16 Temmuz 2015 Perşembe

İMAM HATİPLİ KASIMPAŞALI TAYYİB : Birilerinin öfkesi ağzından taşıyor.. Birileri “Kasımpaşalı Tayyib” diye aşağılamaya çalışırken, birileri de işte tam da bu yüzden seviyor onu.. Onun şahsında, duruşunda, öfkesinde kendilerini buluyorlar.. Birilerinin ağzındaki aşağılama; ötekilerin, dışlanmışların gönlünde duaya, gurura dönüşüyor.


BİRİLERİ MUTLU OLMUYOR!
NEDEN?

Dünya değişti, komünizm çöktü, para el değiştirdi, bölgede savaşlar yaşandı, sınırlar çizildi, liderler devrildi ama Erdoğan'a zarar vermek isteyenler hiç eksilmedi.
Sakin düşünün! Bu size de garip gelmiyor mu? Siyaset tarihinde başka bir örnek yok çünkü!

Daha önce uğraştıklarını götürdüler.
Ama Erdoğan ayakta kaldı.

Ülke zenginleşiyor, daha çok üretiyor, yeni yollar, havalimanları yapılıyor, hızlı tren geliyor, sokaklarda ismini bilmediğimiz marka otomobiller dolaşıyor, özel uçak sahibi insanların sayısı çığ gibi artıyor, tekneler marinalara sığmıyor, ülkenin prestiji hiç olmadığı kadar artıyor, oteller, üniversiteler, köprüler, tüneller, kanallar birbirini izliyor! Ama yine de 
Birileri mutlu olmuyor!
neden?


ÖYLE OLSA KASIMPAŞALI TAYYİBİ HALİFE İLAN EDERLERDİ

Sadece Kasımpaşalı olsa iyi, bir de İmam Hatipli. Onun cesareti birilerini korkutuyor, bunu kendilerine, kendi değerlerine karşı bir meydan okuma olarak görüyorlar.. Mesela beyaz Türkler öyle görüyor.. Onların gözünde Erdoğan, “dağdan gelip bağdakini kovan” adam rolünde. Bu, o Kızılay’a girmesi yasak, çarşaflı anaların, sakallı babaların, hani şu, memleket müdafaası için asker doğuracak, hizmetkârlık yapacak Anadolu insanının bir temsilcisi olarak haddini bilmesi gerekirken haddi aştı! Birilerinin öfkesi bundan.. Kimi kıskançlık histerisi yaşıyor, kimi korkuyor, kimi kendine ait bir şeyin elinden alındığını düşünüyor.. Kimine göre, kötü örnek oluyor.

İstanbul Belediye Başkanı olduğu sıralarda TURİNG’in sosyal tesisleri ile ilgili bir kriz yaşanmıştı hatırlarsanız. Erdoğan, sosyal tesisleri belediyeye istemiş, halka açacağını söylemişti. Beyaz Türkler ayağa kalkmıştı. İstanbul sosyetesi, Anadolu’dan gelen insanlarla nasıl aynı mekanda bulunacaktı. Yeni yetmeler o günleri bilmez, o günlerden bu günlere nasıl gelindiğini de. 70’lerin başında iktidar ortağı olduğumuzda da o küçümser bakışları hatırlıyorum.. Sonra bize acıyan, bizi adam etmek için yardım etmek isteyenler oldu.. Bu gayretler hâlâ da devam ediyor. NLP kurslarında yaşam koçları, söz söyleme, iş başarma, giyim ve iletişim dersleri veriyorlar. Modern dünyanın seremonileri ve ritüellerini, fırsatlarını anlatıyorlar.. Bizi kendilerine benzetmeye çalışıyorlar. Dinleştirdikleri modern yaşam tarzının misyonerliğini yapıyorlar.

“Kasımpaşalı Tayyib”e sadece ötekiler kızmıyor. Birileri niye ben değil de o diye bakıyor ve onu kıskanıyor.. Kimi, niye beni, benim yakınlarını yanına almıyor, ganimet olarak gördüğü iktidardan kendine pay vermediğini düşünüyor. Kimi ihale istiyor, alamayınca düşman kesiliyor. Bunlardan bazıları eski dostlar olsa da öfkeleri ötekilerden daha az değil gibi sanki. Neyse ki sayıları ötekiler kadar çok değil.

“Kasımpaşalı Tayyib”in orada, bulunduğu yerde kendilerinin adamı olmasını istiyor kimileri. Kendi şeyh ya, kendi zengin ya, kendi güçlü ya, oraya kendi himmetleri ile yükseldi ya! Yoksa kimdi ki Kasımpaşalı Tayyib! “Hoca efendi” de Erdoğan’ın orada kendi piyonu olmasını istiyordu.. Öyle olsa Halife ilan ederlerdi, olmayınca Süfyan ilan ettiler. Erdoğan ABD’ye, İsrail’e itaat etseydi, Nobel Barış Ödülü de verirlerdi..

Biz biliriz bir yetim, bir öksüz ya da kardeşleri tarafından kuyuya atılan bir çocuk Mısır’a sultan olabiliyorsa, birileri ABD’ye, İsrail’e, Batı’ya kafa tutma densizliğini (!?) gösterebilir. Biz biliriz ki, Allah dilerse her şey olur. Hz. Ali Allah’ın arslanı, ilmin kapısı, Ehl-i Beyt’in kaynağı idi. Allah ona iktidar vermedi. Hz. Nuh, Hz. Lut, Hz. Salih’e de.. Mısırlı köle bir kadının, Hacer annemizin ayak izlerinden koşturur dilerse Allah, peygamberleri.. Al-i İbrahim’den Hz. Yakub’un çocukları kardeşlerini kuyuya atarken, Firavun’un sarayında bir Musa büyür.

Gerçek şu ki, “Kasımpaşalı Tayyib” bizimle, biz de onunla imtihan oluyoruz.. Birilerinin elinden gelseydi, şimdi onu buhar ederlerdi. Öldürmeyen Allah öldürmüyor işte.. Hz. Ali’nin dediği gibi, “ecelim ömrümün kefilidir”. Ecelimiz gelmeden bizi kim öldürebilir ki, ölüm meleği kapımızı çalmışsa bizi O’nun elinden kim alabilir ki!

Hepimizin bir kader çizgisi var. Takdir Allah’ındır. Eceliniz ve rızkınız takdir edilmiştir. Doğduğunuz ana baba, zaman, toprak, derinizin rengi, cinsiyetiniz bellidir.. Her zaman, her yerde, herkes için cennete ve cehenneme açılan bir kapı vardır.. Kötü bir şeyhülislam cehenneme gider, ama şeyhülislamın dürüst kapıcısı üzerine düşeni yapıyorsa cennete gidecektir.. Siz, Allah’a doğru yürüyerek giderseniz O size koşarak gelecektir. Bildiklerinizle amel ederseniz O size bilmediklerinizi öğretecektir. O’nun yardım eli sizin ellerinizin üzerinde olduktan sonra sizi kim yenebilir ki.. Unutmamamız gereken bir hususa gelince, “Allah, cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasib etmez!”

“Kasımpaşalı Tayyib”e gelince, o içimizden biri. Birileri kıskançlığından çatlasa, öfkesi ağzından taşsa, aleyhine toplu ayinler düzenlese, her türlü tertibe başvursa, ins ve cinlerden yardım isteyip onların şeytanları ile birlik olup düğümlere üfleseler de bakarsınız onların hileleri geri dönüp kendilerini vurmuş. Mekerallahu!

Bu arada; bu halk o “Kasımpaşalı Tayyib”i kendine benzetiyor, onu Karacaoğlan’a, Köroğlu’na benzetiyor. Haberiniz olsun.. Bir de, hani derler ya, “dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim”. 7-8 Hasan paşa mantığını biliyorsunuz. Bu halk onu, siz nefret ediyorsunuz diye seviyor. Onu o isimle aşağılamaya çalıştığınız için inadına o isimle seviyor.. Beştepe’deki Kasımpaşalıyı o duygularla seviyor..

Kendi hakkınızdaki hükmün iyiye doğru evrilmesini istiyorsanız, öncelikle değişmesi gereken başınızdakiler değil; sizlersiniz.. Yöneticileriniz; aynadaki görüntünüzdür. Asıl değişmesi gerek biziz; biz!

Selam ve dua ile..

YENİ AKİT / Abdurrahman Dilipak



Bizim değerli dürüst politikacılarımız, bürokratlarımız da var, ama hain, alçak, namussuz, şerefsiz bürokrat ve politikacılarımız da.


Vicdan ile cüzdan arasına sıkışan kanun adamlarımız, utanmaz, yüzsüz, aşağılık tipler.. Bunların sayıları hiç de az değil. Kene bunlar, ağaç kurdu.. Kimi devrimi satar, kimi dini, kimi halkların onurunu, kimi milliyetini pazarlar.. Kimi liberal geçinir, kimi demokrat.. Sonuçta para eden ne varsa onu satan bir ahlaksızdan, münafık karakterli birilerinden söz ediyoruz. Başkalarına öğütleyip duydukları şeylerden kendilerinin nasibi yoktur.. Onların bu münafıklıklarının farkına varıp, “bozgunculuk yapma” deseniz, “biz ancak ıslah edicileriz” derler, yanlarında bir sürü şahidleri vardır.

Ezan okununca rüşvet pazarlığına namaz arası verenler vardı ya hu aramızda. Bakın şeytan bizi Allah’la aldatmasın. Şeytan kimi neyle nasıl aldatacağını çok iyi bilir.. Sigarayı yasaklarsınız, o Osmanlı sarığı sarar, şark cafesi diye elinde nargilesi ile çıkar gelir. Halil İbrahim sofrası diye gelir israfın tavan yaptığı restoranlara. Bu yiyici takımı için fark etmez, dini, vatanı, milleti, Atatürk büstünü, Ramazan’da iftar sofrasını bile satarlar.. Kemalisti 28 Şubat’ta Atatürk büstü için para alıyordu, bizimkisi cami için, kurs için, burs için. Dürüst bir şekilde hademe-i hayratla uğraşanları tenzih ederim..

Kaz gelecek yerden tavuk esirgemeyen, Şeytan tüylü bu adamlara dikkat edin.. Bakın bu adamlar sadece siyaset ve bürokratlardan ibaret değil. Bunun bir de işadamı, sivil ayağı var. Onlar olmadan bu işler olmaz zaten.. Meslek odalarında, kimi özel kurullarda ya da çok ortaklı şirket ve kooperatiflerde de var bu adamlar.. Sonuçta biz birbirimizi kazıklıyor, birbirimizi zehirliyoruz, helali haram kılıyoruz..

Canı çıksın, Allah belasını versin bu nefsini, aklını Şeytana satan, Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz, ıslah olmaz adamların. Eğer geleceğimizi kurtaracaksak, işi ehline verelim. Torpil ve rüşvetten bu milleti kurtaralım. Bu konuda kimse ötekilerin Şeytanla iş tutan adamlarına savaş açarken, kendi içlerindeki Şeytanların işbirlikçilerine, kapı-kucak açıp onları sahiplenmesinler..


Şeytan bizi Allah’la, cami ile aldatmasın. Biz söz vermedik mi, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalimlere karşı olacağız diye. Hem de zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa diye.. Bu işin, himmet diye yola çıkan cemaatçisi, dindarı, laiki, sağı, solu, devrimcisi, milliyetçisi, Atatürkçüsü yok. Yiyen yiyor işte. İnsan olan heryerde bunlar var, dün vardılar, bugün de varlar, yarın da olacaklar. Ama bu işlerin bu kadar yaygın bir hal alması, ayağa düşmesi.. Bu işe birilerinin mutlaka el atması gerek. Bu konuda en büyük sorumluluk da iktidara düşüyor.

Aramızda aşağılık adamlar, bu psikopat tiplerin ahlaksızlıklarından, bu Ramazan vesilesi ile dua edelim de Allah bu milleti kurtarsın.. Yoksa içimizdeki bu beyinsizlerin işledikleri yüzünden Allah bizi helake uğratabilir. Bu aşağılık adamlar karşısında sessiz kalmayalım.

YENİ AKİT / Abdurrahman Dilipak


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder