28 Temmuz 2015 Salı

AMERİKAYI MASONLAR KURDU : Her yere nüfuz etmişler Halkı manipüle ederek siyonizmin bir parçası haline getirmek adına Amerika`da yayınlanan gazetelerin en önemlileri de Yahudi kontrolündedir. Nato`nun kuruluş kararının CFR toplantısında alındığı söylenmektedir. CFR ise Amerika`da kurulan dış ilişkiler komisyonunun adıdır. 37 üyesinden 10`u Yahudi diğerleri ise yüksek rütbeli masonlardan oluşur.




İSRAİL LOBİSİ’NİN AMERİKA ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Amerika Birleşik Devletlerinin dış politikasını ve askeri operasyonlarını İsrail lehine etkileyerek, İsrail’in tek başına yapamadığı “Irak İşgali” türü operasyonların ABD tarafından yapılmasını ve finanse edilmesini sağlayan sivil toplum örgütleri koalisyonudur.

“İsrail Lobisi” üzerine kitap yazan John Mearsheimer ve Stephen Walt’a göre bu Lobi esas olarak iki ana kuruluş ve yörüngesindeki sivil toplum örgütlerinden oluşmaktadır:

Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi (American Israel Public Affairs Committee, AIPAC) ABD Meclisi ve Senatosu nezdinde lobi faaliyetlerinde bulunmaktadır.

Büyük Amerikan Musevi Örgütleri Başkanları Konferansı (Conference of Presidents of Major American Jewish Organizations) ise ABD’deki musevi toplumu ile ABD hükümeti arasındaki bağlantıyı sağlamaktadır.

Bunun yanında Amerikan Girişimcilik Enstitüsü (American Enterprise Institute, AEI), Hudson Enstitüsü (Hudson Institute), Orta Doğu Politikası için Washington Enstitüsü (Washington Institute for Near East Policy, WINEP) gibi yeni-muhafazakar Neo-Con politikaların geliştirildiği düşünce kuruluşları da “İsrail Lobisi”nin entellektüel kuruluşları olarak finanse edilmekte ve çalışmaktadırlar. (Vikipedi)

ABD’de faaliyet gösteren İsrail yanlısı*American Enterprise Institute, Brooking Institution, The Center for Security Policy, The Foreign Policy Research Institute, Heritage Foundation, The Hudson Institute, Institute for Foreign Policy Analysis*ve*Jewish Institute for National Security Affairs (JINSA)*gibi nüfuzlu ve müthiş lobiler yapan kuruluşlar var.

ABD başkan adaylarının –ister Demokrat ister Cumhuriyetçi olsun– seçim çalışmaları için gerekli olan paranın yüzde 60’ı Yahudi kökenli işadamlarından gelmektedir. Böylece lobi her iki tarafa da danışman olarak mutlaka Yahudi kökenli birini ya da İsrail’e sempatiyle bakan bir danışmanı angaje etmektedir.
Tüm bunlar etkili birer unsurdurlar, ama işin en önemli kısmı medyadır.

Dünya üzerinde İsrail ve Yahudiler kadar medyayı etkin olarak kullanan başka bir ülke ya da halk yoktur. Bugün*Wall Street Journal, Chicago Sun-Times, Washington Times, New York Times*gibi gazeteler,*Commentary, the New Republic*ve*the Weekly Standard*gibi dergiler,*CNN*ve*NBC*gibi televizyon kanalları tamamen İsrail’in çıkarlarına göre yayın yapmaktadırlar.*

***

Amerika`nın itibarlı eğitim kurumlarından Harvard ve Chicago üniversitelerinde çalışan iki akademisyen, imza attıkları akademik bir çalışma yüzünden az daha aforoz edileceklerdi. Stephen Walt ve John Mearsheimer isimli iki araştırmacının suçu, İsrail`in Amerikan dış siyaseti üzerindeki etkisini araştırmaktı.

İkilinin, Harvard Üniversitesi`nin internet sitesinde yer alan çalışmaları üzerine kıyamet koptu. İsrail yanlısı çevreler ayağa kalkarak üniversite yönetimini ablukaya aldı. Nasıl olur da Harvard böyle bir çalışmaya izin verirdi? İki bilim adamı derhal Yahudi düşmanlığıyla yaftalandı.

Tepkiler o kadar büyüdü ki, Harvard Üniversitesi çalışmada kendi logosunun kullanılmamasını istedi. (…)

Üniversitenin web sayfasından yüzbinlerce defa indirilen çalışmayı, ABD`de basacak bir yayınevi bulmak mümkün olmadığı için kitap ancak İngiltere`de basılabildi.

(…) Walt ve Mearsheimer`in çalışmalarındaki temel argüman, İsrail ile ilişkilerin ABD için stratejik bir yük haline geldiğiydi. Bu ilişki yüzünde, ABD`nin Ortadoğu siyaseti çıkmaza giriyordu.

İkiliye göre bu duruma rağmen ABD, İsrail`e kayıtsız şartsız destek vermeye devam etmekteydi. Bu sıra dışı desteğin nedeniyse İsrail lobisiydi. Son derece iyi örgütlenmiş olan bu lobi o kadar güçlüydü ki Amerikan dış politikalarını bile belirleyebilmekteydi. Irak`ın işgalinde bu lobinin etkisi vardı. ABD`nin Suriye ile görüşmesini engelleyen bu lobiydi. İran`a yapılacak bir saldırıyı teşvik eden de aynı çevreydi. Lobi o kadar etkiliydi ki kendisinden bahsedilmesi bile yasaktı. Bu yasağı çiğneyenler ve bu lobiyi ya da İsrail`i eleştirenler hemen antisemitik olmakla itham ediliyorlardı…

***

Gözüktüğü gibi süper güç dediğimiz Amerika’nın çaresizliği, güçlü istihbarat karşısında boyun eğmiş durumda.

Peki bu gücün TÜRKİYE’MİZ üzerindeki etkisi ne?

İktidara hangi parti getirilmek isteniyor?

Türkiye kurulduğunda meclisteki masonlar kimlerdi?

O masonların Ergenekon üzerindeki etkisi ne oldu?

Ergenekon’u nasıl kurdular?

ve daha birçok sorunun cevabı inşaAllah bir sonraki yazımda…

Allah yâr ve yardımcımız olsun.

Selam ve dua ile…


Kurtlar Vadisi Pusu - Hanedanların pilanları 


Giriş


Amerikayı kuran masonlar 1



Amerikayı kuran masonlar_3



Amerikayı kuran masonlar_4.



Amerikayı kuran masonlar_5.



Amerikayı kuran masonlar_6.



Amerikayı kuran masonlar_7.


Amerikayı kuran masonlar_8.





DÜNYAYI YÖNETEN GİZLİ ÖRGÜTLER







İLLUMİNATİ



1776 yılında Almanya’nın Münih kentinde, Adam Weishaupt isimli Kabbalacı bir hukuk profesörü ve Baron von Knigge önderliğinde kurulan gizli bir topluluktur.

AYDINLATILMIŞ OLANLAR
Illuminati, ‘Aydınlanmış Olanlar’ anlamına gelmektedir. Topluluğun kuruluş amacı cehaletle, baskıcılıkla ve kilisenin dogmalarıyla mücadele etmekti. Her ne kadar asıl amaç, aydınlanarak dinsel dogmalardan uzak, hür düşünceyi ve Newtoncu pozitif bilimin önünü açmak idiyse de, daha sonraları gizli siyasi amaçları olduğu öne sürüldü. İlluminati dünya siyaset tarihinin belki de zaman içerisinde üzerine en fazla komplo teorisi üretilmiş topluluğu halini almıştır.

Illuminati şebekesinin fikri altyapısını oluşturan Tapınak Şövalyeleri orijinal adıyla “Tampliye Tarikatı” Haçlı seferleri sonrasında*Kudüs’te kuruldu. Bu adı almalarının sebebi ise iddia edildiğine göre*Kudüs*kralının Süleyman mabedinin bulunduğunu ileri sürdükleri bölgeyi koruma görevini kendilerine vermesiymiş. Masonluğun da temel fikriyatını geliştiren Tapınak Şövalyeleri muhtelif adlarla varlığını sürdürmüştür. Bugün bu hareketin en çok tanınan kolu ise Sion Birliği’dir.

Illuminati şebekesini oluşturanlar ise hem masonluk hem de Tapınak Şövalyeleri hareketi ile irtibatı olan kişilerdi. Tapınak Şövalyeleri, Mason Biraderler ve Illuminati Şebekesi’nin fikriyatlarını, tören biçimlerini, beyin yıkama metotlarını ve simgelerini bağımsız bir bakış açısıyla inceleyenler bunların hepsinin de aynı kaynaktan beslendikleri ve aynı amaca hizmet ettikleri üzerinde ittifak etmektedirler.

-Yuvarlak Masa Teorisi-
Illuminati şebekesinin sonradan ortaya çıkan temel amacı bütün dünyayı tek merkezden yönetebilmek için eli her tarafa uzanabilen bir ağ oluşturmaktı. Fakat bunun gerçekleşmesi için birbirleriyle irtibatlı birtakım alt mekanizmaların oluşturulmasına ihtiyaç vardı. İşte bundan dolayı bir Yuvarlak Masa (The Round Table) teorisi geliştirildi. Bu teoriye göre şekillendirilecek organlar, üstlendikleri görevlere göre kendi aralarında bir irtibat ağı kuracak, bilgi alış verişinde bulunacak ve dünya ülkelerini yönlendirecek politikalar geliştireceklerdi. Yuvarlak Masa organlarının elemanları kendi ülkelerinde etkili kişiler olacaklardı.
BAKARA :10. Onların kalblerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elîm bir azap vardır.
11. Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, "Biz ancak ıslah edicileriz" derler.
12. Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin anlamazlar.
13. Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit "Biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz!" derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler (veya bilmezlikten gelirler).
14. (Bu münafıklar) müminlerle karşılaştıkları vakit "(Biz de) iman ettik" derler. (Kendilerini saptıran) şeytanları ile başbaşa kaldıklarında ise: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz, derler.
15. Gerçekte, Allah onlarla istihza (alay) eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar.
31. Allah Adem'e bütün isimleri, öğretti. Sonra onları önce meleklere arzedip: Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin, dedi.
32. Melekler: Yâ Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alîm ve hakîm olan ancak sensin, dediler.
33. (Bunun üzerine: ) Ey Âdem ! Eşyanın isimlerini meleklere anlat, dedi. Adem onların isimlerini onlara anlatınca: Ben size, muhakkak semâvat ve arzda görülmeyenleri (oralardaki sırları) bilirim. Bundan da öte, gizli ve açık yapmakta olduklarınızı da bilirim, dememiş miydim? dedi.
34. Hani biz meleklere (ve cinlere): Âdem'e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu.
35. Biz: Ey Âdem! Sen ve eşin (Havva) beraberce cennete yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yeyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz her ikiniz de kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz, dedik.
36. Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları (cennetten) onları çıkardı. Bunun üzerine: Bir kısmınız diğerine düşman olarak ininiz, sizin için yeryüzünde barınak ve belli bir zamana dek yaşamak vardır, dedik.
37. Bu durum devam ederken Âdem, Rabbinden bir takım ilhamlar aldı ve derhal tevbe etti. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır.
38. Dedik ki: Hepiniz cennetten inin! Eğer benden size bir hidayet gelir de her kim hidayetime tâbi olursa onlar için herhangi bir korku yoktur ve onlar üzüntü çekmezler.
39. İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemliktir, onlar orada ebedî kalırlar.
BAKARA






Bilinmeyen yönü ile "EVANJELİST" Amerika


Bugün dünya üzerinde halkların sevmediği hatta nefret ettiği soykırımcı, zalim, emperyalist bir Amerika’yı kimler insanlığın başına bela etti? Bu sorunun cevabını...



Amerika dedikleri

Bugün dünya üzerinde halkların sevmediği hatta nefret ettiği soykırımcı, zalim, emperyalist bir Amerika`yı kimler insanlığın başına bela etti? Bu sorunun cevabını yine Amerikan Başkanı Bush`dan alalım; henüz 3-4 yıl önce tüm dünyanın, NATO`nun, BM`nin gözü önünde Irak`a giren Amerika binlerce masum insanı katlederken Amerikan Başkanı Bush operasyondan saatler önce “ bu bana tanrının emridir..” diyordu.





“Bugün milyonlarca Amerikalı, elektronik gözlerin, elektronik kulakların, bilinmeyen ve bilinemeyen ispiyonların, yalan makinelerinin, gizli ses kayıt aygıtlarının, bürokratik soruşturmaların oluşturduğu kola-hamburger ve fuhuşla yemlenen bir akvaryumda yaşamaktadır.

(Vance Packard– Zor Devlet kitabının yazarı)

Dünyada hiçbir devletin kafa tutmaya muktedir olamadığı sistem, insan haklarının, özgürlüklerin, silahın, paranın, gücün simgesi Amerika… Tabi bunlar sadece birilerinin kitlelere karşı duyurulmasını istedikleri kavramlardan ibaret. Aslında Amerika denen yapının, ne olduğu incelendiğinde zahirde Amerika diye bir olgunun olmadığını anlamak aşikar. İstihbaratından devlet yönetimine, dini inancından enternasyonal kuruluşlarına kadar aslında sadece kağıt üzerinde olan bir Amerika olduğunu biliyor muydunuz? Yani arkasında varolan apaçık bir Siyonizm gerçeğini. Öncelikle bu tezimizin bir siyasi kurgulama ya da ideolojik hayal ürünü olduğunu düşünenler olabilir ancak perdenin arkasına biraz dikkatlice baktığımızda aslında Amerika`yı insanlığın kıyımında kullananların bu gerçeği hiç de gizlemediklerini görmekteyiz. Amerikan devletinin yapısını ve mahiyetini anlamak için öncelikle bazı gizli gerçekleri gün yüzüne çıkarmalıyız. Mondializm(siyonizmin kökeni) ve Siyonizm gerçeği…

Bugün dünya üzerinde halkların sevmediği hatta nefret ettiği soykırımcı, zalim, emperyalist bir Amerika`yı kimler insanlığın başına bela etti? Bu sorunun cevabını yine Amerikan Başkanı Bush`dan alalım; henüz 3-4 yıl önce tüm dünyanın, NATO`nun, BM`nin gözü önünde Irak`a giren Amerika binlerce masum insanı katlederken Amerikan Başkanı Bush operasyondan saatler önce “ bu bana tanrının emridir..” diyordu. Ancak kimse bu sözün ne manaya geldiğini anlayamadı herkes bir başka açıklama olan “ bu bir demokrasi operasyonu” sözüne odaklandı. Evet bu sadece gösterilen sebepti. Aslında Amerikan Başkanı Bush`un “tanrının emri” sözleri tesadüf değildi. Nitekim F. D. Roosevelt“Politikada hiçbir şey tesadüfi değildir. Bir şey vuku buluyorsa o hadisenin önceden planlandığından emin olabilirsiniz” demesi bunun en güzel örneği idi. Bush bir şeyleri gerçekleştirmek için tanrıdan emir aldığını dünyaya haykırmaktan çekinmemişti. Peki neydi Bush`un bahsettiği bu görev işte bu aşamada cevabı, Amerika`nın kurulduğu dönemlerde aramak lazım.

Amerika`yı kimler kurdu

İngiltere`nin sömürüsü altında ezilen, yaşama şansı kalmayan yerli halk İngiltere`den kaçarak Amerika kıtasına yerleşti ve bir devlet kurdu. Resmi tarihin anlatımı ile sözgelimi 1774`te Amerika bağımsızlığını ilan etmiş ve Amerika diye bir kavram ortaya çıkmıştı. Buraya kadar olay baskı altındaki bir halkın kurtuluşu olarak dramatize edilse de hiç kimse sömürüden kaçarak Amerika`ya giden halkın yerli halka yaptığı sömürüden bahsetmez. Konunun orası başlı başına bir tez olacağından konumuza dönüyor ve Amerika`yı kuran zihniyeti anladığımızda o konunun da aydınlanacağını umuyoruz. Yeni kurulan Amerika acaba neden ve kimler tarafından kuruldu.

Yahudilerin Tevrat`ta kendilerine vaat edilen dünya krallığını kurmaları için kullandıkları en etkili silah para ve siyasettir. Kendilerinden güçlü devletlere savaş açıp onları işgal edeceklerine daha etkili bir sistemle o devletlerin idari ve siyasi mekanizmalarını ele geçirme yoluna başvurmuşlardır. Kilit noktalara Masonları, Yahudileri ve Yahudi sempatizanlarını yerleştirmişlerdir. Bu doktrini ise kutsal kitapları (muharref) Tevrat`ın şu ayetlerinden almaktadırlar; “Ve ecnebiler senin duvarlarını yapacaklar ve kralları sana hizmet edecekler.(İşaya böl. 60/10). Ve krallar sana uşak olacaklar … yere kapanıp ayaklarının tozunu yalayacaklar.(İşaya böl. 49/23).”

Böylesine aşağılayıcı bir tavırla yaklaştıkları diğer milletleri sömürmek onları kullanmak Yahudilerin kutsal kitap olarak kabul ettikleri muharref Tevratlarının onlara vaat ettiği “Arz-ı Mev`ut” yani vaad edilmiş toprakları alıp dünya krallığını kurmaları için şarttır.

Amerika tarih sahnesine çıkmadan önce işte bu emellerin merkezi, “üzerine güneş batmayan devlet” Britanya idi. O dönemde tapınak şövalyeleri olsun burjuvazi sınıfı olsun ve diğer aristokratlar olsun hepsi siyonizm etkisi altında idi.(19. yy.) Mason ve Yahudi başkanlar İngiltere`yi adeta Siyonizm`in kalesi haline getirmişti. Hatta başbakan Benjamin Disraeli döneminde İngiltere isminin İsrail olarak değiştirilmesi İngiliz parlamentosunda oylamaya sunulacak kadar ileri gidilmişti. İngiltere`yi böylesine etki altına alan Yahudi ve masonlar Amerika`yı da kuranların ta kendisidir. Amerika birleşik devletlerinin Chicago bölgesinde duran Amerika`nın kurucusu üç kişiyi simgeleyen heykeldeki portrelerden birisi ilk devlet başkanı George Washington, birisi Yahudi banker Robert Morris diğeri ise Yahudi Haym Salomon`dur. Amerikan ihtilali bu iki Yahudi`nin yaptığı büyük para yardımları ile gerçekleştirildi. Ve Amerika daha kuruluşundan itibaren ilk düğmesini yanlış iliklemişti.

Amerikan bağımsızlık beyannamesini imzalayan 56 kişiden 53`ü masondur. İhtilalin fikir babalığını yapan sevk ve idare eden Benjamin Franklin de Yahudi ve masondur. Bu tezlerin doğruluğunu yine mason yayını olan Mimar Sinan dergisinde şu ifadelerle görüyoruz; “Kardeşlerim masonluğun etkisi önce 1774`te Amerika`nın bağımsızlığında ve 1789`da Fransız devriminde görülmüştür. Bu hareketlerin başlarında bulunanlar da kardeşlerimizdi.” İngiltere o dönemde ilkeleri İncil ve dini sembollere dayanan bu devlete “muhafazakarların kurduğu devlet” diyordu. Bunun sebebi ise İngiltere`den kaçan Yahudi asıllı sığıntıların bu adadan göçmelerini Mısır`dan 2. göç gibi görmeleri idi. Yani bu göçden ve kurulan yeni devletten buram buram Yahudi kokusu gelmekte idi.

Bu tarihten sonra Amerika`yı kuran güçler elbette kendi doğurdukları çocuğu öksüz bırakmayacaklardı ve bırakmamalı idiler. Nitekim Amerika üzerindeki planları Abraham Lincoln, Andrew Johnson, Rutherford B. Hayes vb. gibi Yahudi sempatizanı amerikan başkanları ile bugüne kadar süregelmiştir. Skolastik dönemin dini baskılarından kurtulan ve aydınlanma döneminin rahatlığını derinden duyduğunu sanan halklar aslında bindikleri geminin kimler tarafından yönetildiğini anlayamamışlardı.( Hoş bugün de hala tam anlamış değiller). İşin garip tarafına gelince aslında bu Amerika kıtasını Müslümanlar biliyorlardı. Yani Yahudi Kolomb burayı keşfetmeden önce İslam alimleri eserlerinde Amerika`nın varlığından bahsediyorlardı. Ancak ilahi bir cilve burada bir kukla devlet kurmak yine Siyonistlere kısmet olmuştu.

Siyonizm gölgesindeki ABD başkanları

Amerika`yı kimlerin hangi şartlar altında kurduğuna göz attıktan sonra “kağıt üzerindeki Amerika” tabiri ile ne anlatmak istediğimiz hadiseye dönelim. Siyonist emellerin yeni üssü olarak kurgulanan Amerika üzerinde Yahudi etkisi azalmadan devam etmiştir. Amerikan`ın başına yine onu kuranlar geçerek Siyonist emellerine hız vermiştir. Bunların başında gelen amerikan başkanlarına kısaca değinme ihtiyacı hasıl oldu.

Woodrow Wilson; Wilson çocukluğundan itibaren babası tarafından Yahudi sempatizanlığı ile büyütülmüştü. Sempatizanı olduğu Yahudilerin desteği ile başkan seçildi. Yahudi devletinin kurulması için bir hayli çaba sarf etmiştir. Pek çok Yahudi liderle arkadaşlığı vardı bunların başında ise Theodor Herzl geliyordu. Wilson`a göre kutsal topraklar tekrar oranın asıl sahipleri ile dolmalı idi. Bunun için dünya Yahudilerini İsrail`de toplanmaya davet ediyordu.

Franklin Roosevelt; Amerika`nın bu başkanı da Amerika halkından ziyade Yahudilerle içli dışlı idi. Dış siyasetini Yahudilerin istekleri doğrultusunda yöneteceğine dair Yahudilere söz vermişti. Onun döneminde Amerika`da Siyonistler en rahat dönemlerini yaşamışlardır.

Harry Salomon Truman; kendisi Amerika`nın 33. başkanı olmakla beraber 33. dereceden de masondu. En yakın arkadaşları ve finans uzmanı siyonistti. Truman`ın Yahudi dostları arasında İsrail devletinin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Weizmann da vardı. İsrail kurulduktan hemen sonra ilk tanıyan Truman olmuştur.

Jimmy Carter; aslen Yahudi`dir. Carter İsrail`e olan bağlılığını her fırsatta dile getirmiştir. Hatta Yahudi liderler ile Beyaz Saray`da yaptığı bir toplantıda şöyle demiştir; “İsrail`i üzeceğime politik hayatıma son vermeyi tercih ederim.” Bir başka önemli toplantıda ise “İsrail`in başarısı politik bir mesele değil bir inanç meselesidir.” demiştir. Bu gibi tipik örnekler bir hayli fazladır son olarak Amerika`nın 41. başkanı Bush da Yahudi sempatizanı olmakla birlikte başta da tebeyyün ettiğimiz gibi Ortadoğu`da yaptığı işgaller için “bu tanrının bana emridir” demektedir. Carter`in “bu bir inançtır” sözü ile benzeşen bu sözün kaynağı birdir. Bütün bu açıklamalar ve Yahudi bile olmayan başkanlardaki bu tek sesin sebebi “Siyonistleştirilmiş Hıristiyanlık” olan “ Evanjelizm”dir.

Hıristiyanlıkta siyonist tahribatı: Evanjelizm

Evanjelizm Yahudilerin üstün ırk fikrini ve kurulacak büyük İsrail`in meşruiyetini Hıristiyan alemine İncil`i kullanarak yutturmaya çalıştığı tahrif edilmiş Hıristiyanlıktır. Yani evanjelikler büyük İsrail`in kuruluşuna yardım edecek, büyük İsrail kurulunca Mesih Hıristiyan aleminin başına geçecek ve dünya hakimiyeti kuracaktır. Bunun için önce büyük İsrail`in kurulması şarttır.

Oligarşik yapının hakim olduğu bir sistem de demokrasiden söz etmek elbette hariçten gazel okumaktan öteye gitmez. Hele belli bir ideolojiye hizmet eden kesim yönetimi bila kaydu şart elde tutuyorsa. Amerika denilen yapının siyasi alanda uyguladığı politik Siyonizm pusulasını yukarıda belirttik. Şimdi ise bunun sebepleri üzerinde duralım. Hıristiyan olan bir Amerika düşünün hatta kuruluş yıllarında İncil yasalarına dayandığı için, İngiltere`nin “muhafazakarlar devleti” diye tabir ettiği bir devlet nasıl oluyor da Siyonizm`e hizmet ediyor. Bu meseleyi anlamak için öncelikle Hıristiyanlık kavramı üzerinde durmak elzemdir. Bugün Avrupa`da ve Amerika`da kabul edilen, geçerli ve baskın din olan Hıristiyanlık anlayışının kökeni nereden gelmektedir? Hazreti İsa`ya Allah`ın oğlu mevkisi vererek onu rab edinen bir Hıristiyanlık elbette ahkam-ı ilahiyye ile bağdaşmamaktadır.

“Ben ve baba biriz...”

Örneğin muharref İncil`de geçen şu ayet Hıristiyanlığın kimyevi bir değişimle Emr-i İlahiden çıktığının ispatıdır. “ Koyunlarım sesimi işitir. Ben onları tanırım onlar da beni izler. Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz. Onları bana veren Babam her şeyden üstündür. Ben ve baba biriz.”(Yuhanna 10:27/30) Burada İsa(a.s) kendini Allah`ın oğlu olarak görmekte ve “baba ile ben biriz” diyerek haşa Allah`a ortak koşmaktadır. Aklı selim her Müslüman böyle bir safsataya elbette inanamaz. Bu konuda Allah`ın ayetleri açıktır. ( “Andolsun, `Gerçekten; Allah, Meryem oğlu Mesih`tir diyenler küfre saptı. Oysa Mesih`in dediği şudur: `Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah`a ibadet edin.`…” (Maide, 72)

Özünde teslis inancı yatan Hıristiyanlığın Allah`ın şeriatinden koparıldığı artık şüphe götürmemektedir. Aslında halen dört kutsal kitaptan birisi olarak kabul edilen İncil aslında hiç olmamıştır. Yuhanna, Matta, Luka vb. İnciller İsa(a.s) sonra insanlar tarafından oluşturulmuştur. Hazreti İsa (as.) Allah tarafından insanlara şeriatı tebliğ için gönderildiğinde Rabbi tarafından gönderilen vahiy ile insanlara hitap ediyordu. Yani bugün Hıristiyan din adamlarının anlattıkları hatta İncil`de beyan edildiği gibi onlara bir İncil okumuyordu. Zira bu sayfalar İsa (a.s) zamanında toplanamamıştı. Zaten alemlere rahmet efendimiz hazreti Muhammed( s.a.v.) bu eksikliği gidermek için son peygamber olarak gönderilmişti. Bu konu hakkında şu anki İncil yapısını kavramak için şu satırlar büyük önem arz etmektedir;

“İncil hem insani, hem de tanrısal bir kitap”

“Öncelikle şunu bilmek lazım: Hıristiyanlar yalnızca İncil`e değil Kutsal Kitaba inanırlar. Kutsal Kitap da Eski ve Yeni Ahit olmak üzere iki kitaptan oluşur. Eski Ahit ise Tevrat, (Yasa, Musa`nın beş kitabı) Peygamberler ve Yazılar olarak üçe ayrılır. Her bir bölümün de alt dalları vardır ama bu mevzua hiç girmeyeceğiz. Yeni Ahit ise İnciller (Matta, Markos, Luka, Yuhanna), Havarilerin İşleri, Pavlos`un Mektupları, Diğer Mektuplar ve Apokalips olarak beş ayrı bölümden oluşur.”

Yukarıda belirtildiği gibi Hıristiyan aleminin müntesip olduğu İncil bir takım toplama nüshalar ve Pavlos`un mektuplarından oluşmaktadır. Hıristiyanlara göre İncil biraz insani biraz da tanrısal bir kitaptır. Kitabı tanrı ilham etmiş insanlar yazmıştır. Hıristiyanlık Romalılara ve insanlığa bir şeriat olarak indiği dönemde, Kabalacı büyü kitaba inanan Siyonistler, hazreti İsa`nın getirdiği bu şeriatı da tıpkı hazreti Musa`ya yaptıkları gibi kabul etmemişlerdi. Bu yeni şeriatı da tahrip yoluna giden kabalacılar tahriplerine başladılar. Pavlos`la başlayan bu tahrip İznik konsülüne kadar devam etti. Yani Hıristiyanlık bir takım eller tarafından tahrif edilmeye başlandı. Bunun başını Aziz Pavlos çekiyordu. Pavlos hakkında fazla bilgi olmamakla beraber, Hıristiyanlıkta İsa`dan daha fazla itibara sahip olduğu söylenebilir. Hıristiyanlığı İsa`dan sonra bozup bir muharref din haline sokan Pavlos`tur. Gençliğinde hahamlık okuluna giden ve koyu bir Hıristiyan düşmanı olan Pavlos daha sonra Hıristiyan olduğunu söyleyerek bu din üzerinde olmadık tahribatı yapmıştır. Hazreti Musa`nın zamanından kalan bazı emirlerin hükmünü kaldırmaya çalışmış, kilise, günah çıkarma, doğuştan günahkarlık, teslis inançları gibi sapık inançları Hıristiyanlık içine sokmuştur. Aslen Romalı olduğunu iddia etmektedir. Ancak Yahudi olduğu kuvvetle muhtemeldir.

Peki Siyonistler bunu neden ve nasıl yapmışlardır; “Siyonistler Hıristiyanlık dünyasına yapacaklarını yapmışlardı. Dinin münakaşa götürür cihetlerini ele alarak İsa`nın uluhiyyeti mevzuunu bir münakaşa meselesi yaparak Hıristiyanlıkta şüpheciliğin yani imansızlığın yolunu açmışlar, onları münakaşaya tutuşturmuşlar, fırkalara, mezheplere ayırmışlardı… Yahudi bilahare bu yüksek feragati Hıristiyanlık aleyhine ve Hıristiyanlığı Yahudileştirmek veya dejenere etmek maksadıyla komünizmle tefsir ederek bozmaya teşebbüs etmiştir. (…) Yahudi bu ilerleyişi önlemek için derhal Hıristiyanlığı Yahudi ve Yunan feylesofları vasıtasıyla kendi istediği şekilde teşkilatlandırmak için eline almıştır. (Ziya Uygur, Tarih Boyunca İhtilaller İnkılaplar ve Siyonizm, 4. Baskı, sf, 180- 181- 182, Divan Yay., İst.)

Hıristiyanların kafasını karıştıran yalanlar

Yukarıda beyan edilen birçok örnek gibi mesela Yahudilerin Hıristiyanlar üzerinde oynadığı ilginç bir başka oyun da “Meryem Ana Mezarıdır”. Yahudiler çocuklarını doğumlarının 9. günü sünnet ederler. 13. yaşı çocuğun rüşd yaşı sayılır. Yahudiler Kudüs`ü ele geçirdikten sonra sünnetsizliklerinden dolayı mundar addettikleri Hıristiyanların mukaddes Kudüs toprağına ayak basmalarını doğru bulmamışlardır. Ancak bu fikri açıkça beyan etmekten kaçınmışlardır. Bu sebeple bir hileye başvurarak “Meryem Ana Mezarının” Kudüs`te değil Türkiye de Efes`te olduğuna dair bir yalan icat etmişlerdir. Bu yalan sünnetsiz olan Hıristiyanların bundan sonra Kudüs`e gelmelerini ve kutsal topraklara basmalarını engelliyordu. Hıristiyanlar Kudüs` kendilerince hacı olmak için gidiyorlardı. Ancak 2000 yıl sonra bir Yahudi kızının rüyasında Meryem Ana`yı görmesi ve mezarının Kudüs` değil Türkiye`de olduğunu söylemesi ile Hıristiyan aleminin kafası allak bullak olmuştu. Bu numarayı çok da inandırıcı bulmayan papalık sonuçta rüyayı gören kızı azize ilan ediyor ve rotayı değiştiriyordu. Bu Meryem Ana olayından sonra papalık Yahudilere bir taviz daha veriyordu ki şöyle; Pazar günleri Katolik kiliselerinde yüzyıllardır süregelen bir dua okunurdu. Bu dua da Hazreti İsa`yı çarmıha geren Yahudiler lanetlenirdi. 1968 yılında papalığın emri ile Yahudileri lanetleyen bu dua kaldırılmıştı. Burada siyonizmin Hıristiyanlık üzerindeki etki alanını açıkça görmekteyiz.

Siyonistler, Hıristiyanları köleleştiriyor

Konumuz Amerika üzerinde yoğunlaştığından bu konuyu son zamanlarda ses getiren incelemeler yapan yazarlara bırakıyoruz. Burada anlatmak istediğimiz konu Hıristiyanlığın özünde olmayan birçok kavramın (aforoz, haç, kilise, İncil, günah çıkarma vb.) Siyonist kökenli ellerle Hıristiyanlık içine sokulması gerçeğidir. Büyük dünya krallığı kurulduktan sonra Mesih`in tekrar geleceği ve Hıristiyan aleminin başına geçerek dünyayı feth edeceği inancı Siyonistlerce ortaya atılan evanjalist fikrin temelidir. Siyonistler Kabala gibi büyü kitapları ve Talmud`dan aldıkları bu sapık fikirlerle Hıristiyan alemini kendilerine köle hale getirmişlerdir. Kabala ve Talmud, Tevrat inmeden çok daha evvel Yahudi ruhban sınıfının geliştirdiği büyü ve şeytani güçlere dayanan bir doktrindir. Talmud ise Tevrat`ın bozulmuş halidir. Bugün Amerika Başkanı Bush`un kast ettiği “tanrının emri” aslı Talmud`a dayanan “Arzı mevud” için atılmış bir adımdır. Bush aslında tanrı tarafından değil Siyonist lobiler tarafından yönlendirilmektedir. Teoloji alanında evanjelist fikri benimseyenler Siyonizm`e uşak olmanın ötesine gidememişlerdir. Amerika halkı arasında dinin aslında önemli bir alanı kapsaması Siyonizm`in idealini uygulama alanını genişletmiştir. (Amerikalıların % 94`ü tanrı ve evrensel ruhun varlığına inanıyor. % 58`i dinin hayatlarında çok önemli bir yere sahip olduğunu söylüyor.) Bugün Amerika`da ordunun yanı sıra en güvenilir kurum kilisedir.

Büyük İsrail için her şey mübah!..

Evanjelizm Yahudilerin üstün ırk fikrini ve kurulacak büyük İsrail`in meşruiyetini Hıristiyan alemine İncil`i kullanarak yutturmaya çalıştığı tahrif edilmiş Hıristiyanlıktır. Yani evanjelikler büyük İsrail`in kuruluşuna yardım edecek, büyük İsrail kurulunca Mesih Hıristiyan aleminin başına geçeçek ve dünya hakimiyeti kuracaktır. Bunun için önce büyük İsrail`in kurulması şarttır. Çünkü Siyonist öğreti bunu telkin etmektedir. Eski başkan Carter`in 1976 yılında kendisini yeniden doğmuş Hıristiyan olarak nitelemesi modern evanjelikler için bir dönüm noktası olmuştur. Günümüzde Amerika`daki evanjelist rakamın % 40 olduğu iddia ediliyor. İşin ilginç tarafı ise bu kesimin Amerika`yı yönetenler sınıfı olmasıdır. Bu evanjelistler birbirleri ile karşılaştıkları zaman “Kurtuluşa erdin mi?” ya da “Ne zaman kendini mesih`in hayatına vakfettin” sorusunu sorarlar. Eyalet Hükümetlerinden ulusal kuruluşlara, yerel yönetimlerden dini ve kültürel hayata kadar her alanda bu evanjelik tesir görülmektedir.

Sembollerin dili ve kilise

Bütün anlatılan tahribatların önemli bir kısmı da sembollerle yapılan tahribattır. Masonların en büyük özellikleri Kabala büyü kitabına dayanan semboller dilini her alanda kullanmalarıdır. Bugün Hıristiyan dünyasında “haç” olarak bilinen sembol aslında kabala büyü kitabına dayanır. Yani Hazreti Musa(A.s.)`dan önce Yahudilerin iman ettiği bugünkü Siyonistlerin hala inandığı kara büyü kitabı. Esasında haç Kabala`da şeytanın mührüdür ve hakimiyetini vurgular ancak Siyonist doktrin bu gibi işaretleri ve sembolleri de Hıristiyanlık içine sokmuştur. Yine kilise kurumu Hazreti İsa`ya dayanmamakla beraber özellikle ortaçağ`ın skolastik temellerini ve halkların sömürülmesini hakim kılmak isteyen Siyonistler bu kurumu da meydana getirmişlerdi. Yukarıda bahsettiğimiz gibi bugün Amerika`da kilise en güvenilir ikinci kurum halindedir. Yahudi lobileri tarafından finanse edilen ve her alanda etkin bir konuma sahip olan kilise sayısı bir hayli fazladır. Sembol dili masonlar dolayısı ile Yahudiler için çok önemlidir. Amerika`da kurulan Darmunth Üniversitesi`nin ambleminde ibranice sözcükler yazılmış, Tevrat ayetleri ve ışık saçan üçgenler konulmuştur. Yine Amerika`daki Yale Üniversitesi`nde ibranice harflerden oluşan semboller vardır. Kolombiya Üniversitesi`nde ibranice “tanrının ışığı” yazması ve Yeshiva Üniversitesi ambleminde “torah ve bilgi” yazıları Yahudilerin evanjelikler üzerinde ki her alanda sürdürdükleri etkiye en güzel örnektir.

3. Bölüm

Amerika`yı kimler yönetiyor

“Büyük İsrail” devleti için her kesimi her şartta kullanmayı ilke edinen Siyonizm bu uğurda her yolu denemekten kaçınmamaktadır. Zaten güçlü olmayı hak sebebi sayan Siyonizm her anlamda gücü elde etmek için kendini buna mecbur hissetmektedir. Amerika üzerinde de bu sistemi uygulamaktadır.

“Şimdiye kadar hiçbir başkanın İsrail`e karşı koyduğunu görmedim. İsrail her zaman istediğini elde eder. Amerikan halkı eğer İsrail`in devletimiz üzerindeki etkisini bilseydi hemen ayaklanırdı. Milletimizin neler döndüğünden haberi yoktur.

(Eski ABD Genelkurmay Başkanı Thomas Moorer)

Yukarıda tebeyyün ettiğimiz gibi daha kuruluşundan itibaren Amerika, adeta Siyonizmin kalesi haline gelmişti. Hayalini kurdukları “Büyük İsrail” devleti için her kesimi her şartta kullanmayı ilke edinen Siyonizm bu uğurda her yolu denemekten kaçınmamaktadır. Zaten güçlü olmayı hak sebebi sayan Siyonizm her anlamda gücü elde etmek için kendini buna mecbur hissetmektedir. Amerika üzerinde de bu sistemi uygulamaktadır. Bugün Amerika`da devlet yönetimine yön vermek adına örgütlenmiş en önemli Yahudi lobisi AIPAC`dır. Yani Amerika-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi. Amerikalı siyasetçiler üzerinde inanılmaz bir etkiye sahip bu komite aynı zamanda Yahudileri bir araya toplamayı da başarmıştır. Yahudi yanlısı senatör ve kongre üyelerinin konuşma metinlerini hazırlamak, Ortadoğu stratejisine yön vermek seçimlerde medya, yayın gücünü kullanarak Yahudi sempatizanlarına kaynak sağlamak ve Amerika`daki Yahudi lobiler arasında kordinasyon sağlamak bu lobinin işidir. Ayrıca Yahudilerin yerel seçimlere aktif olarak katılımları ve finans kaynaklarını da bu lobi üstlenir. Amerika`da 6 milyon Yahudinin varlığı söz konusudur ve bunları bir bütün olarak düşünmek gerekir.

ABD eski Başkanı Bill Clinton 27 Ekim 1994`te İsrail parlamentosu (Kneset)`nda yaptığı konuşmada şöyle demiştir; “kuruluşundan beri İsrail`in varolma mücadelesinde zaferlerinizle sevindik ve ıstıraplarınızı paylaştık. Savaşta ve barışta. Truman`dan itibaren bütün ABD başkanları İsrail`in öneminin bilincinde idi. İsrail`in varolması sadece çıkarlarımız açısından değil inandığımız değerler açısından da önemlidir. İsrail`e olan ekonomik ve askeri yardımın şu anki düzeyde sürdürülmesi için çalışmaya kendimi adamış durumdayım.” Bill Clinton“inandığımız değerler açısından” cümlesi ile aslında siyonizmin uydurduğu evanjelist inanca olan bağlılığı en güzel şekilde alenen ilan ediyordu.

Her yere nüfuz etmişler

Sadece bu örnekler Amerika`yı kimlerin yönettiğini anlatmaya elbette yetmez. Halkı manipüle ederek siyonizmin bir parçası haline getirmek adına Amerika`da yayınlanan gazetelerin en önemlileri de Yahudi kontrolündedir. Nato`nun kuruluş kararının CFR toplantısında alındığı söylenmektedir. CFR ise Amerika`da kurulan dış ilişkiler komisyonunun adıdır. 37 üyesinden 10`u Yahudi diğerleri ise yüksek rütbeli masonlardan oluşur. İlk başkanı Amerikalı senatör Yahudi Rudy Boshwitz`dir. Bugün Washington`daki dış işleri bakanlığı sadece göstermelik bir kurumdur. Amerika`nın gerçek dış işleri bakanlığı CFR`dir. Her alanda Amerika üzerinde derin akisli etkilere sahip Yahudi kuruluşlarından birisi de İsrail haber alma örgütü MOSSAD`dır. Yani İsrail sadece eğitim, medya, ekonomi alanında değil siyasi ve askeri anlamda da Amerika`yı yönlendirmektedir. MOSSAD Amerika`nın geliştirdiği her türlü silahtan ve savunma teknolojisinden haberdardır. ABD`li üst düzey yetkililerinin bilmediği birçok bilgi MOSSAD tarafından bilinmektedir. Hatta Amerikan Savunma Bakanı Müsteşarı David Mc Giffer “İsrailliler daha benim masama ulaşmadan belgelerden haberdar olur” demektedir. Bu gerçeğe göstereceğimiz tipik bir örnek inanılmaz derecede şaşırtıcıdır.

Eski bir yönetim görevlisi İsrail`in araştırma laboratuvarlarına nasıl sızdığını şöyle anlatıyordu. “İsrail ileri teknoloji ürünü bir malzeme istiyordu. Büyük bir makine idi oldukça ağırdı ve tek parça idi. Başka ülkelerin İsrail`in bile eline geçmesini istemiyorduk. Makine çok seri bir şekilde kurşun üretmeye yarıyordu. Eğer hayır desek İsraillilerin başımızın etini yiyeceklerini bildiğimizden isteklerini inceleyeceğimizi söyleyip onları biraz olsun oyalamak istedik. Sonra şaşkınlık içinde İsrail`in makineyi çoktan satın alıp New York`ta bir depo da sakladığını öğrendik.” İsrail inşaat firmaları, hava yolları, uluslar arası ticaret örgütleri MOSSAD için birer yasal kılıftır. MOSSAD`ın haber almak ve ajanlarının güvenliği sağlamak için bu tip kuruluşlara ihtiyacı vardır. Arap-İsrail savaşlarının yaşandığı dönemde Amerika`nın elinde bulunan son sistem uçak filosu Amerika Genelkurmay Başkanı Moorer`e rağmen kongre kararı sonucu İsrail`e gitmişti.

Siyonistlerin kirli oyunu bozulmalı

Bütün bunların yanı sıra BM, NATO, AB gibi uluslararası kuruluşlar da Amerika ve siyonizmin kontrolündedir. Rotary, Lions, Dıner, YMCA teşkilatları da siyonizmin dünya hakimiyeti için çalışmaktadır. Örneğin Avrupa birliği bünyesinde bakanlar kurulu kafi iken siyonizmin her şeyi kontrol edebilmesi için “Komisyonlar Kademesi” konulmuştur. Masaya gelen meseleler direk parlamentoya gidemez öncelikle komisyondan geçmesi gerekmektedir. NATO`nun kurulmasına ise CFR toplantılarında karar verilmiştir. Zira insan hak ve hürriyetlerinin sözde savunucusu olan NATO ve BM hiçbir zaman Amerika ve İsrail`in dünya üzerindeki işgallerini önlememiştir. En son İsrail Lübnan`a girdiği vakit (geçen yıl) NATO ve BM kendi karargahlarının vurulmasına rağmen İsrail`e kınama bile verememişlerdir. Henüz dumanı tüten, Bosna soykırımında BM ve NATO insanlıkla dalga geçercesine soykırım var soykırımcı yok gibi gülünç bir açıklama yapmıştır.

Türkiye ise tüm bu gerçekleri görmemezlikten gelmemelidir zira büyük İsrail krallığı ideasının içinde Türkiye toprakları da vardır. Siyonistler, masonlar ve evanjelikler aracılığı ile kendi fikirlerince “tanrıyı kıyamete zorlamaktadır”lar. Görünen o filmlerden kahramanlık karelerini izlediğimiz dünyada ki barışın teminatı(!) Amerika`nın kimler tarafından yönetildiği aşikardır. Bu sistem insanlığa kan ve gözyaşından başka bir şey getirmemiştir. Tüm bu planları bozacak olan güç “İslam Birliği”nden geçmektedir. Türkiye`nin izleyeceği siyaset Siyonizm kaynaklı olmamalı İslam merkezli olmalıdır. Halen prosedürde var olan D-8 gibi bir eşsiz proje gerçek anlamda hayata geçirildiğinde Siyonistlerin çanına ot tıkamaya yetecektir. Ne mutlu yeni bir dünya için çalışanlara.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder