17 Temmuz 2015 Cuma

Esas Mesele Nedir ? Unutmayın! Eğer ülkenizi yöneten hükümetinize dışarıda ABD, İngiliz ve BATI medyası ortak manşetlerle saldırıyor ise bilin ki ülkeniz bu güçlere peşkeş çekilmiyor ve sömürüye açık hale getirilmiyordur. Aksi halde ülke kaynaklarını denetimi altına aldıkları, tüm emirlerine boyun eğen bir hükümete ve onların belirlediği kuralları cebreden bir yönetime asla saldırmazlar!


Afrika, dünyanın en büyük ve en fazla nüfus yoğunluğuna sahip ikinci kıtasıdır.
Doğal kaynaklar açısından (Petrol, Elmas, Altın,Krom,Kobalt, Platin,Gümüş) dünyanın en zengin coğrafyalarından biridir.
Demokratik Kongo Cumhuriyeti cep telefonlarının yapımında kullanılan Koltan mineralinin %70'ine ve ayrıca dünyanın elmas rezervlerinin %30'una sahiptir.Gine dünyanın en büyük boksit ihracatçısıdır.
Kıta, dünya kobalt ve platin rezervlerinin %90'ına, altın rezervlerinin %50'sine, krom rezevlerinin %98'ine, tantelit rezevlerinin %70'ine, manganez rezevlerinin %64'üne ve uranyum rezevlerinin üçte ikisine sahiptir.
Afrika kıtası tüm bunlara rağmen dünyanın en gelişmemiş ve fakir bölgesidir.
2005 yılında yapılan araştırmaya göre Afrika'da yaklaşık 380 milyon insan kıtlık çekmektedir. 1973'den 2003'e kadar geçen zamanda Sahra altı Afrika'da yaşayan insanların ortalama günlük kazancı 70 cent olarak kalmıştır.
İşte bu kıta yüzyıllar boyu ABD ve Avrupa devletlerinin sömürü alanı haline gelmiştir. Sömürü sadece yer altı ve yer üstü kaynaklarla da sınırlı kalmamış Afrika kıtası insanı sosyokültürel olarak da sömürüye maruz kalmıştır. Asırlar süren sömürgecilik faaliyetlerinin izleri bu gün dahi Afrika kıtasında belirgin bir şekilde görülmektedir.
ABD ve BATI Sömürgeciliğinin, Afrika Kıtasında bıraktığı olumsuz etkileri anlayabilmek için çok uzağa gitmeye gerek yok. Bugün Afrika insanının içinde bulunduğu, ekonomik duruma, sefalete ve açlığa bakmak kâfi olacaktır. Coğrafi zeminde oldukça zengin ve verimli topraklara sahip olan Afrika halkları, sahip oldukları yer altı ve yer üstü kaynaklarının büyük bölümünü Irk temelli yaratılan kavgalar, dış destekli darbeler ve Terörizm gibi nedenlerle sömürgeci ABD ve BATI ülkelerine kaptırmıştır.
Afrika Kıtasında bitmek bilmeyen darbeler, Çatışma ortamları, bir anda ortaya çıkan tam teçhizatlı Terör Örgütleri ve Salgın hastalıkların arka planında daima yer altı ve yer üstü kaynakları yatmaktadır.
ABD’li yazar John Perkins, `Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları’ (Confessions of an Economic Hit Man) adlı kitabından bir iki alıntı;
“2004 itibariyle 3. Dünya ülkelerinin borç toplamı 2.5 trilyon dolara, yıllık faiz ödemeleri de 3.75 milyar dolara yükselmiştir. Bu tutar, tüm 3.Dünya ülkelerinin sağlık ve eğitim harcamaları toplamından fazla, aldıkları dış yardımın da 20 katıdır. Yine bu ülkelerde nüfusun en üst yüzde biri, ülkelerinin mali kaynaklarının ve gayrımenkullerinin %70 ila %90’ına sahiptir. Bu çağdaş imparatorluğun sinsiliği,
Romalı askerleri, İspanyol fatihlerini (konkistador), 18-19 uncu yy Avrupalı sömürgecilerini fersah fersah geride bırakır. Biz Ekonomi Tetikçileri kurnazızdır. Bizler tarihten ders aldık. Kılıç taşımayız, zırh-üniforma giymeyiz. Ekuador, Nijerya, Endonezya gibi ülkelerde yerli öğretmenler veya esnaf gibi giyiniriz. Washington ve Paris’te bürokratlara ve bankerlere benzeriz. Proje mahallerini gezer, yoksul köyleri dolaşırız. Yerel basında ne kadar hayırlı işler yaptığımızdan söz ederiz. Yasadışı bir şeye tevessül ettiğimiz pek nadirdir. Zira sistem aldatmacaya dayansa da tanım olarak yasaldır.
Ancaak.. Eğer biz başarısız olursak, devreye çakallar (İstihbarat NSA ve CIA- elemanları) girer. Çakallar hazır ve nazır bekler. Ortaya çıktıklarında devlet başkanları devrilir veya feci kazalarda ölürler. Eğer Afganistan ve Irak’ta olduğu gibi, bir şekilde çakallar da beceremezlerse genç Amerikalılar ölmeye ve öldürmeye gönderilir.”
“Yarım yüzyıl boyunca Panama, Washington’la güçlü bağlar içinde bulunan varlıklı ailelerce yönetildi. Bunlar, Amerikan çıkarlarını korumayı görev edinmiş sağcı diktatörlerdi. Halkın korkunç yoksulluk içinde, büyük plantasyon ve şirketlerin kölesi halinde yaşaması umurlarında değildi. Son diktatör Arias’ı Omar Torrijos bir darbeyle indirip devlet başkanı oldu.
Torrijos döneminde Panama, tarihinde ilk kez Washington veya başka bir yerin kuklası olmadı. Moskova veya Beijing’in tahriklerine kapılmadı. Torrijos sosyal reforma ve yoksullara yardıma inanıyordu fakat komünizme de karşıydı.
Panama kanalını ve çevresini tamamen Amerika’ya ait olmaktan kurtarıp Panama devletine iadesi için Torrijos başkan Jimmy Carter ile müzakerelere başladı. Carter mantıklı ve duyarlı bir insandı fakat Washington’daki muhafazakarlar ve dinciler yaygarayı kopardı. Nasıl olur da bu milli savunma kalemizi, Amerikan dehasının sembolünü, Amerika’nın ticari çıkarlarının düğüm noktasını elden çıkarmaya kalkardık.
Başkan Carter bütün itirazlara kulak tıkayarak 1977’de Kanalı ve Kanal Bölgesini Panama’ya devreden anlaşmayı imzaladı. Uzun ve eziyetli bir ikna sürecinden sonra Kongre’nin anlaşmayı onaylamasını sağladı. Bunun üzerine muhafazakârlar intikam almayı ahdetti.
Başkan Carter’dan sonra gelen Reagan hükümeti kanalı geri almak için epeyce uğraş verdi. Fakat Torrijos karşı koydu. Bunun üzerine 31 Temmuz 1981’de bir uçak kazasında hayatını kaybetti. Bir kez daha Latin Amerika basını CIA suikastı başlıkları attı. 52 yaşındaki Torrijos’un ölümü CIA’nin suikastlar dizinine bir yenisini eklemişti.
Torrijos yaşasaydı, Orta ve Güney Amerika ülkelerinde gittikçe artan şiddeti önlemenin çaresini bulacaktı. Petrol şirketlerinin Amazon havzasını mahvetmesine izin vermeyecek, Washington’un terörist ve uyuşturucu savaşı dediği, ama aslında çaresiz insanların evlerini ve ailelerini koruma girişimlerini hafifletecek çözümler üretecekti.
En önemlisi, Güney Amerika’da, Afrika’da ve Asya’daki liderlere örnek olacaktı. Tabi ki CIA, NSA VE ET’ler buna izin vermeyecekti.”
Afrika kıtası ve Panama örneklerinde olduğu gibi gözlerinizi açmaz, ABD,İngiliz ve BATI medyası aracılığı ile içeride ve dışarıda yürütülen oyunlara inanır iseniz sadece ülkenizi değil yarınlarınızı da kaybedersiniz. Kazanan onlar olurken kaybeden daima sizler olursunuz.
Fransa örneğinde olduğu gibi!
Fransız topraklarında Elmas bulunmamasına rağmen Fransa Elmas ticaretinde dünyada bir numaralı ülke konumundadır. Dünya elmas rezervlerinin %30'una sahip olan Afrika Hakları yoksulluk ve sefalet içerisinde yaşarken, Fransa halkı varlık içerisinde yaşamaktadır.
İşte Fransa topraklarında Elmas bulunmamasına rağmen Fransa’nın dünyanın bir numaralı Elmas satıcısı olmasının arka planını Afrika Halkları bu açıdan sorgulamayı başardığı gün, BATI’nın Sömürü oyunu bozulacaktır!
Aynı şey Ortadoğu Halkları içinde geçerlidir. Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olan Ortadoğu fakat Petrol Ticaretinde söz sahibi olan ABD ve İngiliz Şirketleri!
Unutmayın!
Eğer ülkenizi yöneten hükümetinize dışarıda ABD, İngiliz ve BATI medyası ortak manşetlerle saldırıyor ise bilin ki ülkeniz bu güçlere peşkeş çekilmiyor ve sömürüye açık hale getirilmiyordur. Aksi halde ülke kaynaklarını denetimi altına aldıkları, tüm emirlerine boyun eğen bir hükümete ve onların belirlediği kuralları cebreden bir yönetime asla saldırmazlar!
ABD’nin tüm engellemelerine rağmen K.Irak ile Petrol Anlaşması yapan, BATI’nın şiddetle karşı çıkmasına rağmen Putin ile Doğalgaz için el sıkışan, Almanya’nın şiddetle karşı çıktığı 3.Havalimanı projesini hayata geçiren, IMF’ye olan borçları sıfırlayarak ülkemizden gönderen Ankara!
Dün Merhum Adnan Menderes’in idamı, Necmettin Erbakan’a karşı yürütülen 28 Şubat süreci ve bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’na karşı yapılan saldırıları bu açıdan iyi anlamalıyız.
Gözlerimizi açalım!
John Perkins’ın bahsettiği sömürgeci Baronların çakallarına karşı devlet adamlarımızın yanında dimdik duralım!
Kaybeden Çakallar, Kazanan Ülkemiz olsun!


FATİH KELEŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder