24 Temmuz 2015 Cuma

Müslüman Kadın Vakur Duruşuyla Örnek Olmalıdır İslam’a ve Müslümanlara hizmet eden kurumlarda görev almış ve sorumluluk üstlenmiş bacılarımız başta olmak üzere her bacımız olgunluğuyla, vakarıyla, edep ve hayâsıyla, ihlas ve takvasıyla, mütevazı ve alçak gönüllüğüyle, nefsi ve şeytani hastalıklardan arınmış haliyle topluma örnek olmalıdır.


Bismillahirrahmanirrahim.

“Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emrederler, kötülükten alıkoyarlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah’a ve Resulüne itaat ederler. İşte onlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak galiptir, hikmet sahibidir.” (Tevbe / 71)

“(Şeytan) dedi ki: “Beni azdırman sebebiyle, onlar(ı saptırmak) için senin dosdoğru yoluna oturacağım. Sonra gerçekten onlara önlerinden ve arkalarından, sağlarından ve sollarından yaklaşacağım. Onların çoğunu şükrediciler olarak bulamayacaksın.” (A’raf / 16–17)

“…Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse cennete girmez.” (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi) 



Mehmet Şevket Eygi Müslüman Hanımefendiler


Kur’an’ı Kerim’in gerek yukarıdaki ayeti celilesinde gerekse başka birçok ayetinde mümin olan erkek ve kadınlar beraber zikredilmiş, birçok güzel ortak vasfa sahip oldukları beyan edilmiştir. Bu ayeti kerimede görüldüğü gibi kadın ve erkek müminlerin birbirlerinin velileri oldukları, iyiliği emrettikleri, kötülükten nehy ettikleri, namazı dosdoğru kıldıkları, zekâtı verdikleri, Allah ve Resulüne itaat ettikleri ve bu güzel vasıfları sebebiyle Allah (CC)’ın merhametine nail olacakları zikredilmiştir.

İnsanların birçoğunun haram içerisinde tepindikleri bir dönemi yaşamaktayız. Böyle bir ortamda Allah (CC)’ın bize hidayeti lütfedip İslam ve Müslümanlara hizmet etmeyi ve salih insanların oluşturduğu bir yapı ile beraber oluşumuzu nasip etmesi, Rabbimizin bizi sevdiğinin bir alametidir.

İnsanlarımıza iyiliği emretme ve kötülükten nehyetme vazifemizi erkek ve kadın olarak ifa etmenin ortamının oluşması ve mensubu olmakla iftihar ettiğimiz camiamızın bizlere birçok hayır kapısını açması elbette bizler için büyük bir lütfu ilahidir. Bizler bu hayırlı işlerle uğraşırken şeytan ve avenesinin boş durmayacağı ve bizleri de münkerata bulaştırmak için her türlü entrikaya başvuracağı kuşkusuzdur.

Bacılarımız için birçok hayır kuruluşu ve hizmet alanları açılmıştır. İlahi rahmetle kuşatılmış bu ortamlarda İslami sorumluluklarını ifa etmeleri için her türlü imkân hazırlanmıştır. İslami tedrisat yapılan eğitim kurumlarımız, derneklerimiz, hayır kurumlarımız, siyasi alanda varlık göstereceğimiz kuruluşlarımız, medya kurumlarımız mevcuttur. Bütün bu alanlarda çok hayırlı hizmetler yapma, insanlarımızı girmiş oldukları felaket yolundan çevirip İslam’ın sahili selametine çıkarma imkânlarımız mevcuttur. İhlasla ve takva ile bu alanlarda çalışmamız durumunda, dünyada huzur ve selamet, ahirette ise Firdevs cennetleri kazanma imkânımız vardır. Kimimiz konuşarak, kimimiz yazarak, kimimiz okuyarak, kimimiz okutarak, kimimiz koşarak, kimimiz koşturarak, kimimiz bütün bunları yapanlara hizmet ederek sorumluluğumuzu yerine getirmeye gayret ediyoruz. Rabbim bütün bunları kendi rızası için kabul etsin.

Bu faaliyetleri sürdürürken özellikle dikkat etmemiz gereken bir nokta vardır. Gece gündüz uğraşıp çektiğimiz sıkıntılar ile beraber bütün bu hayırlı amellerimizi boşa çıkaracak ve hesap gününde bizi hüsrana uğratacak tehlikeler de mevcuttur. Özellikle bu kötü ortamdan sıyrılıp Rabbimize kul olma ve O’nun rızasını kazanma gayretimizden nefis ve şeytanın memnun kalmayacağı, bu sevincimizi kursağımızda bırakmak için her türlü hile ve desiseye başvuracağı muhakkaktır. Bizi bütün bu güzelliklerden alıkoymak ve amellerimizi boşa çıkarmak için nefis ve şeytanın bu amansız düşmanlığını hep zihnimizde tutmamız ve ona karşı korunmamız gerekir.

İhlas ve takva libasına bürünmeden, nefsin ve şeytanın hile ve desiselerinden emin olmak mümkün değildir. Allah korusun, sağ, sol, arkada ve ön tarafımızdan girip bize kibri telkin edecek ve ayaklarımızı yerden kesip havalarda uçurtacak. Öyle bir hal yaşatacak ki, insanları gözümüzde değersiz ve cüce, bizleri ise yere göğe sığmaz devler olarak gösterecektir.

Bu durumda olan insan her ne amel işlerse işlesin cehenneme yakıt olmaktan emin olması mümkün olmayacaktır. Özellikle bacılarımızın böylesi bir akıbetle baş başa kalmamaları için kibir, kendini beğenme, kendini gösterme afetinden uzak durmaya çalışmaları, ihlas ve takvaya tutunmaları gereklidir. Çalışma ortamlarımızda sorumluluk üstlenmiş, bazı makamları işgal etmiş bacılarımızın özellikle bu hususa dikkat etmeleri gerekir. Bu tür makamlar, kibir belasına sürükleyecek afetler olmaktan öte tevazu ve alçak gönüllülük kazandırmalıdır.

Diğer taraftan ihlası bozucu, nefsi öne çıkarıcı yaklaşım ve davranışlardan uzak durulmalıdır. Bu tür yaklaşımlar, çalışmaların bereketini yok eder ve amelleri boşa çıkarır. Özellikle çalışma içinde bulunan ve sorumluluk mevkiinde olan bacılarımızın bu tür nefsi ve şeytani hastalıklardan azami derecede uzak durmaları ve şu duayı kendilerine virt edinmeleri gerekir:

“…Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım. Ve onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim!” (Mu’minun / 97–98)

Gıybet, dedikodu, nemime, fitne, iftira, haset, lakap takma gibi hastalıklardan da ateşten kaçar gibi kaçmak gerekir. İnsanlarımızı karanlıklardan kurtarma adına yola çıkmış bacılarımızın, bu helak edici davranış ve yaklaşımlardan uzak durmaları gerekir.

Her Müslüman için edep ve hayâ önemlidir ve vazgeçilmezdir. Ancak Müslüman kadınlar için edep ve hayâ kuşkusuz daha önemli ve daha elzemdir. Müslüman bacılarımız hayâ timsali olmalı ve Müslüman kadının ziyneti olan hayâyı, kendi şahıslarında başta olmak üzere toplumda yeniden ihya etme sorumluluklarını yerine getirmeleri gerekir. Kadınlık nezahetinden ve vakarından uzak olan kimi mahlûkun; “biz kimsenin namusu değiliz” gibi naralar attığı bir toplumda, bacılarımıza bu konuda kuşkusuz daha büyük vazife düşmekte ve İslam dininin belirgin karakterinden olan hayâ duygusunu yeniden canlandırmaya çalışmaları gerekmektedir.

İslam’a ve Müslümanlara hizmet eden kurumlarda görev almış ve sorumluluk üstlenmiş bacılarımız başta olmak üzere her bacımız olgunluğuyla, vakarıyla, edep ve hayâsıyla, ihlas ve takvasıyla, mütevazı ve alçak gönüllüğüyle, nefsi ve şeytani hastalıklardan arınmış haliyle topluma örnek olmalıdır.

Müslüman kadının şahsiyetini ve üstün ahlakını yeniden canlandırma gayreti içinde olmalıdır. Her bacımız durumunu gözden geçirip varsa eksikliklerini tespit edip gidermeye çalışmalıdır. Her birisinin birer Hz. Hatice, Aişe, Ümmü Seleme, Fatma, Sümeyye ve Zeynep olup bu örnek şahsiyetlere benzemeye çalışmalarını umuyor ve diliyoruz.

Bütün bunlardan sonra bacılarımıza şu hatırlatmayı da yapmak istiyoruz: Kurum ve kuruluşlarımızın büyümesi ve daha geniş halk kitlelerine ulaşması ve yayılması için ciddi bir gayret içine girmemiz gerekmektedir. Bunun için tüm kardeşlerimizden; medyamıza daha büyük destek vermelerini, sahip çıkmalarını, daha çok insana ulaştırmalarını, gazete ve dergilerimizin tirajlarının daha bir yükselmesi, radyo, televizyon ve sitelerimizin daha etkili ve faal olması için ciddi destek vermelerini, maddi ve manevi katkıda bulunmalarını istiyor ve bacılarımızdan bekliyoruz. Sevdiklerimize gösterdiğimiz itinanın aynısını bu kurum ve kuruluşlarımıza da göstermemiz gerekir. Bu güzel davranışlarınızla eşlerinize, babalarınıza, kardeşlerinize, abilerinize yani erkeklere örnek olmanızı bekliyoruz.

Hz. Peygamberi anma etkinliklerinde oluşan rahmeti vesile kılıp daha çok insana ulaşma ve daveti sunma temennisiyle… Rabbim bizi razı olmadığı her türlü hal, hareket ve davranışlardan korusun. (Âmin)

Allah’a emanet olun.

Başyazı / Nisanur Dergisi - Nisan 2015 (41. Sayı)



Kadınlara Açık Mektup

Mehmed Şevket Eygi


Hepinize hürmetlerimi arz ettikten sonra:
Halkın nüfusunun yarısını kadınlar oluşturuyor. Kadınlar iyi, vasıflı, güçlü olursa ülke iyi olur; böyle olmazlarsa her şey bozulur, ülke de, devlet de sarsılır batar.
Kadın ne demektir?.. Öncelikle anne demektir. Sonra eş demektir… Kadınlarımızın iyi anneler, iyi eşler olması gerekir. Böyle olmazlarsa Türkiye çok sıkıntılar çeker, belki de (Allah saklasın) çöker.
Kadın her şeyden, annelikten eşlikten önce kadındır diyene, eyvallah öyle olsun da vasıflı, iyi, güçlü, ahlaklı, faziletli olsun derim.
Kadınlarla erkekler mutlak olarak her konuda eşit değildir. Kadının erkekten üstün olduğu, erkeğin kadından üstün olduğu haller, konular vardır.
Kadının annelik ve eşlik sıfatının ikinci plana atıldığı, cinsellik tarafının ön plana çıkartıldığı seks manyağı bir toplum bozulmaya, dejenere olmaya mahkumdur. Böyle bir şey kadınları aşağılamak, tahkir etmek olur.
Kadınlarını iyi, vasıflı, haysiyetli, faziletli yetiştiremeyen bir toplum haline ve geleceğine ağlasın.
Ülkemize hâkim olan Dönme ideolojisi, kadın hak ve hürriyetleri perdesi altında onları bozmak için her ahlaksızlığı ve kötülüğü yapıyor.
Bu sapık ideoloji en hayâsız müstehcen yayınları yapıyor, kadınları türlü türlü beyinsizliklere, ahlaksızlıklara, israfa, gösterişe, aşırı tüketime, şeytanî bir hürriyete teşvik ediyor.
Bu ideolojide iffet ve hayâ kavramı yoktur.
Bu ideoloji zina suçunu kabul etmiyor.
Maalesef birtakım İslamcılar da, bu ideolojiye hizmet ediyor.
Kadınları seks aleti, orta malı yapmak, şehvetleri kamçılamak, zinayı hafif meşrepliği hoppalığı teşvik etmek, toplu taşıma vasıtalarında kamu alanlarında sarkıntılığa meydan vermek, büluğ çağına gelmiş kız ve erkek öğrencileri birlikte okutmak, işte bunlar hem kadınların hem ülkenin hem devletin aleyhinedir.
Bozuk resmî ideoloji kadın ve kızlarımızı bozmak istiyor.
Sinsi, derin, gizli güçler İslam Feminizmi, Müslüman Feministler vasıtasıyla İslamı içinden yıkmak istiyor. İslam dini ile Feminizm ideolojisi asla bağdaşmaz, uyuşmaz, aralarında temel ve köklü zıtlıklar bulunmaktadır.
İdeolojik düzen maalesef TC başlıklı resmî vesikalarla kadınları seks kölesi olarak çalıştırtmakta, bu işten KDV ve gelir vergisi bile almaktadır.
Bir kısım sözde dindar Müslüman kadınlar da akıntıya kapılmışlar, moda ve çağdaşlık çirkeflerine düşmüşlerdir.
İslam dini tesettür, hicab, hayâ, iffet dinidir. Başına renkli bir eşarp bağlamakla İslama uyulmuş olmaz. Başında echarpe, sırtında tunique, ayağında uzun sivri topuklu iskarpinle tesettür olmayacağını birtakım hanımlara ve kızlara nasıl anlatacağız.
Dönmelere, Kemalistlere laf anlatmak zor, belki de mümkün değil… Peki, şu sözde İslamcı kadınlara ve kızlara ne oluyor ki, dinsizler sıçan deliğine girseler onlar da peşlerinden giriyor?
**
Dört kural:
1. Ülke erkekleri iyi kadınları kötü… O ülke batar.
2. Kadınlar iyi, erkekler kötü… Yine batar.
3. Erkeklerin çoğunluğu kötü, kadınların çoğunluğu kötü… Feci şekilde yıkılıp batmadan önce oradan kaçmak gerekir.
4. Hem kadınlar iyi, hem erkekler iyi… Orada iyilik hakim olur, gelecek pembedir.
(İkinci yazı)
Yirmi Dört Madde
1. İtikadı sahih olmayan ve namaz kılmayan kimseden Müslüman vekil olmaz, laik ve çağdaş vekil olur.
2. Emr-i mâruf ve nehy-i münker farzını yerine getirmedikleri takdirde Müslümanlar namaz kılmak, oruç tutmak ile ayakta duramaz.
3. Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapılmazsa genel bir afet ve musibet gelebilir ve kurunun yanında yaş da yanabilir.
4. Ümmet birliği olmadan dosdoğru ve tam manasıyla emr-i mâruf ve nehy-i münker yapılamaz.
5. Her Müslüman kendi kafasına, re’yine, hevâsına göre emr-i mâruf ve nehy-i münker yapamaz.
6. Bağdad Hülâgû istilasına uğradığında orada sâlih Müslüman yok değildi.
7. Beş vakit namazı terk edip şehvetlerine uyan Müslüman bir toplum helake, azaba, cezaya layık olur. Tevbe edip doğru yola girmeleri gerekir.
8. Kur’ana, Sünnete, Şeriata zıt kötü düzen ve sistemlere iyidir diyen, onlardan razı olan gafiller küfre düşer.
9. Kur’anda, Sünnette, Şeriatta insanları ve insanlığı kurtaracak bütün hükümler, çareler, çözümler vardır. Başka yerlerde aranmaz.
10. Âhireti unutup veya ihmal edip, bütün gücüyle dünyaya, paraya, mala, servete yönelmesi Müslüman için mânevî bir intihar olur.
11. Asıl ve gerçek Kur’an hâmilleri, Kur’anın emirlerini, yasaklarını, öğütlerini öğrenen ve onları hayata uygulayan kimselerdir.
12. Kur’anı ezberlemiş ama Kitabullaha zıt bir hayat sürüyor, Kur’anın emirlerini yerine getirmiyor, yasaklarını işliyor, öğütlerini dinlemiyor, böylesi gerçek Kur’an hâmili değildir.
13. İslam karı-seks ticaretini yasaklamış haram kılmıştır. Para ticareti ve riba da böyledir… Din ve mukaddesat bezirganlığı ve ticareti de haram ve yasaktır. İnsanların en şerir ve haydutları, din sömürüsü yaparak zengin olan ve bu zenginlikle lüks hayat süren alçak şerefsizlerdir.
14. Cahil, gafil, beyinsiz Müslümanlar hizmet etmez, hedm eder=yıkar.
15. Yaratan için hizmet ettiğini iddia edip de yaratıklardan ücret isteyenler münafıktır.
16. Bir Müslüman, en yüksek üniversiteden mezun olmuş olsa bile, ilmihalini bilmiyorsa kapkara bir cahildir.
17. Gıybet eden Müslüman, yüksek ve vasıflı bir Müslüman değil, alçak bir Müslümandır.
18. İslamî cemaatler, fırkalar, gruplar, hizipler sect haline gelince Ümmetin başına belâ olur.
19. Zekat parasıyla cami binası, cemaat ve hoca reklamı yapılmaz.
20. Övgü, pohpoh, medih mübtelaları (bağımlıları), tedavi edilmesi gereken ruh hastalarıdır.
21. Sahih bir itikattan sonra en dikkat edilmesi gereken islamî vazife beş vakit namazı dosdoğru ve titizlikle kılmaktır. Namazı terk, ihmal eden Müslümanlardan köy olmaz kasaba olmaz.
22. Şeriat ölçülerine göre azmış ve azgın olanlar, lüks ve turistik umre seyahati yapmakla temizlenemez.
23. Nefsini tebrie edip=aklayıp, kendisini hatâsız ve günahsız gösterenlerde hayır yoktur.
24. Ben ne oldum delisinden veli olmaz.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder