümbüllenir.15
Dede Paşa Hazretleri: "Beyler! Milletimizin istikbalini kurtarmak siyasetle mümkündür. Takva devri geçmiştir, Fetva devri geçmiştir, Devir ilmi ve siyaset devridir."


Millet olarak çok büyük bir imtihandan geçtiğimiz bu günler de Çanakkale bizim nasıl bir millet olduğumuzu bize anlatan derslerdir. Bizler 'milliyetçilik ayaklarımızın altında alarak aşağılamaya dayalı kafatasçı milliyetçiliği yerine ümmet milliyetçiliğini hayatımızda içine koyup yaşamalıyız.Hepimiz Türk,Kürt ,Acem,Arap fark etmez biz tek ümmetiz tek milletiz.

TEVBE - 32- Onlar laf ebeliği ile, birkaç üfürüklük nefesle Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler hoşlanmasalar da, Allah nurunu tamamlamaktan, İslâm’ı hakim kılmaktan asla vazgeçmez.


Propaganda; savaşta ve barışta dikkatli bakışları doğru tarafa çevirmek, dostu kuvvetli düşmanın gerçekte ne olduğunu göstermek, düşman halkını ve komitelerini ordusunu fikri olarak bozmak için yapılan maksatlı ilmi çalışmalardır.
Bir ülke halkı ne kadar cahil olursa gerçek propagandanın tesiri kolay ve hızlı olur.


Uzun vadeli bir emperyalist planın araçlarından birisi olarak kullanılan misyonerlik faaliyetleri, tarihten beri ülkemize yönelik tehditlerden birisi olarak öne çıkmakta ve özellikle son dönemde milli bütünlüğümüzü sarsıcı bir mahiyete bürünmektedir.

Ülkemiz ve Müslüman dünyası için misyonerliğin en tehlikeli yönünün
Arslanı aktiflikten pasifliğe yitip güvercinleştirmektir.

1963'te bağımsızlığına kavuşan Kenya'nın ilk başbakanı Kamau Kenyetta'nın şu sözleri, misyonerliğin projesini trajik bir biçimde yansıtmaktaydı:

"...Misyonerler geldiğinde İncil onların, topraklar Afrikalıların elindeydi. Bize gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler. Neden sonra gözlerimizi açtığımızda, İncil bizim, topraklar onların olmuştu."
Müslüman Tarih boyunca adaleti, hoşgörüsü, mazlumun yanında, zalimin karşısında oluşu ile kendisini kabul ettirmiştir. Ancak, müslümana karşı başta kendi komşuları olmak üzere sürekli bir kin ve nefret ile durmu oluşturmuşlardır.
Bu komiteler islam ülkelerini zayıflatınca ve fırsat ellerine geçince, canına okumak için pusuda beklemişlerdir. Belki bu kinin oluşumunda bizim de hatalarımız olmuş olabilir.

Ama, şurası unutulmamalıdır ki, müslümanın çektiği bir çok çilenin ardında ise yine kendisinden kaynaklanan ve birliğini muhafaza edememe neticesinde kaybettiği siyasî gücün yokluğu önemli bir yer tutmaktadır. Nitekim, birlik ve beraberliğin kaybedilmesi neticesinde uğranılan zulüm ve işkencelerin ise ardı arkası kesilmemiştir.

Örnek : Türkiyede Devlet Kürtleri ötekileştirmeden önce onları resmen yok saydı, tek kimliğe indirgedi. Kendine karşı risk olarak gördüğü Kürt kimliğinin asmilasyona uğratılarak mümkün olduğu kadar nötralize edip görünmez kıldı. PKK ise, bu asimilasyon sürecinde yok sayma eşiğindeki Kürtleri halk nezdinde bir yere taşıyarak yeni bir varlık kazandırdı.

Aslında devlet Kürtleri yok sayma yerine ötekileştirebilseydi, Kürtler çatışmaya gerek duymadan bir kimlik kazanabilirdi. Türk kimliği yaratılırken, öteki olan Kürtlerin de kimliği, bir çelişki gibi gözükse de, doğal süreç içinde gelişirdi. Böyle bir siyasi atmosfer yaratılmadığı için, Kürtler sorunun çözümünde şiddet metoduna başvurarak, gerginliğe dayalı yollara kaydı ve bir süre sonra da öteki konumunu ancak elde edebildi.
Bu çatışma durumunda Kürtler ötekileştikçe Türkiye'deki kürt sorunu daha da bir berraklık kazandı. "Dağlı Türkler" giderek billurlaştı. "Kart -Kurt " tezlerinden vazgeçildi. Kürt realitesi telaffuz edildi, modeller tartışıldı, son olarak da devletin Kürtlere karşı hata yaptığı en yetkili ağızlardan ifade edildi. TTR 6 (TRT Şeş) Kürtçe yayına başladı ve Kürtlük kimliği şeref olarak tanımlandı. Bütün bu gelişmeler tam da öteki Kürtlerin varlığında cereyan etti

Gerçek, maskenin altında!
Devlet liderimizin Müslüman olduğunu gerçekten bizden olup olmadığına iyice bakılması boynumuzun borcudur.
Liderler Neden Yalan Söyler?
Müslüman olmayan bir Liderlerin söyledikleri uluslararası yalanların farklı türleri nelerdir?
Her bir yalan türünü motive eden stratejik mantık nedir?
Özel olarak, Gizli Mason liderleri bu davranışa sürükleyen yalanın potansiyel faydaları nelerdir?
Her bir yalan türünü daha az veya çok mümkün kılan koşullar nelerdir?
Bir devletin iç politikasının yanı sıra dış politikası açısından da yalanın potansiyel maliyetleri nelerdir?Başka bir deyişle, uluslararası yalanlar söylemenin müslümanları koyunlaştırma yalanları nelerdir?
Düşünün cemaat sandığımız cemaat değilse? Devlet içinde Paralel örgüt ise
40 sene sonra karşımızda hâlâ aynı örgüt olabilir mi? Değişen küresel jeopolitik dengeler bu yapıyı nasıl bir şeydir?
Türkiye'nin karşısında nasıl bir şer koalisyonu var?

Gerçek, maskenin altında!
İşte başta o maskeleri indirmek için bilgi paylaşımı pılatformların da öncelikle ilmi cihadlarda bulunmalıyız.Sonuç Gördüklerinize şaşıracaksınız.


LAİKLİĞİ DİN HALİNE GETİRDİLER


Tarih yazmak yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alabilir." Geçmişimize ait birtakım yargıları tartışırken objektif olabilme çıtasını tutturabilmek en büyük kaygımız olmalıdır. Ama mutlaka milli değerlerimizden de sapma noktasına yaklaşmamamız gerekmektedir.


Cumhuriyete karşı değilim, ben demokrasiye karşı değilim, ben laikliğe de karşı değilim diyemiyorum.
Ben bu kavramların olması gibi yerine oturmasını istiyorum. Laiklik bir din değildir, fakat Sabetaycılar laikliği bir din haline getirdiler.
Deccaliyet evlerinize girmiş, çocuklarınızı esir almıştır" diye bir ses duyulacaktır. (Muhyiddin Arabi, El Fütühatül Mekkiye, I-XII, 2:168; Şaban Döğen, Mehdi ve Deccal, Gençlik Yayınları, 2. Baskı)


Müslüman milletler ve onların başındaki devletler meselenin ne olduğunu biliyorlar; ecnebilerin bunların arasına ayrılık ve tefrika soktuğunu ve bu ayrılık gayrılıkların kendilerini yokoluşa sürüklediğini görüyorlar; içi kof minicik bir İsrailin bunca müslümana karşı nasıl diklendiğini; oysa bütün müslümanların biraraya gelip adam başına bir kova su dökmesi halinde İsraili sel götüreceğini biliyorlar. İmam Humeyni
Cahiliyye, yeryüzünde Allah’ın egemenliğine, özellikle O’nun uluhiyyetine, düşmanlık üzerine kuruludur. Özellikle egemenlik… Bu cahiliyye düzeni, egemenliği insana verir. Kimilerini kimilerine Rab yapar.
Bunu, cahiliyyenin tanındığı ilk basit, ilkel şekliyle yapmıyor. Allah’ın hayat için koyduğu yöntemden uzaklaşarak, O’nun izin vermediği konularda düşünce, değer, yasa, kanun, sistem koyma haklanın kendisine ait olduğu Allah’ın egemenliğine tecavüz etmek, O’nun kullarına tecavüz demektir. İnsanın, genel olarak, sosyalist sistemlerdeki zelilliği; kapitalist sistemlerde ise, sermayenin baskısı ile birey ve toplumlara uygulanan zulüm, Allah’ın egemenliğine düşmanlığın, O’nun insana bahşettiği değerleri inkarın sonucundan başka bir şey değildir. İşte burada, İslâmî yöntem kendini ortaya koymaktadır. İslâm sisteminin dışındaki bütün sistemlerde insanlar, herhangi bir şekilde, birbirlerine ibadet etmektedirler. Sadece İslâm düzeninde, insanlar birbirlerinin kulları olmaktan kurtulup yalnızca Allah’ın kulu olurlar.
Kâfirlerin arasında birçok büyücü ve sihirbaz vardır. Şeytandan öğrendikleri büyü ve sihirlerle fizik ötesi bir şeyler yapmış olmakta ve onlara Allahû Tealâ da ahiret sınavı için müsaade etmekte, Onlarda cesaretlenip cehennem azbını unutup yaptıkları süslü gösterilmektedir. Böylece büyü ve sihir öğrenmek suretiyle Allahû Tealâ'nın yolundan kesin bir sapma söz konusudur.
O’ndan isterler, O’na boyun eğerler. Yolların ayrıldığı nokta burasıdır. Aynı zamanda İslâm sistemi ve onun insan hayatındaki sonuçlarının ortaya koyacağı şeyler bizim insanlara vereceğimiz yeni anlayıştır. İnsanlığın sahip olmadığı hazine budur. Çünkü o, Batı uygarlığının, doğusuyla batısıyla bütün bir Avrupa dehasının ürünü değildir. Şüphesiz biz, insanlığın tanımadığı, üretemeyeceği, tamamen yeni bir şeye sahibiz. Ancak, bu yeni olgunun daha önce de belirttiğimiz gibi, pratize edilmesi zorunludur. Öncelikle bir milletin bunu yaşaması gerekir.
Bunun için, İslâmi bir toprak parçasında diriliş amebyesi gerçekleşmelidir. Bu dirilişin ardından gelecek olan, aradaki mesafe uzun da olsa, kısa da olsa, insanlığın yönetiminin elde edilmesidir.
İslamî uyanış eylemi nasıl başlayacak? Bu görevi üstlenecek bir öncü cemaat lazımdır. Bu yola baş koymuş bir cemaat… Dünyanın her köşesindeki cahiliyeyi yok etmek için yola çıkmış bir cemaat…
Çevresini kuşatan cahiliyeyi yok etmek için yola çıkmış bir mehdiyet Siyah Sancaklılar 313 kişi olmalıdır.
Çevresini kuşatan cahiliyyeden, bir yandan kendini uzak tutmaya çalışırken, öte yandan onunla ilişkisini koparmadan yürüyen bir Siyah Sancaklılar 313 kişi işe başlamalıdır.

Bu görevi üstlenen öncü Siyah Sancaklılar için yolda kendisine gerekli bazı “işaretler” zorunludur. İşte bu işaretler artık sizce görünmemişmidir.
Satanistlerin ,Masonları, Ulliminati ,Siyonistler,tapınak şovalyeleri,9 lar adına ne derseniz deyin bunların hepsi deccaliyet komiteleridir.

Bunların amacı dünyayı kendi kurallarına göre Satanist bir sistem, bireycilik ve egoizm ile yönetebilmektir. Satanist düzenin istediği marka kıyafetler giyeceksin, Satanist düzenin istediği besinleri tüketeceksin, Satanist düzenin kurallarına uygun şekilde yaşayacaksın ve Satanist düzenin belirlediği dini yaşayacaksın.Satanist düzenin bütün dinleri yok etmeye çalışan bir topluluk olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.Satanist düzen önce sizi bireyselleştirir sonra egoistleştirir daha sonra yapayalnız bırakır ve sizi kurmuş olduğu Materyalist bir düzen ile maddi ve manevi olarak soyar ve tüketir sizi kendi düzenine sadik bir köle yapar.

Satanist düzenin asıl anlamı (Ordo Ab Chao) Kaostan Doğan Düzen'dir. Hedefe ulaşmak için bir kaos ortamı yaratmak ve bu kaosu kendi lehlerine sonuçlandıracak şekilde düzene sokmaktır..

“Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır. O, size yalnızca, kötülüğü, çirkin-hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.” (Bakara Suresi, 168-169)
Her yüzyılda bir Mehdi gelir.

Mehdi hidayete ermiş ve hidayete erdiren anlamına gelen bir kelimedir. Tevbe Suresinin 32. ve 33. âyetlerinden açıkça görüleceği üzere sadece Kur'ân ile değil, daha evvelki nebîlere (peygamberlere) indirilen Tevrat ve İncil'i de tasdik edecek ve tüm kitaplarda yer alan hidayeti açıklayacak olandır.
Muhtedûn, hidayete ermiş olanlar ve hidayet erdirmekte görev alanlar yani mehdiler anlamındadır.

Her devirde, her kavimde çok sayıda mehdi var olmuştur. Her tarafta hidayete erdirmeye vesile olan çok sayıda insan vardır. Hidayete erdiren, hidayete erdirmeye vesile olan herkes hidayete erdirici hüviyettedir.

HER DÖNEMİN SABIK MEHDİLERİ VE FARKLI DECCALLARI OLACAKTIR

Peygamber efendimiz “aleyhissalâtü vesselâm”, (Benden sonra peygamber gelmeyecek ama, Benim dînimi kuvvetlendirecek vârislerim gelecek) buyuruyor.
Müceddidler İslâm dînini kuvvetlendiren, bid'atleri yâni İslâm dinine sokulmak istenen hurâfeleri söküp atan ve sünnetleri ortaya çıkaran âlimlerdir. Sünen-i Ebî Dâvûd'da zikredilen bir hadîs-i şerîfte;
"her yüz senede bir müceddid zâhir olur (ortaya çıkar). ümmetimin işlerini yeniler." sapık düşüncelerle, ilmiyle mücadele ederbuyrulmuştur.
Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir. 36/yâsîn-21
Her devirde, her kavimde çok sayıda mehdi var olmuştur. Her tarafta hidayete erdirmeye vesile olan çok sayıda insan vardır. Hidayete erdiren, hidayete erdirmeye vesile olan herkes hidayete erdirici hüviyettedir. Onların Kur'ân'daki adı mehdidir. Kim hidayete erdirmeye vesile de olsa, bizatihi hidayete erdirici de olsa hepsi mehdidirler.
Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi, kendilerini de yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve geçirdikleri korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağnı vaad etti. Çünkü onlar bana kulluk ederler. Hiçbir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkarlardır. Nur Suresi 55. ayet


9 / TEVBE - 32: (Onlar) ağızları ile Allah'ın nurunu söndürmeyi istiyorlar. Ve Allah, kâfirler kerih görseler bile nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemez.


Hz. Huzeyfe bin El-Yeman (R.A.) şöyle demiştir:
“Allah’a kasem ederim ki, bilmiyorum acaba Peygamberin sahabelerine bu hadîsler unutturuldu mu, yoksa unuttular mı? Allah’a kasem ederim Resul-i Ekrem (A.S.M.) dünyanın sonuna kadar gelecek olan fitneleri ve o fitneleri çıkaran reisleri tâ üç yüzden daha fazla kimseleri bize isimleriyle, babalarının isimleriyle ve kabilelerinin isimleriyle haber verdi”
Kâfirlerin Büyük Deccal'ı ayrıdır. Peygamber Efendimiz, Büyük Deccal kuzeyden çıkacaktır.demiştir.
(Şualar, 585)




Büyük Deccalın kuzeyden çıkıp güneye doğru tecavüz edeceğini mu’cizâne haber verir. Ramûzü'l-Ehadis, s. 518.
Resûl-i Ekrem (a.s.m.), Hadis-i şerif de: “Sizleri; benden sonra ahir zaman da vuku bulacak, yedi fitne’den (kaos’dan) sakınmağa davet ederim.


1)Medine’den çıkacak bir fitne.
2) Mekke’den çıkacak bir fitne.
3) Yemen’den çıkacak bir fitne.
4) Şam dan Horasandan dan çıkacak bir fitne.
5) Şark (Doğu)dan çıkacak bir fitne.
6) Garp (Batı) dan çıkacak bir fitne.
7) Bir fitne de, Şam’ın merkezinden

Gerçek Muhammedi müslüman nın duası
ALLAH'ım!



Zalimlerin ellerini, Müslüman beldelerinden kaldırt!
İslam’a ve İslam ülkelerine hıyanet edenlerin kökünü kaldır!
İslam ülkelerinin başlarını bu ağır uykudan uyandır ki milletlerinin yararına, maslahatlarına çalışsınlar, gayret göstersinler, bölünmeler ve bölücülüklerden, şahsi çıkarları peşinde koşmaktan el çeksinler.


Medrese ve üniversitelerde okuyan genç nesle tevfik inayet buyur ki,
İslam'ın mukaddes hedefleri yolunda ayağa kalksınlar ve tek sıra olarak, İslam ülkelerini savunma, emperyalistlerin ve onların habis uşaklarının pençelerinden kurtulma yönünde işbirliği yapsınlar.


Fakihler ve bilginleri muvaffak kıl ki topluma yol göstermek ve düşüncelerini aydınlatmak için gayret göstersinler, İslam’ın mukaddes hedeflerini Müslümanlara ve özellikle genç nesle ulaştırsınlar. İslami yönetimi kurmak için mücahede de bulunsunlar .Onları isimleri ile davet etsinler."

MEHDİ'NİN ÜÇ BÜYÜK GÖREVİ
1) Diyanet aleminde Kur'an ahlakı,( Risaliye Nur -Saidi Nursi Hazretleri )
2) Siyaset aleminde İslam birliği, Günümüz zaman
3)Saltanat aleminde kuvvet ve iktidar oluşturacaktır.Çok Yakın zaman


AHİR ZAMAN SUFYANLARI SÜFYANLAR 3 TANEDİR
İbni Münavi diyor ki , Danyal (a.s.)'in kitabında şöyle yazılıdır.
ahir zaman Mehdileri de 3'tür.
1. Süfyan çıkıp adı sanı yayıldığında ona karşı 1. Mehdi,( Bedüizaman Sait Nursi Hz ) Geçmiş zaman .
2. Süfyana karşı 2. Mehdi. “Mehdi ve şakirtleri” Günümüz zaman .
3. Süfyana karşı da 3 .Mehdi Peygamber efendimizin müjdelediği Seyid Büyük Hz Mehdi a.s .Çok yakın gelecek zaman .
Süfyanın başarısı haklılığından ve faydalı icraatlarından değil, ekser icraatı tahribat ve nefsani arzulara son derece meydan açtığı içindir. Çünkü tahrip kolaydır. Bir bina bir senede yapılır, bir dakikada yıkılır. Bir kibrit bir köyü yakar. Müştehiyat ise nefisler taraftar olduğundan çabuk sirayet eder. (Şualar, 1994, s. 505)
Bir hadis-i şerifte, "Deccalın hayatını ve işlerini beğenmeyenlerin onu tanıyabileceğine" dikkat çekilmiştir. Tirmizi, Fiten: 56.
Güçlü bir imana dayalı İslami bir hayat, münafıkane hareket eden Deccalla onunla mücadeleyi esas alan Hz. Mehdiyi göstermede zorlatmayacaktır.
Sufyana ve Deccala bile bile taraftar olmak felaketlerin en büyüğüdür, manen ölüm demektir.
Hepsi gözlerimizin önünde burnumuzun dibinde bundan Osmanlının yıkılmasından itibaren önce gerçekleşti.
Peygamber efendimizin Şerrli kişilerden kastı olan ABD-İNG ordusu kendi tasarladıkları 11 Eylül saldırıları sonrasına önce Afganistan sonrada Irak'a savaş açarak pekçok masum müslüman kanı dökerek bu ülkeleri yaşanılmaz bir hale getirdi. Sadece Irakta 1.500.000 müslüman sebesiz yere Şeytan için kurban edildi.Buna Mısırı , Libyayı , Suriyeyi ekleyince ortaya vahim bir durum çıkmaktadır.

Savaştan kaçan Masum halkın büyük bir bölümü Suriyeye sığınmak zorunda kaldı.Ülkemiz ise Irakta yaşanan bu zulüme önayakçılık yaptı ve ABD için üs görevi görerek dökülen müslüman kanına ortak oldu.Bizim bu tutumuzun aksine Suriye kapılarını sonuna kadar Irak halkına açarak ülkesine kabul etti.
Dolayısıyla yaşananlardan sonra hükümetimize destek vermek ve yapılanları kınamak , bunada kendimizi bir cihad görevilisi olarak dahil etmektir
Özellikle oylarımızı bölmeden islam siyasi neferleri olan liderlere destek vermeliyiz.


Mehdiyet Mehdî’nin Çıkış Zamanı
Muhyiddin ibn Arabi kaddese’llâhü sırrahu’l‐aziz Fatıma evladından olacak olan Mehdî’nin
hicretten خجف yıl sonra, yani ebced hesabıyla (Hı=600)+(Cim=3)+(Fe=80)=683 yılında zuhur
edeceğini iddia etmiştir. Bu tarih geldiğinde Mehdî görünmeyince bazıları bu tarihin Mehdî’nindoğum tarihi olduğunu, onun hicri 710 yılından sonra ortaya çıkacağını, dolayısıyla 683 yılında doğanMehdî’nin 26 yaşında olacağını söylemişlerdir. 2
İmam Şa’rani de Mehdînin h.1255 yılı Şaban ayında çıkacağını söylemiş, tarih aksini göstermiştir.3
Bistâmî, Cifr’ul Câmî adlı eserinde Mehdî’nin çıkış tarihi ile ilgili şu hesaplamayı yapar:
Besmeledeki harflerin ebced hesaplamalarına (küçük ebced) göre sayısal değeri 784’tür. Mehdî’ninçıkış tarihi hicri 784 olarak düşünülse de bu doğru değildir. Çünkü bu hesaplamada sadece harflerin değeri toplamıştır. Hesaplamada harflerin okunuşundaki sayısal değerlerin (büyük ebced) göz önüne alınması gerektiğini ileri süren yazar, bu hesaplama ile 1392 ve 1403 olmak üzere iki sonuca ulaştığınıbelirtmekte ve Mehdî’nin çıkış tarihinin hicri takvimine göre bu tarihlerin olabileceğini savunmaktadır.
Ayrıca sonraki sayfalarda Hz. Ali kerremâ’llâhü veche ye atfedilen bir sözü
aktarmaktadır:
“Besmeledeki harflerin sayısı hicri yıla göre tamamlansa İmam Mehdî’nin doğum zamanı olur.Onun çıkışı Ramazan ayının akabinde olur” Bistâmi’nin önceki hesaplamayı Hz. Ali kerremâ’llâhüvecheye atfedilen bu rivayete dayanarak yapmış olması muhtemeldir.
Hz. Ali kerreme’llâhü veche meşhur divanında Hz. Mehdî ve bazı ahirzaman hadîsatından
bahsetmiştir.
Bu divanın Müştakzade şerhinden aldığımız bir kısmı şöyledir:
Tercümesi: Âyâ oğlum! Türkler cûş ettiklerinde (kaynadığında, karıştığında...) Mehdî‐i Âdil'e
muntazir ol...
...Kudemadan Şeyh Sa'deddin Muhammed Hamuli kaddese’llâhü sırrahu’l‐aziz zuhur‐u Mehdî hakkındaki takribeleri
Yani “Zaman huruf üzre besmele ile tamam âdedi miktarına baliğ olsa Mehdî kaim ola.
Savm‐ı Ramazan akabinde hurucuna tesadüf olundukta benden ona selam isal eyle” demek olur.Hesabı bindörtyüz tarihini tecavüz, eder ki; muhakkikin ...
Yani taht‐el lafz: “Habibim! Senden sonra onların devam‐ı ihtilatve ülfetleri katildir.” '
Pes mükerreratı hazf ile 1399 olup sinin‐i kameriyenin müddet‐i merkumede4 küsurunu zam ile hicretten 1422 yıl 3 ay 24 gün olur.
2 “Kim evli değilse Şam'a göçsün, çünkü başka şehirlerde öyle karanlık fitneler kopacak ki oralardaki halkın çoğunun kurtuluşu güç olacak” (aynı Vasıyyetnâme'den terceme).
Sadreddin'in İstanbulda, Ayasofya Kütüphanesinde 4849 No. lu mecmuada Mehdî hakkında bir risalesi vardır. Mecmuanın son ‐ risalesi olan ve ciltte sahifeleri karışan bu küçük risale (168. a ‐ 180. a), Sadreddin, İbnül
Arabî ile Ekberiyye mensuplarının fikirlerini anlamak bakımından pek değerlidir. Şeyh‐i Kebîr, bu risalede,
654 yılından bahsedilirken, “vaktimizden üç yıl önce” kaydı, risalenin 651 de yazıldığını açıklar. Sadreddin'in bu risalesiyle İbn‐i Sina'nın risalelerini muhtevi ola bu mecmuada, “81. b ve 87. B” de 697 hicrîde, yazılan, diğerbir nüshayla mukabele edildiğine dair iki kaydın mevcudiyeti, mecmuanın değerini arttırmadadır. (GÖLPINARLIA. , 1985), s.2353 (ERDOĞMUŞ, 2003), s. 25
4 Merkum: Cem'olmuş, toplanmış, birikmiş
Ehl‐i velayet Hz. Mehdî'nin huruç zamanını bu ayetten keşf etmişler. Fakat hadiseler vuku
bulmadan evvel bu ayet ile Mehdî arasında münasebet görülemiyordu. Bu ayetin evvelinde Cenab‐ıHak Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme mealen şöyle hitab ediyor:


“Kâfirler sana vahy ettiğimiz şeyden seni çevirmek istiyorlar ki eğer sen ta'viz verirsen seni dosttutacaklar. Sakın onların nevalarına uyup taviz verme, yoksa sana dünya ve ahirette kat kat azabederiz. Ve sen ta'viz vermediğin için seni memleketinden çıkaracaklar. Ama senin ardından o memleketlerinde fazla kalamayacaklar.”
İşte bu ayetler işaret ediyor ki Hz. Mehdî'ye zemin hazırlayan ve onun bayraktarı olan insanlar,hiçbir kimsenin kınamasından korkmadan, bütün dünyanın hücumlarına rağmen tavizsiz bir şekilde Şeriat‐ı Muhammediye'yi tatbik ettikleri için memleketlerinden çıkarılacaklar.
Fakat o Süfyanîler vebid'atçılar onların arkasından o memlekette fazla ülfet edemeyecekler.
Burada Mehdî'nin kıyamı hakkında verilen tarih olan hicretten 1422 yıl 3 ay 24 gün sonrası ise;hicrî 1423 tarihinin 3. ayı ve 25. günü etmektedir. Bu da miladî 2002 yılının 6 Temmuz tarihine tekabül etmektedir.


AHİR ZAMANDA SON 3 SUFYANİ DECCAL ve
1 BÜYÜK DECCAL
1) Birinci Süfyani; geldi, görevini daha çok fikrini ve icraatını teoride uygulayıp ve görvini bitirip gitti…(meçhûl zat!..)
--Birinci Mehdi; geldi, görevini daha çok fikrini ve icraatını teoride uygulayıp , Kuran tevsiri olan değerli Nur risaliyesini icra ederek görevini bitirip gitti. (Bediüzzaman Hz. leri)


2) İkinci Süfyan; geldi.Günümüzde ve gündemimizde Paralel devlet reisi.
iİşgalin altyapısını dünyanın çeşitli yerlerinde kandıracağı topluluklarla hazırlamaktadırlar.
--İkinci Mehdi; Yaşıyor ve görevini, hem de layıkiyle yapıyor.


3) Üçüncü Süfyani’nin çıkışı ; Şamdan çıktı ve kan dökmeye başladı.
--Üçüncü ve gerçek Mehdi. Hz. Mehdi veya Medi-i Azam; gelmek için, ikinci


4)Son Deccal; Çin’den çıkarmak için hazırlık yapıyorlar.
ikinci Süfyani ile İkinci Mehdi kapışmaya başladılar
Üçüncü Mehdi Hz. Mehdi’nin Şam Sufyanı Deccalla kapışmasının dan ardından


5) Son olarak Hz İsa zuhur edip Büyük Deccalı öldürmesi bekleniyor.
Hz. MEHDİ (as)nin zuhûru ile; nüzûl ederek ve Hz. Mehdi ile el-ele verecek olan, o; İslâmın en büyük düşmanı DECCAL’i, Kudüs banliyolarında öldürecek olan, Hz. İSA (a.s.)


Deccal’in, beş duyuyu, aklı, gözü ve iradeyi.. aldatma sanatlar ı ile etkiler;
1)İspritizma, 2) Manyatizma, 3) Telkin gücü. (ipnotizma veya hipnotizma) Ayrıca;
4) Kitlesel olarak yaşanan, spor tutkunluğu ve insanı dinden çıkaran müzik çeşitleri ve şeytani siyaset…


Ahir Zaman Mehdileri
1. Süfyan çıkıp adı sanı yayıldığında ona karşı 1. Mehdi,( Bedüizaman Sait Nursi Hz ) Geçmiş zaman .

Süfyanın İslam şeriatını kaldırıp şeâir-i İslâmiyeyi taribine karşı mücadele eden tahribatını tamir ederek islamı yeniden ihya edecek olan mü’mine yüce peygamberimiz (sav) “Mehdi” adını vermiş. Bu dönemde Mehdi devamlı takibat ve baskı altında tutulur süfyan bir devlet başkanı olacağı için
“Hz. Mehdi’yi devamlı tarassut altında tutar ve baskısı üzerinden hiç kalkmaz.” (Tılsımlar, 212)
Süfyan münkir biridir. Allah'ı, Kur'ân'ı, peygamberi tanımaz, İslâm adına ne varsa hepsine karşıdır. Sistemli ve münafıkâne bir tarzda iş görür. İslâm'ın ana direkleri olan inanç esaslarını kaldırmaya, yok etmeye, zayıflatmaya çalışır. "Hz. Mehdî'yi de devamlı tarassut altında tutar. Muhasarası üzerinden kalkmaz." (İs'afür-Rağıbîn'den naklen Tılsımlar, s. 212.)
Hadislerde Süfyan'ın tahribatına olduğu kadar Hz. Mehdî'nin o­nunla yapacağı mücadelelere de yer verilmiştir.
Deccal'ın Hz. Mehdî'yi her ne kadar öldürmek istese de bunu başaramayacağını göstermektedir. o­na diş geçiremeyecek, kılıcı da işlemeyecektir. o­nu ateşe atması ise zamanında bir nevi Cehenneme dönen zindanlara atması demektir. Ama o­nun îmanı o zindanı da bir nevi Cennete çevirir. Çünkü Cennet ve Cehennem her şeyden önce gönülde yaşanır. İman zindanları saraya, ateşi âb-ı hayata çevirebilecek güçte bir iksirdir.
Aynı zamanda bu Deccalın Hz. Mehdî'yi en ücra, ıssız yerlere süreceğini, oraların ise bağlık bahçelik yerler olacağını da göstermektedir. ·
Müslim'deki hadisin sonu şöyle bitiyor: "İşte o mü'min âlemlerin Rabbi katında insanların şehadet bakımından en nurlu ve büyük olanlardandır."


NUR DESTANI
Çarelerin bittiği, ümitlerin tükendiği, herkesin namus ve vatan derdine düştüğü yıllarda… Asırlardır dünyaya meydan okuyan Osmanlı’nın parçalandığı, düşmanların amansız bir işgale başladığı günlerde…

İman ve Kur’an’a saldırıların arttığı, camilerin kapatıldığı, ezanların susturulduğu ve masum Müslümanların hapishanelere doldurulduğu bir dönemde… Müthiş bir mücadele, akılları durduran bir başarı… Vatan için, millet için, iman ve Kur’an için feda edilen bir ömür…

Bu bir azmin, bir şahlanışın ve bir başarının öyküsüdür. Sırlarla dolu, gizlenmiş pek çok gerçeğin kapısıdır.

Bu kitabı okuyanlar, hiç şüphesiz ki yeni bir dünya keşfedeceklerdir. Daha da önemlisi, yaşananlar karşısında kendilerinden geçeceklerdir


2. Süfyana karşı 2. Mehdi. “Mehdi ve şakirtleri” Günümüz zaman .
“…Tâ âhir zamanda, hayatın geniş dairesinde, asıl sahipleri, yani Mehdî ve şakirtleri Cenâb-ı Hakkın izniyle gelir, o daireyi genişlettirir ve o tohumlar sümbüllenir...”Kastamonu Lahikası


Sadece “Mehdi” denmemesi, şakirtlerini nazara vermesi, üçüncü vazifeyi yapacak olanın, şahsı manevi olan cemaat, yani işin başında gelen ve fikri alt yapıyı oluşturan mümessilin talebeleri veya cemaati olduğu ifade edilmiş oluyor. Cemaatin yapacağı üçüncü vazife, ilk başta gelen ve mümessil olan zatın hesabına geçtiği için, burada “Mehdi”ifadesi kullanılmıştır. Ancak yine de bu üçüncü vazifeyi yapan cemaatin başında bir lider olacaktır. Siyasi dairede bu lider halk tarafından “Mehdi” olarak da kabullenilebilir.


“Mehdiyet” kurumunun başına kim geçerse geçsin, o kurumu temsil edecektir. Bu kişi, asıl programı hazırlayan ve fikri zemini temin eden asıl mümessil olan zatın programını gerçekleştirdiği için, kendisine “Mehdi” denmesinde bir sakınca yoktur. Ancak geniş daireyi temsil eden bu zat için, “Mehdinin talebesi” veya “komutanı” unvanı daha uygundur, diye düşünüyoruz.


Başka bir rivayette ise Hz. Mehdî'nin Süfyanla ilgili mücadelesine şöyle dikkat çekilir: "Süfyanla Mehdî yarışa hazır iki at gibi ortaya çıkarlar. Kâh Süfyanî gâlip gelir, kâh Mehdî." (Nuaym bin Hammad, Kitabü'l-Fiten: Varak: 76a; et-Burhan, v. 92a.)
3. Süfyana karşı da 3 .Mehdi Peygamber efendimizin müjdelediği Seyid Büyük Hz Mehdi a.s .Çok yakın gelecek zaman .İnşallah

Hz. Muhammed Mehdi çıkacak ve Allah-u Teala daha önce fesada uğrayanları ve iman ehlini onunla kurtaracaktır. Sünnetler onunla ihya edilecek bidat ateşleri de onunla sönecektir. Onun zamanında insanlar aziz olacak ve kendi muhaliflerine galip geleceklerdir. Güzel bir hayat sürülecek, yer ve gök bereketini artıracak, bu durum 7 yıl sürdükten sonra Mehdi vefat edecektir. (Bu hadis Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman isimli kitabın Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunan el yazılı bir nüshasında mevcuttur.)
Peygamberimiz (sav)'in ashabının Tevrat ve İncil'de müjdelenmeleri gibi, Hz. Mehdi de diğer peygamberlere indirilmiş kitaplarda müjdelenmekte; bu kitaplarda Hz. Mehdi'den övgüyle bahsedilmektedir.

Tövbesi kabul edilip tasavvufta seyri suluk denilen aşamalardan geçmeyip bir gecede ıslah edileceğinden dolayı kalp gözü açılacak ve muhteşem,heybetli,dehşetli,tarif edilemeyecek şeyleri göreceğinden dili bir süre tutulacak sonrasında da her doğru bildiğini konuşacak .
Hz. Mehdî, en büyük mücadelesini Hz. Ali'nin ifadesiyle İslâm'a, Kur'ân'a savaş açan, dinsiz, yalancı İslâm Deccal'ı Süfyan'a karşı verecek, mücadeleler sonucunda o¬nu öldürecek, tahribatını tamir edecektir.
Ahir Zaman Sufyanları
Deccalların sayısı çoktur. Her asrın deccalları vardır. Bir hadis-i şeriften bunların sayısının otuzu bulacağını öğreniyoruz. Buharî, Fiten: 25; Menakıb: 25; Müslim, Fiten, 84; Ebû Davud,Fiten:1
Hem Büyük Deccalın, hem İslâm Deccalının üç devre-i istibdatları mânâsında üç eyyam var.
“Bir günü, bir devre-i hükûmetinde öyle büyük icraat yapar ki, üç yüz sene yapılmaz.
İkinci günü, yani ikinci devresi, bir senede, otuz senede yapılmayan işleri yaptırır.
Üçüncü günü ve devresi, bir senede yaptığı tebdiller on senede yapılmaz.
Dördüncü günü ve devresi âdileşir, bir şey yapmaz, yalnız vaziyeti muhafazaya çalışır” diye, gayet yüksek bir belâgatla ümmetine haber vermiş.
Müslim, Fiten: 110; Ebû Dâvud, Melâhim: 14; Tirmizi, Fiten: 59; İbn-i Mâce, Fiten: 33; Müsned, 4:181.


KEHF 104 - Kendilerinin gerçekten güzel sanat yaptıklarını sandıklan halde dünya hayatında çabaları boşa gitmiş olanları. Deccal maddi dünyayı süsler,eliyle vaad ettiği cenneti(ALLAH ın izniyle) niyyet olarak kendisini adres gösterir “ben” bilinciyle.
Yer yüzünde İki grup insan vardır.
1) Yeryüzünde fesat çıkaranlar
2) Islâh edenler

Fesat çıkaranlar, kendileri Allah'a ulaşmayı dilemedikleri gibi, başka insanları da Allah'a ulaşmaktan men edenler, insanları bu açıdan aldatanlardır. Aynı zamanda insanlara kötü davrananlar, insanlara kötülük edenler, hırsızlık edenler, cinayet işleyenler onların aralarındadır.
Andolsun seni köleleştirerek yok etmek isteyen kavme , üstün söz sahibi olarak tekrar zuhur ettireceğiz.


İSLAM SUFYANİ DECCALLAR
1) Sufyan ; Osmanlı içinden çıkan müslüman görüntüsünde İslam düşmanı Komutan Sufyan
Hz. Ali (ra) 1.İslam deccalına “Süfyan” namını vermiştir ve kendisinden kaynaklanan bütün rivayetlerde bu İslam deccalından bahsetmiştir. Yine rivayetlerde süfyanın askerî bir komutan olacağı da ifade edilmiştir. (Müslim, Fiten, 125)
Bediüzzaman bu hadisi açıklarken şöyle buyurur: “Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanatı olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine taraftar eder ve din derslerinden tecerrüt eden maarifi rehber edip tâmimine şiddetle çalışır, demektir. (Şualar, s. 461)




İslamlar içinde merkez-i hükümet-i İslamiyede ortaya çıkarak Müslümanların arasına fitne ve fesat verip bütün Müslümanları birbirine düşürür, İslam düşmanlarının Müslüman ülkeleri işgal etmesine sebep olur ve bu karışıklıktan istifade ederek “Şeriat-ı Muhammediyeyi” hem tahrip eder, hem de hükmünü yürürlükten kaldırır.
Ama ne var ki akılları bozulmuş ve deccalın kendilerine sağladığı imkânlarla dünyaya dalmış yarı bilgin “Ulema-i Sû” lakabını hak etmiş bilginler tarafından onun bu tahribatı “dini hurafelerden kurtarmak” olarak halka anlatılır ve onu dini hurafelerden kurtaracak büyük bir bilgin olarak gösterilir. Hatta bir kısım meddahlar onu “mehdi” olarak takdim ederler.
İslam içinden çıkan bu deccal .


1 Mehdiye :Hz. Mehdi’yi devamlı tarassut altında tutar ve baskısı üzerinden hiç kalkmaz.” (Tılsımlar, 212)
Rivayette var ki, “âhirzamanın dehşetli bir şahsı sabah kalkar, alnında ‘Hâzâ kâfir’ yazılmış bulunur.” Buhari, Fiten: 26; Müslim, Fiten: 101, 102; Tirmizî, Fiten: 62; Müsned, 3:115, 211, 228, 249, 250, 5:38, 404-405, 6:139-140.


Allahu a’lem bissavab, bunun tevili şudur ki: O Süfyan, kendi başına frenklerinserpuşunu (şapka) koyup herkese de giydirir. Fakat cebir ve kanunla tâmim ettiğinden, o serpuş dahi secdeye gittiği için, inşaallah ihtida eder; daha herkes -yalnız istemeyerek- onu giymekle kâfir olmaz.


Hz. Ali (RA)dan rivayete göre;
...Süfyani daha sonra yetmişbin kişilik ordu ile diğer yerler üzerine yürüyecektir. Oralarda katliamlar yapacak, alimleri öldürecek, mushafları yakacak, camileri tahrip edecek, haramları kaldıracak, eğlence ve fuhuş yerlerinin açılmasını emredecek.


2) Sufyan ; Türkiyeden çıkacak Din Bilgini Cemeattçı Sufyan :


Fitnesine kapılan imansızlığa düşerek dünya ve ahret saadetinden mahrum kalacaktır. Yedi adım arkasına takılan bir daha geri dönüp hidayete eremeyecektir. Zira hilekâr olduğu ve fitne ile iş gördüğü için “münafık” olacak, dindar görünerek dinleri birleştirme ve Hz Muhammed s.a.a efendimizi kitaptan ve sinsi bir şekilde dini ortadan kaldırmaya çalışacaktır.


Kâfirler onun küfrüne, dindar olanlar da onun münafıkane sözlerine aldanarak dindar bilecektir.


Sonra icraatını da akla ve dine uyduracağı için yolunu doğru bilerek arkasına takılan ve onu müdafaa eden “ulema” sayesinde halkın teveccühünü kazanarak büyük bir desteğe sahip olacak ve dini ve imanı, şeriat-ı Ahmediyeyi tahrip edecektir.


Bunu da dini koruma iddiası ile yapacağı için işin iç yüzünü bilmeyen ve gerçek din âlimi olmayan onun deccal olduğunu bilemeyeceklerdir.
Diğer bir rivayette, "İslâm Deccalı Horasan taraflarından zuhur edecek" denilmiş.Burada başlangıç dönemi Sufyanın temelleri bu bölgeden başlayacağı ve hilafet merkezine bölgelere buradan yayılacağı anlaşılmaktadır.
Bir başka hadisinde, Hz. Ebubekir (ra) rivayetle, Resulullah (s.a.v.) bize haber verdi ki; “Deccal, Doğu tarafından çıkacaktır. Oraya, HORASAN denir.”


Dünya’da iki tane “Horasan” isimli coğrafi bölge vardır.Birisi Erzurum’un, Doğu’sunda Hasankale ve onun da Doğu’sunda bulunan ve ayni zamanda, Erzurum’un da bir ilçesi olan Horasan’dır.İkinci Horasan gelince; Doğudaki komşumuz İran’ın Kuzeydoğusunda bulunan büyük bir coğrafi bölgenin adı, Horasan’dır. Her ne kadar, Arap yarımadası’nın kuzey doğusunda kalsa da,


Türkçe de, uzak olan bir yere (coğrafya ya) “IRAK” tabiri kullanılırken Irak devleti ve coğrafyası kasdedilmez ise hatta Erzurum’da, belki de Arapça’dan geçmiş olan ve çok uzak anlamına gelen Horasan tabiri kullanıldığını da geçmişten herkes bilir.


Ebu Bekir-i Sıddık (r.a.) söylediği hadis-i şerif; Resulullah (s.a.v.) bize haber verdi ki, “Deccal Doğu tarafından çıkacaktır. Oraya Horasan denir.”


Bununla birlikte bu rivayetlerde, sonradan çıkacak ikinci İslam deccalı Süfyanın, uzun yıllar İslama başkentlik yapan yerden çıkacağını , İnançsızlığa dayalı sisteminin projelerini hazırlayabileceğine de bir işaret vardır.


Deccaliyet Deccal bir fikir, felsefe ve inanç akımıdır ve birer ideoloji ve misyondur. Bu üç kişide bu misyonun liderleri ve uygulayıcılarıdır. (materyalizm, kominizm ve kapitalizm.. gibi) Bu sebepledir ki; bütün hadis-i şerifler, Müslümanları; daima müteyakkız olmaya itmiş ve bu vesile ile de, Mehdi arayışları tetiklenmiş, Hz. İsa (a.s.) üstünde düşünülüp araştırmalar yapmaları da sağlanmıştır



Deccaller, ilk çıktıkları zamanlar, gerek Süfyani gerek gerçek Deccal ve gerekse Hz. Mehdi de dahil; kendilerinin Süfyani, Deccal ve Mehdi olduklarını bilmeyecekler. Bildikleri zaman da, ilâhi planda kaderlerinin yazgısından, Dünyevi planda ise çok azgın olan nefislerinden,


Hz. Mehdi içinse Allah’ın emrine kulluk bilinciyle uymaktan dolayı, sonradan bu vazifelerinden ve bu iddaalarından hiç bir şekilde vazgeçemeyeceklerdir


Yine bir hadisten öğreniyoruz. “İstanbul, İslâm güçleri tarafından fethedildikten sonra.” Bu fetih, İstanbul’un ilk fethi olup, Hz. Mehdi liderliğinde ikinci fethi Deccal zamanında olacaktır.Savaşsız olarak teslim alınacaktır.


“Hadis-i şerif: “ İnsanlar üzerine, bir zaman gelecek ki; onların hepsi Kur’an okur, ibadet (etmeğe) çalışırlar ve ehl-i bidatle de meşgul olurlar.


Lâkin, bilmedikleri cihetten dolayı müşrik olurlar. Okumalarına ve ibadetlerine bedel (olarak) rızık alırlar ve Dünya’yı, din karşılığında yerler. İşte bunlar kör olacaklardandır.


Mahz-ı mevhibe-i İlâhiye olacak ve kendisine hikmet-i İlâ­hiye ve hikmet-i Kur’aniye ihsan edilecek.
Bu koyun postuna bürünmüş kurt misali mazlum ve masum kalbi saf müslümanları kullanacaklar.
Ahir zamanda dünya menfaati için dini alet eden riyakârlar çıkar. Sözleri baldan tatlıdır. Bunlar kuzu postuna bürünmüş birer kurttur.”(Hadis-i Tirmizi) sözünü işaret buyurmuşlardır.
Bazı kimseler her ne kadar görünüşte iyi işler yapıp bir yerlere gelerek insanların güvenini kazansalar bile, istedikleri yere geldiklerinde kurdun uluması gibi çıkaracakları bet sesleri, onların art niyetlerini ortaya çıkaracaktır..


Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri;
Bana ağzını aç ki sana kim olduğunu söyleyeyim”buyurması, bu konuyu ne kadar bariz bir ifade ile anlatmaktadır.”
Nabza göre şerbet verme fitnesi ile kimseyi “dini” dışında bırakmayacaktır:
Deccal in en tehlikeli illüzyonu Takliden “ALLAH ” inancına inanmış ve benimsemiş kişi ve toplumları da etkilemesiyle kendisini gösterecektir.
Dünyevi gözleriyle gördüğü hadiseleri abartan bu kimse ve toplumlar ya karşılarında “üst düzey veli” olduğunu sanacaklar ve dolayısıyla deccale tabi olacaklardır.
Süfyan ve Deccalların kendilerinden daha çok, Süfyaniyet ve Deccaliyet denilen cereyanları ve 9 komiteleri daha dehşetlidir.

Kur'an-ı Kerimin (Neml, 48) âyetinde, 9 şerir çete veya çete başlarının şehirde devamlı ifsad edecekleri bildirilir.
Şehirde dokuz kişilik bir çete vardı. Bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar ve ıslaha çalışmıyorlardı. 27/NEML-48
Bu Dokuzlar Kimlerdir : Musevilik Yahudilik ve Masonluk – Siyonistlik farklı şeylerdir!


Hazreti Musa'ya inanmak başka Yahudi olmak başka ,Masonik Siyonist bir sistemin içinde olmak ayrı şeylerdir.


Bu Yahudiler
Yüksek Adalet Evi tarafından örgütlenir! Her ülkede ayrı ayrı örgütlenir.


Türkiye'de şimdi Tapınak konseyi'nde 9 Türk görünümlü yahudi vardır! Bunlar çok güçlü ailelerin temsilcileridir!


Bu 9 tapınakçı dışında önceden görev yapmış ancak şimdi dışarıdan destek veren 91 Tapınakçı daha vardır!Bunların hepsi diğer üst yöneticilerinin tamamen emrindedir.Belçika Bilderberg ise kendine bağlı olan diğer Bilderberg"lere emrediyor

3) Doğudan çıkacak deccal
Hz. Huzeyfe'den rivayetine göre, Resulullah şöyle buyurmuştur:

"Zevra denilen yerde bir olay meydana gelecektir."

Dediler ki: "Zevra nedir? Ey Allah'ın Resulü!"

O da şöyle buyurdu: "Doğuda bir şehirdir. Benim ümmetimden zalim ve belalı olanların bazıları orada yaşayacaklar..."

- Zevra araştırmalarıma göre çok eskilerden Türkiyenin doğusundaki Diyarbakır bölgesi için kullanılıyormuş.
Mehdi a.s bugün çıksa ve Türkiye de büyük bir İslami ayaklanmaya sebebiyet verse eminim Mason teşkilatlanmalara hizmet eden CIA ve MOSSAD Diyarbakır bölgesinde büyük bir PKK ayaklandırması yaratacaktır. Ve bu olacaktır da
Peygamber efendimiz böyle bir olayın meydana geleceğinden bahsetmiş. Bu yüzden çok dikkatli olmamız gerekiyor. PKK konusunda Kürt kardeşlerimize bu konularda
uzun uzun açıklamalar yapmamız ve yaşanacak olaylardan şimdiden onları haberdar etmemiz ve bu iki müslüman halkını Kürt Türk kardeşliğini pekiştirmek ,Irkçılık milliyetçilik fitnelerine dikkat etmek gerekir . Bunu önlemenin en derin yoluİnsanlarımızı bu konuda bilgi sahibi olmalıdır.


4) Sufyan ; Burada rivayetlere göre Süfyan'ın nereden çıkacağının belirtildiğini de zikredelim. Süfyan Şám'dan çıkacaktır. (İs`âfü`rRağıbîn, s. 150, 151; el-Burhan, v. 89a.)


Hz. Ali (RA)dan rivayete göre;
Süfyani, Halid b. Yezid b. Ebu Süfyan'ın neslinden bir adamdır. İri cüsselidir. Yüzünde çiçek hastalığı izi vardır. Gözünde beyaz bir leke vardır. Şam tarafından çıkacaktır. Kendisine tabi olanların çoğu Ben-i Kelb kabilesinden olacaktır.


Bu şahıs hadislerde şöyle tavsir edilmiştir.

''Hz. Mehdi'nin zuhurundan önce Ebu Süfyan'ın neslinden olan birisidir''

( Bu demek oluyor ki Süfyani Mehdiden önce yaşamış, savaşlar yapmış ve öldükten sonra da kendi neslinden doğmuş biridir yada birileridir. Ve Sonuç olarak Ebu Süfyan'nın neslindendir buraya dikkat etmemiz gerek)

''Süfyan Zahirde(Dünyada) salih ve daima Allah'ı zikreden birisidir, Ama insanların en kötüsü ve soysuzudur.Bir çok insanı kandıracak kendisiyle işbirliğine razı edecektir. Şam Hims (veya Hum's) Filistin, Ürdün ve Kinnisrin (Eski Halep) bölgelerini ele geçirecektir.''

Süfyani Allah (c.c.)'ın haram kıldığı herşeyi helal kılacak, yapmadığı hiçbir zulüm ve işlemediği hiçbir mel'anet kalmayacaktır. Resulullah (SAV)'ın Ehl-i Beyt'ine düşman olduğu için isimleri Muhammed, Ahmet, Ali, Ca'fer, Hamza, Hasan , Hüseyin, Fatıma, Zeynep, Ümmü Gülsüm, Hatice ve Atike olan herkes öldürülecektir. Sonra etrafa adamlarını salacak, küçük çocukları toplayacak ve onları kızgın yağda haşlayacatır. Sonra Dımışk mescidine girip, orada içki içecek ve günah şeyler yapacak, adamlarına da öyle yapmaların emredecektir.''


Çocukları ve hatta kadınların karınlarındaki bebekleri bile öldürür. Ehl-i Beyt'ten bir adam, Muharrem ayında ona karşı çıkacaktır. Bunun üzerine Süfyani, ordusundan bir kısmını ona karşı gönderecek fakat o, gelenleri bozguna uğratacaktır. Daha sonra Süfyani, kendi yanındaki askerlerle beraber ona doğru yürüyecektir. Fakat (Mekke ile Medine arasında) Beyda denilen yere gelince, Allah (c.c.) onları helak edecek ve onların başlarına gelenleri anlatan bir haberciden başka hiçkimse kurtulamayacaktır. -El-Hakim "Müstedrek" de tahric etmiştir.


Süfyani’nin ortaya çıkışı birçok rivayette nakledilmiş ve zuhur alametlerinden olduğu bildirilmiştir. Süfyani, Ebu Süfyan’ın soyundan olan ve İmam Mehdi’nin (a.f) zuhurundan kısa bir süre önce Şam bölgesinde kıyam edecek kişidir. Çok sayıda masum insanın kanını akıtacaktır. Öldürmekten ve savaştan çekinmeyen, düşmanlarına karşı da çok sert davranan zalim biridir.


''Sonra Süfyani elinde bir mızrak olduğu halde dışarı çıkacak ve adamlarından birine yol ortasında alenen hamile bir kadına tecavüz etmesini ve karnının deşip çocuğu karnından dışarı çıkarmasını emredecektir. Onun bu emirini değiştirmeye hiçbir kimsenin gücü yetmeyecektir.
En son bunun üzerine gökyüzünde melekler feryad edecekler ve Allah (c.c.) Cebrail Aleyhisselam'a SESLENEREK,Dımışk (ŞAM) şehrinin surları üzerinde şöyle seslenmesini emredecek:

"Dikkat edin ve uyanık olun ey Muhammed (SAV) ümmeti! Size imdat geldi. Mehdi Aleyhisselam Mekke'den zuhur etti. Onun davetine uyunuz" ''


İmam Sadık (a.s) onu şöyle anlatmaktadır:
“Eğer Süfyani’yi görürsen, insanların en alçağını görmüşsün demektir.”[28]
Süfyani, Recep ayında kıyam edecek, Şam bölgesini ve etrafını ele geçirdikten sonra Irak’a saldıracaktır. Orada da büyük katliamlar yapacaktır.
Rivayetlere göre Süfyani’nin ortaya çıkışı ile ölümünün arasındaki zaman on beş aydır.[29]


Süfyani’nin vasıfları
4.36--- Emiril Mü’minin Hz. Ali b. Ebi Talib (r.a.)’dan, Buyurdu ki: Süfyani, Halibi b. Yezib b. Ebusüfyan’ın evladındandır. Kafası oldukça büyüktür. Yüzünde kaşıntılı bir hastalıktan (çiçek bozuğu) eser vardır. Gözünde de beyaz bir nokta bulunur. Şam şehrinden çıkacaktır. Ona tabi olanların çoğu Kelb’dendir. Kadınların karınlarını deşip çocuklarını öldürür, kendisine karşı toplanan Kays kabilesini de iyice yok eder. (İşte o zaman) Ehlibeytim’den Harem de bir Recul çıkar. Onun haberi Süfyani’ye ulaşınca, Süyfani ona karşı ordusundan bir ordu gönderir. Ancak Mehdi, bu orduyu hezimete uğratır ve bunun üzerine Süfyani yanındakilerden bir orduyu, O’na karşı tekrar gönderir. Ancak bu ordu arzdan Beyda’ya vardıklarında yere batırılır ve kendilerinden haber getirecekler dışında kimse sağ kalmaz.
Bu hadisi, İbni Abdullah Hakim, Müstedrek’de tahric etmiş ve Buhari ve Müslim’in hadislerin doğruluğu ile ilgili şartları dahilinde bu hadisin sahih olduğu belirtmiştir. Fakat Buhari ve Müslim bu hadisi almamıştır.


Ebu Ca'fer Muhammed b. Ali (RA) dan şöyle rivayet olunmuştur:

"İnsanlar Şam diyarında toplanıncaya kadar Mehdi zuhur etmez. Fitne yaygınlaşacak insanlar ondan kurtulmak için bir çıkış yolu arayacaklar fakat bulamayacaklar.Kufe ile Hire arasında katliam olacaktır."

- Bilindiği üzere Şam diyarında bugün dehşet verici bir savaş yaşanmakta. Önceleri ''İç Çatışma' olarak bize yedirtilen, özgürlük mücadelesi adı altında Yahudi fanı ülkelerin Medya patronları tarafından uluslara servis edilen bu iç kavga propagandası sonradan anlaşıldı ki profosyonel yalanlarla süslenilmiş büyük bir fitne. Fakat Allah her suçun takipçisidir.Tüm bu yalanlar bütün gerçekleriyle Allah dostu manevi mehdiyet sayesinde gözlerimizin içine sokuldu. Bugün orada yaşananların bir iç çatışma olmadığını, Katar'dan Suudi Arabistan'dan Libya'dan özenle seçilmiş, yetiştirilmiş, cahil cuhala, sapık hatta idam cezası suçuyla yargılanan insanların özgürlük vaadi ile Suriyeye gönderilmeleri bütün dünya basını tarafından sonradan açıklanmıştır.


Birleşmiş Milletler insan hakları konseyinin kendisi söylüyor. Böyle birşeyi daha fazla saklamaları imkansızdı zaten. Çünkü nekadar şerefsiz satılmış bir basın ordusu varsa bu dünyada, bunun karşısında azınlıkta da olsa doğru ve inançlı bir basın ordusuda herzaman mevcuttur


.Dolayısı ile asıl muhalifçi olanlar, asıl sesi yükselmeyenler, asıl ezilen basıncılar,medyacılar,savaşçılar,müslümanlar bizler oluyoruz. Yani burdan yola çıkarak bu hadisi anlamaya çalıştığımızda görüyoruz ki Suriye de yaşananlar büyük bir emperyalist FİTNEsidir.

Ve yine hadiste belirtildiği gibi yaygınlaşan, bitmek bilmeyen büyük bir fitnedir. bu fitneden ve yapılan mezhep katliamlarından kurtulmak isteyen halk nereye kaçsada kurtulamıyor ve hergün yüzlercesi daha Suriyedeki teröristlerce sırf mezhep ayrımı yüzünden Allahu Ekber nidalarıyla katlediliyor.Bunun İsrail ve ABD fitnesi olduğunu düşünemeden. Bunun büyük bir Ortadoğu Projesi Planı olduğunu bilmeden kardeş kardeşe zulmediyor..


Öyleyse Deccalın geleceği ne kadar kesinse Mehdî'nin gelişi de o ölçüde kaçınılmazdır. Çünkü zehir panzehirsiz düşünülemez. Nemrudu Hz. İbrahim'siz, firavunu Hz. Musa'sız düşünemeyeceğimiz gibi Deccalı da Mehdîsiz düşünemeyiz. Deccal varsa Mehdî de vardır.
Hiç akıl kabul eder mi ki, Deccal meydanı boş bulup alabildiğine at oynatsın, maddî ve mânevî istediği her türlü tahribatı yapsın, bâtılları yerleştirmeye çalışsın da onun karşısında duracak, onunla mücadele edecek, tahribatını engelleyip hakkın yerleşmesini sağlayacak kimseler bulunmasın. Bunu akılla, mantıkla, ilimle, dinle bağdaştırmak mümkün değil, âdetullaha da ters düşer.
Mâdem âdeti öyle cereyan ediyor; âhirzamanın en büyük fesadı zamanında, elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddit, hem hâkim, hem Mehdî, hem mürşid, hem kutb-u âzam olarak bir zât–ı nurânîyi gönderecek ve o zât da Ehl-i Beyt-i Nebevîden olacaktır. Mektûbât, s. 425
İslamiyete yapılan bütün tahrifatlar Süfyan'ın öncülüğünde gerçekleşir.
Hz. Mehdî ise bu müthiş tahribatın sebep olduğu mânevî hastalığı Kur'ân eczanesinden aldığı ilaçlarla tedavîye çalışır, bid'atlarla unutulmaya, unutturulmaya çalışılan ve savaş açılan, gerçekte ise her biri birer iksir olan Sünnet-i Seniyye prensiplerini yerleştirmeye çalışır. Bediüzzaman, Süfyan ve taraftarlarının yerleştirmeye çalıştığı bid'atkâr sisteme karşı Hz. Mehdî'nin vereceği mücadeleyi Mektûbât'ında şöyle dile getirir:
"Hz. Mehdî'nin cemiyet-i nuraniyesi, Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i bid'akârânesini tamir edecek, Sünnet-i Seniyyeyi ihya edecek; yani âlem-i İslâmiyette risalet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) inkâr niyetiyle Şeriat-ı Ahmediyeyi (a.s.m.) tahribe çalışan Süfyan komitesi, Hz. Mehdî cemiyetinin mu'cizekâr mânevî kılıncıyla öldürülecek ve dağıtılacak." (Mektûbât, s. 42C.)
SÜFYAN'LA MÜCADELE
Hz. Mehdî, en büyük mücadelesini Hz. Ali'nin ifadesiyle İslâm'a, Kur'ân'a savaş açan, dinsiz, yalancı İslâm Deccal'ı Süfyan'a karşı verecek, mücadeleler sonucunda onu öldürecek, tahribatını tamir edecektir.
Süfyan münkir biridir. Allah'ı, Kur'ân'ı, peygamberi tanımaz, İslâm adına ne varsa hepsine karşıdır. Sistemli ve münafıkâne bir tarzda iş görür. İslâm'ın ana direkleri olan inanç esaslarını kaldırmaya, yok etmeye, zayıflatmaya çalışır.
1 Mehdiye : "Hz. Mehdî'yi de devamlı tarassut altında tutar. Muhasarası üzerinden kalkmaz." (İs'afür-Rağıbîn'den naklen Tılsımlar, s. 212.)
Hadislerde Süfyan'ın tahribatına olduğu kadar Hz. Mehdî'nin onunla yapacağı mücadelelere de yer verilmiştir.
O Süfyan ki, Hz. Ali'nin belirttiğine göre büyük cüsseli biridir. Önce etrafını yakıp yıkacak, sonra da Doğu ülkelerini dolaşıp meliklerini mağlup edecektir. (ellşâa, li Eşrati's-Sâe, s.167,168.)
Onun büyük bir cüsseye sahip olması maddî ve siyasî gücünün fazlalığına işaret eder. Nitekim rivayetlerden âhirzamanda çıkacak şahısların fevkalâde iktidarları olduğu anlaşıldığını belirten Bediüzzaman bunu tevil ederken, o şahısların temsil ettikleri mânevî şahsiyetin büyüklüğünden kinaye olduğunu söyler ve bir zaman Rusya'ya mağlup eden Japon başkumandanının sûretinin, bir ayağının büyük Okyanusta, diğer ayağının da Port Artur kalesinde gösterildiğini, bu suretle şahs-ı mânevîsinin dehşetli büyüklüğü· nün, o şahsiyetin mümessillinde ve büyük heykellerinde ifade edildiğini anlatır. Fevkalâde ve büyük , kuvetli iktidarları hakkında ise şu değerlendirmeyi yapar:
"Ekser icraatları tahribat ve müştehiyyat [nefsin hoşuna giden şeyler] olduğundan fevkalâde bir iktidar görünür, çünkü tahrip kolaydır. Bir kibrit bir köyü yakar. Müştehiyyat ise, nefisler taraftar olduğundan çabuk sirayet eder." (Şuâlar, s. 492.)
Öte yandan "Deccalın birinci günü bir sene, ikinci günü bir ay, üçüncü günü bir hafta, dördüncü günü bir gündür" rivayetini tevil ederken, büyük Deccalın bir taraftan kuzey kutup tarafından çıkacağını dolayısıyla büyük Deccalın kuzeyden bu tarafa tecavüz edeceğini ihbar ettiğini bildirmektedir-bir taraftan da Deccalın müthiş tahribatına dikkat çeker ve der ki:
"Hem büyük Deccal'ın, hem İslâm Deccal'ının üç devre-i istibdatları mânâsında üç eyyam var. `Bir günü, bir devre-i hükümetinde öyle büyük icraat yapar ki, üç yüz sene yapılmaz. İkinci günü, yani ikinci devresi, bir senede otuz senede yapılmayan işleri yaptırır. Üçüncü günü ve devresi, bir senede yaptığı tebdiller on senede yapılmaz. Dördüncü günü ve devresi âdîleşir, bir şey yapmaz, yalnız vaziyeti muhafazaya çalışır." (Şuâlar, s. 493)
Müslim'de yer alan bir hadiste (Müslim, Kitabü'l-Fiten, 23. Bab, 113. H. (H. 2938)) Hz. Mehdî'nin Deccalle olan enteresan bir mücadelesine yer verilmektedir.
Her ne kadar Mamer ve Ebû İshak gibi raviler bu zâtın Hz. Hızır olduğunu söylüyorlarsa da hadisin gelişi ve gidişinden onun Hz. Mehdî olduğu anlaşılmaktadır. Bu hadis-i şeriften anladığımıza göre Deccal'ın merkezde silahlı gözetleme yapan askerleri bulunmaktadır ki bu onun büyük bir ordu ve hükümet gücüne sahip olduğunu göstermektedir.
1 Mehdiye : Buna dayanarak Hz. Mehdî'yi kendine bende etmek istemekte kabul etmeyince de eziyet ve sıkıntı vermekte, tesirsiz hale getirmek için elinden gelen her şeyi yapmaktadır.
Öyle ki "sırtı ve karnı döve döve genişletilmekte," yani onun dâvâsı gün geçtikçe etrafa daha da yayılmaktadır. Onca eziyet ve işkencelere boyun bükmez, Deccal'ı tanımaz, Deccallığı hakkındaki kanaati daha da pekişir, mağlup edilmez bir edayla insanlara şöyle seslenir:
"Ey insanlar şüphe yok ki, artık Deccal bana yaptığı bu işi artık insanlardan hiçbir kimseye yapamayacaktır."
Deccal yine onu öldürmek için alır. Ama onun boynu ile köprücük kemiği arası bir bakır levha haline geliverir ve Deccal artık onu kesebilecek hiçbir yol bulamaz. Sonunda onu iki eli ve iki ayağı ile yakalar ve fırlatıp atar. İnsanlar, Deccal'ın onu ateşe attığını sanırlar. Oysa o mü'min Cennet içine atılmıştır.
Bu ifadeler Deccal'ın Hz. Mehdî'yi her ne kadar öldürmek istese de bunu başaramayacağını göstermektedir. Ona diş geçiremeyecek, kılıcı da işlemeyecektir. Onu ateşe atması ise zamanında bir nevi Cehenneme dönen zindanlara atması demektir. Ama onun îmanı o zindanı da bir nevi Cennete çevirir. Çünkü Cennet ve Cehennem her şeyden önce gönülde yaşanır. İman zindanları saraya, ateşi âb-ı hayata çevirebilecek güçte bir iksirdir. Aynı zamanda bu Deccalın Hz. Mehdî'yi en ücra, ıssız yerlere süreceğini, oraların ise bağlık bahçelik yerler olacağını da göstermektedir. ·
Müslim'deki hadisin sonu şöyle bitiyor: "İşte o mü'min âlemlerin Rabbi katında insanların şehadet bakımından en büyük olanıdır."
2 Mehdiye : Başka bir rivayette ise Hz. Mehdî'nin Süfyanla ilgili mücadelesine şöyle dikkat çekilir: "Süfyanla Mehdî yarışa hazır iki at gibi ortaya çıkarlar. Kâh Süfyanî gâlip gelir, kâh Mehdî." (Nuaym bin Hammad, Kitabü'l-Fiten: Varak: 76a; et-Burhan, v. 92a.) Hz. Mehdî Şam'a geldiğinde Süfyanîler dallı budaklı ağaçlar kesip Taberiye gölüne atarlar. (el-Havî li'l-Fetâvâ, s. 67, 68.) Horasan tarafına giden bir taife de Süfyanîleri mağlup eder. (el-Havî li Í-Fetâvâ, s. 67, 68; Tezkire, s. 187.) Sonunda Süfyanîler hilafeti Hz. Mehdî'ye teslim ederler. (Kitabü'l-Fiten, v. 50a.)
İşte bu teslim-i silah ve Deccal'ı öldürdükten sonradır ki Hz. Mehdî ve onun nuranî cemiyeti, Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i bid'akârânesini tamir edecek İslâm'ın her çağa hitap eden ter ü taze hakikatlerini yerleştirecektir.


Mehdi 1-2 sene sonra çıkmaz diyen varsa hemen çıksın şimdi söylesin.
Bu alametlerin gerçekliğinden sonra Mehdinin çıkışına inanmayacak olan varsa aklına şaşarım.! Ayrıca belirtmem gereken bir konu var, daha önce Mehdi a.s'ın doğum tarihi için cibril hesaplamaları yapmıştım. Sonuç 1974 ü vermişti. Hadislerde Mehdi a.s ın çıkışının 40 veya 40lı yaşlarda olacağı söylenmiştir ki 2013-1974 çıkartıldığında sonuç gerçekten doğrular nitelikte. Hepsinden önce tabiki Gaybı allahımız bilir.

Bütün Planların tek Sahibi O'dur. Biz sadece onun merhametine ve sevgisine layık olmaya çalışan, insanlara bilgimizin ve aklımızın yettiği kadarınca O'nun içimize işlediği bu İslam- Mehdi aşkı ile doğru ve ya yanlış yine de Allahın Takdirine sığınarak insanları bilgilendirmeye çalışan kullarıyız.


Büyük Mehdî’nin Çıkışının Alametleri
“Hz. İmam Rıza şöyle buyurdu: .
..Babalarımdan nakledilmiştir ki, HZ. MEHDİ (a.s.) Gizlice ve aniden zuhur edecektir.” (Yenabi-ul Mevedde, c. 2, s.197)

Mehdî öncesi devirde dünyada erkeklerin azalacağı, kadınların çoğalacağı, emanete hıyanetinartacağı, içki ve bidatlerin çoğalacağı, idare işlerinin ehil olmayanlara verileceği, erkeklerin karısına itaat edip annesine isyan, dostuna iyilik babasına eziyet edeceği, kişiye kötülüğünden korkulduğu içinsaygı gösterileceği. Ayak takımlarının başa geçeceği, zelzele ve harp felaketlerinin görüleceğine dairfikirler ileri sürülmüştür.
Bunun yanında Mehdî’nin gelmekte olduğunu gösteren işaretler hakkında daçeşitli bilgilere rastlanmaktadır.
Bu alametlerden bazıları Fırat nehrinden altın bir dağ çıkması. Ramazan ayının ilk gecesinde ay, onbeşinci gününde güneş tutulması, sık sık depremlerin meydana gelmesi, doğudan büyük bir ateşinçıkması, her tarafı aydınlatan kuyruklu yıldızın doğması. Hz. Ali kerremâ’llâhü veche neslinden büyükcüsseli, gözünde siyah bir nokta bulunan Şam tarafında Yabis denilen bir yerden Süryani’ninçıkmasıdır.
Mehdî çıkmadan önce milletler arasında ticari yollar kapanacak, insanlar arasındaki fitneartacaktır. Değişik ülkelerden birçok âlim beraberindeki 310 kadar insanla, birbirinden habersiz şekilde Mehdî’yi aramak üzere yola çıkacak ve sonunda herkes Mekke’de buluşacaktır.
Birbirlerine niçin geldiklerini sorduklarında.”Fitneleri önleyecek ve Kostantiniyye’yi (İstanbul) fethedecek olan Mehdî’yi arıyoruz” derler.
Ayrıca Mehdî gelmeden önce doğudan ışık veren bir yıldız görüneceği. Ramazan da iki defa ay tutulacağı, semadan bir sesin onu sesiyle çağıracağı ve bu sesi uykuda bile olsalar herkesin duyacağıda iddia edilmektedir.
Mehdî çıktığında, onun gerçek Mehdî olduğuna dair işaret sayılabilecek olayların da ileri sürüldüğü görülmektedir.
Mehdî çıkarken başında bir sarık olacak ve bir tellal “Bu Allah’ın halifesi olan Mehdî’dir. Ona uyunuz” şeklinde nida edecektir.
Ebu Davud 1992: Mehdî 1, IV, 474‐5).
Yine Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Mehdî ile ilgili şu söz atfedilmektedir:
“Horasan tarafından bayraklar çıktığını gördüğünüzde, kar üzerinde sürünerek de olsa. O bayraklara katılınız, zira içerisinde Allah’ın halifesi Mehdî vardır”


Hz. MEHDİNİN DESTEKLENMESİ


Sayıları az da olsa müminler hayırda yarışırken giriştikleri her faaliyette, Allah onlara başarı verir. Milyarlarca insanı kendileri gibi inkara sürükleyen inkarcıların sayıları ne kadar çok olursa olsun, Allah az sayıda mümini gerçekleri ortaya çıkarıp kanıtlayacak kadar güçlü kılar.
Seyh Tusi: Imam Muhammed Bakir bu ayetin tefsirine dair buyurdu:
"Bu, müminlere yeryüzünün tamamina varis olacaklarina dair verilmis bir sözdür."
Mehdi çıkınca, Allahü teâlâ ona rahmetini indirir.) [İ. Ahmed, Hakim]
Allah İslam'ı Dünyaya Hakim Kılacak ve Bu Hakimiyetin Başında Hz. Mehdi (A.S) Olacaktır..
Eğer dünyadan bir gün bile kalsa, Allah, O (Hz. Mehdi) idareyi ele alıncaya kadar o günü uzatırdı. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 10)


Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir. 36/yâsîn-21
Her devirde, her kavimde çok sayıda mehdi var olmuştur. Her tarafta hidayete erdirmeye vesile olan çok sayıda insan vardır. Hidayete erdiren, hidayete erdirmeye vesile olan herkes hidayete erdirici hüviyettedir. Onların Kur'ân'daki adı mehdidir. Kim hidayete erdirmeye vesile de olsa, bizatihi hidayete erdirici de olsa hepsi mehdidirler.
Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi, kendilerini de yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve geçirdikleri korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağnı vaad etti. Çünkü onlar bana kulluk ederler. Hiçbir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkarlardır. Nur Suresi 55. ayet
Hz.Peygamber (s.a.v) en başta İslamı nasıl ayakta tuttuysa, Hz.Mehdi de en sonunda aynı şekilde İslami ayakta tutacaktır. El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-iMuntazar, 27
Hz. Mehdi kaldırmadık bidat bırakmayacaktır.Ahir zamanda aynı Peygamber gibi dinin icaplarını yerine getirecektir. Kıyamet Alametleri 163
Ayyasi: Ibni Bükeyr rivayet ediyor; Imam Musa Kazim’a:
Kaim hakkinda nazil olmustur. Zuhur ettigi zaman yeryüzünün dogusunda ve batisinda (her yerde) Yahudi, Hiristiyan, Sabii, Zindik, Mürted ve kafirleri Islam dinine davet edecektir, kendi istegi ile teslim olanlara namaz, zekat ve müslümanlara emredilen Allah’in vacip kildigi amelleri emredecektir. Teslim olmayanlarin ise boyunlarini vuracak öyle ki doguda ve batida Allah’I birlemeyen hiç kimse kalmayacaktir.”


Mümin şahıs (Mehdi) Deccal'ı görünce: "Ey insanlar! Resulullah'ın zikrettiği Deccal işte budur" der. Deccal hemen onunla ilgili emrini verir de o zat karnı üzerine uzatılır ve arkasından: "Onu alın da yaralayın!" der. Artık o zatın sırtı ve karnı döve döve genişletilir. Bu sefer onu iki eli ve iki ayağı ile yakalar da fırlatır atar. İnsanlar Deccal'ın onu bir ateş içine attığını sanırlar. Halbuki o bir cennet içine atılmıştır.
(Mehdilik ve İmamiye, İbrahim Süleymanoğlu, s. 4
Deccal çıkınca, ona karşı müminlerden bir şahıs (Mehdi) yönelir. Derken o mümin kimseye birçok silahlılar, Deccal'in merkezlerde gözetleme yapan silahlıları karşı çıkarlar. (Mehdilik ve İmamiye s. 37, Sahih-i Müslim, c. 11/s. 393'den nakil)




Mehdi'nin Korunan Bir Ashabi Vardir
Nu’mani: Süleyman b. Harun el-Icli rivayet ediyor. Imam Hüseyin’dan duydum buyurdu:
“Bu emirin sahibinin (Imam Mehdi’nin) korunan bir ashabi vardir. Insanlarin hepsi onu terketse bile, Allah bu ashabini ona gönderecektir,


Sizden ona kim yetişirse, kar üzerinde sürünerek dahi olsa ona gelsin. Ona katılsın. Zira o, Mehdi'dir. (İbn Mace, Fiten, B 34, H 4082; İbn Ebi Şeybe, c. VII, sf. 527; Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 14)
Şarktan çıkan bir grup, Mehdi’ye yardım ederler.) [İbni Mace, Taberani]



Yine Hz. Hüseyin’in soyundan olan Horasanlı Seyydin adalet için kıyamı da bufaktörlerdendir.
Biri Yemen’de biri de İran’da gerçekleşecek bu iki kıyam Hz. Mehdi’nin zuhuru için gereken zemini hazırlayacak etkenlerden sayılırlar.
Seyyid Esedullah Şehidi, Zemine Sazan İnkılab-i Cihani Mehdi s. 439- 445

Rivayetlerde işaret edildiği üzere İran’da kurulacak olan devlet halkı İslam’a ve Ehl-i Beyt’e davet edecektir ve Kufe’ye kadar kendi hâkimiyet bölgesini zulüm ve fesattan temizleyecektir ve Hz. Mehdi (a.s) kıyam eder etmez onun kıyamına katılacak ve ona tabi olacaktır. Feride Gulmuahmmedi Arman, Mehdi Hurşid Munteziran, s. 26-27
Horasan’dan çıkacak siyah bayraklıların Kudüs’e gireceği
7.3--- Ahmed ve Tirmizi ve Naim b. Hammad Ebu Hureyre’den tahric ettiler, O şöyle dedi: Resulullah (s.a.v.) buyurdu: Horasan’dan siyah bayraklılar çıkar ve İlya (Kudüs)’ya bayraklarını dikene kadar, onları kimse durduramaz.


• Horasan’dan çıkacak siyah bayraklıların Kufe’ye inecekleri
7.12--- Keza (Naim b. Hammad) Ebu Cafer’den tahric etti. O şöyle dedi: Horasan’dan çıkan siyah bayraklılar Küfe’ye iner, ve Mehdi Mekke’de ortaya çıktıktan sonra, O’na biat için elçi gönderirler.


• Horasan’dan çıkacak siyah bayraklılara katılma emri
7.4--- Naim b. Hammad Hakim ve Ebu Naim Sevban’dan tahric ettiler, o şöyle dedi. Resulullah (s.a.v.) buyurdu: Horasan tarafından siyah bayraklılar çıktığını gördüğünüzde kar üzerinde sürünerek de olsa onlara katılın, çünkü içlerinde Allah’ın halifesi Mehdi vardır.
7.5--- Hasan b. Süfyan ve Ebu Naim, Şevban’dan tahric ettiler. O şöyle dediler, Resulullah (s.a.v.) buyurdu: Doğu’dan siyah bayraklılar çıkar, onların yürekleri demir gibidir. Kim onları işitirse, kar üzerinde sürünerek de olsa, gitsin ve onlara biat etsin.


• Siyah bayraklı orduya destek olmak lüzumu
7.10--- Keza (Naim b. Hammad) Hasen’den tahric etti. O dedi ki, Resullulah (s.a.v.) Ehli Beytinin karşılacağı bir musibetten bahsederek şöyle buyurdu: Bu musibet Doğu’dan siyah bayraklı bir ordu çıkana kadar devam eder. Kim bu orduya destek olursa, Allah ona yardım eder, kim engellemeye kalkarsa da onu perişan eder. Sonunda onlar ismi benim ismim olan birisine gelerek O’nu başa geçiririler, Allah da onları zafere ulaştırır.


• Doğu’dan gelecek siyah bayraklıların Hz. Mehdi’nin itaatına girecekleri
7.11--- Keza (Naim b. Hammad) Saib b. Müseyyeb’den tahric etti. O şöyle dedi. Resullulah (s.a.v.) buyurdu: Doğudan Beni Abbas’a ait siyah bayraklar çıkar, onlar bir süre devam ettikten sonra, yine doğudan bu kez küçük siyah bayraklar çıkar ve Ebu Süfyan’ın soyundan bir adamla savaşarak Mehdi’nin itaatına girerler.
Siyah sancaklılar:



Birçok hadis kitabıyla birlikte Hakim'in Müstedrek'inde yer alan, Buharî ve Müslim'in şartlarına uygun gördüğü bir hadis-i şerifte ise siyah sancaklılar diye nitelendirilen bu topluluğun kahramanlıklarına dikkat çekilir :
“'Hazinelerinizin yanında üç kişi savaşacak. Üçü de halife oğludur. Fakat hiçbiri halife olamaz. Sonra Doğu tarafından bir takım siyah sancaklılar belirir ve öyle bir savaşırlar ki, böyle bir savaşı hiçbir kavim yapmamıştır.' Peygamberimiz daha sonra bir kısım şeyler söyledi ki hafızamda kalmadı. Devam edip şöyle buyurdular: 'Siz bu siyah sancaklılarla gelen zâtı gördüğünüzde kar üzerinde emekleyerek de olsa gidip ona bîat ediniz. Çünkü o Allah'ın halifesi Mehdî'dir.'” Muhyiddin Arabi, Futuhat-il Mekkiyye,

Kitabü'n-Nihaye'de yer alan rivayette ise Hz. Mehdî'nin bu siyah sancaklılarla teyid edileceği, ona muvafakat edecekleri ifade edilmektedir.
İbrahim bin Übeydullah bin Alâ babasının şöyle dediğini nakleder. İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: Emirülmüminin aleyhisselam (Hz. Ali) kendisinden sonra Kaim'in kıyamına kadar gerçekleşecek olan olaylardan bahsetti. ...ve köşe bucakta benim oğluma (hz. mehdi (a.s)'ye) yardım edecek olan dağınık çeşitli bayrakları zuhur edecek. (Gaybeti numani, s. 323)
...Allah ona (MEHDİ'YE) Rum'u, Deylem'i, Sind'i, Hindistan'ı, Kabilşah'ı ve Hazar'ı FETHETTİRECEKTİR. (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 274
“Ben ( Bediüzzaman ) eskiden Risale-i Nur'un şahs-ı mânevîsini, o imamlardan birini zannediyordum. Şimdi anlıyorum ki, gavs-ı âzamda kutbiyet ve gavsiyetle beraber ferdiyet dahi bulunduğundan, âhirzamanda şâkirdlerinin bağlandığı Risale-i Nur, o ferdiyet makamının mazharıdır.”Risaliye Nur Kastamonu Lahikası, s. 151.
“Hiçbiriniz o sarıklı genç değilsiniz. Ancak o, hepinizden meydana gelen şahs-ı mânevînin tâ kendisidir” Bediüzzaman
Andolsun seni köleleştirerek yok etmek isteyen kavme , üstün söz sahibi olarak tekrar zuhur ettireceğiz.
Biz onlara öyle ordularla geliriz ki, onların karşı koymaları mümkün değil ve Biz onları oradan horlanmış-aşağılanmış ve küçük düşürülmüşler olarak sürüp çıkarırız." (Neml Suresi, 37) buyurur Allah. Dinini savunan samimi müminleri görünmez ordularıyla destekleyip, yollarını açar, küfrü ise aşağılanmış kılarak yenilgiye uğratır.


MEHDİ (AS)'IN YARDIMCILARI
" Ümmetimden bir cemaat Allah‘ın emri üzerine, devamlı olarak düşmanla kahredercesine savaşacak. Muhalifleri kendisine hic zarar veremeyecek. Bu hal kıyamete kadar böyle devam edecek." (Kıyamet Alametleri 286)
Başka bir hadis-i şeriften ise şunu öğreniyoruz: Doğudan bir takım insanlar çıkacak ve Mehdîye zemin hazırlayacaklar, yani Hz. Mehdî onlar arasında hükümran olacaktır. Muhyiddin Arabi, Futuhat-il Mekkiyye,
Düşmanlarının ehl-i içtihad âlimlerinin mukallidleri olduğunu, Mehdînin kendi imamlarının tersine hükmettiğini gördüklerinde bundan hoşlanmayacaklarını, fakat karşı da gelemeyeceklerini söyleyen Muhyiddin Arabî, onun kılıncının ise "kardaş"ları olduğunu söyler. Bu kılınçtan korktukları için ister istemez hâkimiyetine boyun eğerler. Muhyiddin Arabî şöyle devam eder:
"Onun açık düşmanları fukahâ olacak. Elinde kılıncı, yani "kardaşları" olmasa idi katliyle fetvâ vereceklerdi. Lâkin Cenab-ı Hak, onu keremiyle ve kılınç ile tathir edecek; onlar ona itaat edeceklerdir. Çünkü halk arasında imtiyazları kalmayacak, hattâ ahkâm hususunda ilimleri de azalacak. Mehdî'nin gelişiyle âlimlerin hükümlerindeki ihtilâflar da giderilecek. Ondan hem korkacaklar, hem de bir şeyler umacaklar. Kalben ondan nefret edecekler, fakat buna rağmen ister istemez hükmünü kabul edecekler." Muhyiddin Arabi, Futuhat-il Mekkiyye,

Muhammed b. Hanefi (R.A)'dan rivayet edildi ki:
" Bulutların semada toplandığı gibi, Allah O nun etrafında bir kavim toplar.
Onların kalblerini uzlaştırır. Onlar, içlerinden şehit düşene üzülmez, kendilerine katılanada sevinmezler. Sayıları Bedir Ashabı (313) kadardır. Evvelkiler onları geçmediği gibi, sonrakilerde onlara yetişemezler. Onların sayıları TALUD ile nehri geçenler kadardır." (Kitab-ul Burhan Fi Alameti-i Mehdiyy-il Ahir Zaman-57)

" O nun (MEHDİ‘NİN) kumandanları, insanlarin en hayırlısıdır." (El Kavlu,l Muhtasar Fi Alametil Mehdiyy-il Muntazar-49)

" Muhakkak ki onlar, hidayet sancaklarıdır." (Rumuz El-Ehadis 1/135)
" Onlar Allah yolunda hiç bir kınayanın kınamasından, dedikodusundan korkmayan İslam ahalisidir." (Sünnen-i İbn-i Mace-10-259)
" Şehitleri, şehitlerin en hayırlısı, emirlerin en üstünüdür. Onlar Allah‘ın has kullarıdır."
(Kıyamet Alametleri-198)
" Aralarında kadınlarında bulunduğu 313 kişilik bir grup oluştururlar. Onlar her zalime galip gelirler."
" Onların kalpleri demir gibidir ve onlar gündüz arslan, gece de abiddirler."

" Ne evvelkiler nede sonrakiler fedakarlıkta onlara yetişemez." (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman-57-68)
" Ashab-ı Kehf, Mehdi‘nin yardımcıları olacaktır." (Kitab-ul Burhan)
"Mehdi‘nin sancakları, sakali hafif, rengi sarı, küçük bir genç olacaktır." (El Kavlul Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar 26)

"Ümmetimden bir taife kıyamet kopuncaya kadar yardim görmekte devam eder. kendilerini terk edenlerin âyrilmalarida onlara bir zarar vermez." (Ramuz El Ahadis-472)

"Ümmetimden bir taife her kes üzerine hakim olmadıkca kıyamet kopmaz.
Onlar kendilerini terkedenlere ve yardım edenlere aldırmazlar." (Ramuz El Ahadis-472)
"İslam garip başladı,yakında garip olarak başladığı yere dönecektir.O gün İslamı yaşayan gariplere müjdeler olsun.
---O garipler kimlerdir?
Onlar ki insanların ifsat ettigi sünnetimi islah ederler.Ortadan kaldırdıkları sünnetlerimi de yeniden ihya ederler.Sizler bugün sünnetime nasıl sarılıyorsanız onlarda öyle sarılacak olanlardır.Onlar ki insanların arasını islah ederler ve onlar insanlar içinde az bir topluluktur. Onlara buğz edenler sevenlerinden çoktur."


Peygamber Efendimiz (SAV) buyurmuşlar:
-- " Vedidtü ennî lakiytü ihvânî "
(Ah, canım istedi ki, keşke ihvanım ile karşılaşsaydım, kardeşlerimle bir araya gelseydim!)
-- " Kalû: Yâ rasûlallah, elesnâ ihvâneke? "
(Yâ Rasûlalllah, biz senin ihvânın değilmiyiz, kardeşlerin değilmiyiz?..)
--" Kale: Entüm ashabî "
(Siz benim ashabımsınız!)
-- " Ve ihvânî kavmun yeciune min bagdi kavmun "
(Benim ihvanım dediğim kimseler, bir takım insanlardır ki, benden sonraki zamanda gelirler dünyaya.) "
56/VAKIA-13: Sulletun minel evvelîn(evvelîne).
Evvelki sabikûnlar çoktur.
56/VAKIA-14: Ve kalîlun minel âhirîn(âhirîne).
Sonraki sabikûnlar (sabikûn-el ahirîn) azdır.
Hz. Mehdî'nin talebeleri fazilet yönünden o kadar ilerdedirler ki, Sahabeden sonra ilk sırayı alırlar.
KÖTÜLÜĞÜN İYİLİĞE YENİLMESİ


Önümüzdeki bu yeni miladî yılda, bütün Müslümanlar tek bir Ümmet çatısı altında birleşmezlerse akıbetleri iyi olmaz. Ümmet birliği ve ittihad rahmet, tefrika azaptır.

Bütün cemaatler, tarikatlar, gruplar, hizipler, fırkalar, parçalar, şucular ocular bucular; Ümmet birliği içinde yerlerini alıp, başlarına ehliyetli, liyakatli, âdil, bilge, râşid bir İmam-ı Kebir veya Emîrü’l-mü’minîn seçip ona biat ve itaat etmezlerse bozuk düzen içinde zillet ve esaret içinde yaşayacaklardır.

Müslümanlar siyasî iktidara baskı yapıp İslam Medreselerini açtırmazlar ve icazetli ve vasıflı gerçek ulema yetiştirmezlerse halleri iyi olmayacaktır.


Ancak herkes, Hz İsada gelene kadar, bu topraklarda Cumhuriyet tarihinde hiç yaşanmamış sıkıntılara , hayinliklere ve savrulmalara hazır olsun...
Sadece sabredenlerin, sağduyu ile hareket edenlerin, kendini net Müslüman olarak ortaya koyanların , bu duruşunu koruyanların ve duruşunu bozmayanlarin kazanacağı fırtınaya giriyoruz.
Bu fırtınada dost gibi görünen siyasetçiden tutun iş adamlarına kadar bütün hayin kıriptocular ,sabatayist Siyonistler kaybedilecek, çürükler ayıklanacak, vefasızlar ortalığa saçılacak. Herkes yerini bulacak.
Milletimiz ve devletimiz bu badireden güçlenerek çıkacak
Sonunda Türkiye kazanacak.Sonunda İslam Alemi kazanacak
Osmanlı İmparatorluğunu yıkan sebepler içinde sadece insan faktörü olmayıp,
dünya üzerindeki ekonomik yeni oluşumların getirileri de var olduğu anmak isteriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder